11-09-2006, 01:13
Quo va dis? (nereye gidiyoruz?)
PC dünyasında sürekli bir hareketlilik var. Bu baş döndürücü evrim içinde yakın gelecekte bizi neler bekliyor? Cevaplara bu yazıda değindik.
PC kullanımı yaygınlaştıkça bilgisayar okuryazarlığı da artıyor. Artık çoğu kullanıcı teknolojik gelişmeleri sadece tüketici elektroniği cephesinden değil, bilgisayarlar açısından da takip ediyor. Mevcut PC bileşenlerini, yeni gelişmelerin ışığında ve kısa bir özet halinde kabaca ele aldığımız bu yazı, sizin için faydalı olabilir.
Tüm bileşenlerin kesişme noktası: Anakartlar
Anakartlar PC mimarisindeki temel taşlardan biri olarak bilgisayar dünyasındaki evrimin en yakın tanıklarından hatta göstergelerinden biri. İşlemci, bellek, ekran kartı ve diğer bileşenleri bünyesinde toplayan anakartlar, bu bileşenleri hızlı ve stabil bir şekilde çalıştırmaktan sorumludur.
Anakartlara baktığımızda, her şeyden önce daha önce para vererek ayrıca satın aldığımız pek çok bileşeni entegre olarak görüyoruz. Bunların başında ses geliyor. Anakartlarda tümleşik ses yeni bir olgu değilse de, modern anakartlardaki ses desteği oldukça gelişmiş düzeyde. 7.1 kanal, dijital giriş/çıkışlara sahip olan tümleşik ses birimleri sayesinde müşkülpesent kullanıcılar bile ayrıca ses kartı satın almak istemeyecek.
SATA arz-ı endam edeli çok oldu. Fakat hala optik cihazlar bu arabirimi yaygın bir şekilde desteklemiyor. Her ne kadar mevcut PATA arabirimi optik cihazların veri aktarımı için yeterli bant genişliğini sağlıyorsa da, SATA ve PATA cihazları kombine çalıştırmak yerine, tamamen SATA'ya yönelmek isteyen kullanıcılar biraz daha beklemek zorunda. RAID son yıllarda epey popüler. Sabit disklerin yarattığı performans dar boğazını aşmanın en iyi yolu olarak görülen RAID dizileri, uzun zamandır anakartlarda donanımsal olarak destekleniyor. Hatta bazı anakartlarda iki adet bağımsız RAID denetleyici bile mevcut. Anakartlarda dâhili kablosuz arabirimin standart olması içinse hâlâ biraz daha beklemek gerekiyor.
PCI-E, anakartlarda yaygın fakat kart yok
Performans konusunda anakartların çoğu BIOS içinde kolayca overclock yapılabilmesini sağlayan seçenekler bulunduruyor. Anakart üreticileri PCI arabirimini terk etmeye pek hevesliyse de, üreticiler henüz PCI-E kart üretme konusunda o kadar hızlı değil. Öte yandan PCI-Express 16x arabirimi ekran kartlarında yaygın bir şekilde kabul gördü. Bu arada AGP 8x'in 2.100 MB/sn'lik veri aktarım hızına karşılık, PCI-E 16x'in yaklaşık 4.000 MB'lık (üstelik hem okuma hem yazma) bir hız sağladığını da belirtelim.
Bağlanabilirlik açısından da anakartlarda gelişmeler var. Her şeyden önce artık USB port sıkıntısı yok. Firewire arabirimi de çoğu anakartta mevcut. Gigabit ethernet bağlantısı sayesinde ağ performansı artarken, bazı anakartlardaki 2 adet ethernet arabirimi esnek bir kullanım sağlıyor.
Entegre ekran kartı ise bir anlamda, ayrıca satılan ekran kartlarının taban noktasını belirleyen önemli bir etken. Zira üreticiler giriş seviyesi ekran kartı olarak anakartlara entegre edilen grafik biriminin hızını baz alıyor. Bu arada mevcut anakarta entegre ekran kartlarında, DirectX 8/9 desteği olduğunu da hatırlatalım. Anakartların yakın geleceği için tamamen SATA'ya geçiş, hızlandırılmış entegre grafik birimi, dahili kablosuz bağlantı gibi tahminlerde bulunabiliriz. Bu arada çift ekran kartını destekleyen yonga seti kervanına Intel'in de katıldığını belirtelim. Çift PCI-E 16x yuvalı anakartların zamanla daha popüler olacağını söylemek yanlış olmaz.
Bir kurtarıcı olarak paralelizm: İşlemci dünyası
İşlemcilerdeki paralelizmden son zamanlarda o kadar bahsettik ki sanırız okuyucularımız arasında çoklu çekirdeğin önemini bilmeyen yoktur. Özellikle yakında 65 nm seri üretime geçilince, saat hızlarında önemli bir artış gündeme gelecek. Önbellek de artık sadece miktar olarak artmıyor, çekirdekler arasında dinamik olarak da kullanılabiliyor. İşlemcilerdeki önemli bir değişiklik AMD'nin gittikçe güçlenerek masaüstü platformunda Intel işlemcilere ciddi bir alternatif haline gelmesi oldu. Bundan birkaç yıl önce, AMD işlemcilerini overclock etmek neredeyse imkânsızdı. Zira saat hızı açısından işlemciler zaten sınıra yakındı. Üstelik termal problemler pek çok kişinin sadece bu yüzden Intel işlemcileri tercih etmesine sebep oluyordu. Şu an AMD işlemcilerinin bu tür dezavantajları bulunmuyor. Çift çekirdek cephesinde Intel'in Core Duo'suna, AMD X2 ve FX 60 ile cevap vermiş durumda. Gerek tek çekirdek gerekse çift çekirdekli işlemcilerde yoğun bir rekabet yaşanırken, Intel'in dizüstü PC'lerde ezici bir üstünlüğü olduğunu söylemek mümkün. Centrino teknolojisiyle bir devrim yaratan şirket, Sonoma platformuyla oldukça iddialı. Yeni gelen Napa platformu ise çıtayı daha da yükseğe taşıyor.
Napa platformundaki Yonah işlemcisinin çeşitliliği, sadece dizüstü PC'lerde değil, masaüstü PC'lerde hatta blade sunucularda bile kullanılacak kadar performanslı. Çift çekirdek, masaüstünde olduğu gibi dizüstü PC'lerde de kullanılmaya başlandı. Çift çekirdeğin toplam performansa olan etkisi (her ne kadar tek çekirdeğin iki katı değilse de), gittikçe artan bir şekilde gerçekleşiyor. Zira yazılımcılar kodları çift çekirdeğin avantajlarından faydalanacak şekilde yazıyor.
Bellek cephesi karışık: DDR, DDR2 ve DDR3
Bellek cephesinden baktığımızdaysa Intel'in DDR2'ye geçişine rağmen, AMD'nin hala DDR'da ısrar ettiğini görüyoruz. Fakat DDR2, DDR'a göre bariz bir üstünlük sağlayacak kadar gelişince, AMD'nin de DDR2'ye geçeceği aşikâr. Diğer yandan üreticilerin yol haritalarındaki DDR3 bu noktada kafa karıştırıyor. DDR2'yi beğenmeyen AMD, doğrudan DDR3'e geçerse şaşırmamalı. AMD işlemcilerindeki dâhili bellek denetleyicisinin zaten önemli bir avantaj olduğu ve mevcut durumda DDR2'nin bir avantaj sağlamayacağı sadece AMD'nin değil pek çok otoritenin dile getirdiği bir gerçek.
Oyun severlerin tutkusu: Ekran kartları
Ekran kartlarında bulunan GPU'ların işlem gücü o kadar arttı ki MIPS (millions of instructions per second) açısından baktığımızda piyasadaki pek çok GPU'nun CPU'lardan daha hızlı olduğunu söylemek mümkün. Mevcut hızlı ekran kartları na baktığımızda nVidia'nın gladyatörü olarak GeForceFX 7800GTX'i görüyoruz. ATI, arenaya yeni çıkardığı Radeon X1900XT ile öne geçmiş durumdaysa da nVidia uzun süre 7800GTX ile hüküm sürmeyi başardı ve yakın zaman içinde yeni bir GPU duyurusu yapabilir. Hatta şöyle söyleyelim: Siz bu satırları okurken nVidia'nın yol haritasındaki G71 piyasaya çıkmış olabilir. Her iki üreticinin de performansı artırmak için kullandıkları yöntemler benzerlik gösteriyor. Üretim teknolojisini geliştirerek transistor boyutlarını küçültmek ve böylece daha yüksek saat hızlarına ulaşabilmek tabii ki en önemli amaçlardan biri.
En iyi transistör en küçük transistör'dür
Transistor boyutlarının küçülmesi aynı zamanda GPU çekirdeğine daha fazla transistor sığmasına imkân sağlıyor. Bu GPU'lardaki transistor sayıları ise inanılmaz. Örneğin ATI Radeon X1800, 321 milyon transistöre sahipken; X1900 tam 384 milyon transistor barındırıyor. nVidia'nın GeForceFX 7800GTX'i ise 304 milyon transistöre ev sahipliği yapmakta. Transistor boyutları açısından baktığımızda, ATI 90 nm teknolojisine geçmiş durumda. nVidia ise halen 110 nm üretim yapıyor. Fikir vermesi için belirtelim: Prescott çekirdekli bir Pentium 4 işlemcisinde (90 nm) 125 milyon transistor bulunuyor.
Bütçeniz darsa ve sadece giriş seviyesi ekran kartlarına gücünüz yetiyorsa, bu gelişmelerin sizi çok fazla ilgilendirmediğini düşünebilirsiniz. Ne var ki gerek ATI gerekse nVidia yeni ve hızlı bir işlemci ürettikten kısa bir süre sonra, bu işlemcinin bazı özelliklerini kırparak daha ucuz sürümleri farklı segmentlere hitap edebilme adına piyasaya sürüyor. Dolayısıyla üst seviye GPU'lar aşağıya doğru kırpılarak gelse de, giriş seviyesi GPU'lar ile üst seviye GPU'lar arasında hep bir bağlantı var.
Bir kartın pikseli, iki kartın tekseli var
Verimliliği hep tartışma konusu olsa da birden fazla işlemci kullanmak toplam işlem gücünü artırmak adına eskiden beri kullanılagelen bir yöntem.
3dfx'ten beri bir şekilde ekran kartlarında gündemde olan çift GPU'lu sistemler tekrar moda oldu. Çift ekran kartı konusunda nVidia'nın SLI'ına Crossfire ile cevap veren ATI, bu noktada nVidia'yı yalnız bırakmadı. Çift ekran kartı bir yana, bazı özel tasarım kartlarda çift GPU bulunabiliyor. Tek yuva işgal etmesine rağmen çift PCI-E 16x yuvasına ihtiyaç duyan bu kartlar (örneğin Gigabyte 3D-1), fiyat açısından iki ayrı karta göre daha cazip. Çift GPU'lu bir sistemde tek GPU'ya göre kazançtan bahsedebilmek için, işlemcinin çok güçlü olması gerektiğini belirtelim. Aksi takdirde polygonal hesaplamalarda bir darboğaz oluşacak ve ekran kartlarının yüksek doku doldurma oranı oluşan darboğaza takılacaktır. Bu bir yana, çift ekran kartının sağladığı lüksten faydalanmak için en az 1.280 x 1.024 (tercihen 1.600 x 1.200) çözünürlük gerekiyor. Bu çözünürlüğü yüksek tazeleme hızıyla gösterebilmek için de büyük bir monitor (tercihen LCD) kullanılıyor.
Böylece, Antialiasing ve Anisotropic Filtering gibi tüm kalite ayarları sondayken oyun keyfine varabilirsiniz. Her halükarda, çift ekran kartının hızlı değil, paranın satın alabileceği en hızlı sistemleri amaçlayan kullanıcılar için uygun olduğunu hatırlatalım. Bu bir yana abartıda sınır tanımayan bir iki üretici -ki bunların arasında Asus da var- çift işlemcili iki kartı SLI olarak kullanılmasına olanak sağladı. Kısaca karşımızda had safhada bir paralelizm bulunuyor. Fakat bu sistemlerdeki fan gürültüsü, termal problemler ya da yüksek güç tüketimi gibi problemleri saymaya sanırız gerek yok. Bu kadar yüksek bir grafik performansının sadece en yüksek kalite ayarları ve çözünürlükte fark yarattığını ve işlemci, bellek gibi diğer bileşenlerin de çok hızlı olmasının bir zorunluluk olduğunu belirtmeliyiz. Daha önce en hızlı ekran kartını isteyen kullanıcılar, ek soğutma tasarımlarıyla saat hızı artırılmış olarak satılan özel kartları tercih etmekteydi. Şimdi bunun da bir üst seviyesi olarak, iki ekran kartı konfigürasyonları görüyoruz. Bu gidişe dur diyecek kimse yok. Tıpkı işlemcilerde olduğu gibi GPU'larda da fiziksel sınırlar önemli bir darboğaz oluşturuyor. Dolayısıyla paralelizm ihtiyacı ilerde daha da artacak gibi.
PC dünyasında sürekli bir hareketlilik var. Bu baş döndürücü evrim içinde yakın gelecekte bizi neler bekliyor? Cevaplara bu yazıda değindik.
PC kullanımı yaygınlaştıkça bilgisayar okuryazarlığı da artıyor. Artık çoğu kullanıcı teknolojik gelişmeleri sadece tüketici elektroniği cephesinden değil, bilgisayarlar açısından da takip ediyor. Mevcut PC bileşenlerini, yeni gelişmelerin ışığında ve kısa bir özet halinde kabaca ele aldığımız bu yazı, sizin için faydalı olabilir.
Tüm bileşenlerin kesişme noktası: Anakartlar
Anakartlar PC mimarisindeki temel taşlardan biri olarak bilgisayar dünyasındaki evrimin en yakın tanıklarından hatta göstergelerinden biri. İşlemci, bellek, ekran kartı ve diğer bileşenleri bünyesinde toplayan anakartlar, bu bileşenleri hızlı ve stabil bir şekilde çalıştırmaktan sorumludur.
Anakartlara baktığımızda, her şeyden önce daha önce para vererek ayrıca satın aldığımız pek çok bileşeni entegre olarak görüyoruz. Bunların başında ses geliyor. Anakartlarda tümleşik ses yeni bir olgu değilse de, modern anakartlardaki ses desteği oldukça gelişmiş düzeyde. 7.1 kanal, dijital giriş/çıkışlara sahip olan tümleşik ses birimleri sayesinde müşkülpesent kullanıcılar bile ayrıca ses kartı satın almak istemeyecek.
SATA arz-ı endam edeli çok oldu. Fakat hala optik cihazlar bu arabirimi yaygın bir şekilde desteklemiyor. Her ne kadar mevcut PATA arabirimi optik cihazların veri aktarımı için yeterli bant genişliğini sağlıyorsa da, SATA ve PATA cihazları kombine çalıştırmak yerine, tamamen SATA'ya yönelmek isteyen kullanıcılar biraz daha beklemek zorunda. RAID son yıllarda epey popüler. Sabit disklerin yarattığı performans dar boğazını aşmanın en iyi yolu olarak görülen RAID dizileri, uzun zamandır anakartlarda donanımsal olarak destekleniyor. Hatta bazı anakartlarda iki adet bağımsız RAID denetleyici bile mevcut. Anakartlarda dâhili kablosuz arabirimin standart olması içinse hâlâ biraz daha beklemek gerekiyor.
PCI-E, anakartlarda yaygın fakat kart yok
Performans konusunda anakartların çoğu BIOS içinde kolayca overclock yapılabilmesini sağlayan seçenekler bulunduruyor. Anakart üreticileri PCI arabirimini terk etmeye pek hevesliyse de, üreticiler henüz PCI-E kart üretme konusunda o kadar hızlı değil. Öte yandan PCI-Express 16x arabirimi ekran kartlarında yaygın bir şekilde kabul gördü. Bu arada AGP 8x'in 2.100 MB/sn'lik veri aktarım hızına karşılık, PCI-E 16x'in yaklaşık 4.000 MB'lık (üstelik hem okuma hem yazma) bir hız sağladığını da belirtelim.
Bağlanabilirlik açısından da anakartlarda gelişmeler var. Her şeyden önce artık USB port sıkıntısı yok. Firewire arabirimi de çoğu anakartta mevcut. Gigabit ethernet bağlantısı sayesinde ağ performansı artarken, bazı anakartlardaki 2 adet ethernet arabirimi esnek bir kullanım sağlıyor.
Entegre ekran kartı ise bir anlamda, ayrıca satılan ekran kartlarının taban noktasını belirleyen önemli bir etken. Zira üreticiler giriş seviyesi ekran kartı olarak anakartlara entegre edilen grafik biriminin hızını baz alıyor. Bu arada mevcut anakarta entegre ekran kartlarında, DirectX 8/9 desteği olduğunu da hatırlatalım. Anakartların yakın geleceği için tamamen SATA'ya geçiş, hızlandırılmış entegre grafik birimi, dahili kablosuz bağlantı gibi tahminlerde bulunabiliriz. Bu arada çift ekran kartını destekleyen yonga seti kervanına Intel'in de katıldığını belirtelim. Çift PCI-E 16x yuvalı anakartların zamanla daha popüler olacağını söylemek yanlış olmaz.
Bir kurtarıcı olarak paralelizm: İşlemci dünyası
İşlemcilerdeki paralelizmden son zamanlarda o kadar bahsettik ki sanırız okuyucularımız arasında çoklu çekirdeğin önemini bilmeyen yoktur. Özellikle yakında 65 nm seri üretime geçilince, saat hızlarında önemli bir artış gündeme gelecek. Önbellek de artık sadece miktar olarak artmıyor, çekirdekler arasında dinamik olarak da kullanılabiliyor. İşlemcilerdeki önemli bir değişiklik AMD'nin gittikçe güçlenerek masaüstü platformunda Intel işlemcilere ciddi bir alternatif haline gelmesi oldu. Bundan birkaç yıl önce, AMD işlemcilerini overclock etmek neredeyse imkânsızdı. Zira saat hızı açısından işlemciler zaten sınıra yakındı. Üstelik termal problemler pek çok kişinin sadece bu yüzden Intel işlemcileri tercih etmesine sebep oluyordu. Şu an AMD işlemcilerinin bu tür dezavantajları bulunmuyor. Çift çekirdek cephesinde Intel'in Core Duo'suna, AMD X2 ve FX 60 ile cevap vermiş durumda. Gerek tek çekirdek gerekse çift çekirdekli işlemcilerde yoğun bir rekabet yaşanırken, Intel'in dizüstü PC'lerde ezici bir üstünlüğü olduğunu söylemek mümkün. Centrino teknolojisiyle bir devrim yaratan şirket, Sonoma platformuyla oldukça iddialı. Yeni gelen Napa platformu ise çıtayı daha da yükseğe taşıyor.
Napa platformundaki Yonah işlemcisinin çeşitliliği, sadece dizüstü PC'lerde değil, masaüstü PC'lerde hatta blade sunucularda bile kullanılacak kadar performanslı. Çift çekirdek, masaüstünde olduğu gibi dizüstü PC'lerde de kullanılmaya başlandı. Çift çekirdeğin toplam performansa olan etkisi (her ne kadar tek çekirdeğin iki katı değilse de), gittikçe artan bir şekilde gerçekleşiyor. Zira yazılımcılar kodları çift çekirdeğin avantajlarından faydalanacak şekilde yazıyor.
Bellek cephesi karışık: DDR, DDR2 ve DDR3
Bellek cephesinden baktığımızdaysa Intel'in DDR2'ye geçişine rağmen, AMD'nin hala DDR'da ısrar ettiğini görüyoruz. Fakat DDR2, DDR'a göre bariz bir üstünlük sağlayacak kadar gelişince, AMD'nin de DDR2'ye geçeceği aşikâr. Diğer yandan üreticilerin yol haritalarındaki DDR3 bu noktada kafa karıştırıyor. DDR2'yi beğenmeyen AMD, doğrudan DDR3'e geçerse şaşırmamalı. AMD işlemcilerindeki dâhili bellek denetleyicisinin zaten önemli bir avantaj olduğu ve mevcut durumda DDR2'nin bir avantaj sağlamayacağı sadece AMD'nin değil pek çok otoritenin dile getirdiği bir gerçek.
Oyun severlerin tutkusu: Ekran kartları
Ekran kartlarında bulunan GPU'ların işlem gücü o kadar arttı ki MIPS (millions of instructions per second) açısından baktığımızda piyasadaki pek çok GPU'nun CPU'lardan daha hızlı olduğunu söylemek mümkün. Mevcut hızlı ekran kartları na baktığımızda nVidia'nın gladyatörü olarak GeForceFX 7800GTX'i görüyoruz. ATI, arenaya yeni çıkardığı Radeon X1900XT ile öne geçmiş durumdaysa da nVidia uzun süre 7800GTX ile hüküm sürmeyi başardı ve yakın zaman içinde yeni bir GPU duyurusu yapabilir. Hatta şöyle söyleyelim: Siz bu satırları okurken nVidia'nın yol haritasındaki G71 piyasaya çıkmış olabilir. Her iki üreticinin de performansı artırmak için kullandıkları yöntemler benzerlik gösteriyor. Üretim teknolojisini geliştirerek transistor boyutlarını küçültmek ve böylece daha yüksek saat hızlarına ulaşabilmek tabii ki en önemli amaçlardan biri.
En iyi transistör en küçük transistör'dür
Transistor boyutlarının küçülmesi aynı zamanda GPU çekirdeğine daha fazla transistor sığmasına imkân sağlıyor. Bu GPU'lardaki transistor sayıları ise inanılmaz. Örneğin ATI Radeon X1800, 321 milyon transistöre sahipken; X1900 tam 384 milyon transistor barındırıyor. nVidia'nın GeForceFX 7800GTX'i ise 304 milyon transistöre ev sahipliği yapmakta. Transistor boyutları açısından baktığımızda, ATI 90 nm teknolojisine geçmiş durumda. nVidia ise halen 110 nm üretim yapıyor. Fikir vermesi için belirtelim: Prescott çekirdekli bir Pentium 4 işlemcisinde (90 nm) 125 milyon transistor bulunuyor.
Bütçeniz darsa ve sadece giriş seviyesi ekran kartlarına gücünüz yetiyorsa, bu gelişmelerin sizi çok fazla ilgilendirmediğini düşünebilirsiniz. Ne var ki gerek ATI gerekse nVidia yeni ve hızlı bir işlemci ürettikten kısa bir süre sonra, bu işlemcinin bazı özelliklerini kırparak daha ucuz sürümleri farklı segmentlere hitap edebilme adına piyasaya sürüyor. Dolayısıyla üst seviye GPU'lar aşağıya doğru kırpılarak gelse de, giriş seviyesi GPU'lar ile üst seviye GPU'lar arasında hep bir bağlantı var.
Bir kartın pikseli, iki kartın tekseli var
Verimliliği hep tartışma konusu olsa da birden fazla işlemci kullanmak toplam işlem gücünü artırmak adına eskiden beri kullanılagelen bir yöntem.
3dfx'ten beri bir şekilde ekran kartlarında gündemde olan çift GPU'lu sistemler tekrar moda oldu. Çift ekran kartı konusunda nVidia'nın SLI'ına Crossfire ile cevap veren ATI, bu noktada nVidia'yı yalnız bırakmadı. Çift ekran kartı bir yana, bazı özel tasarım kartlarda çift GPU bulunabiliyor. Tek yuva işgal etmesine rağmen çift PCI-E 16x yuvasına ihtiyaç duyan bu kartlar (örneğin Gigabyte 3D-1), fiyat açısından iki ayrı karta göre daha cazip. Çift GPU'lu bir sistemde tek GPU'ya göre kazançtan bahsedebilmek için, işlemcinin çok güçlü olması gerektiğini belirtelim. Aksi takdirde polygonal hesaplamalarda bir darboğaz oluşacak ve ekran kartlarının yüksek doku doldurma oranı oluşan darboğaza takılacaktır. Bu bir yana, çift ekran kartının sağladığı lüksten faydalanmak için en az 1.280 x 1.024 (tercihen 1.600 x 1.200) çözünürlük gerekiyor. Bu çözünürlüğü yüksek tazeleme hızıyla gösterebilmek için de büyük bir monitor (tercihen LCD) kullanılıyor.
Böylece, Antialiasing ve Anisotropic Filtering gibi tüm kalite ayarları sondayken oyun keyfine varabilirsiniz. Her halükarda, çift ekran kartının hızlı değil, paranın satın alabileceği en hızlı sistemleri amaçlayan kullanıcılar için uygun olduğunu hatırlatalım. Bu bir yana abartıda sınır tanımayan bir iki üretici -ki bunların arasında Asus da var- çift işlemcili iki kartı SLI olarak kullanılmasına olanak sağladı. Kısaca karşımızda had safhada bir paralelizm bulunuyor. Fakat bu sistemlerdeki fan gürültüsü, termal problemler ya da yüksek güç tüketimi gibi problemleri saymaya sanırız gerek yok. Bu kadar yüksek bir grafik performansının sadece en yüksek kalite ayarları ve çözünürlükte fark yarattığını ve işlemci, bellek gibi diğer bileşenlerin de çok hızlı olmasının bir zorunluluk olduğunu belirtmeliyiz. Daha önce en hızlı ekran kartını isteyen kullanıcılar, ek soğutma tasarımlarıyla saat hızı artırılmış olarak satılan özel kartları tercih etmekteydi. Şimdi bunun da bir üst seviyesi olarak, iki ekran kartı konfigürasyonları görüyoruz. Bu gidişe dur diyecek kimse yok. Tıpkı işlemcilerde olduğu gibi GPU'larda da fiziksel sınırlar önemli bir darboğaz oluşturuyor. Dolayısıyla paralelizm ihtiyacı ilerde daha da artacak gibi.