DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

 

 

YAHUDİLER: SAVAŞ TACİRLERİ

 

Yeryüzünde vuku bulan savaş, darbe ve devrimlerin hepsi neredeyse yahudilerin imalidir. Onların bütün bunları yaparken delil aldıkları ilk kaynak tahrif edilmiş Tevrat ve Talmud öğretileri ve sonuncusu da protokollerdir. Yahudilerin rehberi olan bu kılavuzlar memleketlerinin başkenti olan Orşelim-Kudüs hakimiyetinden sonra dünya hakimiyetine ulaştırabilecek yolları kullanarak yahudi haricinde kalanları ortadan kaldırmaya teşvik eder.

 

Kendisi dışındakilerin kanını dökmeye ve ortadan kaldırmaya başvurmadan önce yahudiler ilk önce onların parçalanıp yıkılarak yok olmasında temel vazifelerini kolaylaştıracak ruhsal, kültürel ve maddi planda bir hegemonyaya sahip olmak arzusundadırlar. Maddi yönden yahudiler mala ve altına sahip olmaları hasebiyle bankalara, Avrupa ve Amerika ülkelerinin ekonomisine tahakküm eden diğer mali kuruluşlara söz geçirmekte oldukça başarılı oldular.Yine altın ve parayla, sonuçları sadece kendilerinin yararına olan savaşlara ülkesini sokmada başlıca rol oynayabilecek kapasitede dünyaca meşhur büyük şahsiyetleri de ele geçirdiler.

 

 

Yahudilerin amaçlarına ulaşmak için kullandıkları araçlar oldukça çeşitlilik arz eder. Dünya çapında meşhur şahsiyetleri kandırarak kendi saflarına katmak için değişik teknikler kullanırlar.

İşte onlardan sırasıyla bazıları:

1-Çokça mal vererek göz boyamak            .

2-Çeşitli makam ve mevki olanakları sunmak.

3-Dini yönlerden aldatmak.

Ve bunlarda başarı sağlanamadığında tehdit yoluna başvururlar. Bu çoğu kimseyi alçaltan ve hala da yahudilerin vicdanlarını satın aldıkları ve uluslar arası yahudi temel ülküsüne hizmette kendilerine boyun eğdirmeyi başarabildikleri dünyanın önemli büyük şahsiyetlerini alçaltmaya devam eden bir silahtır. Şayet bu şahsiyetleri kandırmada para kar sağlamıyorsa, sayılamayacak kadar bolca verdikleri birtakım bilimsel ödüller (Nobel ödülü)ve diğer fertleri kendilerine çekici ödülleriyle gerek batı bloğundan gerekse doğu bloğundan olan ilmi şahsiyetleri aldatarak hedeflerine ulaşmada onları basamak taşı olarak kullanırlar.

 

Yine yahudiler yukarıda saydığımız metotlarla elde edemedikleri bazı şahsiyetleri onlara birtakım sapık dini imajlar vererek elde ederlerdi.Mesela kendilerini, vadedilmiş Filistin topraklarını almak için Rableri tarafından görevlendirilmiş, seçilmiş halk olarak göstermekteler.

Diğer büyük bir kısım siyasi şahsiyetleri ise korkutma baskı veyahut suikast tehditleriyle kazanmayı başarmışlardır.[1]

 

İşte bunun neticesinde yahudiler savaş, fitne ve devrimlerin kıvılcımını tutuşturmayı batı ve doğu bloğundaki fikir ve siyaset adamlarını, bakanları, kral ve hükümdarları isteklerine boyun eğdirmeye başarabilmişlerdir

 

ULUSLAR ARASI  YAHUDİ HÜKÜMETİ

 

 Yahudiler kendilerini siyonist hükümdarlar olarak adlandıran 300 şeytanın etrafında yönetimine katıldığı bir hükümet kurmuşlardır. Daima kendisini kral Süleyman ve Davut’un mirasçısı konumunda bir kral olarak gören bir yahudi alim seçilir ve bu seçilenin ismi ilan edilmez. Krallardan her biri öldükçe ölenin yerine yeni yahudi alimlerinden biri geçer. Sistem bu şekilde işler, durur.

 

Milyoner yahudi Voltaire Rathenau 25.12.1909tarihli The Wiener Press isimli bir Alman dergisinde şöyle bir beyanatta bulunmuştur.

 

“Bu hükümette bütün meslektaşların bir diğerini tanıdığı ve Avrupa’nın geleceğine tahakküm edebilecek 300 kişi vardır. Onlardan sonra gelecek kişiler de kendi çevresinde olan şahıslar arasından seçilir.

 

Kısacası bu 300 yahudi temsilci kendisinden hoşnutluk duymayan herhangi bir devleti yok etmeyi sağlayıcı bir çok araçlara sahiptir.

 

Yahudilerin kendileri ve gizli hükümetleri sanki tüm dünyayı tahrif etmek için başı ve gövdesiyle onu sarmış, kuyruğu Filistin de bulunan ve yeryüzü tamamen yıkılmadan ve Kudüs’ten dünyaya hükmeden ve yeryüzü enkazı üzerinde hakimiyetinden ötürü bağdaş kurarak oturan yahudi bir kral taç giymedikçe başı ve kuyruğu birbirine kavuşamayan zehirli bir yılan gibidir.

 

Yahudi gerçekten yeryüzünün harab ve yıkımında çok önemli bir yol oynamıştır.

 

Gayelerine ulaşmak için uygulamak istedikleri ve bizzat yahudilerin plan ve programları dahilinde kıvılcımlanan savaşların, darbelerin ve devrimlerin en önemlilerini anlatmamız gerekir.


 


[1] Bunun tarihi örnekleri çoktur. 1948yılında birleşmiş milletler tarafından Araplarla yahudiler arasındaki Filistin meselesini çözmesi için seçtiği Kont Bernardot aynı senede yahudilerin suikast girişimi sonucu öldürülmüştür. Yahudiler daha sonra yaptıkları açıklamada “Kontu öldüren ancak tımarhane kaçkınıdır” diyerek kendilerini bu işten sıyırdılar.

Çok daha yeni olay ise İsveç’in başbakanı Olof Palme’ye yapılan suikast girişimidir. Olof Palme İran Irak savaşını durdurmaya teşebbüs etmiş, İslam dinini öğrenerek,Stocholm de İslami konferanslar düzenlemiş ve böylelikle İsveç halkının İslam dinini öğrenmelerini sağlamıştır. Kendisi gayet mütevazi bir insandı. Özel araba kullanmaz halkın bindiği otobüse biner, normal vatandaş gibi dükkanlarda, çarşılarda alış-veriş yapardı.

Bu başbakanın siyaseti ve davranışları yahudi çıkarlarına ters düşünce, Mossad ona suikast yaptı ve arkada kendine ait bir kurşundan başka bir kanıt bırakmadı.