21-07-2006, 21:50
CUMHURİYET DÜŞMANI SAİD-İ NURSİ
Said-i nursi, hayatı boyunca Türkiye Cumhuriyeti'nin
temel değerlerine karşı mücadele etmiş bir gericidir.
Kendisi 1925 Şeyh Sait isyanından sonra sürgün edildi.
Kürt Sait adıylada bilinen Nurslu Said, Nurculuğun kurucusudur.
Bu kişinin kitaplarının reklamıın yapıldığı panolar
Van da her caddede karşınıza çıkıyor."
Arkadaşlar bu haber (haber denirse tabi...) GÜNEŞ gazetesinin 21/temmuz/2006 tarihli baskısında 4. sayfada yer almıştır. Bu yazı ARKALARINDA SİYASİ GÜÇ VAR( içeriği Van da kadınlar kapanıyor olan) haberin üst kısmında, bu haberi işaret eden bir ok içerisinde Said-i Nursi’nin fotoğrafınıda içeren bir şekilde verilmiştir. Üstelik haber de Yücel Aşkın ismi geçmekte ve o kişinin suçsuz olduğu da söylenmekte( yorum sizin). Oysa burada gerçek oldukça saptırılmıştır. Mesela Şeyh Sait, Said-i nursiye gelip “ benimle ol ve birlikte isyan edelim dediğinde Üstat; ben kardeşi kardeşe kırdırtmam demiştir. Oysa haberde sanki üstat isyan etti izlenimi var. Ayrıca doğu da Rus askerleriyle Türkiye’nin bağımsızlığı için savaşırken esir düşmüştür. Rusya da oldukça zor bir esaret hayatı geçirmiştir. Daha sonra Rusya dan kaçıp tekrar çok sevdiği ülkesine Türkiye’ye gelmiştir. Ayrıca TBMM ni dualarla Atatürk’le beraber açan kişi yine Bediiüzzaman Saidi Nursi dir. Bütün bunlar gösteriyorki O Cumhuriyet düşmanı değildir. O bir karıncayı dahi incitmekten çekinen başkasının günahına ağlayan bir yüce zattır. Arkadaşlar umarım bu haberi yapanda bunları anlar. Lütfen hepimiz güneş gazetesini kınayan mailler atalım. Bence bu hepimizin O yüce zata borcudur. Lütfen yazıyı mümkün mertebe diğer insanlarada ulaştıralım formlarda, mail gruplarında vs… baktım ama int de direk haber var yani o ok şeklindeki kutu ve bu saygısız ifadeler yok. Bu yüzden haberin foto larını http://rapidshare.de/files/26544362/saygisizlar.rar.html adresine yükledim indirebilirsiniz. ( linke girin sağ altta ki free yazan yere tıklayın sayfa değişecek ve geriye doğru bir sayım verilecek sayım bittikten sonra aynı sayfada ufak bir kutu ve bir kod verecek. Kodu kutuya yazıp indir dediğinizde inecektir. ) eğer fotolarda bir sorun olursa mail adresim sayg26@yahoo.com buradan bana ulaşabilirsiniz ve fotoları isteyebilirsiniz. Haberin tamamı aşağıdadır…
http://www.gunes.com/2006/07/21/yazidizisi/i1.html haberin linki
www.gunes.com gazetenin linki
Rektör Yücel Aşkın herşeyi GÜNEŞ'e anlattı - 2
Arkalarında siyasi güç var
35 yıl önce Cumhuriyet Caddesi'nde mini etekli kızlar gezebiliyordu. Şimdi Vanlı kadınların tümü türbana girmiş. Bu geri gidişde Van'ın tarikatçıların eline geçmesinin payı çok fazla!
Van'ı gezip gördüğünüzde şaşırıyorsunuz. Ben bu ile 1970 yılında öğretmen olarak geldiğimde sokaklarda mini etekli kızlar geziyordu. Modern giysili kadınları garipseyen, dışlayan, horlayan, korkutan yoktu. Türban takan da hiç yoktu. Vanlı kadınlar kapalıydılar ama başlarında eşarp veya yazma denilen örtüler vardı.
36 yıl sonra gittiğimde gördüm ki Vanlı kadın, artık evine hapsedilmiş. Tümü türbana girmiş. Türban takmayanlar horlanıyor, küçük görülüyor, dışlanıyor. Başı açık kadının kocası esnaf ise, ona gizli ambargo uygulanıyor
OY DEPOSU OLMUŞ
Bunlar, oy deposu haline geldikleri için siyasetçiler tarikatçileri kollamış, yükseltmiş. Van'dakilere göre AKP Van Milletvekili ve Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik; Nurculara arka çıkanların başında geliyormuş.
Bunu sorduğumda Rektör Yücel Aşkın, gitti bir kitap getirdi. Bu kitap; Nurculuğun kurucusu Said-i Nursi ile ilgiliydi. Kitabı inceledik ve gördük ki 1995 yılında yapılan bir sempozyumda Hüseyin Çelik de konuşmuş ve 'Bediüzzaman Said-i Nursi'nin fikirleri ve önerileri Türkiye'nin kurtarılmasında dikkate alınmalıdır!' demiş.
Böyle bir ortamda Yücel Aşkın; üniversitenin yöneticisi oluyor.
'REKTÖRÜ İYİ BİLİRİZ'
Van'da, halka, 100. Yıl Üniversitesi Rektörü Yücel Aşkın için 'Nasıl bilirsiniz?' diye sordum.
Eski arkadaşlarımı buldum, onlardan bilgi aldım.
Kimse Rektör Aşkın'ın suçlu olduğuna inanmıyor. Bir arkadaşım anlattı: 'Rektör Bey, bildiğimiz kadarıyla oldukça zengin. Çocukları da yok. Onlar söylemez ama biz iyi biliyoruz. Aşkın'lar her yıl birçok üniversiteliyi okuturlar. Bunun reklamını yapmadan. Ülkesi için, okulu için bunca sıkıntıya katlanan insanın çıkarcı olması da zaten mümkün değil.'
Onlara sordum: 'Peki bu rektörün hiç mi beğenmediğiniz yanı yok?'
Cevap geldi: 'Rektör Bey, biraz halktan uzakta... O bize göre ulaşılmaz gibi... Biraz aramıza karışsaydı daha iyi olurdu.'
PİŞMAN DEĞİLİM
-Peki hocam, ara sıra, 'Buraya neden geldim?' diye düşündüğünüz oluyor mu?
-Asla... Yaptıklarımın doğru olduğuna inanıyorum. Çağdaş uygarlık yolunda atacağımız adımlarda ilk görevler üniversitelerimize ve onun yöneticilerine düşüyor. Bu yolda elbette sıkıntılarla, komplolarla karşılaşacağız... Ben, bu çalışmalarımdan sonra güç duruma düşürüleceğimi tahmin ediyordum. O yüzden Savcı Ferhat Sarıkaya'nın iddianamesi beni şaşırtmadı. Hatta ve hatta beni yargılayan mahkemenin bir hakiminin elime kelepçe vurulmasını istemesi de beni üzmedi. Ayakta on saat tutularak sorgulanmama da çok üzülmedim. Eğer Türkiye'de aydın olarak görevinizi tam yaparsanız buna benzer olaylarla karşılaşmanız normal sayılır.
-Sizi suçlayan Savcı Ferhat Sarıkaya, daha sonra Şemdinli Davası denilen davanın da iddianamesini hazırladı. Bu iddianamede Kara Kuvvetleri Komutanı Yaşar Büyükanıt ile Güneydoğu'da görev yapan komutanlar, çete kurmak, adam öldürtmek gibi çok ağır suçlarla suçlandılar. Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, bu savcı hakkında soruşturma açtı ve sonunda da Ferhat Sarıkaya'yı meslekten attı. Önce sizin sonra güvenlik güçlerinin suçlanması; size ve askere karşı bir komplo kurulduğu düşüncesinin yaygınlaşmasına yol açtı. Savcı Sarıkaya'nın yargılanmasını istediği komutanlar için Avrupalılar da 'Bunlar yargılanmalı!' diyor. Bu durumu nasıl yorumluyorsunuz?
-Sorunuzun cevabını halkın vicdanı çoktan verdi. Bu ülkede teröre karşı mücadele etmek ve üniversiteleri radikal dincilerin işgalinden kurtarmak suç mu oldu? AB yöneticileri bu tavırları ile Türk halkının gözünden düşüyorlar. Son kamuoyu yoklamaları da bunu açıkça gösteriyor.
-Askerle kader birliğiniz oluştu, bir yerde...
-Ülkemizde, özellikle bu bölgede çok ciddi güvenlik sorunu var. Terör olaylaırndan 40 bine yakın insanımız can verdi. Bu işte eli yanan askerdir. Askerin bu ortamda görüş açıklaması çok normaldir.
Öncelikle şunu bilmek gerekiyor: Türkiye'nin bulunduğu yer herhangi bir Avrupa ülkesinin bulunduğu yer değildir. burası Hollanda olsa, İsviçre olsa, ülkende terör olmasa; ordunun konuşması elbette gereksiz olur. Fakat; hem içeriden, hem dışarıdan hem de birkaç noktadan Türkiye sıkıştırılıyorsa; askerin de fikrini dile getirmesi kaçınılmazdır; yani şarttır. Buna gocunmak yerine bundan faydalanmak gerekir.
KIRK KATIR MI KIRK SATIR MI?
Van'da meydana gelen bu olay; aslında Türkiye'nin nereye sürüklenmek istediğini gösteren öğretici bir olay... Türkiye'nin radikal dinciler tarafından şehir şehir kuşatılması, ele geçirilmesi olgusu var. Van bu konuda atılmış adım.
Şehirde ticaret tarikatçilerde, siyaset ise PKK'de...
İki aşırı uç Van'da güzel güzel yaşıyor. Sadece Türkiye Cumhuriyeti kitlesi gözükmüyor. PKK korkusundan çoğunluk kendisini ya Kürtçü ya tarikatçi gösteriyor...
Yücel Aşkın devleti temsil eden çizgisi ile ortaya çıkınca hemen hedef haline gelmiş...
SİYASET DE BULAŞTI
Yücel Aşkın davasına siyasi etkinin girdiğini Yargıtay Başsavcısı Nuri Ok açıkça söyledi. Sayın Ok, 'Hükümetin Yücel Aşkın davası, Şemdinli davası ve Danıştay Baskını davasında kendisini yargı yerine koyup hüküm ürettiğini' dile getirdi.
Hükümetin bu üniversite davasında da kendisini taraf gibi koyup koymadığını olayın birinci kişisi Yücel aşkın'a sordum. Dediği şu oldu:
-Sayın başsavcının dediklerine olduğu gibi katılıyorum. Bu davanın içinde hükümet de vardır. Yalnız dava devam ettiği için daha fazla konuşmak istemiyorum; bitince söyleyeceklerim olacak.
MİLLİ GÖRÜŞÇÜ
-Sayın Yücel, size karşı ihaleden dava açıldı ama soruşturma sürecinde anlıyoruz ki Savcı Sarıkaya size, 'Personele neden baskı yapıyorsunuz?' anlamına gelen sorular sormuş. Ayrıca sizin personeli fişlediğiniz öne çıkartıldı... 'Milli Görüşçü, Nizamı Alemci' gibi tespitler suç gibi gösterildi. Bütün bunlar; burada sizin radikal dinci elemanlara karşı mücadele etmenizin suç gibi gösterilmesi anlamına gelmiyor mu?
-Sorunun cevabı soruda açıklandı zaten. Ben bizzat kimseyi fişlemedim. Baştan beri dediğimiz gibi olay; benim bu üniveristeyi gerici çevrenin elinden kurtarmamdan kaynaklanmıştır.
-Sizi suçlayan Savcı Ferhat Sarıkaya'nın başına gelenler için ne düşünüyorsunuz?
-Daha önce açıkladım. Önceki savcı bu ihbarı YÖK'e yönlendiriyor, görevsizlik kararı veriyor; Ferhat Sarıkaya ise yasalarda benim konumumun ne olduğunu hiç dikkate almadan beni çete kurmaktan mahkum ettirmeye uğraşıyor. Onun istediği olsa, bundan kimin mutlu olacaklarını bir düşününüz... Bu yüzden Savcı Sarıkaya'nın davranışını asla samimi bulmuyorum.
-Size dava açan Savcı Ferhat Sarıkaya daha sonra Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından meslekten atıldı... Ne düşünüyorsunuz?
-Halkımızın düşündüğünü düşünüyorum. Bu olay bile bize açılan davanın niteliğini göstermeye yeter.
Said-i nursi, hayatı boyunca Türkiye Cumhuriyeti'nin
temel değerlerine karşı mücadele etmiş bir gericidir.
Kendisi 1925 Şeyh Sait isyanından sonra sürgün edildi.
Kürt Sait adıylada bilinen Nurslu Said, Nurculuğun kurucusudur.
Bu kişinin kitaplarının reklamıın yapıldığı panolar
Van da her caddede karşınıza çıkıyor."
Arkadaşlar bu haber (haber denirse tabi...) GÜNEŞ gazetesinin 21/temmuz/2006 tarihli baskısında 4. sayfada yer almıştır. Bu yazı ARKALARINDA SİYASİ GÜÇ VAR( içeriği Van da kadınlar kapanıyor olan) haberin üst kısmında, bu haberi işaret eden bir ok içerisinde Said-i Nursi’nin fotoğrafınıda içeren bir şekilde verilmiştir. Üstelik haber de Yücel Aşkın ismi geçmekte ve o kişinin suçsuz olduğu da söylenmekte( yorum sizin). Oysa burada gerçek oldukça saptırılmıştır. Mesela Şeyh Sait, Said-i nursiye gelip “ benimle ol ve birlikte isyan edelim dediğinde Üstat; ben kardeşi kardeşe kırdırtmam demiştir. Oysa haberde sanki üstat isyan etti izlenimi var. Ayrıca doğu da Rus askerleriyle Türkiye’nin bağımsızlığı için savaşırken esir düşmüştür. Rusya da oldukça zor bir esaret hayatı geçirmiştir. Daha sonra Rusya dan kaçıp tekrar çok sevdiği ülkesine Türkiye’ye gelmiştir. Ayrıca TBMM ni dualarla Atatürk’le beraber açan kişi yine Bediiüzzaman Saidi Nursi dir. Bütün bunlar gösteriyorki O Cumhuriyet düşmanı değildir. O bir karıncayı dahi incitmekten çekinen başkasının günahına ağlayan bir yüce zattır. Arkadaşlar umarım bu haberi yapanda bunları anlar. Lütfen hepimiz güneş gazetesini kınayan mailler atalım. Bence bu hepimizin O yüce zata borcudur. Lütfen yazıyı mümkün mertebe diğer insanlarada ulaştıralım formlarda, mail gruplarında vs… baktım ama int de direk haber var yani o ok şeklindeki kutu ve bu saygısız ifadeler yok. Bu yüzden haberin foto larını http://rapidshare.de/files/26544362/saygisizlar.rar.html adresine yükledim indirebilirsiniz. ( linke girin sağ altta ki free yazan yere tıklayın sayfa değişecek ve geriye doğru bir sayım verilecek sayım bittikten sonra aynı sayfada ufak bir kutu ve bir kod verecek. Kodu kutuya yazıp indir dediğinizde inecektir. ) eğer fotolarda bir sorun olursa mail adresim sayg26@yahoo.com buradan bana ulaşabilirsiniz ve fotoları isteyebilirsiniz. Haberin tamamı aşağıdadır…
http://www.gunes.com/2006/07/21/yazidizisi/i1.html haberin linki
www.gunes.com gazetenin linki
Rektör Yücel Aşkın herşeyi GÜNEŞ'e anlattı - 2
Arkalarında siyasi güç var
35 yıl önce Cumhuriyet Caddesi'nde mini etekli kızlar gezebiliyordu. Şimdi Vanlı kadınların tümü türbana girmiş. Bu geri gidişde Van'ın tarikatçıların eline geçmesinin payı çok fazla!
Van'ı gezip gördüğünüzde şaşırıyorsunuz. Ben bu ile 1970 yılında öğretmen olarak geldiğimde sokaklarda mini etekli kızlar geziyordu. Modern giysili kadınları garipseyen, dışlayan, horlayan, korkutan yoktu. Türban takan da hiç yoktu. Vanlı kadınlar kapalıydılar ama başlarında eşarp veya yazma denilen örtüler vardı.
36 yıl sonra gittiğimde gördüm ki Vanlı kadın, artık evine hapsedilmiş. Tümü türbana girmiş. Türban takmayanlar horlanıyor, küçük görülüyor, dışlanıyor. Başı açık kadının kocası esnaf ise, ona gizli ambargo uygulanıyor
OY DEPOSU OLMUŞ
Bunlar, oy deposu haline geldikleri için siyasetçiler tarikatçileri kollamış, yükseltmiş. Van'dakilere göre AKP Van Milletvekili ve Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik; Nurculara arka çıkanların başında geliyormuş.
Bunu sorduğumda Rektör Yücel Aşkın, gitti bir kitap getirdi. Bu kitap; Nurculuğun kurucusu Said-i Nursi ile ilgiliydi. Kitabı inceledik ve gördük ki 1995 yılında yapılan bir sempozyumda Hüseyin Çelik de konuşmuş ve 'Bediüzzaman Said-i Nursi'nin fikirleri ve önerileri Türkiye'nin kurtarılmasında dikkate alınmalıdır!' demiş.
Böyle bir ortamda Yücel Aşkın; üniversitenin yöneticisi oluyor.
'REKTÖRÜ İYİ BİLİRİZ'
Van'da, halka, 100. Yıl Üniversitesi Rektörü Yücel Aşkın için 'Nasıl bilirsiniz?' diye sordum.
Eski arkadaşlarımı buldum, onlardan bilgi aldım.
Kimse Rektör Aşkın'ın suçlu olduğuna inanmıyor. Bir arkadaşım anlattı: 'Rektör Bey, bildiğimiz kadarıyla oldukça zengin. Çocukları da yok. Onlar söylemez ama biz iyi biliyoruz. Aşkın'lar her yıl birçok üniversiteliyi okuturlar. Bunun reklamını yapmadan. Ülkesi için, okulu için bunca sıkıntıya katlanan insanın çıkarcı olması da zaten mümkün değil.'
Onlara sordum: 'Peki bu rektörün hiç mi beğenmediğiniz yanı yok?'
Cevap geldi: 'Rektör Bey, biraz halktan uzakta... O bize göre ulaşılmaz gibi... Biraz aramıza karışsaydı daha iyi olurdu.'
PİŞMAN DEĞİLİM
-Peki hocam, ara sıra, 'Buraya neden geldim?' diye düşündüğünüz oluyor mu?
-Asla... Yaptıklarımın doğru olduğuna inanıyorum. Çağdaş uygarlık yolunda atacağımız adımlarda ilk görevler üniversitelerimize ve onun yöneticilerine düşüyor. Bu yolda elbette sıkıntılarla, komplolarla karşılaşacağız... Ben, bu çalışmalarımdan sonra güç duruma düşürüleceğimi tahmin ediyordum. O yüzden Savcı Ferhat Sarıkaya'nın iddianamesi beni şaşırtmadı. Hatta ve hatta beni yargılayan mahkemenin bir hakiminin elime kelepçe vurulmasını istemesi de beni üzmedi. Ayakta on saat tutularak sorgulanmama da çok üzülmedim. Eğer Türkiye'de aydın olarak görevinizi tam yaparsanız buna benzer olaylarla karşılaşmanız normal sayılır.
-Sizi suçlayan Savcı Ferhat Sarıkaya, daha sonra Şemdinli Davası denilen davanın da iddianamesini hazırladı. Bu iddianamede Kara Kuvvetleri Komutanı Yaşar Büyükanıt ile Güneydoğu'da görev yapan komutanlar, çete kurmak, adam öldürtmek gibi çok ağır suçlarla suçlandılar. Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, bu savcı hakkında soruşturma açtı ve sonunda da Ferhat Sarıkaya'yı meslekten attı. Önce sizin sonra güvenlik güçlerinin suçlanması; size ve askere karşı bir komplo kurulduğu düşüncesinin yaygınlaşmasına yol açtı. Savcı Sarıkaya'nın yargılanmasını istediği komutanlar için Avrupalılar da 'Bunlar yargılanmalı!' diyor. Bu durumu nasıl yorumluyorsunuz?
-Sorunuzun cevabını halkın vicdanı çoktan verdi. Bu ülkede teröre karşı mücadele etmek ve üniversiteleri radikal dincilerin işgalinden kurtarmak suç mu oldu? AB yöneticileri bu tavırları ile Türk halkının gözünden düşüyorlar. Son kamuoyu yoklamaları da bunu açıkça gösteriyor.
-Askerle kader birliğiniz oluştu, bir yerde...
-Ülkemizde, özellikle bu bölgede çok ciddi güvenlik sorunu var. Terör olaylaırndan 40 bine yakın insanımız can verdi. Bu işte eli yanan askerdir. Askerin bu ortamda görüş açıklaması çok normaldir.
Öncelikle şunu bilmek gerekiyor: Türkiye'nin bulunduğu yer herhangi bir Avrupa ülkesinin bulunduğu yer değildir. burası Hollanda olsa, İsviçre olsa, ülkende terör olmasa; ordunun konuşması elbette gereksiz olur. Fakat; hem içeriden, hem dışarıdan hem de birkaç noktadan Türkiye sıkıştırılıyorsa; askerin de fikrini dile getirmesi kaçınılmazdır; yani şarttır. Buna gocunmak yerine bundan faydalanmak gerekir.
KIRK KATIR MI KIRK SATIR MI?
Van'da meydana gelen bu olay; aslında Türkiye'nin nereye sürüklenmek istediğini gösteren öğretici bir olay... Türkiye'nin radikal dinciler tarafından şehir şehir kuşatılması, ele geçirilmesi olgusu var. Van bu konuda atılmış adım.
Şehirde ticaret tarikatçilerde, siyaset ise PKK'de...
İki aşırı uç Van'da güzel güzel yaşıyor. Sadece Türkiye Cumhuriyeti kitlesi gözükmüyor. PKK korkusundan çoğunluk kendisini ya Kürtçü ya tarikatçi gösteriyor...
Yücel Aşkın devleti temsil eden çizgisi ile ortaya çıkınca hemen hedef haline gelmiş...
SİYASET DE BULAŞTI
Yücel Aşkın davasına siyasi etkinin girdiğini Yargıtay Başsavcısı Nuri Ok açıkça söyledi. Sayın Ok, 'Hükümetin Yücel Aşkın davası, Şemdinli davası ve Danıştay Baskını davasında kendisini yargı yerine koyup hüküm ürettiğini' dile getirdi.
Hükümetin bu üniversite davasında da kendisini taraf gibi koyup koymadığını olayın birinci kişisi Yücel aşkın'a sordum. Dediği şu oldu:
-Sayın başsavcının dediklerine olduğu gibi katılıyorum. Bu davanın içinde hükümet de vardır. Yalnız dava devam ettiği için daha fazla konuşmak istemiyorum; bitince söyleyeceklerim olacak.
MİLLİ GÖRÜŞÇÜ
-Sayın Yücel, size karşı ihaleden dava açıldı ama soruşturma sürecinde anlıyoruz ki Savcı Sarıkaya size, 'Personele neden baskı yapıyorsunuz?' anlamına gelen sorular sormuş. Ayrıca sizin personeli fişlediğiniz öne çıkartıldı... 'Milli Görüşçü, Nizamı Alemci' gibi tespitler suç gibi gösterildi. Bütün bunlar; burada sizin radikal dinci elemanlara karşı mücadele etmenizin suç gibi gösterilmesi anlamına gelmiyor mu?
-Sorunun cevabı soruda açıklandı zaten. Ben bizzat kimseyi fişlemedim. Baştan beri dediğimiz gibi olay; benim bu üniveristeyi gerici çevrenin elinden kurtarmamdan kaynaklanmıştır.
-Sizi suçlayan Savcı Ferhat Sarıkaya'nın başına gelenler için ne düşünüyorsunuz?
-Daha önce açıkladım. Önceki savcı bu ihbarı YÖK'e yönlendiriyor, görevsizlik kararı veriyor; Ferhat Sarıkaya ise yasalarda benim konumumun ne olduğunu hiç dikkate almadan beni çete kurmaktan mahkum ettirmeye uğraşıyor. Onun istediği olsa, bundan kimin mutlu olacaklarını bir düşününüz... Bu yüzden Savcı Sarıkaya'nın davranışını asla samimi bulmuyorum.
-Size dava açan Savcı Ferhat Sarıkaya daha sonra Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından meslekten atıldı... Ne düşünüyorsunuz?
-Halkımızın düşündüğünü düşünüyorum. Bu olay bile bize açılan davanın niteliğini göstermeye yeter.