03-03-2009, 00:03
Yaralı Gülüm
Bu sabah deniz yine nazlı nazlı süzülüyor yeşillerin arasından. Siluetinde sanki bir toprak kokusu var.Sandallar geçiyor önümden,hava çok gri ve yine çok puslu.Hep sevdiğim yağmurlar bu kez hüzün kuşanmış…
Aslında böyle zamanlarda, aynı şemsiyenin altında dudaklarımla yüzölçümünü hesapladığım anlar gelir aklıma.Kaçamak bir bakışı ve önüme baktığımda minicik ayaklarını hatırlarım benimle aynı tempoyu tutan.
Hep içimde çocuk kalan yanım budur aslında.Bardaktan boşalırcasına yağan yağmurda saçınım ıslandığına hiç üzülmezdim,Penceremden içeri yağsa da, sızsa da göz kapaklarıma,gözyaşımla karışırdım.Bir kedi edasıyla iyice kıvrılırdım sana.
Bu kez ne yağmurda hüzün var ne de aşkta dans…
Düşlere dalıp çocukluğumu yakalamak istesem de penceremi açmanın faydasızlığıyla karşılanıyorum.Hep aynı uzaklarda kayboluyorum.Ve beni bekleyen sadece ıslak sokaklar…
Gönlüm mazhar oldu bu arayışa.”Yaralı Gülüm” diyerek adımlarında yürüyorum içimde kaybolan bir melekle.Eğer böyleyse ben ne çok şey kaybetmişim.Gözlerimi yumduğumda anlıyorum acı gerçeğimin yok olan saadetini.
İsterdim tamamının birazı yalan olsun.Aşkının cehenneminde bile üşüyorum.Izdırabın karşımda bir ayna gibi dikili.Işıkları bana almıyor.Ne yazık teğet bile geçmiyor.Ya sen yalansın ya da ben gerçek bir dünyadayım.
Seni tanımayan bir hücrem bile yokken neden bu yalancılık.Neden aşk denizinin en dibine ben battım.Kırmızı dalgaların göç ediyor.Sevgi ırmaklarının çoğalan suları geri çekiliyor.oysa ben med-cezire bile razıyım.
Mücadelem kafiyelerimde.Ben eski zamanlardaymışım gibi gizlesem de ellerim ne yazık titriyor.Nişan ediyor ruhumu.Üç nokta koymak mümkün değil sonuna sensizliğin. Gönderdiğin rüzgarda değişen maviliğime melekler şahit oluyor.Odamdan yalnızlığı kovsam pencereden yine sensizlik çağırıyor yağmurlar.”Yaralı Gülüm” sensizim.
Huzuruna eremediğim yağmurlara geçmiş olsun diliyorum,bayram havasında rengarenk balonlar uçurduğumuz bu pencereden.
Edamızda geçmişin sıcak tebessümü, fırtınalar koparan yeşil bakışının kalışına yürek açıyorum.Halsizim ama kuş gibi çırpınmayı seviyorum.Seni bulamayışlarım hep ödülsüz kalsa da, yaksa da canımı kanatlarım,İsmin kağıda dökülse de elimden,bir felaket beni kandırsa da,hak etmeyişimi terk etmeyeceğim.
Sevgisizim, yorgunum, korkum dağları aşmış;ama yine de “ben ,sen olabiliyorum;ya sen! “Yaralı Gülüm” sen, ben olabiliyor musun? Murat BAŞAR
Bu sabah deniz yine nazlı nazlı süzülüyor yeşillerin arasından. Siluetinde sanki bir toprak kokusu var.Sandallar geçiyor önümden,hava çok gri ve yine çok puslu.Hep sevdiğim yağmurlar bu kez hüzün kuşanmış…
Aslında böyle zamanlarda, aynı şemsiyenin altında dudaklarımla yüzölçümünü hesapladığım anlar gelir aklıma.Kaçamak bir bakışı ve önüme baktığımda minicik ayaklarını hatırlarım benimle aynı tempoyu tutan.
Hep içimde çocuk kalan yanım budur aslında.Bardaktan boşalırcasına yağan yağmurda saçınım ıslandığına hiç üzülmezdim,Penceremden içeri yağsa da, sızsa da göz kapaklarıma,gözyaşımla karışırdım.Bir kedi edasıyla iyice kıvrılırdım sana.
Bu kez ne yağmurda hüzün var ne de aşkta dans…
Düşlere dalıp çocukluğumu yakalamak istesem de penceremi açmanın faydasızlığıyla karşılanıyorum.Hep aynı uzaklarda kayboluyorum.Ve beni bekleyen sadece ıslak sokaklar…
Gönlüm mazhar oldu bu arayışa.”Yaralı Gülüm” diyerek adımlarında yürüyorum içimde kaybolan bir melekle.Eğer böyleyse ben ne çok şey kaybetmişim.Gözlerimi yumduğumda anlıyorum acı gerçeğimin yok olan saadetini.
İsterdim tamamının birazı yalan olsun.Aşkının cehenneminde bile üşüyorum.Izdırabın karşımda bir ayna gibi dikili.Işıkları bana almıyor.Ne yazık teğet bile geçmiyor.Ya sen yalansın ya da ben gerçek bir dünyadayım.
Seni tanımayan bir hücrem bile yokken neden bu yalancılık.Neden aşk denizinin en dibine ben battım.Kırmızı dalgaların göç ediyor.Sevgi ırmaklarının çoğalan suları geri çekiliyor.oysa ben med-cezire bile razıyım.
Mücadelem kafiyelerimde.Ben eski zamanlardaymışım gibi gizlesem de ellerim ne yazık titriyor.Nişan ediyor ruhumu.Üç nokta koymak mümkün değil sonuna sensizliğin. Gönderdiğin rüzgarda değişen maviliğime melekler şahit oluyor.Odamdan yalnızlığı kovsam pencereden yine sensizlik çağırıyor yağmurlar.”Yaralı Gülüm” sensizim.
Huzuruna eremediğim yağmurlara geçmiş olsun diliyorum,bayram havasında rengarenk balonlar uçurduğumuz bu pencereden.
Edamızda geçmişin sıcak tebessümü, fırtınalar koparan yeşil bakışının kalışına yürek açıyorum.Halsizim ama kuş gibi çırpınmayı seviyorum.Seni bulamayışlarım hep ödülsüz kalsa da, yaksa da canımı kanatlarım,İsmin kağıda dökülse de elimden,bir felaket beni kandırsa da,hak etmeyişimi terk etmeyeceğim.
Sevgisizim, yorgunum, korkum dağları aşmış;ama yine de “ben ,sen olabiliyorum;ya sen! “Yaralı Gülüm” sen, ben olabiliyor musun? Murat BAŞAR