29-09-2006, 19:30
Orucun hikmetleri
Ramazan-i serifteki oruç, Islâmiyet’in bes sartindan birincilerindendir ve Islâm’in seâirlerinin en mühimlerindendir. Ramazan ayindaki oruç sadece aç kalmaktan ibaret degildir; saymakla bitmeyecek pek çok hikmetleri vardir. Bu hikmetlerinden bazilarini kisaca söylece siralayabiliriz:
1- Cenâb-i Hakk yeryüzünü bir nimet sofrasi seklinde yaratip, umulmadik tarzda ve hadsiz hesapsiz nimetlerle donatmistir. Böylelikle ‘rubûbiyetini’, ‘rahmâniyetini’ ‘rahîmiyetini’ insanlara göstermistir. Ancak insanlar gaflet perdesi altinda olduklari veya unuttuklari için bu hakikati tam göremeyebiliyorlar. Ramazan ayinda ise disiplinli ve muntazam bir ordu hükmüne geçen mü’minler, iftar vakti “Buyurunuz!” emrini duymadan ellerini nimetlere sürmezler. Gafletleri kirilir ve o Yüce Rabb’e karsi gerçek bir ‘abd’, hakiki bir ‘kul’ tavrini takinirlar. Hem de topyekûn, tüm âlem-i Islâmla birlikte...
2-Insanlar maiset, yani geçim yönünden farkli farkli yaratilmistir. Böylelikle Yüce Yaratici zenginlere fakirlere yardim etmelerini emretmistir. Bunun için de her insana insanlara karsi sefkat etme hissi verilmistir. Ancak Ramazan ayi disindaki vakitlerde aç insanlarin açliklari tam olarak hissedilmedigi için bu sefkat hissi tam uyanmaz. Ramazan ayinda ise en zenginden en fakire kadar herkes açlik hissini tadar. Herkes kendinden bir derece daha fakiri bulabilir ve ona sefkat ve yardimla mükelleftir. Iste Ramazan ayindaki oruç, bu hissi uyandirdigi için sosyal hayatin huzuruna vesile olur.
ORUÇ SÜKRÜN ANAHTARIDIR
3-Insan, kendisine verilen nimetlere karsi sükürle mükelleftir. Insanin yaratilis gayesi de sükürdür. Sükür ise ancak ‘nimetin kiymetini takdir etmek’, ‘nimeti dogrudan dogruya Allah’dan bilmek’ ve ‘nimete ihtiyaç hissetmek’le mümkündür. Ramazan-i Serif disinda insan, hakiki açligi tam hissetmedigi için nimetlerin kiymetlerini takdir edemiyor. Ramazan’da ise aç kalmakla “Bu nimetler benim mülküm degil! Çünkü bunlarin kullanilmasinda hür degilim” deyip nimeti nimet bilir ve gerçek vazifesi olan sükre yönelmis olur.
4-Ramazan-i Serifteki oruç, maddî ve manevî bir perhizdir. Insan Ramazan ayi disinda diledigince yemek ve içmek ister. Bu sekilde bedenine çokça zarar verdigi gibi, helâl ve haramlara dikkat etmedigi için de manevî olarak da zarar görür. Artik bu hâldeki nefis dizginlenemez; nefis dizginleri ele geçirir, insana her istedigini yaptirtir. Ramazan-i Serif’teki oruç vasitasiyla nefis perhize alisir, riyazete çalisir ve ‘emir dinlemeyi’ ögrenir. Demek ki Ramazan ayindaki orucun nefsin islahinda mühim bir tesiri vardir ve cihâd-i ekber olan nefisle mücadelede en tesirli silah oruçtur.
5-Oruç dogrudan dogruya nefsin gururunu, enâniyetini, kibrini kirar ve insana aczini, fakrini, noksanliklarini hissettirir, kul oldugunu bildirir. Hadisin rivayetlerinde vardir ki: Cenâb-i Hakk nefse demis: “Ben neyim, sen nesin?” Nefis: “Ben benim, Sen sensin!” demis. Cenâb-i Hakk nefse azab vermis, atese atmis yine ayni soruyu sormus, nefis de ayni cevabi vermis: “Ben benim Sen sensin!” Hangi azab verilirse verilsin nefis firavunluktan vazgeçmemis. Daha sonra Cenâb-i Hakk nefsi aç birakmis ve ayni soruyu tekrarlamis: “Ben neyim, sen nesin?” Nefis demis: “Sen Rahîm olan Rabbimsin, ben ise âciz bir kulunum”.
Orucun en mükemmeli bütün hislere, azâlara, duygulara oruç tutturmak, hepsini Allah’in râzi olacagi fillerle mesgul etmektir. Haramlardan, mekruhlardan hatta mâlâyani dedigimiz bos ve yararsiz islerden bütün âzâ ve hislere el çektirmektir. “Nice oruç tutan vardir ki, onlardan kendilerine kalan yalnizca açlik ve susuzluktur” nebevî ihtarindaki kimseler gibi olmamak için gayret göstermektir. Ramazan-i Serif hepimize mübârek olsun! Hakk Teâlâ tutacagimiz oruçlari kabûl etsin. Âmîn.
Kaynak: Akit Gazetesi
@ Ekrem Yolcu
Ramazan-i serifteki oruç, Islâmiyet’in bes sartindan birincilerindendir ve Islâm’in seâirlerinin en mühimlerindendir. Ramazan ayindaki oruç sadece aç kalmaktan ibaret degildir; saymakla bitmeyecek pek çok hikmetleri vardir. Bu hikmetlerinden bazilarini kisaca söylece siralayabiliriz:
1- Cenâb-i Hakk yeryüzünü bir nimet sofrasi seklinde yaratip, umulmadik tarzda ve hadsiz hesapsiz nimetlerle donatmistir. Böylelikle ‘rubûbiyetini’, ‘rahmâniyetini’ ‘rahîmiyetini’ insanlara göstermistir. Ancak insanlar gaflet perdesi altinda olduklari veya unuttuklari için bu hakikati tam göremeyebiliyorlar. Ramazan ayinda ise disiplinli ve muntazam bir ordu hükmüne geçen mü’minler, iftar vakti “Buyurunuz!” emrini duymadan ellerini nimetlere sürmezler. Gafletleri kirilir ve o Yüce Rabb’e karsi gerçek bir ‘abd’, hakiki bir ‘kul’ tavrini takinirlar. Hem de topyekûn, tüm âlem-i Islâmla birlikte...
2-Insanlar maiset, yani geçim yönünden farkli farkli yaratilmistir. Böylelikle Yüce Yaratici zenginlere fakirlere yardim etmelerini emretmistir. Bunun için de her insana insanlara karsi sefkat etme hissi verilmistir. Ancak Ramazan ayi disindaki vakitlerde aç insanlarin açliklari tam olarak hissedilmedigi için bu sefkat hissi tam uyanmaz. Ramazan ayinda ise en zenginden en fakire kadar herkes açlik hissini tadar. Herkes kendinden bir derece daha fakiri bulabilir ve ona sefkat ve yardimla mükelleftir. Iste Ramazan ayindaki oruç, bu hissi uyandirdigi için sosyal hayatin huzuruna vesile olur.
ORUÇ SÜKRÜN ANAHTARIDIR
3-Insan, kendisine verilen nimetlere karsi sükürle mükelleftir. Insanin yaratilis gayesi de sükürdür. Sükür ise ancak ‘nimetin kiymetini takdir etmek’, ‘nimeti dogrudan dogruya Allah’dan bilmek’ ve ‘nimete ihtiyaç hissetmek’le mümkündür. Ramazan-i Serif disinda insan, hakiki açligi tam hissetmedigi için nimetlerin kiymetlerini takdir edemiyor. Ramazan’da ise aç kalmakla “Bu nimetler benim mülküm degil! Çünkü bunlarin kullanilmasinda hür degilim” deyip nimeti nimet bilir ve gerçek vazifesi olan sükre yönelmis olur.
4-Ramazan-i Serifteki oruç, maddî ve manevî bir perhizdir. Insan Ramazan ayi disinda diledigince yemek ve içmek ister. Bu sekilde bedenine çokça zarar verdigi gibi, helâl ve haramlara dikkat etmedigi için de manevî olarak da zarar görür. Artik bu hâldeki nefis dizginlenemez; nefis dizginleri ele geçirir, insana her istedigini yaptirtir. Ramazan-i Serif’teki oruç vasitasiyla nefis perhize alisir, riyazete çalisir ve ‘emir dinlemeyi’ ögrenir. Demek ki Ramazan ayindaki orucun nefsin islahinda mühim bir tesiri vardir ve cihâd-i ekber olan nefisle mücadelede en tesirli silah oruçtur.
5-Oruç dogrudan dogruya nefsin gururunu, enâniyetini, kibrini kirar ve insana aczini, fakrini, noksanliklarini hissettirir, kul oldugunu bildirir. Hadisin rivayetlerinde vardir ki: Cenâb-i Hakk nefse demis: “Ben neyim, sen nesin?” Nefis: “Ben benim, Sen sensin!” demis. Cenâb-i Hakk nefse azab vermis, atese atmis yine ayni soruyu sormus, nefis de ayni cevabi vermis: “Ben benim Sen sensin!” Hangi azab verilirse verilsin nefis firavunluktan vazgeçmemis. Daha sonra Cenâb-i Hakk nefsi aç birakmis ve ayni soruyu tekrarlamis: “Ben neyim, sen nesin?” Nefis demis: “Sen Rahîm olan Rabbimsin, ben ise âciz bir kulunum”.
Orucun en mükemmeli bütün hislere, azâlara, duygulara oruç tutturmak, hepsini Allah’in râzi olacagi fillerle mesgul etmektir. Haramlardan, mekruhlardan hatta mâlâyani dedigimiz bos ve yararsiz islerden bütün âzâ ve hislere el çektirmektir. “Nice oruç tutan vardir ki, onlardan kendilerine kalan yalnizca açlik ve susuzluktur” nebevî ihtarindaki kimseler gibi olmamak için gayret göstermektir. Ramazan-i Serif hepimize mübârek olsun! Hakk Teâlâ tutacagimiz oruçlari kabûl etsin. Âmîn.
Kaynak: Akit Gazetesi
@ Ekrem Yolcu