Forum Hafızoğlu

Tam Versiyon: Üşüyorum
Şu anda tam olmayan bir versiyonun içeriğine bakıyorsunuz. Tam versiyon'a bakınız.
Üşüyorum

--------------------------------------------------------------------------------

Üşüyorum bu gece. Oysa alnımdan terler boşalıyor kaldırımlara. Yitip gidiyorum kenarı ateşe verilmiş bir mektup gibi. Ellerim buz gibi. Oysa Haziran başındayız değil mi ? Üşüyorum yokluğunda.. Yüreğim üşüyor içten ice. Yıldızlar bile tutuşuyor avuç içlerimde. Sensizlik vuruyor kıyısına bile varamadığım vuslat denizine. Göçmen kuşlar kanatlanıyor birer birer omuzlarımdan. Gece, başıma karanlıklar üşüyor. Dudaklarım yalnızlığını öpüyor. Umutlarımı gelin ediyorum bu gece. Telli duvaklı. Herkes giderken bir ben kalıyorum karanlıkların içinde.. Uçurumlarda yürür gibi ayaklarım titriyor.. Seninle herşey gitmişcesine bir ben kalıyorum dört duvar arasında. Sanki hasrete sarılmış bir sigaranın külleri gibi düşüyorum toprağa. Ya da güneşe serilmiş bir buz gibi eriyorum işte. Bilmiyorum bu gece yüreğim üşüyor.Sensizlik varken hangi güneş ısıtır hasretinin gözyaşlarını ? Hangi ateş susturur dilimdeki kanayan kelimeleri ?..Sesini bir an duyarım diye dışarı çıksam tüm şehir uykuda. Bu gece sen yokken dargınım uykulara. Küskünüm kuş tüylü yastıklara. Oysa...Oysa sen olsan yanımda taşları yastık bilirdim..Varlığında bir dilim ekmeği bile bereket bilirdim...

Şimdi sensizligin icinde yırtık bir gömlek gibi bedenim. Çıkarmak istiyorum hasretin bir beden kücük gelen elbisesini...Yokluğunda göğüm kaybolmuş, umutlarım darağaçlarında asılmış. Şimdi sen diye soğuk duvarlara yaslanıp ağlıyorum. Bir el, bir omuz arıyorum gözyaşlarımı bırakmak için. Dizlerine eğilip çocuklar gibi ağlamalıyım..Yoksun işte..

Bu gece tüm kelimeler kanla gözlerimi yıkıyor. Nefesim soluyor icten ice. Tüketiyorum varlıgındaki cümleleri..Dilim sus pus...Sensiz kendimi hiçliğin içinde kaybolmuş gibi hissediyorum. Kanadım kırık, yollarım ise karanlık. Türküler kan kaybediyor. Ovalarımdaki ceylanlarım yetim kalıyor. Güneş ise kanlı pusularda yetim düşmüş. Üşüyor saçlarım, ellerinin sıcaklıgını arıyor tenim. Yüregimi kapıp sana gelmek istiyorum. Ama ayaklarım hasretine prangalı..Dayanamıyor yüreğim bu hasrete.. Odamın bir kenarında ben, bir kenarında yalnızlıgın. Ben cam kenarındayım. Olur da tatlı sesini duyar da delicesine yüreğine koşarım diye pencere önünde yolunu gözetliyorum bu gece.. Bekliyorum işte. Zaman geçmiyor. Tırnaklarımla çentik atıyorum duvarlara. Yitip gidiyor göğümdeki yıldızlar...Bir ben kalıyorum süslü vitrinlerin tozlu gölgelerinde..

Geceyi soluyorum.. Karanlığı emiyorum bir cocuk gibi.. Oysa karnım yalnızlığa tok.. Soluk soluğa seni arıyorum dört duvar arasında..Senin kokunu arıyorum..Tüm umutlar kanatlanıyor..Bir ben bir de sensizlik kalıyor ..Vurulsa sol yanım, Yusuf un kör kuyularına aksa kanım bu kadar acı çekmem. Ama yoksun işte. Kelimeler soluyor dudaklarımda..Ağlarken serceler yalınayak ölüme koşuyor kirpiklerimde..Gece suskun, yıllar yorgun...Bir de yüregimde kanayan yoklugun..Bu gece üşüyorum...

Üşüyorum bu gece,
Sabah ezanında ,
Güneşte dönecek misin yüreğime ?
Gülüşlerini serecek misin
Sensizlikte ağlayan kirpiklerime ?
Tüm gece seni bekleyecegim.
Sesinle üzerimi örtüp
Yüzüme gülümseyecek misin ?
SERÇE VE GÖÇMEN KUSUN HIKAYESI


Ihanetin adi göçmen bir kusa verilmis,
Sadakatin adi ise; bir serçeye...

Göçmen kus bütün bahar ve yaz boyunca küçük köyün üstünde uçmus serçeyle beraber...
Küçük sinekleri, kurtlari yemisler, kis yagmurlariyla saha kalkmis, derelerden su içmisler.
Masmavi gökyüzünde dans etmisler, çiçek açan agaçlara konup, papatya tarlalarinda gezmisler...
Birbirlerine söz vermis kuslar; ayrilmayacagiz diye...
Ama kis gelmis, göçmen kus adina yakisani yapmaya kararliymis, serçe ise her zamanki gibi sadik ama sevgi de yabana atilmaz bir gerçek.
Ayrilik aci, ihanet kötüymüs serçe için yasamaksa önemli imis göçmen için.
O, baharlarin tatli eglencesiymis sadece. Gel demis serçeye benle beraber...
Baska bir bahara uçalim. Serçe ise burada bekleyelim demis yeni bahari...
Ama kis acimasizdir. demis göçmen, yasayamayiz burda, aç kalir üsürüz...
Serçe hayir demis korunuruz kötülüklerinden kisin beraber. Göçmen inanmamis serçeye hayir demis gidelim.
Serçe için gitmek nasil bir ihanetse yasadigi yere, kalmakta ayni sekilde ihanetmis sevgiliye Ve karar vermis sevgiyi seçmis, uçacakmis yeni bir bahara...
Göçmen ve serçe çikmislar yola ama serçe zayifmis, onun kanatlari uzun uçuslar için degil.
Dayanamayacakmis bu yola, oysa göçmenin kanatlari güçlüymüs...
Çünkü o hep kaçarmis kislardan, hep gidermis zorluklarindan kisin yeni baharlara...
Bir firtina yaklasiyormus. Göçmen hizli gidiyormus firtinadan, yakalanmayacakmis ama serçe iyice zayif kalmis, yavaslamaya baslamis. Göçmene duralim demis artik.Biraz dinlenelim. Göçmen itiraz etmis, firtina demis, ölürüz.
Serçe çok firtina görmüs, kurtuluruz demis. Ama göçmen yürü demis serçeye birazdan okyanuslara varacagiz...
Serçe sevgisine uymus ve pesinden son bir gayretle gitmis göçmenin. Birazdan varmislar okyanusa. Kurtulusuymus bu büyük deniz. Göçmen için çok iyi bilirmis buralari. Ama serçe ilk kez görüyormus ve sanki.Gökyüzünden daha büyükmüs bu yeni mavi...
Serçe artik dayanamiyormus, son bir sevgi sesiyle seslenmis göçmene: Artik gidemiyorum....
Göçmen serçeye bakmis, bakmis ve devam etmis...
Okyanus çok büyükmüs, serçe ise çok küçük...
Serçenin sevgisi de çok büyükmüs ama göçmen çok küçük...
Mavi sularinda okyanusun bir minik SADAKAT...
Yeni bir baharin koynunda koca bir IHANET...
Eline sağlık arkadaşım güzel paylaşımın için teşekkürler.