07-11-2006, 19:09
İnternet Aşkı
insan kendini ne zaman yükseklerde hisseder?ne zaman içindeki
mutlulukla o yükseklerden aşağılara bırakır kendini?ne zaman yaşanası
günlerin sahiplerini arar bir yerlerde?
çocuk ağlıyordu,eşi ise mutfakta onu bekliyordu...iki eli vardı ama uzun
değildi..hamarattı genç kızken her oğlan annesi onu almak için
yarışmışlardı birbirileriyle.ilk önce çocuğunu emzirdi en tatlısından
şevkat sundu ona,sevgisini gösterdi.ama eşi:nerdesin dilara?çabuk
kahvaltımı hazırla,işe geç kalıyorum,diyerek sesini salmıştı.sanki evde
değil pazarda karpuz satıyordu.dilara derinden bir iç çekti,sabırla
çabucak kahvaltıyı hazırladı..eliyle dolabı açtı,malzemeleri masanın
üzerine koydu.bir çatal derken işlem tamamdı..eşi kahvaltısını yapardı
artık..gerçi onunda eli kolu vardı ama o erkekti,erkek.çalışıyordu evinin
ihtiyaçlarını o karşılıyordu hep.dilaranın parasını da alırdı harcar
diye..ama onun aldığı paraları ne yaptığını da bilen yoktu..
o gün izinliydi dilara.eşi gider gitmez bayiden aldığı bir günlük internet
bağlantı şifresini kurdu bilgisayarına.kendini unutma zamanı
gelmişti.çocuk da uyumuştu oh ne güzeldi.sigarası ve içindeki volkan bir
olup başladılar odayı mutluluğun sisiyle doldurmaya.
''Selamun Aleykum'',''nasılsın canım'' cümlesi ilk geldiğinde gözlerinin ufuklarında
şimşekler çaktı dilaranın.zamanı durduramadığı anlar geldi aklına.duvaklı
bir şekilde gelin arabasından indiğinde bu eve girmek istemediğini
anımsadı.içimizde doğru olduğunu zannettiğimiz nice kararlarımız vardır
pişmanlık duyduğumuz,nice kendimizi aldatışlarımız vardır inatlara karşı
yapmış olduğumuz.dilara da öyle yapmıştı.güzeldi,çok güzel ve çirkin olmak
başa belaydı bu zamanda.güzel olsan konuşanın çok olurdu,çirkin olsan bol
bol reklamın yapılırdı kadınlar meclisinde?dilara bulunduğu ortamdan
kurtulmak için evlenmişti.sonradan anladı öfkeyle kalkanın zararla
oturduğunu.evlenirken melek olanın evin içinde hep gözünün trende
olduğunu.
kah bir deniz kenarında yakamoz seyrettiler kah duygularını çarpıştırıp
uzaktan uzağa gözgöze geldiler.leyla ile mecnunun ayrılıklarından
konuştular.çelebisi oldular aşkın, cisimsiz.sevmek buymuş dedi
dilara,kavuşamamakmış dedi.acısıyla kahrolmakmış sevgilinin..yokluklarda
mutluluk yaratabilmekmiş yaşmak, diye düşündü.görüp de
dokunamadığı,kendisi kadar tanıyamadığı bir insanı sevmişti.ama bu nasıl
olmuştu o da farkında değildi.
aldatmanın en kötüsü tensel değil,duygusaldır aslında.dilara hiç bir zaman
aklından birincisini geçirmedi ama ikincisini çoktan yapmıştı bile.ne
yapsındı?bir merhaba,bu gün neler yaptın demek yoktu eşinde.işten gelir
yemek hazırmı diye sorardı ilk.onun çayı gelsindi sonra.meyvelerini
yesindi televizyon seyrederken.
kumandanın tek sahibi oydu.dilarayı bırakın çocuklarının bile başını
okşamazdı sevgiyle.hadi dışarı çıkalım yemeği dışarda yiyelim hep
beraber,sinemaya gidelim,hafta sonu şunu yapalım demezdi.dilara şevkati
bulduğu yuvaya konmak istedi o kadar,gerisi yalandı.ama çocuklarını
düşünüyordu.onlara hiç belli etmiyordu babalarına duyduğu nefreti,içindeki
saklı sevgiliyi.tek belli ettiği şey nete giremediğinde içinden onlara
taşmasını engelleyemediği stresiydi.
aynı yastıkda iki duygu yanyana geliyordu her akşam.birisi deniz kenarında
birisi ırmak kenarında seyerediyordu yıldızların kaymasını.göz göze
gelmeden sahte bir özlemle oturuluyordu müsafirlerin karşısında.her sabah
yeni yeni konuşmalarla doğuyordu güneş.oysa insanız bizler.kendimize saygı
duyulmadığında neden saygısızlıkla cevap veririzki muhatabımıza?neden
cesaretimizi elimize alıp kendimize saygı duyulmasını isteyemeyiz ki?neden
sevmediğimiz bir insanın onurunu zedeleyerek onu sırtından bıçaklarız
ki?neden her yolun ayrımı varken iki yolu aynı evin kapısında
birleştirmede inat ederizki?neden bize ulaşmak isteyenlere yollarımızı
kapatırız ki?neden ikilemlerimizi bir yana bırakıp sevdiklerimizle yanyana
yaşamak için çabalayamayız?içimizde,bilinçaltımızda sakladığımız hisleri
neden nette dile getiririz?bulduğunu kaybetmekten korkmak mı yoksa
bulunduğu yerden memnun olup lafın gelişi sevmek mi?
bence şok güzel bir konuya değinilmiş. sizinle paylaşmak istedim. günümüzde tensel aldatmadan daha çok gerçekleşen sanal aldatma olayları. ve biz insanların düşünmesini gerektiren bir konu bence bu.
ve benim görüşüm ; beden unutur ama ruh asla
insan kendini ne zaman yükseklerde hisseder?ne zaman içindeki
mutlulukla o yükseklerden aşağılara bırakır kendini?ne zaman yaşanası
günlerin sahiplerini arar bir yerlerde?
çocuk ağlıyordu,eşi ise mutfakta onu bekliyordu...iki eli vardı ama uzun
değildi..hamarattı genç kızken her oğlan annesi onu almak için
yarışmışlardı birbirileriyle.ilk önce çocuğunu emzirdi en tatlısından
şevkat sundu ona,sevgisini gösterdi.ama eşi:nerdesin dilara?çabuk
kahvaltımı hazırla,işe geç kalıyorum,diyerek sesini salmıştı.sanki evde
değil pazarda karpuz satıyordu.dilara derinden bir iç çekti,sabırla
çabucak kahvaltıyı hazırladı..eliyle dolabı açtı,malzemeleri masanın
üzerine koydu.bir çatal derken işlem tamamdı..eşi kahvaltısını yapardı
artık..gerçi onunda eli kolu vardı ama o erkekti,erkek.çalışıyordu evinin
ihtiyaçlarını o karşılıyordu hep.dilaranın parasını da alırdı harcar
diye..ama onun aldığı paraları ne yaptığını da bilen yoktu..
o gün izinliydi dilara.eşi gider gitmez bayiden aldığı bir günlük internet
bağlantı şifresini kurdu bilgisayarına.kendini unutma zamanı
gelmişti.çocuk da uyumuştu oh ne güzeldi.sigarası ve içindeki volkan bir
olup başladılar odayı mutluluğun sisiyle doldurmaya.
''Selamun Aleykum'',''nasılsın canım'' cümlesi ilk geldiğinde gözlerinin ufuklarında
şimşekler çaktı dilaranın.zamanı durduramadığı anlar geldi aklına.duvaklı
bir şekilde gelin arabasından indiğinde bu eve girmek istemediğini
anımsadı.içimizde doğru olduğunu zannettiğimiz nice kararlarımız vardır
pişmanlık duyduğumuz,nice kendimizi aldatışlarımız vardır inatlara karşı
yapmış olduğumuz.dilara da öyle yapmıştı.güzeldi,çok güzel ve çirkin olmak
başa belaydı bu zamanda.güzel olsan konuşanın çok olurdu,çirkin olsan bol
bol reklamın yapılırdı kadınlar meclisinde?dilara bulunduğu ortamdan
kurtulmak için evlenmişti.sonradan anladı öfkeyle kalkanın zararla
oturduğunu.evlenirken melek olanın evin içinde hep gözünün trende
olduğunu.
kah bir deniz kenarında yakamoz seyrettiler kah duygularını çarpıştırıp
uzaktan uzağa gözgöze geldiler.leyla ile mecnunun ayrılıklarından
konuştular.çelebisi oldular aşkın, cisimsiz.sevmek buymuş dedi
dilara,kavuşamamakmış dedi.acısıyla kahrolmakmış sevgilinin..yokluklarda
mutluluk yaratabilmekmiş yaşmak, diye düşündü.görüp de
dokunamadığı,kendisi kadar tanıyamadığı bir insanı sevmişti.ama bu nasıl
olmuştu o da farkında değildi.
aldatmanın en kötüsü tensel değil,duygusaldır aslında.dilara hiç bir zaman
aklından birincisini geçirmedi ama ikincisini çoktan yapmıştı bile.ne
yapsındı?bir merhaba,bu gün neler yaptın demek yoktu eşinde.işten gelir
yemek hazırmı diye sorardı ilk.onun çayı gelsindi sonra.meyvelerini
yesindi televizyon seyrederken.
kumandanın tek sahibi oydu.dilarayı bırakın çocuklarının bile başını
okşamazdı sevgiyle.hadi dışarı çıkalım yemeği dışarda yiyelim hep
beraber,sinemaya gidelim,hafta sonu şunu yapalım demezdi.dilara şevkati
bulduğu yuvaya konmak istedi o kadar,gerisi yalandı.ama çocuklarını
düşünüyordu.onlara hiç belli etmiyordu babalarına duyduğu nefreti,içindeki
saklı sevgiliyi.tek belli ettiği şey nete giremediğinde içinden onlara
taşmasını engelleyemediği stresiydi.
aynı yastıkda iki duygu yanyana geliyordu her akşam.birisi deniz kenarında
birisi ırmak kenarında seyerediyordu yıldızların kaymasını.göz göze
gelmeden sahte bir özlemle oturuluyordu müsafirlerin karşısında.her sabah
yeni yeni konuşmalarla doğuyordu güneş.oysa insanız bizler.kendimize saygı
duyulmadığında neden saygısızlıkla cevap veririzki muhatabımıza?neden
cesaretimizi elimize alıp kendimize saygı duyulmasını isteyemeyiz ki?neden
sevmediğimiz bir insanın onurunu zedeleyerek onu sırtından bıçaklarız
ki?neden her yolun ayrımı varken iki yolu aynı evin kapısında
birleştirmede inat ederizki?neden bize ulaşmak isteyenlere yollarımızı
kapatırız ki?neden ikilemlerimizi bir yana bırakıp sevdiklerimizle yanyana
yaşamak için çabalayamayız?içimizde,bilinçaltımızda sakladığımız hisleri
neden nette dile getiririz?bulduğunu kaybetmekten korkmak mı yoksa
bulunduğu yerden memnun olup lafın gelişi sevmek mi?
bence şok güzel bir konuya değinilmiş. sizinle paylaşmak istedim. günümüzde tensel aldatmadan daha çok gerçekleşen sanal aldatma olayları. ve biz insanların düşünmesini gerektiren bir konu bence bu.
ve benim görüşüm ; beden unutur ama ruh asla