Forum Hafızoğlu

Tam Versiyon: İLEYHA I - II - III - IV
Şu anda tam olmayan bir versiyonun içeriğine bakıyorsunuz. Tam versiyon'a bakınız.
İLEYHA I

Adresleri yutan mektuplardan sözümü kırıpta geldim. şimdi "kaldım!" diyebilme vakti İleyha!...

Kalemim acının odalarına çıkan yalnızlığın kapı koluydu, gözlerimin perdelerinde suskun sinema oynardı çocuklar... mutlanmaz bir kadın oturup evimin köşesine kirpiklerinle ağlayışımı tezyinlerdi... gözleri kör bir arıydım İleyha!, acının peteğine işledim balımı, çiçeğimin özünden bedenime keskin harfler biçtim, hayatın sol yanına sokup iğnemi seni intihar ettim İleyha!...

Sessiz çığlıklardan düşürdüm suskun ünlemlerimi, ardına sokakları yakan çocukların ağlayınca ayazlanan yanaklarına düştüm... en kalabalık yalnızlıklardan devşirdim sana yüzümün aynalarında çırpınan benliğimi... Eylül´ün ıslak paslı bakışından kanayıp göğün karnını yırtarak ağzına düştüm... vaktinde "amin!" denmemiş dualara açtım ellerimi... sen aklımın duvarlarına beni tükürünce kanayıp gözlerimden taştım..."gittin mi?"..."gitmedim" de İleyha!..."sus´amadım!" de,"kaldım!" de, de ki, içimde hüzünden büyüyen çocuğum düşük olmasın aşkıma!...

Sen sızlayan tarafımın üstüne geldi hırsızların en sevgilisi ve çaldı düşlerimi, kalakaldım içimin çöl fırtınalarına... aşk sesime merdiven dayadığından beridir yaralı yüzler ağlıyorum avuçlarıma, içine düştüğüm kan kraterlerinde "keşke!" diyorum..."belki!" diyorum... belki sen, bilmiyorum... şizofrenik harfler ağırlıyorum sayfalarımda, sesinden iki virgül öte kalıp gecelerime düşlerimi çiviliyorum... artık sende düş aşkın gözyaşı bergüzarına İleyha!... doğrulabileceğine inanıyorsan düşmeyi de göze al İleyha!, kalemime değdiğinde kanamayı da!...

Yüzünü güneşe yaslamış çocuklar durur aynanda, ağlayınca boyları kısalır hüzünden, ellerinde gidişine hazır harf bombaları vardır ve unuturlar beni kapında... hayatın salkımından çürüdükçe dökülen habbelerdir gel-gitlerin İleyha!... alnında şeytanın parantezlerine kapanan kaçışların vardır, küfre gider adımların... sesimden iki kalem daha öte gidersen aşk-ı şeytanım olursun İlayha!....

Büyük sancılar arifesinde yüreğime sokulur gözlerin yüklü bir gemi, adının E´sine yaslanmıştır omuzlarım... gözlerim, içimin boynu bükük başaklarının resmidir, gamzelerimin çukurunda boğulur tebessümüm... adının sus´una dilenir çocuklar, sözcüklerine paslı bıçak olurlar, aksayan yüreğim düşünce avuçlarına yarana tuz bırakırlar... ayrılık düşer yüzüne, ayrılık sıtmalı ağlayışların tavında dövülmüştür İleyha! hayatın acıdıkça bitlenmesi bundandır... içimin toplu mezar sözcükleridir gidişlerin, uçarı mavi bir S mezarlığıdır, şimdi yakışır mı bir ölüye mezarını terk etmek İleyha!...

Yorgunum İleyha! hayatın kalın harflerinin hamallığını yapmaktan, susuşunu susumla bir tutmaktan... yangınım İleyha! sevinin kusuruna seni kıvılcımlatmaktan... beni büyüt! beni öl! beni kır! dillerinin yasaklı şiirlerinde... Farabi´nin kuş aşkındaki bir kumru gibi kendimi yere çakmadan ellerinin düşüme intihar biçmesini bekliyorum İleyha!... sesimi ardına bitikleştirmekten yorgunum İleyha! adının geçtiği sokaklarda dizlerimi kanatmaktan, başladığım yere dönmekten yorgunum... gecelerimin yüzünü kemirdim, açım, gözyaşına doydum...doyduysam hayata artık acıyı yiyebilmeliyim... bırakıp gittiğin şehrim çocuk gibi gecelerini ıslatmakta İleyha!... hücreme seni anıtlatmaktan bitiğim, bir mutlanmaz şiir kadar yitiğim!...

Tutsak zamanlar öksürür kapılarım...sevdamın dilleri darağacım olur... duyularım suskunluk fermuarını kapatır çığlıma... yüreğim, keskin kaleminin bilelenmiş harfleriyle yine karşında, celladına gülümse İleyha!...

Beli dizlerini öpecek kadar bükülmüş bir kadındır sevincin, ellerinle işlediğin hüzün oyalı ceviz sandığı bu yüzden gelinliğini yitirmiştir ve yalnızlığın boyun büküklüğü ile şeytan taşlama portresidir şiirler, her seferinde sana taşlattırır kelimeleri... yükün aşktır İleyha! şehrin ölü bakışlı sokaklarını taşıttırır sırtında, bakışında dilime yaslanan çocuklar hep bu yüzden ağlaktır...

Hayat, hüzün yüklü bir gemidir omuzlarında İleyha!...
Yükün aşktır unutma!...

İLEYHA II

De ki İeyha; Sen benim içimin paslanan yazısısın,dilime küfür kalacaksın,dilimden düştükçe ağlayacaksın... De ki; sen ayaklarım altında ezilen adamsın,sana attığım her tekme de bana kalacaksın...

Beklenilen düşler çelimsiz çocuklara gebedir,şehrin bir yerlerinde yüreği sırtında bir adam vardır,teknelerini gözyaşı ummanlarında yüzdürür...hiç kimse başkasının içinden neler geçer bilemez mektubun içindekini ancak yazanın bilmesi gibi...zaman Neruda'nın sevilerini hüzne kurban edişinde kaldı İleyha,Dante'nin ömrün ortasında kalmasında kaldı...zaman üzdü bizi,zaman süzdü bizi,zaman kırdı bizi,dorulduğumuzda her seferinde düşüp dillerimizi kanatacağımız sayfalara düşürdü,yok oluşa tutundu kollarımız,yüzümüzde yırtık düşlerle zaman uzagımıza attı bizi İleyha!...

Kapalıydı kapılar,soğuk bir zemheriydi bu aramızdaki,şehrin omuzlarında eylül sonrası ağlayışlar biriktirirdi kar taneleri,gözlerimiz hasretlere yabancıydı yadırgardı ayrılığın kanımızı pıhtılaştıran acılarını,ağlama duvarıydı birbirimize omuzlarımız,tütsülerimiz aşkın içimize düşürdüğü yangınlarda yitti,üstümüz açıktı İleyha,göğümüzün dudakları yırtılır bizi kendimze ağlatırdı,anadan üryan düşerdi sözcükler gönyesi kaçmış hayata,bir gergef gibi işlerdi zaman sızıları...şimdi nerdesin İleyha?,kaç adım benden içresin?...bitirmektesin,bitmektesin...düş kanamalarıma sebepsin İleyha!...

Uykusuzluğumu gözlerime sırtladım,yamalı bir gökyüzünün gecesini örtündüm üstüme,başım ellerimin arasına alıp bu şehrin senden yoksunluğuna heykel ettim bedenimi,paslanmış yanaklarıma dokunmadım elini yüzümden göçürdüğünden beridir...kalemim kanayan harflerini sol yanıma sokup mevtimi boş beyaz sayfalara kapadım,aklımın kapılarını deliliğe kırdım,zannettimki içimden giden ağzımdan düşer,yanıldım İleyha,bilemedim çaresizliğin sensizlik boyutunu...camdan bir dünyada yaşadığımızı düşünmeyip taş atıp bu oyunu sen bozdun İleyha,mızıkçılığı aşka bıraktın!...

Yalnızlık cinnetlerine dolduruyorum gözyaşlarımı,beni yitirdiğin bu şehirde derdimi yalnızca martılara anlatabiliyorum,yüzümden yüzler döküyorum son noktayı koyduğun o düş çıkmazı gecelere,ölümün alnını öpüyorum,binlerce soru işaretini kancalatıp sesime yokluğuna keşkeler biriktiriyorum,tutuk suslar alıyorum koynuma İleyha,sensiz bir eylül daha nasıl geçer eski şehrime soruyorum,çatlatıp kalemimin aklını kanrevan sözcükler ağırlıyorum parmak uçlarıma,yüzümden gözlerini kaydırıyorum,böyle nefeslerime tükenme İleyha!,kucagımda yiten bir çocuk etme sevincimi,bende kanayıp durma İleyha!...

Yangın sonrası topraklara döndü elini yüzümden göçürdüğün yanaklarım,şeb-i matemim unutup gittin adımlarına avuç avuç kan kustu,gözlerim dilimsiz düştü ardına,parmaklarımın ihtiyar titrekliğine salındı çocukluğum,dilinden düşüp yüreğimi kanattım İleyha,aklının suslarında infaza çektim eksi ben artı sen şiirlerimi...şimdi yoksun İleyha kaşemimin ceset kokan terennümlerine,ölümün esrari çehresini karalıdım tualime,harflerimi sevginin tuğlalarıyla ördüğüm geceme astım,senle başladım senle açtım kalemimin keskin yüzünü,sana kendimi acıdan biçtim İleyha!...

Bu şehrin bir yerlerinde hep hüzün artıkları toplardı çocuklar,kapımda denizini git'inle öldüren bir İstanbul ağlar dururdu,rüzgar omuzlarında bir yağmur yükü getirirdi bulutlanmaz göklerime,yüreğine dolanmıştı saçların,sözlerin üç noktası bitmez tümceler bulaştırırdı yüzüme,susulan bir duvarın ardında adının E'siyle boğuşurdu yalnızlık,bu bitmez hikayelerime kanser diller bıraktın İeyha!,gittin jilet nefeslerine düşürdün gecelerimi,umudumda sevinen çocuksu sesini bu şehrin katillerine bıraktın...gittin!,içimdeki boşluğun Mariana çukurum İeyha!...

Ölümün kefen parantezlerini kapatır şiirler,seni gölgeme düşürmek zor olur İleyha,sayfalarımın hüznünü çalan dönemeçlerinde kalemim adına adımlar,böyle yarım nefesle göğsümün kafesine tükenme İleyha!...

Kendimi kendime bölsem sen oluyorum aşkı hüzünle çarpsam biz,iki bilinmeyenli aşk denklemlerinde yüreğimi soluklandırma İleyha!,tümcelerindeki suskun çığlıklarıma bir sensizlik ertesi daha götürme... De ki İeyha; Sen benim içimin paslanan yazısısın,dilime küfür kalacaksın,dilimden düştükçe ağlayacaksın...

De ki; sen ayaklarım altında ezilen adamsın,sana attığım her tekme de bana kalacaksın...



İLEYHA III

Yalnızlığın düşe kalka büyüdüğü bir söz mezarlığıdır içim,aşka bel bağlayan maşukluğum kuru bir vesveseden ileri değildir artık...kanımda uykusuz geceler atışıdır adın,seni düşünmek bir tükenişin hikayesidir…



Daha büyümedi ileyha içimdeki salıncağımdan hep çocuk baktı düştükçe sözüme yarım kaldı ertesi yarınları yoktu düşlerimin,nüshama dem vuran beyhudeliğim fikrimin duvarlarından sızıp dururdu...susardın;oysa susmak kan kardeşiydi ölümün...

Göğsümün kafesine sığmazdı yüreğim,içime biriken hayat nefesime muzdarip bir kalemin sözlerini iliştirirdi…İleyha,ardına virgüller atıp gülüşümü noktaladığım keder yolcusu,aşkı leyl-i firakında öldürdün kime anlatacaksın suçunu...

Gece avuntusuz boş beşiklerde salındırır yüreğimi,hayat terkinde Eyüb'un sabrına muhtaçtır ve Hureyre'nin sadakâti gibi eşsiz bir sadakâtin kıyılarıma payidarlığını arzular…

kalemim adının yokuşlarında diz kanatmaktan yorgundur İleyha, alışamadığım yaşam yüreğimi gövdeme ağır getirir,metanetliğim susuşuna hengâmelerde yenilmiştir,her gidişe tırnak atmaktan tükendi mürekkebim…büyüdüm;lakin acıma torun kaldım İleyha...

umuda küreklerde kan kaybeder oldum,feryadımda eylemcisi yitik bir direnişçi oldu kalemim böyle biten hangimiziz şimdi menkûr bir aşkın arkasından;oysa mezarını görüp korkan ihanete sığınmayacaktı,hüsranlardayım İleyha...

hiçbir yanımız savaş ertesi büyüyen bir çocuğun umudu gibi olamadı ileyha,hep boş pedallayışlarda devindi cümlelerimiz,içime cam kırığı gibi düştü bakışın,yol aldım,bavulumda yırtık yüzüm heybemde terkinin kadavra boşluğu,"yar" deyişine iki kulaç kala boğuldum...

zaman akrebin yelkovana ihanetinde kaldı,lahzamda yılımı yaşadım...düşüncene ifritlenen insanların sesini kazıdın,usul usul budandın aşktan,arındın;lakin aklanamadın...

metruk bir sevinin sancısını yüklenip kendinden sözüm adına bir adım yol alamadın,bir bir feragât ettin her şeyden İleyha:benden,kendinden,adına çocuk İstanbul'dan velhasıl şiirimden...

acıyı veraset bıraktın,dilime yasak sözüme ağlak kaldın,gözlerimden ıraktasın...beyyâkallah İleyha...

şehrin terkinden boşluğuna yas/lanmıştır yüzüm,”aşk cana kıyımda can tevekküle itibardadır”...ve soluksuz bekleyişlerin duraklarıdır vuslatım...

şimdi böylesine kapanmışken toprağına söyle harabım mısın doğrulamayışıma?....İleyha,sayfalarımda yıkık bir ömrü sınamaktan vazgeç artık,ilişme kalemime bende d/övünme,yedi tepesi yitik bir şehrin İstanbulsuzluğu nasıl olur içimde bilme...

dilimin kemiklerini kırdım sözüme dar gelen yokluğunda

göğümden geçtim kuru yağmurlar kustum

sakil bir sancının ihtibasına düştüm

hayata figüran kaldım,rolünü çaldın ömrümün

aşk bitti

bu kahır ikinci b/ölüm...



harflerimden katre katre kan damlar alfabeme,sevinici hüzne bel vermiş durakların yolucusu olan yüzüm nüshama bihayat düşer ileyha,

usumun duvarlarına balyozlama çarpan adın dilime ebhem tümcelerin parantezini açar,anlamım yok,tanımsızlığındayım...

gel ya ey ateş-i suzan, zehr-i derman,düş'ü haram

sözüne sür tuzu

ruhum parelenmiş yaralarıyla yorgun

ecele bırakma ferman!...
İLEYHA IV

Devrik cümlelerin altında ezildim "kaldım yâr" deyişinle doğrulmadı nefesim...



Adı konamayan suskunluların sevinç bozma sahnesine dönmesiydi yalnızlık,hiçbir şey bilmediğini bilmek,bilmediğine fütursuzca yürümek bilge susmuydu, arkası revan günlerin kanrevan boşluğunda boğazıma doladım kinimi... aşk yalnız yaratılmamıştı cana, karaya çalan düşlerin hüzün sıtması onda hep vardı...zihnime ilişen biçarelikten sıyrılamadım İleyha,kapımı kapadığım acının,boşluğunda içime ve sahipliği yapacağını hesaba katamadım...

Aklıma sustun, dilime pas, kaleme yas... terk etmek yiğitliği korkaklığa salmaktı, şimdi hangimiz en cesurun en korkağıyız İleyha...

Yalana batan cümlelerinden günahın şerbetini içtim, şimdilerde karın ağrısı sancılardır dürüstlüğüm... Bir kaçıştır aslında his mayınlı arazilerde içime sinen sessizlikte susları patlatamadan terkine adımlamak, dil günaha düşen her sözün acısıyla kelimelerin sacı olur, asırlık an'lar gözlerden dökülen yaşların bir çığ yangını gibi büyümesini tasvir edemez, suskunluğun ketum yüzünde yalan bir kanıta depreşir anılar...kirpiklerimin ıslaklığında büyüdü çölüm ileyha, en çok sele giden yanımız en çorak yanımız oldu...

Sevdaya hengâmelerde yitirdim tuza bastığım yüreğimi, aklımı sürüp namluya dilimi süngüp edip an içinde yıllarca alfabemle savaştım...şehrin geçtiğin her sokağından topladım suretimi, kimine tükürdüm kimine tutundum...yaramda törpüye gelmedi pas tutmuş ağrılarım, adının gülünde sardım ilmeği boynuma, sahpamı yüzüne kurdum, kanımla yıkadılar şehri, ilk'in içinde bir son'la "sen" dedi soluğum, ilmeğim iyice yağlandı...

neden içimdeki mevsimleri bozar eylül yüklü susun?...

ileyha!,farkında mısın ölü bir canı taşımaktan yorgunsun... İçimi usul usul kemiren bir kurt oldu kalemim adına yasak düştüm nüshama den vuran yüzümden ürktüm... Esrarına saklandığın İstanbul eleverdi seni, çocuk gibi baktın içine devrilen hüzün yüklü gemilerin ardından, gözlerin sendeleyince yaşamın alnında sessiz harflerinle konuşup suskunluğun en oktavlı yerinden yırtıldın...şakaklarıma dayanan bir cümle yığınında kumda inci arar gibi yıllarca ben'i aradım, kapısına köle oldum suskunluğun, aklıma bulanan sularda yüzünü gördüm ,kan kaybı oldu heybesinde sözü biten yaşamım...yaşadıklarını dilenen bir çocuk oldun ileyha, ciğerimi kartallara yem ettin, mümkünü yok kimsesizliklerin...

Aklıma deli gömleği giydirdim, ölümün ensesinde seyrüsefer yüzünün değdiği sokaklara göçtüm... Sözler zihnin çemberinde kıvılcıma benzin döker, son sözdeki küçük harfli elveda deyişlerini kavurur alevi...aşk, hakikatın buynuna binen sütten çıkmış ak kaşık oldu yalanında, pas tutan yanların aşk oldu İleyha, kangrene kestiler dilini, çoğulundan tekiline düştün yaşamın, öznesini yitirmiş bir sevi kaldı kirpiklerinde, bakışın ağlayışın uçurumlarında sürçtü, usulca kaydın katre katre damladın esmer gecenin koynuna...

ölmek de bir doğma eylemi değil midir ileyha? şimdi bütün intiharlarını kuşan ve gel, gel ve öl bana!...

Kara kefeni giyen gecenin tenini gördüm aşkın aynasına yansıdı yüzün kendimi sende gördüm....