Forum Hafızoğlu

Tam Versiyon: Gecenin karanlığı bana o kadar şey düşündürüyor ki; anlatamam.
Şu anda tam olmayan bir versiyonun içeriğine bakıyorsunuz. Tam versiyon'a bakınız.
Sayfa: 1 2 3
Anlamıyorsun
başına gelmeyince
Bilemiyorsun sevmediğin zaman,
özlemin ne olduğunu
Nefes alıyorsun, özlüyorsun
Yatıyorsun, kalkıyorsun
Özlüyorsun!
Aşkın içine hasreti koyuyorsun
Ve böyle yaşıyorsun
En güzel hayalleri
Özlüyorum!
Sensizliğin içinde
senle yaşıyorum özlemi
Bardağıma koyup
yudum yudum içiyorum seni
Bazen rüyalarıma alıp götürüyorum
bazen de şiirimin
içine hapsediyorum
En çok da sevdiğim denizlere
koyuyorum yüreğini
Ne yaparsam yapayım
Yine de özlüyorum seni
~~GİDİYORUM~~

BU SON BAKIŞIMDIR GÖZLERİNİN RENĞİNE
BU SON DOKUNUŞUMDUR SAÇLARIN TELİNE
BU SON MUHTAÇ OLUŞUMDUR,ŞEFKATİN SEVGİNE
ELVEDA GİDİYORUM



NE YASLARA BÜRÜN NEDE HÜZÜNLEN
MUTLULUKLA DOLSUNGÜNÜN VE GECEN
İSTER YARIN NIKAHLAN İSTERSN EVLEN
ELVEDA GİDİYORUM



BUNDAN BÖYLE KULAKLARINDA SESİM
TENİNİ OKŞAMAYACAK NEFESİM
İNDİR DUVARLARDAN DERTİSE RESMİM
ELVADA GİDİYORUM
Özlem

Adini özlem koydun bu sonsuz sevginin,
Özlemin tek siginagi oldu bu aci dolu yüregin,
Bu bitmeyen özlem kaçinilmazligiydi sensizligin,
Bitmez bu özlem sevgili, bitmeyecek bensizligin...

Ayrildik ve her geçen gün büyüdü bu özlem,
Her iç çekiste bir göz yasi, her göz yasinda bir sitem,
Bitmedi bu hasret, ne yapsam nereye gitsem,
Özlemin gösterdi, kime baksam hep sen...

Yillarim seni beklemekle geçti umutla,
Gelisin seni vazgeçilmez kildi bir anda,
Sensizligin içimi, yüregimi yaktigi anlarda,
Özlemin hep vardi, birakip gittigin zamanlarda...

Adi hep özlem kalacak bu karsiliksiz sevginin,
Özlemek tek çaresi olacak sensizligin,
Bitmez bu tutku, bitmeyecek bensizligin,
Yasadikça vazgeçilmez olacak ismin,

Kaçinilmaz olacak özlemin,
Özlemim...
Sen umudun sabahında dağ çiçekleri ve dağlara serilen sabah güneşi kadar güzeldin Myra. Günaydınım, gülaydınlığımdın benim.

Seninle bir rüya gibiydi hayat. Ve biz o rüyada kuşlar gibi hafiftik. Yüreğimiz gökyüzü kadar engin, bulutlar kadar beyazdı. Her gözlerimi açtığımda, her kapattığımda seni görürdüm karşımda.

Ellerimi her uzattığımda ellerini bulurdum. Bütün güzellikleri, sevinçleri yalnız sende yaşardım. Sensiz hayatın ne kadar boş, anlamsız olduğunu, sensiz kalınca öğrendim Yağmur çiçeğim Myra.

Bir gün çekip gittin, her şeyimi kaybettim. Yaşama sevincimi, direncimi, gülüşümü, mutluluğumu, yaşama dair ne varsa hepsini kaybettim, her şeyim yerle bir oldu.... Uçurum başlarında, duvar diplerinde kaldım bir başıma. Kimse aramadı beni, kimse sormadı... Tut ellerimden alıp beni yüreğine götür dağlar kızı Myra. Üşüyorum... Üşüyorum... Güneşe ulaşılmazlığı bilerek soluğunun sıcaklığına sığınmak istiyorum. Sıcak yüreğine gereksinimim var... Biliyorum benden çok uzaklarada bir yerdesin, sana ulaşmaya gücüm yok...

Ey gönülçiçeğim Myra... Ey ayışığım... Aytanem, nurtanem, birtanem Myra ...Sen olmadan nasıl bakarım gökyüzünün maviliğine. Nasıl bakarım engin denizlere, hayat bir dalgaysa eğer... Nasıl yürür sularda sandalım rüzgarın olmadan, dolmadan iliklerime sevdanın iksiri, ufuklara nasıl açılabilirim...

Sen deniz olsan kanasan ben dalgan olurum
Kimsesiz kalsan ağlasan ben dünyan olurum
Sen ateş olsan yansan ben duman olurum
Bir ömür yüreğimde saklarım seni, unutma

Ayışığım Myra canımdın sen anlıyor musun? her şeyimdin benim. Yaşamın adı, sevginin tadıydın. Seninle yaşadığımı hissediyordum ancak. Neye dokunsam sen olurdun, nereye baksam seni görürdüm aynalarda, ne yana dönsem sen dururdun karşımda. Aksın vururdu sulara...

Yanımda olduğun zamanlar dünyanın en mutlu insanı olurdum. Zamanın geçmesini asla istemezdim. Sensiz dakikalar yıl gibi uzar ve geçmek bilmezdi zaman. İsterdim ki, her an yanımda olasın. Her dakika gözlerinin derinliğinde yitip gideyim. Çünkü kendimi en mutlu, en güvende hisettiğim anlar, senin yanında olduğum anlardı...

Yüreğimdekileri her gece kağıtlara dokuyarak, her sabah seher yellerine okuyarak uzak çığırlara, uzak yollara savuruyorum şimdi ...

Rüzgarsaçlım sende ansızın bir rüzgar gibi esip girmiştin gönlüme, rüzgarın savurduğu yapraklar gibi de çekip gittin ve her şey bitti. Şimdi yüreğim paramparça, hasretim çöl yangını, her ah çekişte tütüyor içim...

Sen gittin masal bitti, hayatla mücadele saflarımın hepsini kaybettim. Bu yalancı dünyada tek gerçeğim, tek yaşama nedenim, tek dayanağım, yaşama kaynağımdın.
Karanlık bir uçurumun kenarında düştüm düşeceğim şimdi. Hiç bir dayanağım, tutamağım yok artık.

Sen yanlızlığın, terkedilmişliğin ne olduğunu bilmezsin? Sevipte sevilmenin, sevipte terkedilmenin acısını, uykusuz geçen gecelerin sayısını. Sen kahrolmanın, mutsuzluğun acısını bilmezsin? Her gün yavaş yavaş kaybolmanın verdiği çaresizliği. Çekilen hasretin, kahreden gurbetin, sensizliğin verdiği acıların hesabını bilmezsin? Karanlığını gecelerin, kanayan sancısını günlerin.

Aradan geçen bunca zaman, senden aldığım yaramı iyileştirmedi. Hala mutsuz, hala bedbaht ve sensizim.
Kaç kez ölümün eşiğinde döndüm, kaç kez öldüm dirildim bilmezsin?.. Kaç hazan mevsimi esip geçti üzerimden, kaç hüzün mevsimi geçti. Dönmedin... Yağmur mevsimleri gelip geçti, ağlama mevsimleri, gözyaşı mevsimleri gelip geçti, sen hala yoksun. Hala gelmiyorsun...
Sevmek yüreğe saplanmış bir ok, kahretsin...

Sen gittin Masal bitti

Sen gittin evimin adresi, kapımın zili gitti
Sen gittin sazımin teli, kuşumun dili gitti
yangınlar düştü yüreğime / ıssızlaştı şehir
kırık bir ağaç dalında,öksüz bir kuş gibi kaldım

Sen gittin
yaprağa duran ağaçlarım gitti
umutlarım gitti,baharlarım
tutam tutam saçlarım gitti

Sen gittin
yüreğimde kanayan şiirler
masamda sigara izmaritleri kaldı
ben kaldım öyle tesellisiz ortalarda
birde yıkıntım
çöl oldu şiiristanım
hayalim, düşistanım

Sen gittin
kemanım yayım, güneşim ayım
mutluluk payım gitti

Sen gitin
hayalim düşüm
sevincim gülüşüm
servetim işim gitti

Sen gittin
özlemin yüreğimde
yokluğun kirpiğimde çoğaldı
sen gittin umudum gitti
gururum gitti
her gece oturup ağladım
ıslandı/ ekmeğime karıştı korkunç acı
gülmek nedir unuttum gitti

Sen gittin
yaralı bir ceylanın bakışında yaralı kaldım
her yerde izimi arıyor şimdi avcılar

sen gittin masal bitti ben bittim
Üyelik Tarihi: Jan 2006
Mesajlar: 2.647

--------------------------------------------------------------------------------

SESSİZ AYRILIK

Sessizce gelen bir ayrılığın arifesindeydi gözlerim
Nasıl sessizce girdiysen harap gönlüme yine sessizce gidiyorsun işte
Ayrılığın zehiri dolanıyor tüm hücrelerimde
Yakıyor, yıkıyor damarlarımdan her geçişinde

Dünüm yok, yarınım yok kalakaldım bu günde
Şeridi bozulmuş film gibi sen daima yüreğimde
Ellerim ateş, ellerim korken teninde
Su misali süzülüyorsun gözlerimde

Sözlerimde bir başka senli kelimeler
Boz bulanık akıp gidiyor cümlelerimde
Yediverenler nerde, hani kim kıydı, hepsi benliğimde
Kanadı kırık uçmaya çabalayan bir kuş içimde

Sessizce gelen bir ayrılığın arifesinde gözlerim
Yürek suskun, yürek kavruluyor ellerinde
Söz dinlemez, laf anlamaz bir kulum işte
Gönlüm söz dinlemiyor aldığı her nefeste.
ÖZLEDİM...

Yüreğim umulmayan yaralarla baş edemezken,
Bir tatlı aşk gülüşü özledi gözlerim.
Ve sen hangi alemde,hangi düşlerdeysen gel,
Çünkü gülüşünü çok özledim....
Öyle sor ki yokluğunu yaşamak,
Akan suyu tutamamak gibi,
Yıldızlara değememek gibi...
Gözümden uyku akarken,
Uyumamak gibi,
Tek kurşunla ölmek gibi
Bugün seni çok ama çok özledim de söylemek istemedim. Niye öyle burnumun sızladığını, içimin burulduğunu, gözlerimin çaktırmadan ıslandığını anladım da ondan seni özlediğimi söylemedim. Bu güzel eylül gününde Boğaz'ı seninle seyretmek isterdim, sigaramın yarı dumanını rüzgarla paylaşmaya hazır, bedenim göğsüne yaslanmış öylece bakardım görüntüye. Bakarken güzel şeyler düşünürdüm! Sabah rastgele müzik dinlerken kimin söylediğini bilmediğim bir şarkının sözü çok hoşuma gitti. Kıymetimi bilmen için illa gitmem mi lazım, sevdiğini duymak için illa ölmem mi lazım diye soruyordu. Ya da benim bu şarkıdan çıkardığım sonuç bu emin değilim. İnsan hem sevdiğini söyleyip de hem neden sevdiğinin yanına gelmez.

Hani sana okuduğum kitapların konularını ve kişiliklerini anlatıyorum ya "Kürk Mantolu Madonna"nın erkek kahramanı geldi aklıma bugün. Kitabı sana anlatırken, hissettiklerimi dile döküşüm ve adama nasıl sinir olduğumu hatırladım sana sinir olurken. Aşık olduğu kadını evinin işleri bitince yanına almayı düşünen bir adam. O evin inşaat işleriyle uğraşırken kadıncağız Almanya'da hastalıktan ölüverdi. Bu garibim de aşkından gözleri kör, kadını mutlu etmek için evi güzelleştirmeye çalışıyor, kadının öldüğünden habersiz bir şekilde. Aşkın boya badanaya ihtiyacı yok ki. Sonrada bir ömür boyu terkedildiğini düşünerek mutsuz yaşadı. Ama ille de boyayacağım diyorsan ben yanındayken boya. Benim öyle "benden uzak olsanda mutlu ol", "gideceğin yere beni de götür sorana başımın belası dersin", "sabret aşkım sabret" gibi şarkı sözleriyle hiç işim olmaz. Arada söylüyorsun ya "Endamın yeter" diye biz onu söyleyelim.

Ben seni öyle ilahi bir aşkla seviyorum ki anlatmaya kalksam, kelimelere döksem ifade edememekten korkuyorum. Ya da dile dökülenin basitleşmesinden. Ben eğer becerebilsem parmaklarımla kaburgalarımı ayırıp seni içimdeki buğuda saklarım. Uykunun en derin yerinde birden uyanınca seni yanımda görmek, pişirdiklerimin güzel olduklarını gözlerinden okumak, kış gecesinde söylenmeden patlatılmış mısırı paylaşmak, televizyondaki filmi seyretmek için demlenmiş çayı birlikte içmek, hastalıklarda sevgiyle sıkılmış limonata içirmek, kahvenin telvesinde yazanları birlikte yaşamak, sabahın kör saatinde çıplak denize girmek, emanet alınmış bir motorsikletle gezintiler yapmak, sırtıma dolanmış kollarınla güneşi batırmak, bizim batırdığımız güneşin doğduğu ülkedeki insanların hayatları hakkında abuk hikayeler uydurmak, bozuk musluk yüzünden kavga etmek, ne kadar rahat adamsın ne kadar telaşlı kadınsınlarla başlayan cümlelerle tartışmak, hayatı-hayatın getirdiklerinin tümünü seninle paylaşmak. Bugün seni çok ama çok özledim de söylemek istemedim.

Hani geçen akşam trafik kazası yüzünden ölmüş birini görmüştük. Üzerini örtmüşlerdi de sadece ayakkabıları görünüyordu. Ben çok etkilenmiştim de sen "adamı tanımıyorsun bile" diyerek etkilenmemin sebebini anlamamıştın. İlk düşündüğüm hayatın çok mu değerli olduğu yoksa düşünmeye değmeyecek kadar basit mi olduğu hakkında aklım karışmıştı. Ne zaman ölümle karşılaşsam aynı karmaşık duyguları hissederim zaten de sevince insanın içi daha çok acıyor. Öleni tanıman gerekmiyor ölüm karşısında. Orada yatan sende olabilirdin bende. Seni düşünmek bile istemiyorum. Kendimi öldükten sonra düşünemeyeceğime göre sana acı çektirmek istemiyorum. Eee diyeceksin. Eee si ölüm var, eve gitme süresince bile ertelenemiyor seni yolun ortasında yakalayıveriyor ve bulduğu yerde götürüyor. Bu yol kıyısında bize göre zamansız bir kaza olabilir, deniz gezmesinde söylenenler söylenmeden gelebilir, yaşanacakları beklemeden de... Yaşamak istediklerini söylemeden... Bir akşam denizden dönerken aynı duygu karmaşasını hissederek, sana telefon açıp "Hayatı benimle paylaşır mısın" diye sormuştum. Güzel şeyler söyledin de hala net bir cevap alabilmiş değilim artık hiçbirşey sormuyorum. Sende unuttum zannediyorsun herhalde. Artık çok özlediğimde bile özlediğimi bu yüzden söyleyemiyorum. Cevapsız sorular varsa ortalıklarda, yalansız olmuyor yaşananlar.

Bugün seni çook özledim de yinede söylemedim bu yüzden. Orada yatan bende olabilirdim. Bırak işlerini de ben söylemeden kendin gel.
Neden

Seninle ilk karşılaştığımız zaman, bir düş aleminde yaşıyordum. Kalın bir sis tabakası ile kuşatılmıştık. Göz gözü görmüyordu. Sen uzaklarda bir yerlerdeydin ve bana oradan sesleniyordun. Kim olduğunu bilmiyordum. Yoğun sis bulutunun ötesinde seni zar zor farkedebiliyordum. Küçük bir çocuğa benziyordun. Kız mıydın, yoksa oğlan mı, seçemiyordum. Sana doğru ilerlememi, koşmamı işaret ediyor, çığlık çığlığa haykırıyordun; "Çabuk" diyordun... Acele et. Hemen gel..Sensiz yapamıyorum. Gel ne olur! Sana muhtacım..

Bense adımlarımı çabuklaştırmama rağmen, nedense hızlanamıyordum. Koşamıyor, sana yaklaşamıyordum.. Bacaklarımda derman yoktu sanki. Kendimi tükenmiş hissediyordum. Sen de bana doğru koşmaya çalışıyordun bütün gücünle. Ama nedense aramızdaki mesafe bir türlü daralmıyordu. Daha önce birbirimizle karşılaşmamış olmamıza rağmen, ilginç bir içgüdü tarafından birbirimize doğru itildiğimizi hissediyorduk. Sanki ikimiz de birbirimizin parçasıydık. Bir bütünün parçaları gibi.. Ama bir türlü bir araya gelemiyorduk.
Sana ulaşamamanın neden olduğu düş kırıklığı içinde ne yapacağımı bilemiyordum. Bulunduğum yerde donmus, kalmıştım. Bir türlü ilerleyemiyor, sana yaklaşamıyordum. Çaresizlikten ağlamak üzereydim. Ama onu bile beceremiyordum.

Tam olduğum yere bir külçe gibi yığılmak üzereyken, sis birden dağıldı. Seninle göz göze geldik. Karşımda duruyordun. Gözlerinden endişe okunuyordu.
Kimsin? diye sordum sana, şaşkınlık içinde...
Neden? diye yanıtladın.. Neden, neden, neden?

Neden, ne? dedim.. Şaşkınlığım derinleşmişti. Sanki bir kusur işlemiştim. Hayatımda ilk defa biri tarafından sorguya çekiliyordum.

Neden bensiz geçti ömrün, gençliğin, dedin... Neden yokum? Neden istemedin beni? Neden?

O zaman anladım nedenini, nedenlerin. Aslında soru değildi onlar, sitemdi. Bir tür hatırlatmaydı ve belki de son bir istekti. Son bir hamleyle yaşamıma girmeye çalışıyordu. Sanki benden izin istiyordu.

Gerçekten dedim ben de, kendi kendime... Neden yoksun? Nerdesin? Neden ekmedim senin de tohumunu, bahçemdeki her çiçek gibi, bir İlkbahar? Ve filizlenip büyümeni, dal budak salmanı görmedim?

Sana doğru ilerledim... Seni kollarıma alıp, bağrıma basacaktım... Seni çok özlemiştim.

Kollarımı uzattım. Seni belinden yakalayarak koynuma almak ve bir daha asla bırakmamak niyetindeydim. Ellerim boşa gitti. Sen yoktun kollarımı uzattığım yerde. Aniden kaybolmuştun. Seni bulmak umuduyla başımı çevirip, etrafıma bakındım.Seni hiç bir yerde göremedim. Hızla dönüp, ciğerlerimdeki bütün nefesimle ismini haykırmak geçti içimden. Belki beni duyar ve bana dönersin diye düşünüyordum. Acı bir düş kırıklığı ile sarsıldım.
Kan ter içinde uyanmışım........

Yatağın kenarına oturup biraz düşündüm, biraz ağladım ve aynı belagatlı soruyu ben de sana sordum... Neden? Neden girmedin düşlerime daha önce? Neden yoksun? Neden olmadın? Neden çıktın karşıma ansızın, olmanın çok zor olduğu bir zamanda? Neden bu gece rüyama girip, beni bu kadar üzdün? Neden? Neden?.......

Çok geçti artık. Seni bulamazdım. Sen asla var olmayacaktın! Gönlümde bir ukde olarak kalacak ve orada yaşayacaktın. Ben var oldukca sen de var olacaktın.Hiç solumayacak, büyümeyecek, yaşlanmayacak, gülümsemeyecek belki ama, acı da çekmeyecektin. Mutlu olabilecek miydin? Sen belki mutlu olamayacaktın ama, beni mutlu edecektin. Yine de arada bir sorgulayıp, sitem ederek bana acı çektirecektin. Buna rağmen manevi varlığın benim için bir teselli kaynağı olacaktı. Senin için endişe etmeyecektim. Seni her zaman sevecek ve sevildiğimden emin olacaktım. Ölümüme kadar içimde benim bir parçam olarak kalacaktın. Artık benden kopamazdın. İçime attığım ve orada sakladığım anılardan biri de sendin. Oraya senden önce giren ve hala değişmeden, yaşlanmadan varlıklarını sürdüren sevdiklerim arasında ebediyen yaşayacaktın.. Kendimi yalnız ve yoksul hissettiğim zamanlarda sizlere ulaşmak umudu,
Seninle tanıştığım geceden sonra bir çok kereler düşlerime girmeyi başardın. İlki kadar sitemkar değildin artık. Sen de kabul etmiştin durumunu. Sen de benim gibi çaresizdin. Elindekilerle yetinmekten başka ne yapabilirdin?

Arada bir gönlümüzün derinliklerine uzanmak ve orada bulacağımız sevgilerle yaşamak sanıldığı kadar zor olmamalı. Senin dışında orada yaşayan herkes bu dünyadan geçmişti. Bazıları bana sevgi ile birlikte acı da çektirmişti. Aralarında aniden ve trajik koşullar altında veya ağrılı bir hastalıktan uzun süre çektikten sonra ölen arkadaşlarım, dostlarım, akrabalarım, tanıdıklarım vardı. Reddetmek zorunda kaldığım aşklarım, reddedildiklerim...

Bak bir düş bende ne duygular uyandırdı, Sana gönlümde yer açarken, daha başka kimleri buldum orada.. Sağol! Yaşamıma girmemekle beni üzdün, perişan ettin ama, manevi varlığınla ona anlam veriyorsun. Sen ve diğerleri, gönlümde yaşayan gerçek kişiler, düş ve hayallerimde canlandırdıklarım, ölen, kaybolan dostlarım, arkadaşlarım, sevgililerim.... Hepinizi çok seviyor ve deliler gibi özlüyorum. Bağışlayın beni ne olur! Hala yaşadığım için...
Çok Özledim



Ben seni çok özledim
Sana sarılmayı, sarılıp koklamayı
Sımsıcak kalp atışını
Ellerimin arasından
Akıp giden saçının titrek
Tellerini özledim.
Ben seni çok özledim
Derinliğinde kaybolduğum
Gözlerine ne demeli bilmem.
Mühür gözlerinde ki derinliği
Beni sonsuzluğa sürükleyen
Ansızın hüzünlerin en çıkmazına iten
O derin ve güzel gözlerini özledim.
Ben seni çok özledim
Sesindeki çocuksuluğu,
Varlığındaki coşkuyu ile
Kederin o muhteşem yoğruluşunu,
Olmadık zamanlarda
Olmadık benzetmelerini,
Hikayelerini dinlemeyi
Mesela ile başlayan
Ve insanın ruhunu okşayan
Hecelerinin kelime olmaya
Koşuşunu özledim.
Ben seni çok özledim
Yorgun bir akşamda
Belki bir cumartesi gününde
Yürürken yeşilliklerin içinde
Seni solumayı seninle yürümeyi özledim
Ben seni çok özledim
Seni seviyorum deyişinin içindeki seni
Ve şiirlerdeki her bir satırın,
Sana dökülüşünü özledim.
Ben seni çok özledim
Yağmur yağarken üzerime
Gözyaşlarımı bırakıp gökyüzüne
Başka bir yağmurla sana yağsın diye
Umut etmeyi özledim…
Ben seni çok özledim
Kalbindeki insanlara rağmen
Orada sıkışacak bir yer bulmak
Ve dışarıda kalmamak için yaptığım
Çırpınışları özledim…
Ben seni çok özledim
Kahırlanıp içimi dökmeyi,
Küsüp küsüp barışmamızı özledim.
Seni kıskandığım günleri,
Hayallerimin sultanını özledim
Ben seni çok özledim
Sesini özledim
Konuştukça içimi rahatlatan
Ben seni özledim
Yanımdayken bütün dertlerimi unutturan
Gözlerini Özledim
Bir bakışınla içimde fırtınalar kopartan
Saçlarını özledim
Dokunduğumda içimi titreten
Ellerini özledim
Dokunduğumda ayaklarımı yerden kesen
Ama en çok
Ben senin sevgini özledim
Ben seni çok özledim
Şiirimi okuyan gözlerini özledim
Beni sana getiren yollarını özledim
Sorun değil mesafe dillerini özledim
Kışın sonu bahardır mis kokunu özledim
Ben seni çok özledim
Baş başa kaldığımızda bakışını,
Bana hasretle sarılışını,
Gözlerinle gözlerime gülüşünü,
Yüreğinden seni seviyorum deyişini özledim.

İSTANBUL

Hüsnü Çelebi
Özlüyorum seni. Gücüm yetmiyor unutmaya
Özlüyorum elini tutmayi sesini duymayi
Boynuna sarilip omuzunda aglamayi
Nedensiz sevinçleri
Hasret dolu sevgi dolu simsicak düslerimi
Özlüyorum
Gücüm yetmiyor unutmaya
Seni aramazsam unuturum sanmistim
Girmez sanmistim hayalin beynime
Geceleri düslerimde
Gündüz baktigim heryerde seni
Özlüyorum..
Renkler gitmenle soldu
Kirmizi kirmiziligini unuttu
Mavi maviliginin farkinda degil
Beyaz yanliz sen giydiginde güzelligini haykiriyormus
Özlüyorum
Bu özlem bu bekleyis hiç bitmiyecek
Ruhumda sana açan eflatun renkli çiçekler solmayacak
Olmasanda sensiz sensizligi yasatacagim
Sensiz seninle olmayi basaracagim
Sonun yaklastigini hissettigim gün
Beyaz,bembeyaz mendilimi sallayarak
Sensiz yasamin kahrediciligine veda ederek
Seninle sonsuzluga kavusacagim.
Sayfa: 1 2 3