Forum Hafızoğlu

Tam Versiyon: Yalnızlığın Hüznü Yalnızlığın Huzuru
Şu anda tam olmayan bir versiyonun içeriğine bakıyorsunuz. Tam versiyon'a bakınız.
YALNIZLIĞIN HÜZNÜ YALNIZLIĞIN HUZURU

Yalnızlık korkusu insanın ana korkularından biri. Bu yüzden herne pahasına olursa olsun yalnızlıktan kaçmaya çalışıyor insanlar. Ama kahve köşelerinde, ama sokaklarda, ama meyhane köşelerinde, ama bomboş konuşmaların yapıldığı arkadaş gurupları içinde, ama "aptal kutusu" televizyonun karşısında. Saatlerce oturup vakit öldürüyorlar. Zamanı "öldürmek", insanın kendi hayatını katletmesi demektir. Bu en büyük suç olmalı. Zamanlarını üreterek değil de, tüketerek geçiren ve yalnızlık duygusunun dış etkenlerle giderileceğini sananlar, belki geçici süreler için kendilerini oyalayacaklar ama yine eninde sonunda kendilerini yalnızlığın koynunda bulacaklardır. Yalnızlık duygusu içe ait bir kavram olduğu için paylaşılamaz (-Paylaşılsaydı yalnızlık olmazdı-Özdemir Asaf). Yalnızlığı aşmak yaratıcı ve amaçlı olmakta yatıyor. Zaman denen hazineyi değerli kılmakla aşılıyor yalnızlık. İnsan yalnız doğuyor, yalnız ölüyor. Doğumla ölüm arasında yapılan arkadaşlıklar, evlilikler eğer içlerinde üretkenliği barındırmıyorsa yine doyumsuz oluyor insan ve yine yalnız. İki kişilik yalnızlıkların yaşandığı evlilikleri her yerde görmüyormuyuz?... Bir piramit düşünün. Piramitin geniş alt kısmı tıklım tıklım kalabalık içinde yalnızlarla dolu. Her biri kendi yalnızlığını, yanındaki yalnızın giderebileceği umudunda. Yaşadıkları dünyaya bir katkıda bulunma çabaları, toplum bilincinin üstüne çıkma, yaşamı, kuralları sorgulama gibi bir düşünceleri yok. Sadece her canlı varlığın yaprığını yapıyorlar. Yaşamlarını idame ettiriyorlar. Düşüncelerinin sınırlarını genişletme, üretkenlik, yaratıcılık, kendilerini geliştirme gibi kavramlar onlara yabancı. Bu insanların canları sıkılıyor.Ah, can sıkıntılarını giderecek biri olsa, birşey olsa. Piramitin üst katlarına çıktıkça seyrekleşiyor insanlar. Ama kendilerini çevreleyen boşluğu anlamlı kılıyorlar. Yeni düşüncelerle, yeni boyutlara, gelişkin kişilikleriyle dolduruyorlar boşluğu. Onların yalnızlıkları bir başka yalnızlık. Orada huzur var. Onların yanındaki arkadaşlar, sevgililer, eşler de boşluk dolduran kişiler değil. Gittikleri zaman boşluk yaratacak kadar hayatlarına yeni boyutlar kazandıran, yalnızlıklarını değil, bütünlüklerini paylaşan, çoğaltan insanlar oluyor. Gerçek "dostluk" kavramı da, gerçek "sevgi" kavramı da piramitin üstlerinde yer alıyor. Sayıları az, ama özler. Vermeyi bilen, paylaşmayı bilen insan yalnız olmaz. Adamın biri öbür dünyay gitmiş. Sorgulama sırasını beklerken, cennetin de, cehennemin de kapılarının açık olduğunu görmüş. Fırsat bu fırsattır deyip, iki kapıdan da içeri bakarak bir göz atmış. Bakmış ki cennet de, cehennem de tıpatıp birbirinin aynı. İki odada da upuzun bir ziyafet sofrası. Masanın üzerinde kuş sütü dahil her şey var. Her servis tabağının yanındaki çatal, bıçak ve kaşıkların sapı birer metre boyunda. Garibine gitmiş adamın böylesine kocaman saplı çatal, bıçak ve kaşıklar. Garibine giden bir başka şey de, cennet ve cehennemde sofraların aynı olmasına rağmen, cehennemdeki masanın etrafında oturan insanların soluk, bitkin, zayıf, mutsuz, cennettekilerin ise neşeli, şen, şakrak olmalarıymış. Nedenini bir türlü anlayamamış adam. İki taraftada her şey aynı ama insanlar arasında bu fark niye diye düşünüp durmuş. Fark neredeymiş biliyormusunuz? Davranışta. Cehennemdekiler bu upuzun çatal, kaşıklarla kendilerini beslemeye çalıştıkları için bir türlü güzelim yiyecekleri ağızlarına götüremiyorlar, yerlere döküp saçıyorlarmış. Bu yüzden beslenemiyorlar ve zayıf düşüyorlarmış. Cennettekiler ise uzun saplı çatal, kaşıkları karşısıdaki insana uzatıp birbirlerini besliyorlarmış. Böylece herkes hem besleniyor, hem her şeyi paylaşarak gülüşüyorlar, ziyafetlerini neşeli bir şekilde sürdürüyorlarmış...Yalnızlık paylaşılmaz ama karşılıksız vermeyi bilen, paylaşmaktan haz alan insan ne sevgisiz kalır, ne de dostsuz. Benzer benzeri çektiği için herkes kendi karekterine benzeyen insanları daima kendine çekecektir.Yalnızlıktan mı korkuyorsunuz? Neden korkunuzun üzerine üzerine gitmiyorsunuz? Bir süre seçimli bir yalnızlığı denemiyorsunuz? Yoksa kendinizle başbaşa kalamayacak kadar sıkıcı bir insan olduğunuzu mu düşünüyorsunuz? Siz kendi arkadaşlığınızdan zevk almazsanız, başkası nasıl alsın ki? Yalnızlıkta kendini tanımak var. Kendinizin bilmediğiniz yönlerini ortaya çıkarmak var. Ne güzellikler, ne üretkenlikler, ne sevgiler gizli orada ve açığa çıkmayı sizin tarafınızdan tanınmayı sabırla bekliyorlar. Sizin kendinize şans tanımanızı bekliyorlar. Ama bu tanışmanın yolu yalnız kalmaktan, kendinize zaman ayırmaktan geçiyor. Cennet içinizdeyken hayatınızı cehenneme çevirmenin ne gereği var ki?...

__________________
Hayat Paylaştıkça Güzeldir...

güzel bir paylasım emegine saglık