26-10-2006, 11:08
Bu haberi bizden neden gizlediler!
10 Ekim 2006 Salı günü saat 12:30. Bağdat'taki Yeşil Bölge'nin 13 kilometre güneyinde bulunan ABD'nin Irak'taki en büyük karargahlarından birine yönelik karşı bir direnişçi saldırısı başlatıldı. Önce roketler, ardından Grad ve Katyuşa füzeleri farklı yönlerden ardı ardına askeri üsse yadı. Falcon askeri üssü, En büyük mühimmat depolarından biri olduğu gibi, 4. Piyade Bölüğü dahil, en az 3 bin kişinin barındığı bir karargah. 2 ile 5 metre yüksekliğindeki sağlam duvarlarla çevrili üs, kanlı para ile semiren askeri şirketler tarafından en ince detayına kadar özenle yapılmış, yoğun güvenlik önlemleriyle kontrol altında tutulan bir bölge olarak bilinir.
Füze saldırılarından sonra askeri bölgede büyük patlamalar başladı. Bağdat'ın her tarafından duyulan patlamalar gece gökyüzünü tıpkı ABD bombardımanında olduğu gibi aydınlattı. Haber kaynakları Bağdat'ta ardı ardına 30 patlama duyulduğu aktardı. Ama aslında Amerikan üssünden geliyordu. 4 saat süren patlamalarla birlikte askerin üssün hemen her yanını saran yangınlar ancak Çarşamba sabahı kontrol altına alınabildi.
Amerikan askerlerinin yanı sıra, Iraklı askerler, CIA mensupları, tercümanlar ve sivil görevlilerin bulunduğu üs, bölgedeki en büyük mühimmat deposuydu. Sadece bu mühimmatların güvenliğini sağlayan asker sayısı yüzün üzerindeydi. Askeri ve diplomatik misyonun bulunduğu Yeşil Bölge'de olağanüstü önlemler alındı.
Misilleme gecikmedi. ABD savaş uçakları ve helikopterleri havalanıp Bağdat'ın bazı bölgelerini bombaladı. Füze saldırılarını engellemek için. Ancak amaç hasıl olmuş, üs kullanılamaz hale gelmiş, mühimmat depolarının hemen tamamı yok olmuş, tanklar, füzeler, zırhlı araçlar, tonlarca yakıt, altı Apachi helikopteri, çok sayıda Humwee tarzı askeri araç imha edilmişti. Askerlerin barınakları, basketbol sahası, rekreasyon merkezleri ve idari binalar yandı. Bağdat yönetimi, zararın en az bir milyar dolar olduğunu açıkladı.
ABD'nin resmi açıklamasında bir kişinin bile yaralanmadığı söylendi. Ama yanmış tanklar Irak'taki başka üslere taşınırken Kızılhaç bayraklı askeri nakil araçları hastanelere ölü ve yaralı taşıyordu. Sadece ilk gün ölü ve yaralı sayısının 300 civarında olduğu söyleniyor. Bu büyüklükteki bir askeri üs, bu büyüklükte bir saldırıya uğrayacak, mühimmat depolarının yol açtığı dev patlamalar sırasında askeri araçlar ve binalar kömüre dönüşecek, üssün büyük bölümü sabaha kadar yanacak ve bir kişi bile yaralanmayacak!
11 Ekim sabahı ölü ve yaralı taşıyan 9 nakil aracının hastaneye gidişi medya mensuplarının gözünden kaçmadı. Direniş kaynakları ve hastane kayıtları, ABD askeri, CIA ajanı, tercümanlardan oluşan 300 kişilik kayıp sayısı veriyor. 165 yaralı ve 122 Iraklı askerin ölüm kayıtlarını. ABD'nin, kayıplarının artması üzerine 12 Mayıs'ta açtığı Bağdat'ın 70 kilometre Batısındaki Habbaniye Hastanesi'nin verdiği isim listesini burada yayınlama imkanı yok.
Üs kullanılamaz halde şimdi. Yaralılar Habbaniye ve diğer hastanelerde tedavi ediliyor. ABD ise sansür mekanizmasını işletmeye çalışıyor. Irak ordusundan General Bilal Ahmed El İ'tavi, askeri mühimmat dışında bütün binaların ve arşivlerin imha olduğunu söylüyor. Ve çok dikkat edici bir noktaya işaret ediyor: “En büyük korku, ABD ordusunun bu üste, Felluce'de kullandığı türden, düşük yoğunluklu nükleer ve kimyasal silah deposu olduğu. Eğer bu silahlar üste ise Bağdat'ta binlerce insan ölecek demektir.”
Direnişçiler ilk kez böyle bir saldırıya giriştiler ve son derece başarılı oldular. Bu olay, artık ABD üslerinin bile güven altında olmayacağını, her an saldırıya uğrayabileceğini, direnişçilerin bu boyutta saldırılar yapabileceğini gözler önüne serdi.
Irak'ın bölünmesi, ABD'nin Irak'tan çekilmesi, seçimler, iflas itirafları, Basra Körfezi'ne yığılan ABD uçak gemileri, İran'a karşı Bahreyn açıklarından yapılan tatbikat, yeni Irak politikası belirleme stresi tartışmaları arasında bu olay gazete ve televizyonlarda küçük haber olarak geçiştirildi. Neden ve nasıl?
10 Ekim 2006 Salı günü saat 12:30. Bağdat'taki Yeşil Bölge'nin 13 kilometre güneyinde bulunan ABD'nin Irak'taki en büyük karargahlarından birine yönelik karşı bir direnişçi saldırısı başlatıldı. Önce roketler, ardından Grad ve Katyuşa füzeleri farklı yönlerden ardı ardına askeri üsse yadı. Falcon askeri üssü, En büyük mühimmat depolarından biri olduğu gibi, 4. Piyade Bölüğü dahil, en az 3 bin kişinin barındığı bir karargah. 2 ile 5 metre yüksekliğindeki sağlam duvarlarla çevrili üs, kanlı para ile semiren askeri şirketler tarafından en ince detayına kadar özenle yapılmış, yoğun güvenlik önlemleriyle kontrol altında tutulan bir bölge olarak bilinir.
Füze saldırılarından sonra askeri bölgede büyük patlamalar başladı. Bağdat'ın her tarafından duyulan patlamalar gece gökyüzünü tıpkı ABD bombardımanında olduğu gibi aydınlattı. Haber kaynakları Bağdat'ta ardı ardına 30 patlama duyulduğu aktardı. Ama aslında Amerikan üssünden geliyordu. 4 saat süren patlamalarla birlikte askerin üssün hemen her yanını saran yangınlar ancak Çarşamba sabahı kontrol altına alınabildi.
Amerikan askerlerinin yanı sıra, Iraklı askerler, CIA mensupları, tercümanlar ve sivil görevlilerin bulunduğu üs, bölgedeki en büyük mühimmat deposuydu. Sadece bu mühimmatların güvenliğini sağlayan asker sayısı yüzün üzerindeydi. Askeri ve diplomatik misyonun bulunduğu Yeşil Bölge'de olağanüstü önlemler alındı.
Misilleme gecikmedi. ABD savaş uçakları ve helikopterleri havalanıp Bağdat'ın bazı bölgelerini bombaladı. Füze saldırılarını engellemek için. Ancak amaç hasıl olmuş, üs kullanılamaz hale gelmiş, mühimmat depolarının hemen tamamı yok olmuş, tanklar, füzeler, zırhlı araçlar, tonlarca yakıt, altı Apachi helikopteri, çok sayıda Humwee tarzı askeri araç imha edilmişti. Askerlerin barınakları, basketbol sahası, rekreasyon merkezleri ve idari binalar yandı. Bağdat yönetimi, zararın en az bir milyar dolar olduğunu açıkladı.
ABD'nin resmi açıklamasında bir kişinin bile yaralanmadığı söylendi. Ama yanmış tanklar Irak'taki başka üslere taşınırken Kızılhaç bayraklı askeri nakil araçları hastanelere ölü ve yaralı taşıyordu. Sadece ilk gün ölü ve yaralı sayısının 300 civarında olduğu söyleniyor. Bu büyüklükteki bir askeri üs, bu büyüklükte bir saldırıya uğrayacak, mühimmat depolarının yol açtığı dev patlamalar sırasında askeri araçlar ve binalar kömüre dönüşecek, üssün büyük bölümü sabaha kadar yanacak ve bir kişi bile yaralanmayacak!
11 Ekim sabahı ölü ve yaralı taşıyan 9 nakil aracının hastaneye gidişi medya mensuplarının gözünden kaçmadı. Direniş kaynakları ve hastane kayıtları, ABD askeri, CIA ajanı, tercümanlardan oluşan 300 kişilik kayıp sayısı veriyor. 165 yaralı ve 122 Iraklı askerin ölüm kayıtlarını. ABD'nin, kayıplarının artması üzerine 12 Mayıs'ta açtığı Bağdat'ın 70 kilometre Batısındaki Habbaniye Hastanesi'nin verdiği isim listesini burada yayınlama imkanı yok.
Üs kullanılamaz halde şimdi. Yaralılar Habbaniye ve diğer hastanelerde tedavi ediliyor. ABD ise sansür mekanizmasını işletmeye çalışıyor. Irak ordusundan General Bilal Ahmed El İ'tavi, askeri mühimmat dışında bütün binaların ve arşivlerin imha olduğunu söylüyor. Ve çok dikkat edici bir noktaya işaret ediyor: “En büyük korku, ABD ordusunun bu üste, Felluce'de kullandığı türden, düşük yoğunluklu nükleer ve kimyasal silah deposu olduğu. Eğer bu silahlar üste ise Bağdat'ta binlerce insan ölecek demektir.”
Direnişçiler ilk kez böyle bir saldırıya giriştiler ve son derece başarılı oldular. Bu olay, artık ABD üslerinin bile güven altında olmayacağını, her an saldırıya uğrayabileceğini, direnişçilerin bu boyutta saldırılar yapabileceğini gözler önüne serdi.
Irak'ın bölünmesi, ABD'nin Irak'tan çekilmesi, seçimler, iflas itirafları, Basra Körfezi'ne yığılan ABD uçak gemileri, İran'a karşı Bahreyn açıklarından yapılan tatbikat, yeni Irak politikası belirleme stresi tartışmaları arasında bu olay gazete ve televizyonlarda küçük haber olarak geçiştirildi. Neden ve nasıl?