26-07-2006, 20:54
Baba, insanın her başarısında mutlaka ilk haber verilen ve yeryüzünde en fazla bu başarıyla mutlu olan, her üzüntüsünü paylaşan, yardım eden, başı sıkıldığında ilk yardım istenen bir kol ve şefkatle gerilen bir kanat. Kol ve kanattan yoksun yaşamaya çalışmak ve bu yaşama alışmak, insanın aradığında bütün sıkıntılarının giderildiği bir telefonun diğer ucundaki sesin yokluğu. Ebedi suskunluk, işte babasızlık.
Her baba gider; ama giderken de arkada oğlunun veya kızının kulağına küpe olacak hakikatleri, tecrübeleri bırakır. Hayatta kim olduğumuzu, nasıl durduğumuzu, nereye ve nasıl baktığımızı tayin ederler. Hayatın kurallarını, beklentilerini, kaçınılmazlıklarını öğretir.
Bunu öğretirken de adına nasihat ya da öğüt dediğimiz metodu kullanır. Bu, bir anlamda eğitimdir. Hz. Adem’den günümüze kadar bütün babalar çocuklarını hayata hazırlama gayretindedir ve onu bir eğitime tabi tutar.
Bu metot fıtrata uygun bir metottur ki Kur’an-ı Kerim’de bazı peygamber babaların ağzından aynı metodu kullanarak bütün bir insanlığa yol gösteriyor. Hiç şüphesiz insanın ve insanlığın ebedi kurtuluşu için gönderilen Yüce Kitab’ımız da hangi üslubun insana daha çok tesir edeceğini bize misalleriyle gösteriyor. Örneğin “İnsanları, Rabb’inin yoluna hikmetle ve güzel öğütlerle davet et.” (Nahl, 125) ayetinden öğrendiğimiz şey “hikmet ve güzel öğüt”tür. Şimdi demek ki sözünün tesir etmesini isteyen her ebeveyn veya nasihatçi bu yolla muhatabına tesir edebilecektir.
Yine bir başka ayette de, “Onlara öğüt ver ve kendilerini ıslâh etmeleri hususunda tesirli bir söz söyle.” (Nisa, 63) buyurulmaktadır.
Kur’an’ın uyguladığı metodun aynısını Kur’an’ı bize getiren şanı yüce Resul’ün eğitim metodunda da görüyoruz. Hayatı boyunca bulunduğu her ortamda “en emin bir eğitimci”, “en güvenilir bir nasihatçi” olarak karşımıza çıkan Efendimiz (sas), bununla da yetinmiyor ve üç kere üst üste dinin bir öğüt olduğunu bizlere hatırlatarak hadisin devamında bize şu öğütte bulunuyor: “Bir kişi din kardeşinden öğüt isterse, ona öğüt versin.” (Müsned, 4:259)
Kur’an-ı Kerim’de ve diğer Allah dostlarının eserlerinde hitap olarak “Ey oğul” ifadesinin seçildiği dikkat çekiyor. Bu hitap tarzı kullanılmış olsa da öğüt ve nasihatlerle verilmek istenen mesaj kız-erkek ayrımı gözetmeden bütün bir nesle yöneliktir.
Peygamberlerimizin öğütleri:
Ey Şit! Dünyaya gönül bağlama
Hz. Adem’den (as) oğlu Hz. Şit’e: “Ey Şit! Dünyaya gönül bağlama. Her işin sonuna bakıp neticesinin nereye varacağını düşün. Bir işe başlayacağın zaman kalbine sıkıntı gelirse o işi bırak yapma ve hayatın boyunca sürekli danışarak iş yap.”
Lokman Hekim:
Yeryüzünde böbürlenerek yürüme“Ey oğulcuğum! İnsanlara karşı avurdunu şişirme (kibirlenme) ve yeryüzünde çalımla yürüme. Çünkü Allah övünen ve kuruntu edenlerin hiçbirini sevmez. Yürüyüşünde tabiî ol, sesini alçalt; çünkü seslerin en çirkini elbette merkeplerin sesidir.” (Lokman Sûresi/17-19)
Hz. Muhammed (sas):
Ey kızım, nefsini su ile pâk eyle
“Ey kızım! nefsini su ile pak eyle, lisanınla Rabb’ini zikreyle ki eşin sana baktığı zaman ferahlansın. Gözlerini de sürmele, zira sürme kadınların ziynetidir. Ey Fatıma! Allah katında kabul edilen ibadetler yap. Çünkü kıyamet gününde Ben de seni Allah’ın azabından kurtaramam.”
Hz. Ali:
Cimri ile arkadaş olmaktan sakın“Ey oğul! Her şeyden önce Allah’tan kork. Bütün emirlerini yerine getir. O’nu anmakla kalbini yaşat. İpine sımsıkı sarıl. Cimri ile arkadaş olmaktan sakın. Çünkü o kendisine en fazla ihtiyaç duyduğun anda senden uzaklaşır. Fasıkla arkadaş olmaktan sakın. Çünkü o, çok değersiz şeye seni satar.”
İmam-ı Gazali:
Ey oğul bildiklerinle amel et“Ey oğul! Bilmediklerini öğrenmek istiyorsan, ilk önce bildiklerinle amel etmelisin. Allah vergilerinin en hayırlısı akıl ve ilim olduğu gibi, musibetlerin en kötüsü de ahmaklık ve cehalettir.”
Mevlânâ:
Dilden gönüle yol vardır“Ey oğul! Eğer düşmanını sevmek, düşmanının da seni sevmesini istiyorsan, kırk gün onun iyiliğini ve hayrını söyle. Göreceksin ki o düşman, senin en yakın dostun olacaktır. Çünkü gönülden dile, dilden de gönüle yol vardır.”
İbrahim Edhem:
Gençlik çağını ibadet için harca
“Ey oğul! Vakitlerin en şereflisi olan gençlik çağı, amellerin en faziletlisi olanlar için harcanmalıdır. İş bu ameller mukaddes yüce Hakk’ın ibadet ve taatidir.”
Şeyh Edebali:
Cahiller arasındaki alime acı“Ey oğul! Caniler arasında alime, zenginken fakir düşene ve hatırlı iken itibarını kaybedene acı!.. Unutma ki, yüksekte yer tutanlar, aşağıdakiler kadar emniyette değildir.”
H. Bayram-ı Velî:
Edebe çok riâyet eyle
“Ey oğul! Bir mecliste bulunduğun zaman az konuş. Sana sorulmayan şeye cevap verme. Bir şey sorulursa cevâbını bilmiyorsan, bilmiyorum de. Bilmediğine, bilmem demek ilmin yarısıdır. Eğer cevâbını biliyorsan, kısa cevap ver. Sözü uzatma. Mecliste bulunanlara imtihân için bir şey sorma. Onlarla münâzara ve münâkaşa etme. Kendini beğenerek en başa, yukarıya oturma. Edebe çok riâyet eyle. Edepsizlik her zaman ve her yerde yasak ve sevimsizdir. Her yerin kendine mahsus bir edebi vardır. Arkadaşlarına cömertlik et ve iyi muâmelede bulun. Dünyâ sevgisini gönülden çıkar. Allahü Teâlâ’nın rızâsı yolunda senin önüne ve yoluna bir şey engel olmasın.
Şeyh Sadi:
Okulda terbiyesizin yanına oturma
“Bu nakışlı mektubu hikmet yazan kalem ile sana yazıyorum.
Şimdi öğütten anlayacak yaşta değilsin, fakat anlayacak çağa geldiğinde kullanırsın.
Yüzünde sakal çıkmadıkça evden dışarıya adımını atma.
Ayağını kendin zincirle, kendi evinde mahpus ol.
Hiçbir zaman ailenin sohbetini bırakıp elin kapısına gitme.
Elle görüşmek hayırlı değildir, özellikle yaşı senden büyük ise.
Seni okula gönderirler, alfabeyi yanı başına koyarlarsa:
Okulda her terbiyesizin yanına oturma.
Saçma fikir yüzünden kalbini kırma, konuşurken ‘mim’ gibi ketum ol.
Her söylenen boş söze kulak asma ki, kulak çekmenin acısını tatmayasın.
Kur’an’a geçtiğin zaman o sofradan her günün rızkını yemelisin.
Kur’an’dan kendi ipine mücevher olarak ne dizersen, dil ile tekrar ederek kendine mâl et. Sen Kur’an’ı koruma hakkını yerine getirirsen, Hakk’ın koruması da içindeki dertleri siler.”
Molla Cami:
İlim, bütün sanatların baş tacıdır
“Her nefes, değeri nitelik ve nicelikten daha çok olan kıymetli bir mücevherdir. Bu mücevheri bedava elden çıkarma, bilhassa alçakları överek.
Kendine bu işin zahmetini çektirme. İlim yolunda çile çekmen daha iyidir.
İlim, bütün sanatların baş tacıdır; ilim, bütün kapıları açar.
İlim yolunda kemerini sıkıca bağla, diğer uğraşılara da fazla eğilme.
Ben sana ilim hakkında daha ne söyleyeyim? Bilgi geldiğinde, sana ne yapacağını söyler. İlim çoktur, fakat ömrün kısadır. Sen gerekli olanı meslek edin. Gerekli olanları öğrendiğin zaman kalbini onarmaya bakman iyi olur.
Kalbin onarımı, kalbi su ve balçığın keşmekeşinden çıkarmandır.
Ayaklarını eteğine, başını yakana çekmen; bedenini şahadete, ruhunu gaibe vermendir.”
Her baba gider; ama giderken de arkada oğlunun veya kızının kulağına küpe olacak hakikatleri, tecrübeleri bırakır. Hayatta kim olduğumuzu, nasıl durduğumuzu, nereye ve nasıl baktığımızı tayin ederler. Hayatın kurallarını, beklentilerini, kaçınılmazlıklarını öğretir.
Bunu öğretirken de adına nasihat ya da öğüt dediğimiz metodu kullanır. Bu, bir anlamda eğitimdir. Hz. Adem’den günümüze kadar bütün babalar çocuklarını hayata hazırlama gayretindedir ve onu bir eğitime tabi tutar.
Bu metot fıtrata uygun bir metottur ki Kur’an-ı Kerim’de bazı peygamber babaların ağzından aynı metodu kullanarak bütün bir insanlığa yol gösteriyor. Hiç şüphesiz insanın ve insanlığın ebedi kurtuluşu için gönderilen Yüce Kitab’ımız da hangi üslubun insana daha çok tesir edeceğini bize misalleriyle gösteriyor. Örneğin “İnsanları, Rabb’inin yoluna hikmetle ve güzel öğütlerle davet et.” (Nahl, 125) ayetinden öğrendiğimiz şey “hikmet ve güzel öğüt”tür. Şimdi demek ki sözünün tesir etmesini isteyen her ebeveyn veya nasihatçi bu yolla muhatabına tesir edebilecektir.
Yine bir başka ayette de, “Onlara öğüt ver ve kendilerini ıslâh etmeleri hususunda tesirli bir söz söyle.” (Nisa, 63) buyurulmaktadır.
Kur’an’ın uyguladığı metodun aynısını Kur’an’ı bize getiren şanı yüce Resul’ün eğitim metodunda da görüyoruz. Hayatı boyunca bulunduğu her ortamda “en emin bir eğitimci”, “en güvenilir bir nasihatçi” olarak karşımıza çıkan Efendimiz (sas), bununla da yetinmiyor ve üç kere üst üste dinin bir öğüt olduğunu bizlere hatırlatarak hadisin devamında bize şu öğütte bulunuyor: “Bir kişi din kardeşinden öğüt isterse, ona öğüt versin.” (Müsned, 4:259)
Kur’an-ı Kerim’de ve diğer Allah dostlarının eserlerinde hitap olarak “Ey oğul” ifadesinin seçildiği dikkat çekiyor. Bu hitap tarzı kullanılmış olsa da öğüt ve nasihatlerle verilmek istenen mesaj kız-erkek ayrımı gözetmeden bütün bir nesle yöneliktir.
Peygamberlerimizin öğütleri:
Ey Şit! Dünyaya gönül bağlama
Hz. Adem’den (as) oğlu Hz. Şit’e: “Ey Şit! Dünyaya gönül bağlama. Her işin sonuna bakıp neticesinin nereye varacağını düşün. Bir işe başlayacağın zaman kalbine sıkıntı gelirse o işi bırak yapma ve hayatın boyunca sürekli danışarak iş yap.”
Lokman Hekim:
Yeryüzünde böbürlenerek yürüme“Ey oğulcuğum! İnsanlara karşı avurdunu şişirme (kibirlenme) ve yeryüzünde çalımla yürüme. Çünkü Allah övünen ve kuruntu edenlerin hiçbirini sevmez. Yürüyüşünde tabiî ol, sesini alçalt; çünkü seslerin en çirkini elbette merkeplerin sesidir.” (Lokman Sûresi/17-19)
Hz. Muhammed (sas):
Ey kızım, nefsini su ile pâk eyle
“Ey kızım! nefsini su ile pak eyle, lisanınla Rabb’ini zikreyle ki eşin sana baktığı zaman ferahlansın. Gözlerini de sürmele, zira sürme kadınların ziynetidir. Ey Fatıma! Allah katında kabul edilen ibadetler yap. Çünkü kıyamet gününde Ben de seni Allah’ın azabından kurtaramam.”
Hz. Ali:
Cimri ile arkadaş olmaktan sakın“Ey oğul! Her şeyden önce Allah’tan kork. Bütün emirlerini yerine getir. O’nu anmakla kalbini yaşat. İpine sımsıkı sarıl. Cimri ile arkadaş olmaktan sakın. Çünkü o kendisine en fazla ihtiyaç duyduğun anda senden uzaklaşır. Fasıkla arkadaş olmaktan sakın. Çünkü o, çok değersiz şeye seni satar.”
İmam-ı Gazali:
Ey oğul bildiklerinle amel et“Ey oğul! Bilmediklerini öğrenmek istiyorsan, ilk önce bildiklerinle amel etmelisin. Allah vergilerinin en hayırlısı akıl ve ilim olduğu gibi, musibetlerin en kötüsü de ahmaklık ve cehalettir.”
Mevlânâ:
Dilden gönüle yol vardır“Ey oğul! Eğer düşmanını sevmek, düşmanının da seni sevmesini istiyorsan, kırk gün onun iyiliğini ve hayrını söyle. Göreceksin ki o düşman, senin en yakın dostun olacaktır. Çünkü gönülden dile, dilden de gönüle yol vardır.”
İbrahim Edhem:
Gençlik çağını ibadet için harca
“Ey oğul! Vakitlerin en şereflisi olan gençlik çağı, amellerin en faziletlisi olanlar için harcanmalıdır. İş bu ameller mukaddes yüce Hakk’ın ibadet ve taatidir.”
Şeyh Edebali:
Cahiller arasındaki alime acı“Ey oğul! Caniler arasında alime, zenginken fakir düşene ve hatırlı iken itibarını kaybedene acı!.. Unutma ki, yüksekte yer tutanlar, aşağıdakiler kadar emniyette değildir.”
H. Bayram-ı Velî:
Edebe çok riâyet eyle
“Ey oğul! Bir mecliste bulunduğun zaman az konuş. Sana sorulmayan şeye cevap verme. Bir şey sorulursa cevâbını bilmiyorsan, bilmiyorum de. Bilmediğine, bilmem demek ilmin yarısıdır. Eğer cevâbını biliyorsan, kısa cevap ver. Sözü uzatma. Mecliste bulunanlara imtihân için bir şey sorma. Onlarla münâzara ve münâkaşa etme. Kendini beğenerek en başa, yukarıya oturma. Edebe çok riâyet eyle. Edepsizlik her zaman ve her yerde yasak ve sevimsizdir. Her yerin kendine mahsus bir edebi vardır. Arkadaşlarına cömertlik et ve iyi muâmelede bulun. Dünyâ sevgisini gönülden çıkar. Allahü Teâlâ’nın rızâsı yolunda senin önüne ve yoluna bir şey engel olmasın.
Şeyh Sadi:
Okulda terbiyesizin yanına oturma
“Bu nakışlı mektubu hikmet yazan kalem ile sana yazıyorum.
Şimdi öğütten anlayacak yaşta değilsin, fakat anlayacak çağa geldiğinde kullanırsın.
Yüzünde sakal çıkmadıkça evden dışarıya adımını atma.
Ayağını kendin zincirle, kendi evinde mahpus ol.
Hiçbir zaman ailenin sohbetini bırakıp elin kapısına gitme.
Elle görüşmek hayırlı değildir, özellikle yaşı senden büyük ise.
Seni okula gönderirler, alfabeyi yanı başına koyarlarsa:
Okulda her terbiyesizin yanına oturma.
Saçma fikir yüzünden kalbini kırma, konuşurken ‘mim’ gibi ketum ol.
Her söylenen boş söze kulak asma ki, kulak çekmenin acısını tatmayasın.
Kur’an’a geçtiğin zaman o sofradan her günün rızkını yemelisin.
Kur’an’dan kendi ipine mücevher olarak ne dizersen, dil ile tekrar ederek kendine mâl et. Sen Kur’an’ı koruma hakkını yerine getirirsen, Hakk’ın koruması da içindeki dertleri siler.”
Molla Cami:
İlim, bütün sanatların baş tacıdır
“Her nefes, değeri nitelik ve nicelikten daha çok olan kıymetli bir mücevherdir. Bu mücevheri bedava elden çıkarma, bilhassa alçakları överek.
Kendine bu işin zahmetini çektirme. İlim yolunda çile çekmen daha iyidir.
İlim, bütün sanatların baş tacıdır; ilim, bütün kapıları açar.
İlim yolunda kemerini sıkıca bağla, diğer uğraşılara da fazla eğilme.
Ben sana ilim hakkında daha ne söyleyeyim? Bilgi geldiğinde, sana ne yapacağını söyler. İlim çoktur, fakat ömrün kısadır. Sen gerekli olanı meslek edin. Gerekli olanları öğrendiğin zaman kalbini onarmaya bakman iyi olur.
Kalbin onarımı, kalbi su ve balçığın keşmekeşinden çıkarmandır.
Ayaklarını eteğine, başını yakana çekmen; bedenini şahadete, ruhunu gaibe vermendir.”