30-09-2008, 12:33
Gül veren el gül kokarmış…
Uzatın çocuklara gökkuşağı renkli şekerleri,eliniz şeker koksun. Bir fincan kahvenin bin yıl hatırı vardır misali,şekerde kahve hatırı arayın.
Bugün bayram, cami avlusuna taşan püsküllü, işlemeli, cami desenli, kenarları hanımeliyle örülmüş dantelli, mavili, yeşilli, rengarenk desenli seccadeler herzaman ki gibi şefkatle, huşu ile öper alınları. Seccadeler ki ayırdetmez insanları. Hoca hutbede en güzel sözlerini söyler.Anneler iki gün önceden hamuru ekşitirler.Kova kova hamurlar oklavada baklava olur, bir misafirin bayramlık sohbetinde tadımlık olur.Temiz elbiseler ütülenir,ayakkabılar bir başka cila görür.Bağcıklar yeni gün için düğümlenmeyi bekler.
Düğümledim bağcıklarımı,kunduralarımı giyindim.Hoş sohbet bir bayram ezgisiyle yola koyuldum.
Bir ezgi ki çatlayan dudaklarımda serap oldu.
Sonra bayram namazı için gittiğim camide,tevbe oldu.
Sürdüm tenime misk ü amber koktu.
Eller havada cami misk u amber koktu,nur doldu kalplere huzur geldi aminlere.
Yaşlılar gözyaşı döktü seccadeler ıslandı.
Secde için minareler ağladı ezanlar minareleri okşadı.
Bayram muştusuyla avludaki el öpmeler, sarılmalar bir evrende görülmeye değer en güzel anlardandı.Büyüklerimin elini öptüm,el aldım,gönül aldım.Avluda bir uğultu vardı “bayramın mübarek olsun” müezzinler söylese bu kadar güzel söylenmez “senin de genç senin de.” Gencin ihtiyara hürmeti bugün daha bir başka.Zif dolu gözlerde bugün bir aydınlık.Bayram geceden sıyrılan bir şafak gibi geldi.Vazifeye hürmetti bayram, ödüldü.
Kim demiş günümüzde komşuluklar kalmamış bayram ziyareti için evlerine vardığımda hep birden ayağa kalkmışlar, gözlerindeki sevince beni de ortak etmişlerdi.Ortada bir sofra kurulu,boylu boyunca.Ne mi var meşhur lahana yemeği, trabzon ekmeği, tarhana çorbası, pirinç pilavı, sütlaçlar, tatlılar, ooooh yeme de yanında yat.Bayram bereketini kustu sofralara.Israrları bırakın bereketten nasibinizi alın.
Mezarları ziyaret bayram koşuşturmalarına yenik düşmedi.Öyle ki hiçbir Âdem dudağının üzerindeki burnu inkar edemez.Biz de inkar etmedik, düştük virajlı, kavisli, sonbahar desenli köy yollarına.Sonbaharın sonbahar olduğunu bu yollarda çok iyi idrak ettim.Kızıl, sarı, kırmızı, kahverengi ve adını sayamadığım renk pigmendleri bir ressamın rulosuna meze olacak kadar güzeldi.Buna bir ben şahittim bir de otomobilin yandan görünümlü aynaları.Mezarlık ziyareti bitiminde biraz doğa yürüyüşü yaptım.Ceviz ağaçlarının altında dalından düşen son cevizleri aradım. Her taraf yapraktı. Cevizler kamuflaj olmuş yapraklar yeryüzünü örten yorgandı.
Bir köy ninesi geliyordu uzaklardan,eteğinde peştemali, çömberinde kuşağı ne kadar güzel süslenmiş öyle ayaklarında kara lastik ve lastiklerinin içinde püsküllü mü püsküllü rengarenk dokuma çoraplar.Bilmiyorum ama küçük bir çocuk çekingenliği vardır köy kadınlarında.Eğer tanımadık biri iseniz ceviz gibi içlerine büzüşürler,eğer tanıdıksanız “hoşgeldun uşağum”ifadelerini üstüste tekrar tekrar duyarsınız.
Bu nine her bayramda kabirleri ziyaret için geldiğimizi görünce bir elinde yağ diğer elinde ayran getiren lakabıyla Sagavadan başka biri değildi.Onun bayram şekeri niyetine verdiği yağ ve ayranları geri çevirmek mümkün mü?Biz de bu ninenin kollarına atılır köy kokusu alırdık.Biz onun evlatları o bizim ninemiz.Köylerde de bir başka bayram ne dersiniz?
Köy çocuklarını unuttuğumu zannediyorsanız yanılıyorsnuz demektir.Şeker uzattım onalara. Saçları bozuk o küçük kız çocukları ne kadar güzellermiş öyle.Küçücük ayaklarına kara lastikler kunduralara değişilir mi? Aman Allahım kolllarında boncuklar yeşil mi yeşil tıpkı gözleri gibi.Ellerinde kınalar tuğla rengi.Uzatın şekerleri onlara elleriniz kına koksun.
Yemyeşil dağlarda çobanlık yapan muskaraların İbrahim’in kemençesiz söylediği türkülere kulak verdim.Davarlarının boyunlarındaki çıngırak sesleri,büyüklüğü ve küçüklüğüne göre farklı ritmler çıkarıyordu.kim bilir ibrahim onları hangi adla çağırıyordur.Kınalı,aynalı,nazara,sarı kız,alaca ,nazlı kız…hepsi İbrahim’indir.Söyleyin ibrahime hepsinin adlarını gözlerinde parıldayan o büyük coşkuyla hiç şaşırmadan söylesin size.Hiç görmeyenler ona deli lakabını taksalar da delisi çok bu memleketin akıllısıdır ibrahim.Uzatalım İbrahim’e bayram şekerlerini ellerimiz davar koksun.
Köylerde bir başkadır bayram koşuşturmaları,şehir halkı büyük mağazaları tıklım tıklım doldururken çocuklar annelerine alafranga kunduralar aldırırken babalar sigara markalarını bayram niyetine değiştirirken köyümüzün insanı yamalatacağı pantolun yedinci sekizinci deliğini hiç kuşkusuz diktirir, kara lastikli çocuklar ille de kara lastik ister, babalar sarma sigara içer,bebekler nazar boncuklu tahta beşiklerinde bayrama “hoş geldin” der.market mi küçük dükkanlar süsler küçük bir köyün merkezini.Çocuklar bayramda bu dükkanları tavaf eder aldıkları mantar tabancalarını toplu seyrettikleri bir kovboy filminden esinlenen atışmalar şeklinde kullanırlar,kılıçlarını odundan kuşanırlar,meşeden yaptıkları oyuncak arabalarla yarışırlar, yol için ise çimleri yolarlardı.Yakası yırtık gömlekler, yeşil otların cila çektiği kara lastikler,tarak görmemiş saçlar, nefret bürümemiş gözlerle Anadolu’mun minik kahramanları sizleri bir bayram muştusuyla karşılar.uzatın şekerleri onlara elleriniz şeker koksun.
Uzatın şekerleri onlara elleriniz şeker koksun.
Uzatın çocuklara gökkuşağı renkli şekerleri,eliniz şeker koksun. Bir fincan kahvenin bin yıl hatırı vardır misali,şekerde kahve hatırı arayın.
Bugün bayram, cami avlusuna taşan püsküllü, işlemeli, cami desenli, kenarları hanımeliyle örülmüş dantelli, mavili, yeşilli, rengarenk desenli seccadeler herzaman ki gibi şefkatle, huşu ile öper alınları. Seccadeler ki ayırdetmez insanları. Hoca hutbede en güzel sözlerini söyler.Anneler iki gün önceden hamuru ekşitirler.Kova kova hamurlar oklavada baklava olur, bir misafirin bayramlık sohbetinde tadımlık olur.Temiz elbiseler ütülenir,ayakkabılar bir başka cila görür.Bağcıklar yeni gün için düğümlenmeyi bekler.
Düğümledim bağcıklarımı,kunduralarımı giyindim.Hoş sohbet bir bayram ezgisiyle yola koyuldum.
Bir ezgi ki çatlayan dudaklarımda serap oldu.
Sonra bayram namazı için gittiğim camide,tevbe oldu.
Sürdüm tenime misk ü amber koktu.
Eller havada cami misk u amber koktu,nur doldu kalplere huzur geldi aminlere.
Yaşlılar gözyaşı döktü seccadeler ıslandı.
Secde için minareler ağladı ezanlar minareleri okşadı.
Bayram muştusuyla avludaki el öpmeler, sarılmalar bir evrende görülmeye değer en güzel anlardandı.Büyüklerimin elini öptüm,el aldım,gönül aldım.Avluda bir uğultu vardı “bayramın mübarek olsun” müezzinler söylese bu kadar güzel söylenmez “senin de genç senin de.” Gencin ihtiyara hürmeti bugün daha bir başka.Zif dolu gözlerde bugün bir aydınlık.Bayram geceden sıyrılan bir şafak gibi geldi.Vazifeye hürmetti bayram, ödüldü.
Kim demiş günümüzde komşuluklar kalmamış bayram ziyareti için evlerine vardığımda hep birden ayağa kalkmışlar, gözlerindeki sevince beni de ortak etmişlerdi.Ortada bir sofra kurulu,boylu boyunca.Ne mi var meşhur lahana yemeği, trabzon ekmeği, tarhana çorbası, pirinç pilavı, sütlaçlar, tatlılar, ooooh yeme de yanında yat.Bayram bereketini kustu sofralara.Israrları bırakın bereketten nasibinizi alın.
Mezarları ziyaret bayram koşuşturmalarına yenik düşmedi.Öyle ki hiçbir Âdem dudağının üzerindeki burnu inkar edemez.Biz de inkar etmedik, düştük virajlı, kavisli, sonbahar desenli köy yollarına.Sonbaharın sonbahar olduğunu bu yollarda çok iyi idrak ettim.Kızıl, sarı, kırmızı, kahverengi ve adını sayamadığım renk pigmendleri bir ressamın rulosuna meze olacak kadar güzeldi.Buna bir ben şahittim bir de otomobilin yandan görünümlü aynaları.Mezarlık ziyareti bitiminde biraz doğa yürüyüşü yaptım.Ceviz ağaçlarının altında dalından düşen son cevizleri aradım. Her taraf yapraktı. Cevizler kamuflaj olmuş yapraklar yeryüzünü örten yorgandı.
Bir köy ninesi geliyordu uzaklardan,eteğinde peştemali, çömberinde kuşağı ne kadar güzel süslenmiş öyle ayaklarında kara lastik ve lastiklerinin içinde püsküllü mü püsküllü rengarenk dokuma çoraplar.Bilmiyorum ama küçük bir çocuk çekingenliği vardır köy kadınlarında.Eğer tanımadık biri iseniz ceviz gibi içlerine büzüşürler,eğer tanıdıksanız “hoşgeldun uşağum”ifadelerini üstüste tekrar tekrar duyarsınız.
Bu nine her bayramda kabirleri ziyaret için geldiğimizi görünce bir elinde yağ diğer elinde ayran getiren lakabıyla Sagavadan başka biri değildi.Onun bayram şekeri niyetine verdiği yağ ve ayranları geri çevirmek mümkün mü?Biz de bu ninenin kollarına atılır köy kokusu alırdık.Biz onun evlatları o bizim ninemiz.Köylerde de bir başka bayram ne dersiniz?
Köy çocuklarını unuttuğumu zannediyorsanız yanılıyorsnuz demektir.Şeker uzattım onalara. Saçları bozuk o küçük kız çocukları ne kadar güzellermiş öyle.Küçücük ayaklarına kara lastikler kunduralara değişilir mi? Aman Allahım kolllarında boncuklar yeşil mi yeşil tıpkı gözleri gibi.Ellerinde kınalar tuğla rengi.Uzatın şekerleri onlara elleriniz kına koksun.
Yemyeşil dağlarda çobanlık yapan muskaraların İbrahim’in kemençesiz söylediği türkülere kulak verdim.Davarlarının boyunlarındaki çıngırak sesleri,büyüklüğü ve küçüklüğüne göre farklı ritmler çıkarıyordu.kim bilir ibrahim onları hangi adla çağırıyordur.Kınalı,aynalı,nazara,sarı kız,alaca ,nazlı kız…hepsi İbrahim’indir.Söyleyin ibrahime hepsinin adlarını gözlerinde parıldayan o büyük coşkuyla hiç şaşırmadan söylesin size.Hiç görmeyenler ona deli lakabını taksalar da delisi çok bu memleketin akıllısıdır ibrahim.Uzatalım İbrahim’e bayram şekerlerini ellerimiz davar koksun.
Köylerde bir başkadır bayram koşuşturmaları,şehir halkı büyük mağazaları tıklım tıklım doldururken çocuklar annelerine alafranga kunduralar aldırırken babalar sigara markalarını bayram niyetine değiştirirken köyümüzün insanı yamalatacağı pantolun yedinci sekizinci deliğini hiç kuşkusuz diktirir, kara lastikli çocuklar ille de kara lastik ister, babalar sarma sigara içer,bebekler nazar boncuklu tahta beşiklerinde bayrama “hoş geldin” der.market mi küçük dükkanlar süsler küçük bir köyün merkezini.Çocuklar bayramda bu dükkanları tavaf eder aldıkları mantar tabancalarını toplu seyrettikleri bir kovboy filminden esinlenen atışmalar şeklinde kullanırlar,kılıçlarını odundan kuşanırlar,meşeden yaptıkları oyuncak arabalarla yarışırlar, yol için ise çimleri yolarlardı.Yakası yırtık gömlekler, yeşil otların cila çektiği kara lastikler,tarak görmemiş saçlar, nefret bürümemiş gözlerle Anadolu’mun minik kahramanları sizleri bir bayram muştusuyla karşılar.uzatın şekerleri onlara elleriniz şeker koksun.
Uzatın şekerleri onlara elleriniz şeker koksun.
selametle kalınız
muhammet karakaş