Forum Hafızoğlu

Tam Versiyon: Seni yirmi dokuz harfle seviyorum.
Şu anda tam olmayan bir versiyonun içeriğine bakıyorsunuz. Tam versiyon'a bakınız.
Sayfa: 1 2 3
Kader denen bilinmezliğin korkusunda, her geceki soğuklukta, sigaramın dumanıyla dostluk kurarken, karşımdaki kırık aynada, her zaman olduğun yerdesin, yani gözlerimdeki nemde...

Ne yaşayabildim seni ben, ne unutabildim.Bilmedim, öğrenmedim. Bilinmeyenle sevişip, bilmediğimi özledim. Neyi bilmediğimi hiç öğrenemedim...

Belirsizliğini sensizlikle topladım, kendimi çıkarıp kaderime böldüm.
Sıfıra bile ulaşamıyorum...

Çözüm kümesi boş olan doğrular denkleminin bu paralelliğinde, ancak göz yaşı dökebilirim. Reel sayılar kümesinde asla kesişemeyeceğiz bilirim...

Aynalara küsüm bugün. Gözlerimde seni gördüm.....
Nicedir Özlemişim
Nicedir özlemişim
Bu rüzgarı
Hani Doğu\'da eser
Bahar akşamları

Nicedir özlemişim
Bir elma ağacının
Dibine oturmayı

Nicedir özlemişim
Şoseleri,dağları

Nicedir özlemişim
Bir dosta sarılıp
Ağlamayı
__________________
Özledim

saçlarının sert kıvrımlarını özledim
uyurken gözüme yüzüme batmasını
dönerken tekme atmanı özledim
dalmışken ufak bir acıyla uyanmasını

sabah ağzının kuruluğunu öpmeyi özledim
geceden kalan o hafif kokulu pasını
gözlerini açışında beni görmeni özledim
açılır açılmaz beni suçlayan bakışını

günaydın demeden kalkışını özledim
yavaş adımlarla terliklerini giyişini
dolabın kapısını açışını özledim
neler giyeceğini özenle seçişini

mutfağın tezgahında su içişini özledim
tutarak hep aynı sarı dipli bardağını
dönüşte kumandayı alışını özledim
hep gezinip durduğun birkaç kanalını

beni göndermek istemeyişini özledim
giderken arkamdan bana bağırışını
yaptığın saçma çocuklukları özledim
kıskançlıklarını, günahımı alışlarını

kısacası ben seni çok ama çok özledim
senin olan sevgini, sevişini, sevilişini
Özledim

Ayrı sevdaların kıyısındaydık
Sokakların arasında çok yakın ama bir o kadarda uzak
Çok uzaktan görünen bir ışıktı gözlerin...
Özledim seni sevmeyi
Seni seviyorum demeyi özledim
Gözlerine bakmayı özledim
En çokta seni özledim
SiirLer yazacagim sana
Ne gecmisten dem vurmus
Ne yarindan bahseden
Ya aL oku..
Ya yirt at..
Ya da geri gönder..
YaLniz özLendigini biL yeter..

MektupLar gönderecegim sana..
Hic bir zaman cevabini bekLemeyecegim
GeL demem artik..
Demiyorum..
Demiyecegim..
YaLniz bekLendigini biL yeter..

SevgiLer yoLLayacagim sana
Dosta düsmana inat..
Ister gökLere cikart..
Ister yerLere firLat..
YaLniz "SEVILDIGINI" biL yeter..
"Bir senin yokluğuna alışamadım

Bir de çayı iki şekerli içmeye..."


Hep çiziyorum üzerini giriş cümlelerinin. Geride kalıyor çünkü her başlangıç. Aniden ortasından başlıyorum, ayakları yere basmaya yeni başlamış kimliğime...



Her defasında anî gözaçışlarla özlüyorum.. Daha ilk saniyelerinde zamanın, ağlamaya ihtiyaç duyduğumu fısıldıyor yeni doğan bebekler.

Buna mecburum! biliyorum gülmek daha az yeretmeli insanda. Ağlamak, bakışlara takılan fiyakalı bir tebessüm olmalı..

Kendine meçhul ve acizim. Bu halime "NEDEN" sorusunu soran çok kişi farkında değil kendinden. Ve sordukları soru, başlı başına eleveriyor cevabın açılımında kendilerinden birşeyler görecekleri husunda. Ölümün ağıztadını bozan tuzu; efkarımdan pay biçtiğim çayımı hep üç şekerli içmeye zorluyor beni.

Sonuç: Nafile.. Çaylar hâlâ gam ve keder tadında...

Ey kaldırım taşlarını adımlarıyla süsleyen güzel insan!

Bir bilsen ışık huzmeleri, senden beni çekiyor yolarına.

Zerreler şahittir inan.. İnan özlemeyi de özlüyorum: güneşin doğuşunda ve batışında ve her ikisi arasındaki meçhulde. Annemin dizlerinde uyumayı özlediğim gibi...

İşte burada üşüyor harfler. Ne onları ısıtabilirim şimdi, ne de daha fazla yorulabilirim kendi meçhulüne giden bu yolda.

Söz bitti, sukût herşeyi anlatıyor....
İçimde bir hasret yağmuru var yine
Özlüyorum seni
Gecelerim bitmiyor
Sabahlar olmuyor sensiz

Kuşlar ötmüyor artık
Sevda türkülerini söylemiyor
Çünkü sensiz buralarda
Sabahlar olmuyor

Güneşin sıcaklığını unuttum
Ellerini tutamadığım için
Aydınlıkları unuttum
Sabahlar olmadığı için

Hep karanlıklarda yaşadım
Geceleri yalnızlıktan ağladım
Bir köşe oturdun kaldım
Bir türlü sabahlar olmuyor

Sabahlar olmuyor artık
Sen yanımda olmayınca
Özlemek üzerine

Özlem, hayatımızda önem verdiğimiz maddi ya da manevi kavramların, isteyerek veya istem dışı, kısa ya da uzun zaman aralıklar içinde uzaklaşarak yüreğimizde oluşturduğu boşluktur. Biz özlemeyi, ancak görmeye alıştığımız şeylerin yokluğunda anlarız. Öyle ki, zaman uzadıkça özlem artar. Bazen, uzun zaman aralıkları alışkanlık yapar ve özlem kavramı, yerini unutmaya bırakır.

En çok özlediğimiz kavramlar, memleket ve kişiye duyulan özlemlerdir. Doğup büyüdüğümüz topraklar, yanıbaşımızdan uzaklaşan sevgili, bizi bir kemirgen gibi yavaş yavaş yer durur. Uyku tutmaz geceleri, açlık hissetmez midemiz, asılır gülen yüzler, kokusu bile burnumuzda tüter. Özlem işte böyle bir şeydir.

İnsanın önem verdiği şeyi daha iyi anlaması için özlem, gereklilik oluşturur. Hayatımızda büyük pay sahibi olan şeylerin yokluğunu hissetmek istemeyiz ama, özlemeden de ne derece gerekli olduğunu anlamayız. Özlem, bir çeşit tiryakilik, kurtulmak istemediğimiz, bile bile alışkanlığına sürüklendiğimiz bir aşktır. Aşkı unutmuşsak, sevmeyi de unutmuşuz demektir. En sert görünen yürekler bile, yokluk zamanlarında yumuşar. Ünlü filozofların bir çoğu, aşk ve özlem kavramları içinde kaybolup gitmiş, hayata ne derece önemli şeyler bıraktıklarını görememişlerdir. Öyle değil mi zaten! En çok da sevgiliye kavuşmak için elimizdeki her şeyi vermeye razı olmaz mıyız? Yakalanmışsak bu bağımlılığa, para, mal, mülk, kariyer nedir ki özlemimizin yanında!

Özlemeyi çok iyi biliyoruz ama, belki özletmeyi bilmiyoruz. Kalıcı olarak gidenler, bizleri özlemedikleri için geriye dönmezler. Oysa biz, yavaş yavaş tükeniriz de, yine de neden gittiklerini anlayamayız. Düşünsenize bir kere, onlar sizi özletmek için öyle bir girmişler ki hayatınızın içine, eliniz kolunuz bağlanmış. Kimisi az da olsa bunun çok iyi farkındadır, kimisine de kulağa küpe manasında unutmayın diye, hayatınızın içine acılar katarak bunu size öğretmiştir. Bu nedenle, özleyeceğiniz kavramları bir bumerang haline getirin. Onlar gitse bile, geri dönüşü yine size olsun. Bunun için özveri gerekir, çaba gerekir, değer vermek gerekir.

Sizin için değerli olan, başkası adına çok fazla anlam içermediğinden belki, neler hissettiğinizi, neler çektiğinizi, yaşadığınız özlemi bilemez. Benzer özlemler vardır ama, aynı tadı vermez. Çünkü, ihtiyacı duyulan kavramlar, kişiye göre farklılık gösterir. Örnek olarak; çocukluğunuzda uzun zaman elinizden bırakamadığınız herhangi bir oyuncağınız, yıllar sonra karşınıza çıksa, kokusunu bile yüreğinizde hissedersiniz. O küçücük ve diğerlerine göre beş para etmez görünen şey, sizi çok farklı yerlere götürebilir. Oysa başkasına göre, basit bir oyuncaktır işte. Çöpe gitmesi gereken kuru kalabalık bile sayılabilir. Özlem duyulan kavramlar, bizi biz yapan, hayatımıza anlam katan, vazgeçemediğimiz tutkulardır.

Özlemin ilacı kavuşmaktır. Kimi zaman kavuşmak için beklenir, kimi zaman çaba gösterilir. Kavuşma olmadan, özlem zararlı bir varlığa dönüşür. Kavuşma gerçekleşmeyecekse, artık özlemenin güzelliği kalmamıştır. Ya ders kitabı olarak düşüncelerimizdeki rafa kaldırılmalı ve benzer konumlarda gözden geçirilmeli, ya da gereksizliği anlaşıldığı durumlarda unutmaya çalışılmalıdır. Yani özlediğiniz şey, sizin hayatınız içindeki görevini tamamlamış ve emekliye ayrılmıştır. Siz ancak emeklilik sonrası kısa kâr olarak kalmış olursunuz. Artık yeni arayışların, yeni kavramların bulunduğu yöne doğru yelken açma zamanı gelmiştir. Size gereken ise, yola çıkacağınız gemiyi iyi seçmekten başka bişey değildir.

Özlem hayatınıza acı değil, heyecan katmalıdır. Bu gerçeği de unutmamak gerekir.
Özlem çekmek...
Özlemek...
Ne büyük yükmüş,
Hasretle büyümek...
Ne ağır işmiş,
Günleri kovalayıp
Zamanla yarışmak...
Sımsıcak bir yatakta
Buz gibi heveslerle
Vuslatı yaşamak...

Özlem çekmek...
Özlemek...
Dipsiz bir kuyuda
Balık olma umudunu,
Gözyaşlarına sarıp
Her gece yutmakmış...
Ne zormuş...
Ne acıymış,
Sensiz seni yaşamak
Seni sensiz yaşamak...
Özledim

Yaban ellerde öyle özledim ki seni
Şu yüce dağları aşasım geldi.
O güzel yüzünü bir kez olsun görüp
Seni kollarıma alasım geldi.

Buralarda sensiz yaşamak öyle zor ki
Geceleri rüyalarına giresim geldi.
O ümitler yeşeren gönül dalına
Bir kuş olup konasım geldi.

Bitmeyen bir şarkı olup dilinde
Sönmeyen bir ateş olup kalbinde
Gündüzün gecen ömrünün her deminde
Sana sevdiğimi haykırasım geldi.
Sayfa: 1 2 3