20-02-2008, 22:40
Göğsünde yürek yerine taş taşıyanlar nasıl anlasınlar kurbanı?
Koca bir ömrü yemekhâne, yatakhâne, abdesthâne, işhâne arasında,
hayatın bundan öte, daha yüce bir mânâsı olduğunu fark etmeden
geçirenler nasıl anlasınlar kurban eden Hz. İbrahim’i, kurban olan Hz.
İsmail’i?
Sevemeyenler, sevecek yerlerini öz elleriyle kundaklayanlar,
“Halîlullah” ALLAH ( sevgilisi) olan Hz. İbrahim’in rüyasını, hülyasını,
sevdasını nasıl hayra yorsunlar?
“Sahibi benim” dediklerinin eline zincirlerini verip altında binek
olanlar, “sahibi benim” dediklerinin gerçekten sahibi olan ve sırtına
binip onu aşkın yolculuğunda bir binek olarak kullananları nasıl
anlasınlar?
Bakınız etrafınıza; kurban olmayan birini görebilir misiniz? Kimi
kara sevdasının, kimi ak sevdasının kurbanıdır. Dünyaya, paraya,
makama, mala, şöhrete, alkışa, servete kurban olmak ve kurban etmek
için kuyruğa girenlerin haline bakın.
Bakmayın siz “Ben hiçbir şeye kurban olmam!” diye iddialı
konuşanlara; aslında onlar benliklerine ve bencilliklerine kurban olmuş
birer zavallıdan başka bir şey değildirler.
Onların gerçekte hiçbir şeyleri yoktur ki “adayabilsinler”. Nefisleri,
hevâ-ü hevesleri, mahabbet adını koydukları tutkuları, aşk adını
verdikleri libidoları, servetleri, makamları, şöhretleri, malları
onların sahibidirler, efendisidirler.
Köle efendisini nasıl azat eder?
Ya adar ve adanırsınız ya da harcar ve harcanırsınız.
Üçüncü bir şıkkı yok mu?
Yok, bence yok. Baksanıza etrafınıza: En yüce sermayesi olan
hayatlarını kendilerinden aşağı değerdeki şeyler uğruna hovardaca
harcayanların haddi hesabı yok.
İşte İbrahim (Aleyna Ve Aleykum Selam.) ve İsmail (Aleyna Ve Aleykum Selam.), insanın âdî şeyler uğruna
harcanmaması için en yüce değer uğruna adamanın ve adanmanın yolunu
gösterdi. Kurbanın sembolize ettiği derin hakîkat budur.
Adayacağı ve adanacağı gerçek kapıyı bilenleri kimse daha aşağı bir değer uğruna harcayamaz, kullanamaz, kurban edemez.
Hangi ateş imanı yakabilir ki?
Hz. İbrahim önce canla sınandı, sonra cânanla.
Can sınavını ateşte verdi. Yanmadı, çünkü iman yanmazdı. Aşkını imana,
imanını hayata dönüştürmüş birini yakacak ateş bulunabilir miydi; tıpkı
bir gönül erinin dediği gibi:
Eğer âşık isen yare
Sakın aldanma ağyare
Düş İbrahim gibi nare
Bu gülşende yanar olmaz
Aşkı İbrahimce olanın, yüreği dağca olur. İbrahîmî bir aşka talip
olursanız, aşkınızın ateşi Nemrutların yaktığı ateşi söndürecektir, hiç
şüpheniz olmasın...