19-07-2008, 21:23
SENSİZ ZAMAN GÜNCESİ
-Hüzzam bir sevdanın ardından-
Kendi gönlümün karanlığında ve kendi kalabalığımda kaybolmuşken, ruhumun dehlizlerinde ayak seslerini duydum. Avuçlarında yüreğin ve bir tutam beyaz ışıkla çıkageldin sen. Beyazlar içerisinde mitolojik bir kahraman kadar etkileyici, bir o kadar da karşı koyulmazdın. Hiç düşünmeden tuttum uzattığın ellerini.
Karanlığa aşina gözlerime ışık oldun. Hüzme hüzme yüreğime doldun. Küçük bir çocuğun annesinin eteğine yapışması gibi, dört elle sarıldım sana. Ve karanlıktan korkması gibi bir yetimin, korktum sensizlikten. Gözlerimi gözlerine çiviledim. Yüreğini alıp kutsal bir emanet gibi koydum yüreğimin yanına.
Ve yürüdük.
Düştük, kalktık, çetin engeller aştık. Ardımıza hiç bakmadan yarına türkü gülüşümüzle yürüdük ve direndik. Menzilsiz bir yol, vuslatsız bir sevdaydı bizimkisi. Beklentisiz, umarsız, çıkarsız ve kuralsız. Pervanenin kendini ışığa atması gibi. Yandık sevdanın narında.
Ne çok ağladık seninle
Ne çok güldük
Ne çok yaşadık seninle
Ne çok öldük
Ne uzun bir yol. Ne kısa bir yolculuk.
Ve şimdi yoksun.
Yüreğimde hasretin, cebimde bir avuç düş tohumu ve dudağımda öksüz bir türkü ile bir başına kalakaldım.
Bu hasret,
Bir nehrin
İnsanı yutması
Ve yahut
Kardan adamın
Kor ateşi
Tutması gibi
Biliyorum eritecek beni
Damla damla
Kim bilir
Belki alışırım zamanla…
…
Ben seni mi sevdim,
Seni sevmeyi mi?
Ben seni mi özledim,
Seni özlemeyi mi?
Ben seni mi arzuladım,
Seni arzulamayı mı?
Bilmiyorum.
Sensiz ne yapacağımı da bilmiyorum. Belki de bilmek istemiyorum.
Ne yüzler gerçek bu hayatta
Ne verilen sözler
Ne yeminler
Ne de o yeşil gözler
Geceler
Seni düşündüğüm kadar
Uzun olsaydı
Bil ki;
Güneşe hasret kalırdı gündüzler.
http://www.yitiksevdalar.com/html/sensizzamanguncesi14.htm
-Hüzzam bir sevdanın ardından-
Kendi gönlümün karanlığında ve kendi kalabalığımda kaybolmuşken, ruhumun dehlizlerinde ayak seslerini duydum. Avuçlarında yüreğin ve bir tutam beyaz ışıkla çıkageldin sen. Beyazlar içerisinde mitolojik bir kahraman kadar etkileyici, bir o kadar da karşı koyulmazdın. Hiç düşünmeden tuttum uzattığın ellerini.
Karanlığa aşina gözlerime ışık oldun. Hüzme hüzme yüreğime doldun. Küçük bir çocuğun annesinin eteğine yapışması gibi, dört elle sarıldım sana. Ve karanlıktan korkması gibi bir yetimin, korktum sensizlikten. Gözlerimi gözlerine çiviledim. Yüreğini alıp kutsal bir emanet gibi koydum yüreğimin yanına.
Ve yürüdük.
Düştük, kalktık, çetin engeller aştık. Ardımıza hiç bakmadan yarına türkü gülüşümüzle yürüdük ve direndik. Menzilsiz bir yol, vuslatsız bir sevdaydı bizimkisi. Beklentisiz, umarsız, çıkarsız ve kuralsız. Pervanenin kendini ışığa atması gibi. Yandık sevdanın narında.
Ne çok ağladık seninle
Ne çok güldük
Ne çok yaşadık seninle
Ne çok öldük
Ne uzun bir yol. Ne kısa bir yolculuk.
Ve şimdi yoksun.
Yüreğimde hasretin, cebimde bir avuç düş tohumu ve dudağımda öksüz bir türkü ile bir başına kalakaldım.
Bu hasret,
Bir nehrin
İnsanı yutması
Ve yahut
Kardan adamın
Kor ateşi
Tutması gibi
Biliyorum eritecek beni
Damla damla
Kim bilir
Belki alışırım zamanla…
…
Ben seni mi sevdim,
Seni sevmeyi mi?
Ben seni mi özledim,
Seni özlemeyi mi?
Ben seni mi arzuladım,
Seni arzulamayı mı?
Bilmiyorum.
Sensiz ne yapacağımı da bilmiyorum. Belki de bilmek istemiyorum.
Ne yüzler gerçek bu hayatta
Ne verilen sözler
Ne yeminler
Ne de o yeşil gözler
Geceler
Seni düşündüğüm kadar
Uzun olsaydı
Bil ki;
Güneşe hasret kalırdı gündüzler.
http://www.yitiksevdalar.com/html/sensizzamanguncesi14.htm