14-11-2008, 13:44
MİSYONERLİK FAALİYETLERİ
Aziz Mü'minler!
İslam dini son hak din, Hz. Muhammed (s.a.v.) de son peygamberdir. Renk, dil ırk, cinsiyet ve milliyet farkı gözetmeksizin bütün insanlığa gönderilmiş bulunan İslam dini, orijinalliğini, safiyetini ve asliyetini olduğu gibi koruyabilmiş yegane ilahi dindir. Kur'an-ı Kerim de en ufak bir değişikliğe uğramadan zamanımıza kadar gelebilmiş yegane bir kitaptır. Dünya durdukça da böyle devam edecektir. İslam'dan önce gönderilen ve daha sonra Hıristiyanlık ve Yahudilik gibi adlarla anılan dinler ise insanlar tarafından bozulmuş, tahrif edilmişlerdir. Kur'an-ı kerim, bu dinlerin tahrif edildiğini haber vermektedir. (Nisa 46, Maide 13)
Değerli mü'minler!
Şu gerçeği hiç bir zaman aklımızdan çıkarmamalıyız. Hz.Muhammed (s.a.v.) peygamber olarak gönderildikten sonra zaten tahrif edilmiş olan daha önceki dinlere ihtiyaç kalmamış ve Yüce Allah, bütün insanlığın, ancak İslam Dinine uyarak kurtuluşa erebileceğini açıklamıştır. Çünkü İslâm Dini, insanın yaratılışına uygun temel prensiplerine sahiptir. Akılla ve ilmi gerçeklerle çelişmez.
Durum böyleyken Hıristiyanlar kendi muharref dinlerini bütün dünyaya yaymak için büyük çabalar sarfetmekte ve çok büyük miktarlarda maddi harcamalarda bulunmaktadırlar.
Muhterem Müslümanlar!
Hıristiyanlığı yaymaya çalışan kimseye misyoner, dünyayı Hıristiyanlaştırmak için gösterilen faaliyetlere de misyonerlik faaliyetleri denmektedir. Yüzyıllardır devam eden bu faaliyetler günümüzde de sürmektedir. II. Vatikan Konsilinde: "Kilise misyonerlerini göndermeye devam edecektir. Yeryüzünde her taraf Hıristiyan olmadıkça bu görev sona ermeyecektir." şeklinde karar almışlardır.
Hıristiyanlığı yayabilmek için misyonerler, özel okullar,hastaneler, kütüphaneler, yabancı dil öğretim merkezleri, sığınma evleri, öksüz yurtları ve pansiyonlar kurarak fakir ailelere, kimsesiz çocuklara maddi yardımlar yaparak kitap, broşür, dergi basıp dağıtarak ve çeşitli sanat etkinlikleri göstererek amaçlarını gerçekleştirmeye çalışmaktadırlar. Bu yüzden Hıristiyan inancını yaymakla görevli olan misyoneri bazen bir doktor, bazen bir hemşire, bazen bir öğretmen, bazen bir barış gönüllüsü, bazen bir asker, bazen herkesin yardımına koşan bir eleman olarak görebilirsiniz.
Değerli Mü'minler!
Hıristiyan misyonerler, asırlardır, kendi dini ve kültürel değerlerinden kopmuş müslüman toplulukların özlemini çekmişlerdir. Çünkü İslami duyguları ve duyarlılığı zayıflamış insanlara kolayca Hıristiyanlığı kabul ettirebileceklerini düşünmektedirler. Gerçekten insanlarımız İslamiyet hakkında ne kadar bilgisiz kalır ve manevi değerlerinden ne kadar uzaklaşırsa o nispette Hıristiyan misyonerlerin avı haline geleceklerdir. Nitekim misyonerlerin, Yehova şahitlerinin, Budistlerin, Bahailerin, Maunların ve benzeri İslam dışı hareket mensuplarının sokuldukları kimseler genellikle İslam'ı bilmeyen, manevi değerlerinden kopmuş kimselerdir. Yahut da kimsesiz çocuklar, geçim sıkıntısı çeken insanlar veya güven duygusundan yoksun kalmış kişilerdir. Yoksa misyonerlerin, dinini, kültürünü, tarihini bilen, kendi kimliğine sahip müslümanları İslam'dan koparmaları zaten mümkün değildir.
Misyonerler amaçlarını gerçekleştirebilmek için bir taraftan da ellerindeki geniş imkanlarla İslam'ı kasıtlı olarak yanlış tanıtmakta, İslam'a ve Peygamber efendimize çeşitli iftira ve isnatlarda bulunmaktadırlar. Böylece hem İslam'a ilgi duyan insanların müslüman olmalarını engellemeye çalışmakta hem de İslam'a inanan ancak dinini iyi bilmeyen müslümanların inançlarında şüphe ve tereddütler meydana getirerek İslam'dan koparmayı hedeflemektedirler.
İşte bu sebeple yüce dinimiz İslam'ı iyi öğrenmeli, nesillerimize öğretmeli ve yaşamalıyız. Çocuklarımızı bir inanç ve kültür boşluğuna sürüklememeliyiz. Eğer nesillerimize yüce kitabımız Kur'an-ı Kerimi ve dinimizi öğretmezsek; çocuklarımızda bir inanç boşluğu meydana gelir. Boşluktaki insanlar da her türlü batıl inancın nüfuz edebileceği birer malzeme haline gelirler. Nitekim asırlar boyu İslam'ın kalesi olmuş coğrafyalarda Hıristiyan misyonerlerin ve diğer bir takım batıl inanç mensuplarının alabildiğine faaliyetlere girişmiş olmalarının sebebi budur. İşte bundan dolayı manevi değerlerimizin yıpratılmasını önlemek, çocuklarımıza İslam'ı iyi öğretmek ve Kur'an-ı Kerimi belletmek zorundayız. Misyonerler, İslamı toplumuna birer emanet olarak kimsesiz çocukları, ihtiyaç içinde kıvranan yoksul kimseleri Hıristiyanlaştırmak için her türlü çabayı gösterirken, biz müslümanlar buna seyirci kalırsak hem geleceğimizi tehlikeye atmış oluruz, hem de Allah katında asla sorumluluktan kurtulamayız.
Hutbemizi şu ilahi uyarılarla bitirelim. "Ey iman edenler. Kendilerine kitap verilenlerden bir gruba (yani batılı benimseyerek onu yaymaya çalışan bir topluluğa) uyarsanız, imanınızdan sonra sizi inkarcılığa sevkederler.” (Al-i İmran 100)
"Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hıristiyanlar da asla senden razı olmayacaklardır. De ki: Doğru yol, ancak Allah'ın yoludur. Sana gelen ilimden sonra onların arzularına uyacak olursan, andolsun ki Allah'tan sana ne bir dost, ne de bir yardımcı vardır." (Bakara 120)
Aziz Mü'minler!
İslam dini son hak din, Hz. Muhammed (s.a.v.) de son peygamberdir. Renk, dil ırk, cinsiyet ve milliyet farkı gözetmeksizin bütün insanlığa gönderilmiş bulunan İslam dini, orijinalliğini, safiyetini ve asliyetini olduğu gibi koruyabilmiş yegane ilahi dindir. Kur'an-ı Kerim de en ufak bir değişikliğe uğramadan zamanımıza kadar gelebilmiş yegane bir kitaptır. Dünya durdukça da böyle devam edecektir. İslam'dan önce gönderilen ve daha sonra Hıristiyanlık ve Yahudilik gibi adlarla anılan dinler ise insanlar tarafından bozulmuş, tahrif edilmişlerdir. Kur'an-ı kerim, bu dinlerin tahrif edildiğini haber vermektedir. (Nisa 46, Maide 13)
Değerli mü'minler!
Şu gerçeği hiç bir zaman aklımızdan çıkarmamalıyız. Hz.Muhammed (s.a.v.) peygamber olarak gönderildikten sonra zaten tahrif edilmiş olan daha önceki dinlere ihtiyaç kalmamış ve Yüce Allah, bütün insanlığın, ancak İslam Dinine uyarak kurtuluşa erebileceğini açıklamıştır. Çünkü İslâm Dini, insanın yaratılışına uygun temel prensiplerine sahiptir. Akılla ve ilmi gerçeklerle çelişmez.
Durum böyleyken Hıristiyanlar kendi muharref dinlerini bütün dünyaya yaymak için büyük çabalar sarfetmekte ve çok büyük miktarlarda maddi harcamalarda bulunmaktadırlar.
Muhterem Müslümanlar!
Hıristiyanlığı yaymaya çalışan kimseye misyoner, dünyayı Hıristiyanlaştırmak için gösterilen faaliyetlere de misyonerlik faaliyetleri denmektedir. Yüzyıllardır devam eden bu faaliyetler günümüzde de sürmektedir. II. Vatikan Konsilinde: "Kilise misyonerlerini göndermeye devam edecektir. Yeryüzünde her taraf Hıristiyan olmadıkça bu görev sona ermeyecektir." şeklinde karar almışlardır.
Hıristiyanlığı yayabilmek için misyonerler, özel okullar,hastaneler, kütüphaneler, yabancı dil öğretim merkezleri, sığınma evleri, öksüz yurtları ve pansiyonlar kurarak fakir ailelere, kimsesiz çocuklara maddi yardımlar yaparak kitap, broşür, dergi basıp dağıtarak ve çeşitli sanat etkinlikleri göstererek amaçlarını gerçekleştirmeye çalışmaktadırlar. Bu yüzden Hıristiyan inancını yaymakla görevli olan misyoneri bazen bir doktor, bazen bir hemşire, bazen bir öğretmen, bazen bir barış gönüllüsü, bazen bir asker, bazen herkesin yardımına koşan bir eleman olarak görebilirsiniz.
Değerli Mü'minler!
Hıristiyan misyonerler, asırlardır, kendi dini ve kültürel değerlerinden kopmuş müslüman toplulukların özlemini çekmişlerdir. Çünkü İslami duyguları ve duyarlılığı zayıflamış insanlara kolayca Hıristiyanlığı kabul ettirebileceklerini düşünmektedirler. Gerçekten insanlarımız İslamiyet hakkında ne kadar bilgisiz kalır ve manevi değerlerinden ne kadar uzaklaşırsa o nispette Hıristiyan misyonerlerin avı haline geleceklerdir. Nitekim misyonerlerin, Yehova şahitlerinin, Budistlerin, Bahailerin, Maunların ve benzeri İslam dışı hareket mensuplarının sokuldukları kimseler genellikle İslam'ı bilmeyen, manevi değerlerinden kopmuş kimselerdir. Yahut da kimsesiz çocuklar, geçim sıkıntısı çeken insanlar veya güven duygusundan yoksun kalmış kişilerdir. Yoksa misyonerlerin, dinini, kültürünü, tarihini bilen, kendi kimliğine sahip müslümanları İslam'dan koparmaları zaten mümkün değildir.
Misyonerler amaçlarını gerçekleştirebilmek için bir taraftan da ellerindeki geniş imkanlarla İslam'ı kasıtlı olarak yanlış tanıtmakta, İslam'a ve Peygamber efendimize çeşitli iftira ve isnatlarda bulunmaktadırlar. Böylece hem İslam'a ilgi duyan insanların müslüman olmalarını engellemeye çalışmakta hem de İslam'a inanan ancak dinini iyi bilmeyen müslümanların inançlarında şüphe ve tereddütler meydana getirerek İslam'dan koparmayı hedeflemektedirler.
İşte bu sebeple yüce dinimiz İslam'ı iyi öğrenmeli, nesillerimize öğretmeli ve yaşamalıyız. Çocuklarımızı bir inanç ve kültür boşluğuna sürüklememeliyiz. Eğer nesillerimize yüce kitabımız Kur'an-ı Kerimi ve dinimizi öğretmezsek; çocuklarımızda bir inanç boşluğu meydana gelir. Boşluktaki insanlar da her türlü batıl inancın nüfuz edebileceği birer malzeme haline gelirler. Nitekim asırlar boyu İslam'ın kalesi olmuş coğrafyalarda Hıristiyan misyonerlerin ve diğer bir takım batıl inanç mensuplarının alabildiğine faaliyetlere girişmiş olmalarının sebebi budur. İşte bundan dolayı manevi değerlerimizin yıpratılmasını önlemek, çocuklarımıza İslam'ı iyi öğretmek ve Kur'an-ı Kerimi belletmek zorundayız. Misyonerler, İslamı toplumuna birer emanet olarak kimsesiz çocukları, ihtiyaç içinde kıvranan yoksul kimseleri Hıristiyanlaştırmak için her türlü çabayı gösterirken, biz müslümanlar buna seyirci kalırsak hem geleceğimizi tehlikeye atmış oluruz, hem de Allah katında asla sorumluluktan kurtulamayız.
Hutbemizi şu ilahi uyarılarla bitirelim. "Ey iman edenler. Kendilerine kitap verilenlerden bir gruba (yani batılı benimseyerek onu yaymaya çalışan bir topluluğa) uyarsanız, imanınızdan sonra sizi inkarcılığa sevkederler.” (Al-i İmran 100)
"Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hıristiyanlar da asla senden razı olmayacaklardır. De ki: Doğru yol, ancak Allah'ın yoludur. Sana gelen ilimden sonra onların arzularına uyacak olursan, andolsun ki Allah'tan sana ne bir dost, ne de bir yardımcı vardır." (Bakara 120)