09-11-2006, 11:05
NOT: Lütfen okumadan yorum yapmayın...
Tarikatlar Açılmalıdır
BEYAZ “Türkler”in büyük medyasında ön-yargıların bini bir parayadır. Bunlardan biri de İslâmî tarikatların kötü olduğu hükmüdür. Niçin kötüymüşler? Onlar bu konuda herhangi ipe-sapa gelir bir gerekçe göstermezler. “Kötü oldukları için kötüdürler...”
Masonluk da bir tür tarikattır. Masonluk niçin kötü değildir de, dinî tarikatlar kötüdür?.. Cevap yok.
Tarikatları Atatürk yasak ettirmiş de onun için kötüdürler... Peki, aynı Atatürk Mason localarını da kapattırmamış mıydı?
Dinî tarikatlar yeniden açılamazmış... Onlara soruyoruz: Atatürk’ün ölümünden sonra Mason locaları açıldığına göre, İslâm tarikatları niçin açılmayacakmış? Lütfen gerekçeli cevap versinler. Lütfen safsata, mügalata yapmasınlar.
Bütün medenî dünyada İslâmî tarikat açılabiliyor da Türkiye’de niçin açılamıyor?
Hani Anayasamıza göre dernek kurma hürriyeti vardı...
Hani Anayasamıza göre din, inanç, ibadet hürriyeti vardı...
Tarikatlarda sakıncalı şeyler oluyormuş. Olur tabiî... İnsan haklarına, hukuka, hürriyete ve adalete aykırı olarak onları kapatırsan, yer altına inerler, kontrolsuz ve denetimsiz kalırlar ve bir kısmı şu veya bu şekilde dejenere olur.
Bahaîlik serbest, Yahova Şahitleri sekti serbest, Rotaryenlik serbest, Lionsçuluk serbest... Hattâ eşcinsellerin dernek kurması bile serbest bırakıldı... Lakin İslâmî tarikatlar yasak. Adalet bu mudur, eşitlik bu mudur?
Tarikatlar gericiliğe sebep oluyormuş...Ne boş bir gerekçe. İlericilik serbest de, gericilik niçin değil? Hem gericilik ne demek, târifini yapsınlar.
Namaz kılmak gericilik. Dindarlık gericilik. Muhafazakârlık gericilik. Mâzideki iyi şeylere taraftar olmak gericilik. Müslümanca yaşamak istemek gericilik.
Ateistlik, agnostiklik, din düşmanlığı serbest; bunlara karşı olmak, bunlara zıt inanç ve fikirlere sahip olmak yasak. Bunun adı da çağdaşlık.
İslâm tarikatlarının bu ülkede bin yıllık bir tarihi vardır. Tarikatlar, bu coğrafya ve tarihte varoluşumuzun ana faktörlerinin birincisidir. Onların üzerindeki yasakların devamı, varlığımızı tehlikeye atar.
Filatelistler (pul-severler), serinofiller (kanarya severler), çevreyi korumak isteyenler nasıl dernek kurabiliyorlarsa Müslümanlar da tarikat kurabilmelidir.
Rast gele mi?.. Elbette hayır. Önüne gelen tarikat kuramaz.
Eskiden Osmanlı devletinde Şeyhülislâmlık/Meşihat dairesi vardı. Bu daire içinde tarikatlarla ilgilenen, onları kontrol eden bir “Meclis-i Meşâyih” (Şeyhler Meclisi) bulunuyordu.
Tarikatta esas olan devamlılıktır. Tarikatın, tekkenin, dergâhın, zâviyenin başında bulunan zatın, ucu Peygamberimize dayanan geçerli bir icazeti olması gerekir.
Şeyhin mutlaka ehliyetli, liyakatli olması gerekir. Bu ehliyet ve liyakat da icazetle belli olur.
Tarikatlar politikadan, para işlerinden, ahlâksızlıklardan uzak olmalı ve kalmalıdır.
Müridlerden ha babam para toplanıyor, birileri malı götürüyor. Böyle bir tarikat İslâmî değil, şeytanîdir. Meclis-i Meşâyih buna izin vermez. Şayet bir sahte şeyh böyle yapıyorsa, onu kulağından tutar atar.
Tarikatlarda partizanlık, sekter düşünce, çekişme ve tepişme olmaz.
İslâm dinine, Muhammed aleyhisselamın şeriatına, Kur’ân ahlâkına aykırı hiçbir sözün, fiilin, davranışın yeri yoktur tarikatta.
Tarikat, kendisine katılanları olgunlaştırır, yetiştirir; iyi Müslüman, iyi vatandaş, iyi insan haline getirir.
Tarikat insanları melekleştirmek için çalışır.
İnsanları kurtlaştıran tarikat, tarikat taslağı veya müsveddesidir.
Âdil bir hukuk sistemi tarikatları yasaklayamaz, tarikatlar üzerindeki yasakları yürürlükte tutamaz. Çünkü:
(1) Böyle bir yasak evrensel insan haklarına ve hürriyetlerine aykırıdır.
(2) Böyle bir yasak adalete aykırıdır.
(3) Böyle bir yasak eşitlik prensibine aykırıdır. (Masonluk niçin serbest, tarikatlar niçin yasak?)
(4) Böyle bir yasak millî menfaatlere, millî kimliğe, millî kültüre aykırıdır.
(5) Böyle bir yasak demokrasiye aykırıdır.
(6) Böyle bir yasak gerçek cumhuriyete aykırıdır.
Filan ideoloji veya felsefî sistem tarikatlara karşıymış, onları istemiyormuş, dolayısıyla tarikatlar kapalı kalmalıymış... Bunlar, temelsiz ve boş gerekçelerdir.
Bu memleket bu kadar bozulduysa, ahlâk bu kadar tereddi ve tefessüh ettiyse, bunda tarikatların kapalı olmasının büyük rolü vardır.
İslâm tarikatlarının futbol kulüpleri kadar haysiyeti yok mudur?
Ateistlerin tarikatlar aleyhindeki fikirleri ve gerekçeleri son derece saçmadır ve tutar tarafı yoktur.Bu adamlara kalsa, sadece tarikatları değil, dini de tümden yasaklamak gerekir. Halbuki din hürriyeti temel insan haklarının ana maddesidir.
Tarikatların açılması laikliğe aykırı olurmuş... Olmaz!.. Türkiye’de Bahaîliğin veya Evangelistliğin serbest olması laikliğe nasıl aykırı olmuyorsa, Nakşîliğin veya Mevlevîliğin serbest olması da aykırı olmaz.
Tarikatlar bir olgudur, bir realitedir. İnkar etmekle, kapattım demekle yok olmazlar. Yasak edilirlerse yer altına girerler, başka şekillerde arz-ı endam ederler ve varlıklarını, şu veya bu şekilde yine sürdürürler. Kontrolsuz kaldıkları için de bir sürü sakınca meydana gelir, (hepsi için söylemiyorum) bazılarında din istismarı (sömürüsü) görülür.
Kontrol edilmeleri, denetlenmeleri, İslâm dinine uygun olmaları şartıyla tarikatlara izin verilmelidir. Kontrol ve denetim de Masonlara, İslâm düşmanlarına değil, erdemli Müslümanlara verilmelidir.
Anadolu’nun bizim olmasında tarikatların büyük rolü ve hizmeti olmuştu. Tarikatsız bir Türkiye’yi elde tutamayız. Türk Tarih Kurumu Başkanı Prof. Yusuf Halaçoğlu’nun dediği gibi “Biz bu kafayla gidersek, bu toprakları elimizde tutamayız.”
M.Şevket EYGİ MİLLİGAZETE