Forum Hafızoğlu

Tam Versiyon: Seni Özledim İşte
Şu anda tam olmayan bir versiyonun içeriğine bakıyorsunuz. Tam versiyon'a bakınız.
Sensiz kalmayı kaldıramıyor yüreğim. Kısa ayrılıklar bile kederimi arttırıyor,hüzün dolu geceler yaşatıyor bana. Seninle birlikte olmanın tadını almışım bir kere,bundan vazgeçemiyorum. Alışkanlık değil bu. Her alışkanlık terk edilebilir bir gün.


Oysa sen benim yaşam kaynağımsın.İnsan hayatından vazgeçebilir mi?
Özlüyorum seni, zlemim büyüdükçe büyüyor içimde,durduramıyorum. Kavuşacağımız anı bekleyerek geçiyor zamanım.
Hiç birşey zevk vermiyor bana sen yokken.
Sıçrayarak uyanıyorum geceleri,yanıma bakıyorum,yoksun.
Tekrar gözlerimi kapatıyorum,dönüp duruyorum sabaha kadar.
Sensizken her güne yorgun uyanıyorum.Tadım yok işte anla.
Oysa yanımdayken sen,günün tüm yorgunluğunu unutuyorum.
Sohbetlerimizin keyfi ,dokunmalarının sihri, yaşanan tüm olumsuzlukları silip götürüyor.Huzurla dalıyorum uykuya.
Seninleyken,sadece bir kaç saatlik uyku bile, ertesi günü ayakata ve sapasağlam geçirmeme yetiyor.
Sevgilim olduğunu,varolduğunu bilmek yetiyor bana.
Döneceksin biliyorum da,dayanamıyorum ne yapayım.
Zamanı seninle,Sadece seninle geçirmek varken,aşkımızı büyütmek,tutkuyla yaşamak varken beklemek çok zor geliyor insana.
"Şimdi olsa" diyorum, "Çıksam işten,gitsem yanına, yemek yesek birlikte, bir,iki kadeh şarap içsek, o gülse,ben baksam,heyecanlı heyecanlıanlatsa yaşadıklarını...
Sonra güzelliğinden bahsetsem,şımartsam onu,boğazın kıyısında yürüsek birlikte,yamur üzerimize yağsa,üşüsek,sarılsak birbirimize,ısınsak tenimizin ateşiyle..."
Ama yoksun işte.
Bu gecede sensiz geçecek ve ben ne şarap içeceğim, ne yediğim yemekten zevk alacağım.
Bu gece sevgilim,bir fırsatını bul ve üzerinde şehir ışıklarının dans ettiği denize bak.
Çünkü ben ne zaman sensiz kalsam,denize bırakıyorum yüreğimi,sana ulaşması için.
Çünkü seninleyken atıyor yüreğim.
Haydi sevgilim gel,al yüreğimi öyle gel....
Ne olur.....
--------------------------------------------------------------------------------

Özledim seni...
Ayrılık yüreğimi karıncalandırıyor nicedir...
beynimi uyuşturuyor özlemin...
Çok sık birlikte olmasak bile benimle olduğunu bilmenin bunca zaman içimi
nasıl ısıttığını yeni yeni anlıyorum.
Yokluğun,hatırladıkça yüreğime saplanan bir sızı olmaktan çıkıp mütemadiyen bir boşluğa dönüşüyor.
Sabahları seni okşayarak başlamaları akşamları her işi bir kenara koyup seninle başbaşa konuşmaları özlüyorum;oynaşmalarımızı, yürüyüşlerimizi, sevimli haşarılığını, çocuksu küskünlüğünü...
Nasıl da serttin başkalarına karşı beni savunurken; ve ne kadar yumuşak, bir çift kısık gözle kendini, ellerimin okşayışına bırakırken.
GİTMENİ ASLA İSTEMEDİĞİM HALDE, buna mecbur olduğunu görmek ve sana bunları söyleyemeden'git artık' demek.
'BENİ NE KADAR ÇABUK UNUTURSAN, O KADAR ÇABUK KAVUŞACAKSIN MUTLULUĞA 'demek sana ne de zor...
Seni görmemek ve belki yıllar sonra karşılaştığımızda bana bir yabancı gibi bakmanı istemek senden...
yeni bir sevdayı yasakladığım kalbime söz geçirmek...

Can YÜCEL
ÖZLEMEDİM SENİ

Hiç özlemedim seni
Özlemek dostluktandır
dostluğundan öte bulmalıyım seni.

Sıcaklığını bulmalıyım,
dokunuşlarını, kenetlenişi
Terimizle sulanmalı yeryüzü
güneş terimizle ışıldamalı sabah olunca.

Apansız fırtınalar çıkmalı,
sarsılmalıyım.

Özlemek
yanında olmak isteğidir,
gülüşünü görmek biraz da
Hiç özlemedim seni.

Saçlarına gül takmam,
bir ırmak gibi akıtırım ovaya
soluğunla yanar
dudaklarımın bozkırı.

Akkor halindeki ufuk
bakır bir tel gibi eriyip gider
kraterler ortasında kalırım.

Toprak yarılır birden,
su kirlenir.

Ürpertir bu coğrafya,
bu serüven
ikimizi bir anda
yaşadığımı duyarım.

Hiç özlemedim seni
Özlemek dostluktandır,
dostluğundan öte bulmalıyım seni...
YORULDUM

Yarim sana olan hasretimi
Anlatmaya başlasam
Şu dünya dar gelirdi
İnan ahirete kadar giderdi
Canım sensiz gümlerimin
Nasıl geçtiğini
Dile getirsem
Gökkube almaz çatlardı
Yabanım sensizliğin acısını
Kalemle kağıtlara döksem
Ne kalem nede kağıt kalırdı
Yetiştiremezlerdi onları bana
Sevdam sana olan özlemimden
Kahverengi gözlerden
Damla damla akan yaşlar
Deryaları doldururdu
Canım artık yoruldum
Sana hasret kalmaktan
Sana özlem duymaktan
Medet umuyorun rüzgarlardan
Belki seni bana getirir diye yabanım
tam göğsünün ortasında bir yerin acıyacak...
evinin seni içine sığdıramayacak kadar dar olduğunu fark edeceksin...
sokağa fırlayacaksın...
sokaklar da dar gelecek...
tıpkı vücudunun yüreğine dar geldiği gibi...
ne denizin mavisi açacak içini, ne pırıl pırıl gökyüzü...
kendini taşıyamayacak kadar çok büyüyecek, bir yandan da kaybolacak kadar
küçüleceksin...

birileri sana bir şeyler anlatacak durmadan...
"önemli olan sağlık."
"yaşamak güzel."
"boş ver, her şey unutulur.
sen hiçbirini duymayacaksın...
gözyaşlarından etrafı göremez hale geleceksin...
ondan ölmesini isteyecek kadar nefret edecek, az sonra kollarında ölmek
isteyecek kadar çok seveceksin...

hep ondan bahsetmek isteyeceksin...
"ölüme çare bulundu" ya da "yarın kıyamet kopacakmış" deseler başını
kaldırıp "ne dedin?" diye sormayacaksın...
yalnız kalmak isteyeceksin...
hem de kalabalıkların arasında kaybolmak...

ikisi de yetmeyecek...
geçmişi düşüneceksin...
neredeyse dakika dakika...

ama kötüleri atlayarak...
onunla geçtiğin yerlerden geçmek isteyeceksin...
gittiğin yerlere gitmek...
bu sana hiç iyi gelmeyecek...

ama bile bile yapacaksın...
biri sana içindeki acıyı söküp atabileceğini söylese, kaçacaksın...
aslında kurtulmak istediğin halde, o acıyı yaşamak için direneceksin...

hayatının geri kalanını onu düşünerek geçirmek isteyeceksin...
aksini iddia edenlerden nefret edeceksin...
herkesi ona benzetip...
kimseyi onun yerine koyamayacaksın...
hiçbir şey oyalamayacak seni...
ilaçlara sığınacaksın...
birkaç saat kafanı bulandıran ama asla onu unutturmayan...

sadece bir müddet buzlu camın arkasından seyrettiren...
bütün şarkılar sizin için yazılmış gibi gelecek...
boğazın düğümlenecek, dinleyemeyeceksin...
uyumak zor, uyanmak kolay olacak...
sabahı iple çekeceksin...
bazen de "hiç güneş doğmasa" diyeceksin...
ne geceler rahatlatacak seni ne gündüzler...
ölmeyi isteyip, ölemeyeceksin...
belki çivi çiviyi söker diye can havliyle önüne çıkana sarılmak
isteyeceksin...
nafile...

düşüncesi bile tahammül edilmez gelecek...
rüyalar göreceksin, gerçek olmasını istediğin...
her sıçrayarak uyandığında onun adını söylediğini fark edeceksin...
telefonun çalmasını bekleyeceksin...
aramayacağını bile bile...
her çaldığında yüreğin ağzına gelecek...
ağlamaklı konuşacaksın arayanlarla...

yüreğin burkulacak...
canın yanacak...
bir daha sevmemeye yemin edeceksin...
hayata dair hiçbir şey yapmak gelmeyecek içinden...
onun sesini bir kez daha duymak için yanıp tutuşacaksın...
defalarca aradığı günlerin kıymetini bilmediğin için kendinden nefret
edeceksin...

yaşadığın şehri terk etmek isteyeceksin...
onunla hiçbir anının olmadığı bir yerlere gidip yerleşmek...

ama bir umut...
onunla bir gün bir yerde karşılaşma umudu...
bu umut seni gitmekten alıkoyacak...
gel gitler içinde yaşayacaksın...
buna yaşamak denirse...

razi misin butun bunlara...?
hazirmisin sonunda ölup ölup dirilmeye...?
o halde asik olabilirsin...
Mehtaplı gecelerde sesiniz,
Yağmura susamış toprak gibi özledim.
Sanma, sanma ki gülüm çekeceklerimi,
Bir avuç kara toprak için çekerim.

Umutlarım içimde battığı an,
Şu dönen dünya durduğu an,
Kaderime boyun eğdiğim an,
O zaman sevgi yalan derim.

Rıdvan beklese her gönül kapısını,
Giremez o zaman nankör sevgililer.
Günler geçer, aylar geçer, ömür biter,
Bir de bakmışsın vefasız denmişsin meğer.

Ayrılıklara izin verme yüreğinden geçmesin,
Kıymet bilmeyen yarlar kalbini kanatmasın.
Nasıl bir duygudur anlatsam anlar mısın?
Bir sevda uğruna ömrünce ağlar mısın?

Tükenir sonunda o güzel günler,
Son bir kez dönüp ardına bakarsın.
Sevmiş olan görür gülüm,
O içinde, yüreğinde o yanında duruyorsa eğer...


Dilan Şahin
--------------------------------------------------------------------------------

Bakmayı özledim
saatlerce gök mavisi gözlerinin içine
güneş sarısı saçlarını özledim
sen kokan kokunu her yanımda
görmeyi özledim sesini ve duymayı bir tanem
en içten şekilde bütünüyle seni
her anını özledim hayatımın senle geçen
yağarken yağmurları ıslanmayı özledim seninle beraber
korkmayı özledim sensiz kalmaktan
sisinden hayatların
nefret dolu her yanından nefret ederken ölmeyi
sonbahar kadar ılıman olmayı özledim
sabahları erken kalkmayı özledim
uyumayı ve rüyalar görmeyi özledim
nokta koymayı uzayan ayrılıklara
seni özledim
girmeni özledim salına, salına kapıdan
bakışlarını işte sımsıcak gözyaşlarını özledim
ağlamanı
her an mutlu olmayı özledim
kalem tutmasını ellerimin
gelmeni işte kapıdan girmeni özledim
boynuma sarılmanı seni öpmeyi özledim
duymayı özledim çocuk seslerini
camdaki çiçeği özledim
bahçedeki ağacı
salıncakta sallanmanı özledim
balkonda oturmanı
gül koparmanı özledim
gölgenin bir diğer yarısını
gel artık demek istiyorum sana
gülümsüyorum bak bekliyorum seni
gel artık.