14-09-2008, 12:23
GÜLBERA
/ Katili aşk olana ne ala sondur ölüm.Can acısı yola azık niyetine.Sonrası kesif bir koku.
İstanbul’da yakışıyor ölüm,yorulmuş bir tene/
Böylesi bir düşü kimse görmemiş olmalı
zamanı soyarken kabuğundan
hızla kalbime işleyen bir tadı vardı yalnızlığın
Düş’tü işte
ben görmüştüm
tabirini yapamadı hiçbir ulema
ben yaptım lakin hayra yoramadım…
derisinden sıyrılan bir tenle
çıplak günlere uyanıyorum
Güneş yüzümden önce doğuyor geceye
Ben ay sanıyorum
Perdelerim mahzun bir güne açılırken
Gecenin sersefil yalnızlığından kurtulamayan kalbimi
Kalp kırığı dolu taş yolda
İzbe bir sona yürütüyorum…
Gelme sen/de
Sevildi hüzün duruşum
İltifatlar gördü matem gülüşüm
alçak uçan martıların karnını doyurdu yanağımdaki gamze
aşk kilitledi beni
masallardaki tozlu, karanlık bir mahzene
şimdi ardı güz ,önü yitik bir cümle
sıralandı kalp ağrısı ruhumdaki eski merdivene
evet hurafe
topla tüm serçeleri
bu baharda şehrimden bana göçme..
sen bilirsin
kaybettik biz zamanı
taşra kokusunda
yalnız bir annenin ağlayan sabahında
bir şafak vakti,alacakaranlık bir ayazda kaybettik.
Bulmak en evvel yitirilendi
Biz bulmuşken kaybettik..
Ezcümle;
Bağrımı diktiğim kopuk ibrişim
Sökük düğümler attı kanayan kalbe
Kusur ram oldu
boyun büktü mürekkebi kan olan kaleme
hayır aldı başını gitti
şerre yoruldu kabuslarım
ben en çok
kendi yazdığım masala ağladım.
İstanbul’da yakışıyor ölüm,yorulmuş bir tene/
Böylesi bir düşü kimse görmemiş olmalı
zamanı soyarken kabuğundan
hızla kalbime işleyen bir tadı vardı yalnızlığın
Düş’tü işte
ben görmüştüm
tabirini yapamadı hiçbir ulema
ben yaptım lakin hayra yoramadım…
derisinden sıyrılan bir tenle
çıplak günlere uyanıyorum
Güneş yüzümden önce doğuyor geceye
Ben ay sanıyorum
Perdelerim mahzun bir güne açılırken
Gecenin sersefil yalnızlığından kurtulamayan kalbimi
Kalp kırığı dolu taş yolda
İzbe bir sona yürütüyorum…
Gelme sen/de
Sevildi hüzün duruşum
İltifatlar gördü matem gülüşüm
alçak uçan martıların karnını doyurdu yanağımdaki gamze
aşk kilitledi beni
masallardaki tozlu, karanlık bir mahzene
şimdi ardı güz ,önü yitik bir cümle
sıralandı kalp ağrısı ruhumdaki eski merdivene
evet hurafe
topla tüm serçeleri
bu baharda şehrimden bana göçme..
sen bilirsin
kaybettik biz zamanı
taşra kokusunda
yalnız bir annenin ağlayan sabahında
bir şafak vakti,alacakaranlık bir ayazda kaybettik.
Bulmak en evvel yitirilendi
Biz bulmuşken kaybettik..
Ezcümle;
Bağrımı diktiğim kopuk ibrişim
Sökük düğümler attı kanayan kalbe
Kusur ram oldu
boyun büktü mürekkebi kan olan kaleme
hayır aldı başını gitti
şerre yoruldu kabuslarım
ben en çok
kendi yazdığım masala ağladım.