Forum Hafızoğlu

Tam Versiyon: şİİR köşesi...
Şu anda tam olmayan bir versiyonun içeriğine bakıyorsunuz. Tam versiyon'a bakınız.
[font=Arial]Gidiyorum bu defa...
Ağlama,kızarmış gözler görmeyeyim ardımda,
Yarım kalmış gülümseme misali bakma!
Yapma!Gidiyorum..
Bırakırsan gideceğim..
Bırakmasan öleceğim-yine gideceğim-
Atacağım bu bedeni geceye
Kurban olacak bu aşk bir heceye
Sen!
Ellerim cebimde,gözlerim yerde...
Senli hatıraları akıtacagım siyah kaldırımlara
Soğuk taşlarında yanacak ellerim..
Sensiz bir güneş doğacak üstüme
Sensiz bir ışık göreceğim-oluyormu acaba-
Bu ışık bana çok senden sonra,
Bu sıcak bana çok buzdan sonra...
Gidiyorum demiştim...
Gittim..
Bittim..
Söz veriyorum "sana","bana",
Sensizliği görmeyeceğim...
Bir güneşten kaçarken
Başka bir güneş uğruna öleceğim...

Ben Bir Eylül Sen Haziran

Bir eylüldü başlayan içimde
Ağaçlar dökmüştü yapraklarını
Çimenler sararmıştı
Rengi solmuştu tüm çiçeklerin
Gökyüzünü kara bulutlar sarmıştı
Katar katar gidiyordu kuşlar uzaklara
Deli deli esiyordu rüzgar
Dağılmıştı yazdan kalan ne varsa
Yaşanmamış bir mevsim gibiydi bahar
Neydi o bir zamanlar
Sevmişliğim, sevilmişliğim
O heyheyler, o delişmenlikler neydi
Ne bu kadere boyun eğmişliğim
Ne bu acıdan korlaşan yürek
Ne bu kurumuş nehir; gözyaşım
Önümdeki dizboyu karanlıklar da ne
Ne bu ardımdaki kül yığını; elli yaşım
Beni kötü yakaladın haziran
Gamlı, yıkık eylül sonuma
Bir ilkyaz tazeliği getirdin
Masmavi göğünle
Cana can katan güneşinle
Pırıl pırıl engin denizinle girdin içime
Çiçekler açtı dokunduğun
Çimler büyüdü yürüdüğün
Ve güller katmer katmer oldu güldüğün yerde
Başımda senin kuşların kanat çırpıyor şimdi
Oldurduğun yemişlerin ağırlığından
Dallarım yere değiyor
Güneşi batmadan saçlarının
Bir dolunay doğuyor bakışlarından
Gün boyu senden bir meltem esiyor yanan alnıma
Uykusuz gecelerim seninle apaydınlık
Başım dönüyor, off başım dönüyor yaşamaktan
Ölebilirim artık
Ölme diyorsan; gitme kal öyleyse
Sarıl sımsıkı, tenim ol, beni bırakma
Baksana; parmak uçlarım ateş
Lavlar fışkırıyor gözbebeklerimden
Hadi gel, tut ellerimi, benimle yan
Benimle meydan oku her çaresizliğe
Benimle uyu, benimle uyan
Birlikte varalım onüçüncü aylara
Ben bir eylül, sen haziran.
Bilir Misin?

Tam sınırdan kaçarken vurulmak nedir bilir misin?
Nöbetçiler ha gördü, ha görecek
Parmaklarının ucu dikenli tellere değdi değecek...
Ama... Bir adım daha atamazsın.
Uzanıp tutamazsın;
Göz pınarlarında donup kalır hayallerin
Planların, kaçışın, kurtuluşun
Ve deler sevgi dolu yüreğini
Sevgi bilmeyen bir kurşun.
Bir okyanus da boğulmak nedir bilir misin?
Batan bir gemiye el sallayamamak,
Oturup ağlayamamak,
Birkaç kulaç ötedeki
Bir tahta parçasını tutamamak,
Nedir bilir misin?
Sevmek nedir bilir misin?
Bir şeyler tutuşur yüreğinde kıpır kıpır
Bütün benliğini sarar, ısıtır.
Her gülüşte yeniden doğarsın
Ve bin kere ölürsün her iç çekişte
Nasıl anlatsam bilmem ki.
Yani "sevmek" işte.
Duymak nedir bilir misin?
Duymak, ama anlatamamak
Çemberini kıramamak kelimelerin.
Tam dilinin ucuna gelmişken söyleyememek
"Seviyorum" diyememek
Yani ölümü yaşamak nedir bilir misin?


Ümit Yaşar Oğuzcan
Sen baharın yağmurla getirdiği özlemdin içimdeki, sen çiğ tanesi kadar saf ve ne olduğunu asla anlayamadığım yanımdın benim ve denize düşüp de ıslanmaktan korkutan bir savaştın yüreğimde...

Özlemini her gece koynumda hissettiğim ve hiçbir zaman seni sevmekten vazgeçmediğim için özeldin. Sonra gözlerle yüzüme baktığında ya da her kavga edişimizde fırtınalar kopardı yüreğimde, sen hiç bilmezdin. Benim susuşum senin kaçışını desteklerdi belki de. Belki de gerçekten söyleyemediğim sözlerle doldu kalbim ve sen her seferinde gün batışını anımsattın bana, onun kadar güzel onun kadar huzur verici. Aslında hem onun kadar uzaktın bana hem de yakınımda hissettim seni, uzanıp tutacak kadar yakınımda
Biliyorum seni çok kırdım... Ne desem, ne yapsam boş, biliyorum binlerce kez özür de dilesem hiç bişey eskisi gibi olmayacak... O yüzden senden hiç özür dilemedim, bilirim ki vakitsiz özür, idam edilen bir mahkumun suçsuz bulunmasından farksızdır. Bilirim ki bi kere bozduysan yolunda gideni, kırdıysan zinciri, kopmuştur artık ne kaynak tutar, ne yama... O yüzden senden af dilemiyorum, sakın beni affetme, hatta bana kız, bağır, küfret, benden nefret et, bana vur!!! Ama sakın beni affetme. Çünkü ancak çok büyük sevgiler çok büyük nefretlere dönüşür, ancak gerçek aşklar bu kadar aşılması zor duvarlar koyar önüne insanın... Beni çok kısada sürse gerçekten sevdiğini bilmek yeter bana... O yüzden beni sakın affetme, sakın... Çünkü affedilmek ancak acizlerin dileğidir, cezasına razı olup ona katlanmak ise gerçekten sevenin tek yapabileceği
Denedim... Çok denedim... Bir türlü beceremedim... Söktüm, koparttım, attım... Bir aşkı en ücra köşesinde yaşadım... Bir gecenin koynunda bıraktım beni ve içimdekileri. Çıktım sokaklara, koştum, soluk soluğa kaldım, bir köşeye çömelip ağladım... Üzerime boşalan gökyüzüne inat, daldım caddelere, kaçtım her ışıktan, saklandım karanlıklara... Kaçtım... Durmadan, ölümüne kaçtım tüm hasretlerden, bütün özlemlerden, arkama bile bakmadan...Ama başaramadım... Bir aşkın en dipsiz kuyusunda yaşadım... Ne bir damla sevgi değdi, ne de bir damla aşk dudaklarıma seninkinden başka... Sonra kapkara bir geçmişin gözyaşlarıyla boğuldum, yutkunurken boğazıma takılan o iki kelimeyi bile tüküremedim... İçimi kemiren, titreten o karşı koyulmaz hissi tek başıma göğüsledim. Kalbimin içinde hapsettim, sadece damarlarımda dolaşmasına izin verdim... Aşkı senle birlikte bir yere sakladım, yeşil bakışlarından kaçırdım... Ne sen onu gördüğünde tanıdın, ne de o seni... İkiniz bende iki yabancı gibi, dipdibe, omuz omuza, yan yana yaşadınız farkına bile varmadan... Yaşadığınız aslında bendim, koynuna girdim, en koyu acıların, en ağır sancıların, ama ne sana ne de ona hissettirmedim... Sonra ben direndim, istedim, acı verdi bazen, bazen de keder, ama ne senden ne de ondan vazgeçtim... İki yabancıydınız benliğimde birbirinize, ama ben her ikinize de çok tanıdık ve bir o kadar da sadık kaldım... İçim acıdı, bağırmadım, kalbim yarıldı, kanamadım, bedenim isyan etti, bırakmadım, ben bu aşkı senden habersiz ondan habersiz kendimde yaşadım... Bir ömrü bu sırrın içine sakladım
yanılıyorsun aşık değilim sana
aşka inancımı yitireli hayli zaman geçti..
yanılıyorsun sevmedimde öyle çok
sevgi nedir ki?
ne kadar seversin ki?
hayır canım..isim koymayalım
aşk değil,sevgi değil sadece olalım
gözlerimizde keşfettiğimiz o masum duygunun
esiri olalım..

ben arada sırada siyah boyalarımı sürüp
savaşayım seninle
sen hep böyle kaç,ben kovalayayım
sen hovardalık yap
ben bileyim,susayım,susalım
görmeyeyim
üç beş sıradan insan için sensiz kalmayayım
arada sırada uzaktan üzeyim seni..
kalbini kırayım
sende sus,sende konuşma
o gün hiç arama,bende aramayayım
yinede aklında olayım..
yinede aklımda olasın
bekleyelim sonra..
bir gece vakitsiz ara beni
özledim de..
gel de canım,gel de..
hiç birşey konuşmayalım
susalım uyuyalım

,
Bir beni istedim senden
Sana kal dedim gecelerime arkana bile bakmadın
Hani bir ben vardım sende
Hani bir sen vardın bende
Şimdi neyi değiştirdi gelmen
Bin hüzün kattın bir günüme
Hani geldim dedin ya hiç gelmeseydin
Bir dün değil bir güne söz verseydin
Ben sana geldim dediğimde sen dönmeseydin
Hani ben bir gülümsemene hasretken
Sen keşke bana bir gül vermeseydin
Anla be sevgili ben seni böylesine seviyorken..

keşke sen gelmeseydin
….
oysa..seninle yaşamak vardı bu ömrü
eş şevkati kucağında sımsıcak uyumak vardı
her günümüzü sanki binlerce yıl görmemiş gibi
o binlerce yılın şehvetiyle..
binlerce yıl yaşayacakmış gibi yaşamak vardı
oysa..hiç ayrılmamak vardı senden
o veda sözlerini
o hüzün gözlerini
ya sen layık görmedin..
yada ben layık değildim sana.......................
__________________
Sen aslında "ben" sin. Şimdi ne düşünüyorsam aynını
düşünüyorsun biliyorum. Sabah uyandığımda yanımda olmayışının
acısını daha geceden hissediyorum, uykularım kaçıyor.
Gözlerinde hüznü, gözlerinde sevinci, gözlerinde en yaramaz çocuğu
gördüğüm anlar geliyor aklıma. Sen de bak gözlerime. Orada yıllara
meydan okuyan solmamış ve asla solmayacak bir aşk var.
Senin aşkın.. Görmez misin?