Forum Hafızoğlu

Tam Versiyon: Kanatların varsa, toza balçığa bulanmamalısın !
Şu anda tam olmayan bir versiyonun içeriğine bakıyorsunuz. Tam versiyon'a bakınız.
Kanatların varsa, toza balçığa bulanmamalısın !

Kanat dediğin havaya bulanmalı ki seni göklere, yücelere alıp götürsün.
Dünya, " aşağı" demektir.
Kanatları olana aşağıya razı olmak düşmez.

Bir şeye gönlün akmadıkça, onun sabrıyla sınanmış olmazsın.
İştahını çekmeyen şey, zaten senden uzaktır.*
Senden uzak olan için, ondan uzak kalmayı sınaman gereksizdir.
Sabır odur ki; gönlünün akışına " dur " derken
acı çekiyor olmalısın. Sabır o ki, suları yokuşa akıtıyor gibi zorlanmalısın.
Sepet kendini suyla dolu gördü de, nazlanıp başını denizden çekti.
Sepet denize dalmışken, sanır ki, denizin hepsi içindedir.
Sanır ki, denizden aldığı kendine kalacaktır.
Sepet dediğin, teni delik deşik bir kaptır; su tutmaz.
Denizden başını çeker çekmez suyunu yitirir; kuru kalır
.

Sen sen ol; " doydum " deme.
Sen sen ol " oldum " deme.
Sana düşen hep denizde kalmaktır.
Sende olan denizdendir ama deniz değildir.
Sende olanın sende kalacağını sanma.
Sana düşen, kendini doldurmak değildir.
Denize dal ve orada kal yeter. Sular içinden daim geçsin yeter.
Ne kadar bildiğin değildir önemli olan; ne kadar derin hissettiğindir.
Ne kadar çok söylediğin değildir önemli olan; ne kadar içten yaşadığındır.
Kendini suyla dolu görüp te başını denizden çekme!
Sana kalan sende kalan olmayacak;
*sana kalan sana dokunan olacak.*
Sana kalan seni doyuran olmayacak;
*sana kalan seni insan kılan olacak. *

Sanma ki cömert olmakla yeni bir şey icat ediyorsun.
Zaten var olan servinin dalına tutunuyorsun.
Sanma ki, cömert olmakla kendinden bir şey eksiltiyorsun. Sen sana verileni veriyorsun.
Cimri derin bir aldanış içindedir. Kendine verilen kendinde kalacak sanır. Kendini elinde olana
dilenci eder. Minneti eşyayadır; onların varlığına yalvarır. Elindekiler giderse eksileceğini sanır; her zaman korku içinde kalır. Cömertsen ellerin her zaman doludur.

Karınca bir buğday tanesini görür; ona razı olur. Bir tane üzerinde oyalanır. Onun üzerine titrer. Varı yoğu bir buğday tanesidir. O gidince her şeyini kaybedeceğini sanır. Mutluluğunu ona bağlar. Huzurunu onun yanında hisseder.
Karınca buğday tanesinin bir harmandan haber verdiğini bir bilseydi, bunca bağlanır mıydı bir taneye?

Karınca, bir buğday tanesinin nice buğday tarlalarını haber verdiğini anlasaydı, hiç oyalanır mıydı bir
tane üzerinde?

Ahmak avcılar gibi, kuşu unutup gölgesinin peşine mi düşmek gerek?/