Forum Hafızoğlu

Tam Versiyon: Bir Aşk Hikayesiii!!!!
Şu anda tam olmayan bir versiyonun içeriğine bakıyorsunuz. Tam versiyon'a bakınız.
Sabah uyandiginda midesinde bir yanma hissetti yanmanin nedeni aksam yedikleri degil uyanir uyanmaz bugün yapacaklarinin aklina gelmesiydi. Bugün 2 yildir götürmeye çalistigi bir birlikteligi bitirecekti aslinda bunda geç bile kalmisti. Bitmeli dedi içinden her gün; bu tatsiz uyanis bitmeli... Içinde bir muhakeme baslamisti, kendi kendine söyleniyordu:

“Ona da haksizlik etmek istemiyorum belki hatali olan benim.... Bulunmaz Hint kumasi degilim ya, görünüs olarak himmm yakisikli çocuk denilecek biri hiç degilim.... Ama yaptim çok çalistim bitmesin diye kendimle mantigimla çok kavga ettim olmadi....” Genç adam bunlari düsünürken surati sekilden sekille giriyordu. Süratle giyinerek disari çikti, bugüne kadar hiç bekletmemisti onu simdide bekletmemeliydi. Istanbul soguk ve yagmurlu bir Nisan ayi yasiyordu.Genç adam gökyüzüne bakarak iç geçirdi bulutlar bizim yasayacaklarimizi biliyor onlar bile agliyor halimize.

Birkaç saatlik yolculuktan sonra Kadiköy iskelesine geldi her zamanki gibi yine ilk kendisi gelmisti bulusma yerine. Birkaç dakikalik beklemeden sonra karsidan kiz arkadasinin geldigini gördü, simdi midesindeki agri daha da artmisti. Karsilama faslindan sonra Besiktas'a gitme karari aldilar, yolculuk sirasinda hiç konusmadilar; genç adam günesin yoklugunda grilesen denize bakiyordu. Genç kiz arkadasinin bu durgunluguna anlam verememisti, öyle ya nereden bilecekti bu gün ayrilik çanlarini çaldigini.

“Üsüdüm” dedi genç kiz, bu yolculuk boyunca edilen tek lafti. Besiktas'a geldiklerinde bir cafe de oturdular, genç kiz anlamisti kendisine bir sey söylenmek istendiginin... “Bana bir sey mi söylemek istiyorsun” dedi, genç adamin gözlerine bakarak. Genç adam gözlerini kaçirarak “evet” seklinde basini salladi.

Genç kiz daha da heyecanlanmisti. Biraz da sinirlenerek “söyle öyleyse ne diye bekliyorsun.”

Genç adam içini çektikten sonra “sence biz nereye kadar gidecegiz, daha dogrusu biz iyi bir ikiliyiz”

“Bunlari sorma geregini neden duydun.” dedi genç kiz.

Genç adam söze basladi: “bak canim bundan birkaç ay önce aksam saat 11:00 civariydi sanirim, hatirladin mi?

Genç kiz “evet hatirladim” dedi, ama genç adam genç kizin sözünü bitirmesini beklemeden “o aksam seni düsünüyordum diger aksamlarda oldugu gibi senin için bir siir yazmistim onu o an sana okumak istemistim, sana telefon açtigimda siirimi bile dinlemeden simdi sirasi mi canim ya senin de isin gücün yok mu demistin bana. Biliyor musun o an bir kaç yumruk yedikten sonra kroki durumuna düsen bir boksör gibi olmustum sessiz kalip özür dileyerek telefonu kapatmistim. Daha sonra bu siiri benden hiç istememistin. Ve bunun gibi bir çok defa tartismamiz oldu. Geçenlerde hasta olup yataklara düstügümde arkadaslarimla birlikte sen de gelmis, Meral'in bana sen sanslisin Nalan sana bakar sözüne karsilik sinirli bir edayla “aaaa banane isim yok da sana bakacagim, annen baksin demistin bunu da hatirladin mi?”

Genç kiz tekrar “evet” dedikten sonra saskin saskin “evet ama bunlari neden hatirlatiyorsun bilmiyorum. Biliyorsun benim kisiligim böyle, duygusalligi sevmiyorum . Ve hasta bakici gibi göründügümü de kimse söyleyemez.”

Genç adam güldü “Evet canim bak burda haklisin, sen zaten olmak istesen bile bu kalbi tasidigin müddetçe hasta bakici hemsire falan olamazsin.”

Genç adam devam etti “bana simdiye kadar kaç kere sabahin erken saatlerinde güzel sözcüklerden olusan bir mesaj çektin, hiç hatta günün hiçbir saatinde çekmedin. Duygusalligi sevmeyebilirsin ama sen seni seven insanlari mutlu etmeyi de sevmiyorsun, halbuki ben senin tam tersine kendimden çok insanlari mutlu etmeyi seviyorum. Seni tanidigimdan beri her sabah aksam, gece yani seni andigim her saat tatli sözcük mesajim vardi senin için biliyor musun? seninle ben ak ile kara gibiyiz”

Genç kiz anlamisti, “yani ne istiyorsun benden sair olmami mi?”

Genç adam tekrar gülümsedi içinden dün gece verdigin ayrilik kararinin ne kadar dogru oldugunu düsünüyordu.

“Hayir dedi sair olmani istemiyorum zaten olamazsin da; yalniz biz ayrilmaliyiz, ayrilirsak ikimiz içinde en hayirlisi bu olacak.”

Genç kiz sasirmisti, “Neden ama ben seni seviyorum, senin de beni sevdigini saniyordum.”

Genç adam iç çekerek “hayir canim sen esas beni sevdigini saniyorsun, eger beni sevseydin simdi burda baska seyler konusuyor olurduk.”

Genç kizin gözleri yasarmisti, Genç adam cebinden çikardigi mendili uzatti, genç kiz göz yaslarini silerek kesik bir sesle “Sen bilirsin, umarim beni baska biri için birakmiyorsundur.”

Genç adam “Nasil böyle bir seyi düsünürsün, senden baska olmadi ve uzun sürede olacagini sanmiyorum.” Genç adam ve genç kiz iki sevgili olarak oturduklari masada artik iki yabanci gibi duruyorlardi. Istanbul yagmurlarla yikanirken yagmura iki sevgilinin umutlari da karisiyordu.

Birkaç dakika sesiz oturduktan sonra genç kiz “kalkalim istersen” dedi.

Genç adam ben biraz daha burda kalmak istiyorum, istersen sen kalkabilirsin. Genç kiz “tamam o zaman sana mutluluklar dilerim” diyerek elini uzatti. Genç kizin sesi ve eli titriyordu genç adam “arkadas olarak beraberiz ama sen istersen tabi” dedi. Genç kiz evet” anlaminda basini salladi ayrilirken son kez sarildilar birbirlerine.

Genç kiz uzaklasirken genç adam masada dondu kaldi vakit ögleni bulurken yagan yagmur yerini günese birakmisti, ama genç adam titriyordu onu titreten açan günese ragmen esen rüzgar miydi, yoksa kalbindeki ayrilik acisi miydi. Saatlerce dolasti devamli kendini sorguluyordu hatayi bastan yaptim diyordu, ama yasadigi güzel günlerde olmustu.”allahim” dedi “allahim güç ver bana”.

Dostlarini düsündü onlarin dediklerini düsündü. Arkadaslari sizler birbirine zit insanlarsiniz yol yakinken dönün bu yoldan dememis miydiler. Tabi ya dogru olani yapmisti. Saatler geçtiginde artik günes yerini yildizlara birakmisti, eve döndügünde yürümekten bitap duruma düsmüstü. Kendisini karsilayan annesine hiçbir sey söylemeden kendi odasina gitti. Gece bir türlü bitmek bilmiyordu anilarin agirligi altinda eziliyordu genç adam, ama sabah erken kalkip ajansa gidecekti, bunun için uyumasi gerekiyordu.

Birkaç saat sonra genç adam uykuya dalmayi basarmisti ve sabah 7'de saatin zirlamasiyla uyandi genç adam. Evden çikacagi zaman cep telefonuna bakti, mesaj ve 10 tane cevapsiz arama vardi. Genç adam yorgun oldugu için duymamisti telefonunun sesini. Cevapsiz arama ve mesaj canimcim'dan gelmisti canimcim onun Nalana taktigi isimdi, heyacanla mesaji açti mesajda sunlar yaziyordu.......

“Sadece onlari sevmeyi sevdim Hepsini onlarsiz yasadim da Bir seni sensiz yasayamiyorum Bu aski tek kalpte tasiyamiyorum Sana yemin güzel gözlüm bir tek seni sevdim Ve seni severek ölecegim, ELVEDA BIRTANEM.......”

evet, genç adam sasirmisti, mesajin gelis saatine bakti sabahin besini gösteriyordu güldü kahkahalar atarak güldü onu tanidigi ve arkadas oldugu günden beri ilk defa bir siir aliyordu ve ilk defa bu saatte araniyordu....

Heyecanla hizli arama yapti, çalan telefonu yabanci bir ses açti.

Genç adam “Nalan ile görüsebilirmiyim” dedi. Fakat karsidaki agliyordu, hiçkira hiçkira agliyordu; “Ben onun annesiyim yavrum, canim kizim bu sabah intihar etti. Gece odasinda birilerini arayip durdu, sabah odasinin isigini sönmemis görünce merak ederek odasina girdim, ama yavrum kendini asmisti.”

Genç adam beyninden vurulmusa döndü. Bir gün önceki mide agrisinin iki katini çekiyordu simdi. Oldugu yere yigilip kaldi.............

Birkaç ay sonra...

Iki doktor konusur. Doktorlardan biri digerine karsidaki hastanin durumunu soruyor ....

- haaa o mu, üç ay önce getirdiler elindeki cep telefonunu hiç birakmiyor, kendisi yüzünden bir genç kiz intihar etmis, o günden sonra o cep telefonu her zaman elinde devamli bir seyler yazip birine yolluyor. Geçenlerde merak ettim o uyurken gönderdigi numarayi aradim hayret ki numara 3 ay önce iptal edilmis, ve gelen mesajlarda bir siir:

“Sadece onlari sevmeyi sevdim Hepsini onlarsiz yasadim da Bir seni sensiz yasayamiyorum Bu aski tek kalpte tasiyamiyorum Sana yemin güzel gözlüm Sana yemin güzel gözlüm bir tek seni sevdim Ve seni severek ölecegim, ELVEDA BIRTANEM.......”
Sahipsiz topraklarda inşa edilen bir yapıydı aşkımız. Aşkımız iki tuğla arasında sıkışmış bir çimento yığını… Tutsak sevdanın barakasıydı sahipsiz duyguların izinsiz yuvası…

Bir çekim menekşe kokusuydu aşkımız… Başı taş döşemeli bir adımlık çıkmaz sokaktı…..Atsak adımı çıkamazdık atmasak kokusunu duyamazdık….

Aşkımız bir mahkumun boncuklara dizdiği özgürlük umuduydu.. Soğuk demirlerin ürküten sesine inat bir kurtuluş…

Bakışın ucunda bir görüntüydü aşkımız, aşkımız bir bebeğin masum uyanışı….

Bir yağmur sonrası toprak kokusuydu, estimi deviren bir rüzgar uğultusu…. Bir yaprağın titremesiydi dalında, kaybolmamak için sıkıca toprağa tutunan bir ağaç kuytusu…

Bir delinin biyografisiydi aşkımız …. Dört duvara sığdırdığı hayatının en güzel anı… Bir başka deliye kendini anlatabilme sevinci, bir başkasının da onu anlama gururu….

Bir tarihin batışıydı dirhem dirhem … Toprağa sokulmasıydı savunmasızca her ayrılıkta…. Bir başka yerde dirilişti, ucunda gülümseme takılmış bir öpücüğün sonrasında….

Aşkımız bir kimyaydı basit bir deneyden ibaret ….
ÖNCE BİR DAMLA SU, SONRA BİR KARE BUZ ARDINDAN SICACIK BİR DÜŞ, SONRA BUHARLAŞIP KAYBOLAN BİR GİDİŞ…
Belki de bir hayalin pesinden yillarca kosabilmektir, ya da kosmayi düsünebilmektir ask. Üstelik yitip giden, hizla geçen zamanin sonunda o hayali hiç gerçeklestirememe olasiligina ragmen...

Günleri, geceleri bir odaya kapanarak geçirirken, bir telefon çigligina, bir kapi ziline ömrün yarisini verebilmeyi düsünmektir... Ya da duyulacak bir sesle, sevgilinin yüzündeki bir gülüsle, gözlerindeki bir isiltiyla, ömrün üzerine bir ömür daha eklenecegini hissetmektir ask...

Her sey çok iyi giderken, mutluluk ormanina her gün yeni fidanlar ekerken, insanlarin sana ve ona gipta ile baktigini düsünürken bir anda onsuz, diger yarinsiz, kalabilecegin fikrinin seni deli etmesidir... Tam da ona hayatini baglamisken, onsuz yapamayacagini, onsuz nefes bile alamayacagini düsünürken, bir gün yapayalniz kalma korkusunun bütün vücudunu titretmesidir ask...

Terk edildiginde hayata küsecegini, suçlayacak yüzlerce insan ya da neden bulacagini, kin tutacagini, intikam yeminleri edecegini bilmektir... Bir özlem sarkisinin içini eriten ezgilerinin veya seni bambaska mekanlara sürükleyen misralarin kulagindan girip, yüregine dogru akmasina sonra gözlerinden damla damla disari tasmasina engel olamamak ve zaten engel olmaya güç bulamamaktir ask...

Aylarca görmedigin, tenine dokunmadigin, kokusunu doyasiya cigerlerine çekemedigin ve hatta sesini bile duymadigin birisine hala tüm hücrelerinle bagli kalabilmektir, delicesine özlemektir ask... Tutkun yüzünden aptallikla suçlanmayi göze almaktir... Sana aptal diyenlere söylenecek söz bulamazken, basin öne egilip gözlerinden akan gözyaslarina ragmen, yüreginin onu seviyorum diye haykirmasidir ask...

Plansiz, hesapsiz, ölçmeden, biçmeden kaygisizca ama her olumsuzlugu da göz önüne alarak kendini birakmaktir... Güçtür ask ve zordur aski yasamak. Her pislige, vurdumduymazliga, kalleslige, iki yüzlülüge karsi kazanilmis bir zaferdir. Yarini hiç düsünmeden sadece içinde bulundugun anin hazzini bütün benliginde hissedebilmektir. Sayilarla harflerle belirlenmis her seye meydan okuyan bir belirsizliktir... O belirsizligin içinde savrulurken bir sonraki günü dakikasi dakikasina planlamanin ne kadar saçma oldugunu görebilmektir ask.

Ve aslinda hiçbir benzetmenin, hiçbir tarifin aski tanimlayamayacagini bile bile, ask üzerinde yazma, söz söyleme cesareti gösterebilmek, o yazilanlari, söylenenleri okuyabilmek, dinleyebilmektir ask...