25-12-2012, 17:38
CÖMERTLİK
Cömertlik iki türlüdür:
Birincisi: Bir kimsenin, ihtiyaçlarını bildirip istemesinden önce verip ihsanda bulunmaktır ki bu tür cömertlik gayet makbul ve övgüye layıktır. Zira Hz. Ali (kerremallâhü vecheh)’den cömertlik sorulduğunda: “İstemeden önce verilen cömertliktir; istendikten sonra verilene ise cömertlik denmez; bu bir iyilik ve bağıştır.” buyurdular.
Bazı âlimler, ‘İhsanın kıymetli olanı, istenmeden verilendir.’ demişlerdir. Bu da üç kısımdır.
• Bir kimse, sadece sevap ümidiyle diğer bir kimseye gelen bir zararı görüp, bu zararı giderir; veya bir kimsenin fakirliğini ve ihtiyaçlarını öğrenip telafi eder.
• Kendi malındaki ihtiyaç fazlasını, uygun yere ve hak sahiplerine götürüp yardım eder.
• Cömertlik, kişinin seciyyesinde yerleşmiş bir tabiat olduğundan, hak eden, hak etmeyen, övülen, kötülenen kim varsa, aralarında fark gözetmeksizin verilir.
Bu üçüncü kısmın, malına noksanlık getirecek kadar olması uygun olmaz. Zira bu, israf olur.
İkincisi: İstendikten sonra yapılan yardımdır. Bu kısım cömert kişinin alâmeti:
Yardımda bulunduğu zaman, verdiği kişiye karşı güler yüzlü davranıp, sevinç içinde olmak; talepte bulunanın en küçük bir işaretiyle iktifa edip, meramını etraflıca anlatmasına ihtiyaç duymamaktır. Yani cömert olan kişiye lâyık olan: İsteyen, istediği şeyi ifade etmeye başlayınca, derhal anlayıp isteği yerine getirmeli ki, ihtiyaç sahibi sevinmek için beklemesin.
Vaad ile vaadin yerine getirilme zamanının arası uzamamalı. Zira beklemenin acılığı, ihsanın tatlılığını giderir.
Hulefâ-i Râşidîn (Rıdvânüllahi Taâlâ aleyhim ecmaîn) Hazretleri, kendilerinden, ihtiyaçlarının giderilmesini isteyenlere, dînin emri üzere yardımda bulunurlardı.
Kaynak: 25 Aralık 2012 Fazilet Takvimi