DAĞLARA ARZUHALİMDİR
Muhalefet ölü, iktidar aciz
Türk milleti boğuluyor, ne haber?
Kapıya dayandı ambargo, haciz
Müfettişler çoğalıyor, ne haber?
Rüşvet meşrulaştı yukarı katta
Fukaranın canı çıkıyor altta
Şahlar dans ederken repo'da rant'ta
Orta direk eğiliyor ne haber?
Örtülüye öfke,çıplağa rıza
Laikçiye taltif,dindara ceza
Daraldı yerküre,çatladı feza
Milli birlik dağılıyor ne haber?
Adaleti felç eyledi iki tay
Rezilliği ben üç deyim, sen yüz say
Dilenerek beylik sürmek çok kolay
Borç dağları yığılıyor, ne haber?
Çivi fırttı aşirette, oymakta
Haramiler haram ile doymakta
Namussuzlar hazineyi soymakta
Namuslular sağılıyor, ne haber?
DOKUZ YÖNLÜ DERT
Açılmış çığırdan dosta gidemem,
Ayaklarım ize sığmaz.. ölürüm.
Yaşarım, duyarım, tarif edemem;
Düşüncem var, söze sığmaz.. ölürüm.
El alır, göz görür, iş çıkar işten;
Arsızlar doluyu doyurur boştan.
İki gün misafir gelse bir kıştan,
Doksan günlük yaza sığmaz.. ölürüm.
Kara çıkar, ak’ı derin eşince;
Gece uzun, uyku yoğun, düş ince..
Bir derdim var, yer götürmez düşünce;
Bir derdim var, yüze sığmaz.. ölürüm.
İriler “aşk” koydu açlığın adın;
Diriler pisledi ölümün tadın.
Zamana hükmeder üçbuçuk kadın,
Gördüklerim göze sığmaz.. ölürüm.
KARAKOÇ’um, bir sevdanın düşkünü,
Deli-dolu gerçek yaşar, düş günü.
Diriler var, çıplak gezer kış günü;
Ölüler var, beze sığmaz.. ölürüm
DÖNÜŞ
Bunca yıldır bir hiçliğe
Gittim, sana geliyorum..
Yeter artık döne döne
Bittim, sana geliyorum..
Durdum ve düşündüm demin
Baktım bu yol daha emin
Ayrılmamaya bin yemin
Ettim, sana geliyorum..
Gözüm yaşlı gönlüm garip
Yalvarayım dedim varıp
Benliği benden çıkarıp
Attım, sana geliyorum..
Aşk tokmağı değdi örse
Durmam gayrı dünya dursa
Dünden kalma neyim varsa
Sattım, sana geliyorum..
Bıraktım öfkeyi kini
Oldum bir rahmet ekini
Seni sevmenin zevkini
Tattım. sana geliyorum
DOĞMADAN ÖNCE
Sormuşlar “ezelde aşk var mı? ” diye
Ben kalpten vuruldum doğmadan önce.
İster azap deyin ister hediye
Meçhule sürüldüm doğmadan önce.
Yılmadan ben bana beni anlattım
Günahı tövbeyle yıkayıp attım
Ebed kapısında ölümü taddım
Kefene sarıldım doğmadan önce.
Gönlüme sevdanın güneşi doğdu
Şüphe iklimimi ışığa boğdu
İlk yağmurum Kâlûbelâ’da yağdı
Bulandım duruldum doğmadan önce.
Sevdim, sevgiliye giden yol uzun
Şerbetini içtim ateşin, buzun
Bazen girdabına düştüm sonsuzun
Çok öldüm-dirildim doğmadan önce.
Duydum ki var varmış, yok yokmuş güya
Gerçeği alt etti gördüğüm rüya
Kendi kopyam imiş meğer şu dünya
Düşündüm, yoruldum doğmadan önce.
Ezelde, ebedde aşkı gördüm ben
Mezarda, mabette aşkı gördüm ben
Gazapta, rahmette aşkı gördüm ben
Aşk ile karıldım doğmadan önce