14-02-2008, 12:06
ABDESTSİZ EMZİRİLEN BİR DAMLA SÜTÜN TESİRİ
Hacı Bayram Velî Hazretlerinin müridlerinden, Yazıcıoğlu Mehmet Efendi namıyla meşhur Muhammediye kitabının yazarı (Muhammed Efendi) Edirne ve Gelibolu civarında yaşamıştır. Bu muhterem zatın bir de Ahmet isminde (Ahmed-i Bican olarak ma'ruf) kardeşi vardır. Ahmed-i Bican Hazretleri, aynı zamanda Envarıl Aşıkın kitabını Farsça-dan tercüme eden zattır.
İki kardeşten biri olan Ahmed-i Bîcan, bir gün bir camide vaaz etmekte iken ağabeyi Muhammed Yazıcıoğlu camiden içeriye girer ve küçük kardeşinin sohbetini dinlemeye başlar. Kardeşi ağabeyinin camiye geldiğinin farkındadır. Fakat bir de bakar ki, ağabeyi biraz sonra camiyi gülerek terkeder. Kürsüde nasihat etmekte olan Ahmed-i Bîcan Hazretleri, ağabeyinin bu halinden bir şey anlayamaz ve akşam eve geldiği zaman durumu annesine anlatıp durumu öğrenmesini ister. Her iki dervişin de anası, büyük oğlu Muhammed eve geldiği zaman:
— Oğlum, kardeşin camiden niçin gülerek çıktığını soruyor, bir hata mı işledim diyor. Kardeşinin dersinden niçin gülerek çıktın, diye sorduğunda şöyle cevap verir:
— Anneciğim, ben kardeşimin vaazına gülmedim. Ben bir insanoğlunun sohbetini dinlemeye ne kadar melaike gelmiş, oturacak yer bulamıyorlar da biri birlerinin üzerine oturuyorlar, onların hali çok hoşuma gitti de ona tebessüm ettim. Ben de melâikeden camide oturacak yer kalmadığı için çıkıp gittim, diye cevap verir.
Annesi, ağabeyinin bu sözlerini anlattığında Ahmed-i Bican çok müteessir olup:
— Anneciğim! Ağabeyim melekleri görme derecesine erişti de ben neye erişemedim. Bunu ondan bir sorar mısınız, dedi.
Bu sefer o muhtereme anne büyük oğluna bunu sorduğunda aldığı cevap şöyle oldu: «Anam bu noksanlığı sen kendinde araman lâzım, sen benden daha iyi bilirsin.»
O vakit düşünme sırası anaya geldi. Analan uzun müddet tefekküre daldıktan sonra bunun sebebini şöyle açıkladı: «Oğlum sana hiç abdestsiz süt emzirmedim. Ahmedim ise henüz kundakta iken, ben namaza durmuştum, Ahmed de şiddetle ağlamaya başlamıştı. Bu sırada evimizde bir komşu kadın vardı. O, çocuk ağlamasın diye Ahmedi aldı emzirmeye başladı. Ben hemen namazı bozup elinden aldım ama, birkaç damla emmişti. Sonra sordum o kadına abdestli olup olmadığını, bana abdestinin olmadığını söylemişti. Onun melekleri görmemesine sebep olsa-olsa bu olmalı.»
Yani Ahmed-i Bîcan Hazretleri hataen emdiği bir damla sütün cezasını ölünceye kadar çekti ve onun yüzünden derece almakta engellerle karşılaştı. Ya bu zamanın kadınlarının çocukları nasıl olur. İşte meydanda...
Hacı Bayram Velî Hazretlerinin müridlerinden, Yazıcıoğlu Mehmet Efendi namıyla meşhur Muhammediye kitabının yazarı (Muhammed Efendi) Edirne ve Gelibolu civarında yaşamıştır. Bu muhterem zatın bir de Ahmet isminde (Ahmed-i Bican olarak ma'ruf) kardeşi vardır. Ahmed-i Bican Hazretleri, aynı zamanda Envarıl Aşıkın kitabını Farsça-dan tercüme eden zattır.
İki kardeşten biri olan Ahmed-i Bîcan, bir gün bir camide vaaz etmekte iken ağabeyi Muhammed Yazıcıoğlu camiden içeriye girer ve küçük kardeşinin sohbetini dinlemeye başlar. Kardeşi ağabeyinin camiye geldiğinin farkındadır. Fakat bir de bakar ki, ağabeyi biraz sonra camiyi gülerek terkeder. Kürsüde nasihat etmekte olan Ahmed-i Bîcan Hazretleri, ağabeyinin bu halinden bir şey anlayamaz ve akşam eve geldiği zaman durumu annesine anlatıp durumu öğrenmesini ister. Her iki dervişin de anası, büyük oğlu Muhammed eve geldiği zaman:
— Oğlum, kardeşin camiden niçin gülerek çıktığını soruyor, bir hata mı işledim diyor. Kardeşinin dersinden niçin gülerek çıktın, diye sorduğunda şöyle cevap verir:
— Anneciğim, ben kardeşimin vaazına gülmedim. Ben bir insanoğlunun sohbetini dinlemeye ne kadar melaike gelmiş, oturacak yer bulamıyorlar da biri birlerinin üzerine oturuyorlar, onların hali çok hoşuma gitti de ona tebessüm ettim. Ben de melâikeden camide oturacak yer kalmadığı için çıkıp gittim, diye cevap verir.
Annesi, ağabeyinin bu sözlerini anlattığında Ahmed-i Bican çok müteessir olup:
— Anneciğim! Ağabeyim melekleri görme derecesine erişti de ben neye erişemedim. Bunu ondan bir sorar mısınız, dedi.
Bu sefer o muhtereme anne büyük oğluna bunu sorduğunda aldığı cevap şöyle oldu: «Anam bu noksanlığı sen kendinde araman lâzım, sen benden daha iyi bilirsin.»
O vakit düşünme sırası anaya geldi. Analan uzun müddet tefekküre daldıktan sonra bunun sebebini şöyle açıkladı: «Oğlum sana hiç abdestsiz süt emzirmedim. Ahmedim ise henüz kundakta iken, ben namaza durmuştum, Ahmed de şiddetle ağlamaya başlamıştı. Bu sırada evimizde bir komşu kadın vardı. O, çocuk ağlamasın diye Ahmedi aldı emzirmeye başladı. Ben hemen namazı bozup elinden aldım ama, birkaç damla emmişti. Sonra sordum o kadına abdestli olup olmadığını, bana abdestinin olmadığını söylemişti. Onun melekleri görmemesine sebep olsa-olsa bu olmalı.»
Yani Ahmed-i Bîcan Hazretleri hataen emdiği bir damla sütün cezasını ölünceye kadar çekti ve onun yüzünden derece almakta engellerle karşılaştı. Ya bu zamanın kadınlarının çocukları nasıl olur. İşte meydanda...