Forum Hafızoğlu

Tam Versiyon: Bakışlarım...
Şu anda tam olmayan bir versiyonun içeriğine bakıyorsunuz. Tam versiyon'a bakınız.
Bakışlarım öyle boş ki, artık hissetmiyorum hiçbir şeyi...

Sanki tüm duygularım, gözlerimdeki tüm ışık yok olmuş ve bir daha hiç çıkarılamayacak kadar derinlere gömülmüş gibi. Nerede hata yaptım bilmiyorum. Zaten kurumuş olan hangi dala nasıl da bastım?

Daha önce beni mutlu ettiğini düşündüğüm her şey yok oldu sanki. Neydiler ya da kimdiler bilmiyorum ama artık yoklar...

Ümitlenme her telefon çalışında
Koşma kapılara her adım sesinde
Senin sandığın yıldız artık yok yerinde
Kabul et kalbim, kabul et kalbim
Ah kalbim biz ayrıldık

"Aşk"... Tarifini bile yapamazken öyle olabildiğimizi ya da olabileceğimizi iddia ediyoruz, ne garip değil mi? Kocaman bir soru işaretinden ibaret olan hayatımızı bu ne idüğü belirsiz şeyin ardından koşmakla geçiriyoruz hep. Yakalayınca ne oluyor peki? Bir anlık bir huzura kavuşuyoruz ve yine bir anda o huzuru kaybediyoruz...

Kovalamaca; o basit ve bizi hayatın ne kadar kötü yanı olursa olsun yinede yaşamaya değer olduğunu düşündüren yakalamaca oyunu en baştan ve yine yeniden başlıyor...

İçimde bir şeyler kopuyor, paramparça oluyorum. Aynı parçalar yeniden kopup bir daha parçalanıyor, sonu yokmuş gibi, garip bir yap-boz oyunu bu...

Gitti giden dönmeyecek,
Kabul et kalbim
Asla seni sevmeyecek,
Hayat ne zalim...

Bağırmak istiyorum, haykırmak istiyorum ama kelimeler boğazıma düğümleniyor ve susuyorum... Susup sabrediyorum ve üstelik korkum daha da büyüyor... Aslında ummadığım bir yerde, ummadığım bir anda patlamaktan korkuyorum... Düşünüyorum da; sayılarını hatırlamadığım kadar çok olan "keşke"lerime bir yenisini daha eklemekten ve geri dönüşü olmayan bir yola girmekten korkuyorum aslında...

O yanmadı senin kadar
Feryat etsen neye yarar
Ya sen dur sonsuza kadar ya kabul et...
Kabul et kalbim, kabul et kalbim...
Ah kalbim biz ayrıldık...

Diğer yandan da; hayat kısa, bağır çağır, boşalt içini diyorum kendi kendime. Sonra da bu kısacık hayatı daha da çekilmez hale getirebileceğimi düşünüyorum. Çelişkiye düşüp yine susuyorum. Kendi içime haykırmaya devam ediyorum kimsenin duymadığından emin bir halde.
Satırların arasında kaybolmadan ilerlemek için bir pusulaya ihtiyacım var, gökyüzünü görmek mümkün değil burda. Çok karanlık. Sadece biraz ışığa ihtiyacım olduğunu varsayıyorum, yada karanlıkta görme yetisine.

Kelimeler etrafta uçuşuyor, belki yakalarım diye peşlerinden koşarken iyice kaybolduğmu hissediyorum. İçimdeki ürperti korkuyla karışık üşümeme neden oluyor çünkü yalnızım, karanlık ve soğuk.

Okumaya devam ettikçe daha da yitiriyorum gerçek dünyayla bağımı. Çözün beni sarmalayan zincirleri;
Bırakın da nereye gidecekse gitsin ve beni de yanında götürsün.

Sayıklamalar duyuyorum, yoksa ben miyim bu?

neden hiç sabah olmuyor ki? Bu kadar uzun süren bir hikaye var mı? Kim yazdı benim karanlık yalnızlığımda yitip gittiğim satırları?
Merhaba...

Hayatimda iyi ki is var yoksa kendimi bulamazdim herhalde
Biraz daha iyiyim biliyor musun?

Sanirim büyüyorum Ve büyüdükçe aslinda ne kadar çok degerli biri oldugumu
fark ediyorum. Bunlari hak etmedim, ben yeteri kadar onun için yasadim
zaten, birazda kendim için bir seyler yapmam lazim diye düsünüyorum...

Hos düsünüyorum ama nedense hala yüregimde ki kanayan yarayla bas
edemiyorum... Halen hüznün dibindeyim... Bir sahil kenarina gidip saatlerce
karanligin üzerinde ki hüznü izlemek istiyorum...

Zaman ne getirecek bana acaba....! Sevdayi mi? Aciyi mi? Iki yol ayrimim
var... Yol ayrimin basinda O var, O beni ne tarafa çekerse o tarafa
gidecegim... ama hangi zaman diliminde, bilememek öldürecek beni... Zaman...


Güçlü olmayi unutali çok zaman oldu... Bilmem ki eskisi gibi olabilecek
miyim?

Bilmiyorum ki......

Ama sunu bilmeni isterim, yazdigin maillerinde bana destek olusun çok güzel.
En azindan birilerinin hala bana inancinin olmasi güzel ki ben bu inancimi
kaybetmisken...

Tesekkür ederim... Çok tesekkür ederim...
Gitme !

--------------------------------------------------------------------------------

Ağır ağır yırtıldı sessizlik büküldüğü on altı yerinden..Yalnızlığın çığlığı ölüm sancısı..Art arda doğurdu seksen kez,elem dokundu.Kavladı karanlık tutkalla yapıştığı yerden..Ve bıraktı kendini boşluğa tutkal ve kelime

****lin nefesi,titreyen zerrecikler,gece devrik kayıp morglar kenti..Düştü son kez kapağı açılan geceye,soğuk bir ölüm ürpertisi..Ağlamadı kaybettiğine kimse ,ağlamadı ve fark etmedi kimse kaybettiğine..

Susmazdı,susmadı ****l..el dokundu hisse,açıldı kelimeler..”alooo” dedi okun fırlattığı yay..”alooo” dedi kalbine isabet eden bin kaza okuyla yay..Durdu sonra iki nota arası zaman..Döküldü ahizeye gözden düşen inci,bir kalbin kılcallarını nasırlaştıran geçmişten..Dudaklarında yanan sitem büktü kül tablasını,ezildi dumanda..Yaktı sonra çocukluğundan arta kalma hayallerini..

Gitmeee,dedi..Gidersen kent öksüz..Ve yangın yeri düştüğün hayallerin..Yarından sonraki gün bir daha olmayacak kitaplar için senin..Hiç bir kitap kabul etmeyecek ayıraç olarak kalbini..Bırak artık gittiğim için isyan etmeyi..Benim gidişimde senin dualarında hep gitmek için değil mi?
“inna lillah ve inna ileyhi raciun”

Konuştu kullanılmışlığından eski cümleler..Tutuldu iki ****lin ardında ölümsü nefesler..Küfrü yakan ateş,küfürde yanan ateş olgunlaştırdı da toprağı,bir türlü olgunlaştıramadı ademin yaşını..ondan değil mi herkes yaşının toprağı..

--Ne yanan ülkeler,ne yanan şehirler düşse de üzerime demem ne elem,ama gidersen öksüz kent tenine çarpan kıvılcım içime düşer bin kez sitem..Yeter ki gitme..Gidersen çekerim pimini yakarışlarımın,atarım köprülerden sulara..Adım saklarım,bir intiharın sessiz adımlarında..Geriye bana kalansa anlamsız bir sukut ve ebedi bir boşluk..Kalırım bir muhacir gibi ardında..
--gitmee..gitmee..gidişin yangın külleri..
--sen gidince,büyüler bozulur sevgili..

Ardı ardına uzun sessizlik çizgileri..Nota üzerinde son durak nefes..Keser sonra kısa çizgiler bu fani masalı..Kapanır siteme ahize..
………………
………………
……………………
Karşılık verdi sitem…Dokundu aynı anda binlerce tuşa ve çevirdi kırık uçla…Titredi yine ****l..titredi gam ve sürur..

--Elde tutarlar eğri olsam yay gibi,uzağa fırlatırlar doğru olsam ok gibi..Cehennem olacak uzaklara attın beni,kırılsa da bedenimin bütün uçları,benim kaderimde,beni kabul edende,kaderin üzerindeki kaderde takdir etmiştir bunu böyle..Bilmez misin bu dünyada bir tek SÖZCÜK bile yazmanın imkanı yoktur,şayet o yüce kattaki Kitapta kayıtlı değilse..
--“gitmeee”,demek ne kadar kolaysa,gitmemek o kadar azap bana..

Sevgili büyücüler büyülerle asıldı asmalara,Babil çoktan terk etti bizi..İhanet etti Venedik..Ölüme yattı Bağdat ve Kudüs..Ve sen hala diyebiliyor musun “gitmeee” ..Utanırım şimdi Yusuf’un kuyusundan,Eyüp’ün sabrından,İbrahim’in gözyaşlarından..Ve hayatın anlık acılarına dayanamayan kalbimden..
Bin kere ölmemek için ölebilmeli insan bir kere..Üstüyse kalsın yasayamadıklarımın..Ve sensizlik bir daha sorulmasın..
Bedenim bekleyemez İsrafil’i,ruhum bekletmez Azrail’i..Gayret et güzelim;belki anlarsın..Sınırlar yürümesini bilmeyenler için..Bütün sınırları aştım ben Araf’ta..Bir yanım cehennem yanar,bir yanım cennet kokar..İşte bunun için gidebilmeliyim tüm sınırlarımı arkamda bırakmadan..Bırakmadan kuru bir gözyaşı,ıslak tende..

Bir güvercinin ölüsüne rüzgardan başka kimse gelmezmiş..Şimdi bırak beni rüzgara,çek tırnaklarını kanlı lügatimden..

Okşa beni Eyy rüzigar..

Hıçkırdı dolu bir sitem,bıraktı parmaklarını sıkmayı..Bir aşk ve dua daha tutunamadı..

Gecenin içine karıştı uzun beyaz çizgiler..****l sustu,gece sustu,insan sustu..Hayat sollanmayan bir virajda şarampol yalnızlığı..Halbuki elli metre geride bir işaret…