26-11-2006, 12:33
düşünüyorum da,
sanırım en büyük korkumuz olduğumuz gibi görünmek.
yumuşacık kalbimizin fark edilmesi,
naif yönlerimizin keşfedilmesi,
cesaretsizliğimizin anlaşılması,
korkularımızın paylaşılması
sanki zarar göreceğimizin en büyük işareti.
kabuklarımızın altında
kendimizi saklamakta ne kadar da ustayız.
ve ne kadar güçlü korunuyoruz, kalkanlarımızın ardında.
hissedilmeden, el değmeden, sevgimizi göstermeden.
istiridyeler, deniz minareleri, midyeler.
kirpiler ve kaplumbağalar gibi.
sahi koruyor mu bizi bu çatlamamış sert kabuk?
kimse incitemiyor mu duygularımızı, inançlarımızı, benliğimizi?
yoksa zarar mi veriyor bu ürkeklik, bu kabuk bize.?
hissettiklerimizi gölgeliyor, yansıtmıyor mu gerçek kimliğimizi?
duygularımızı bastırıyor, el ele tutuşmamızı engelliyor mu?
eğer bir yıldız gibi ışıl ışılsam ve bir yıldız kadar
parlak.
ne çıkar ateşböceği sansalar beni.?
belki en hoyrat yürek bile ateşböceğinin
o uçucu, masum, sevimli çocuksuluguna el kaldırmaya kıyamaz?
güçlü kapıların arkasına kilitlemesem kendimi, korkaklığımı,
sevgi isteğimi
en insani yönlerimi kayıtsızca sunabilsem
bu sert kabuğun ağırlığından kurtulup
bir kus gibi uçacağım özgürce.
anlaşılacağım ve bir ayna gibi yansıyacağım
karsımdakine.
o da çözülecek belki.
samimi ve güvenliksiz, silahsız biriyle göz göze gelince.
oysa bir görebilsek bunu.
kalmadı böyle insanlar demesek.
güven duygusuna bu kadar muhtaç olmasak.
kırılmaktan korkmasak.
incinsek, yaralansak.
ne olur bir darbe daha alsak.
yeniden açsak kendimizi, atabilsek o kabuğu.
denesek.
risk alsak.
yanılsak.
fark etmez.
tekrar, tekrar bıkmadan denesek.
ve kucaklaşsak yeniden.
tıpkı eskisi gibi.
ne oldugunu anlayamadığımız o on beş yıldan öncesi gibi.
o zaman fark edeceğiz.
ne kadar özlediğimizi birbirimizi.
neler biriktirdiğimizi,
kaybolan değerlerimizi ne kadar özlediğimizi.
beraber geldik beraber gidiyoruz oysa.
vakit az, paylaşmak, sarılmak için.
yasadığımız coğrafya zor, şartları ağır.
yüreği daha fazla küstürmemek lazim.
sırtımızda ağır küfeler, her gün katlanan.
ve koşullar bir türlü düzelmeyen.
sevgiye çok ihtiyacımız var.
ufukta kara bir kıs görünüyor.
ancak birbirimize sokulursak atlatırız o günleri.
kirin o sert, o ağır kabuklarınızı.
kurtulun bu yükten.
korumuyor o kabuklar, aksine zarar veriyor bize.
yalnızlığa mahkum ediyor bizleri.
hem hepimiz bir yıldızız.
ne çıkar ateşböceği sansalar bizi. "
sanırım en büyük korkumuz olduğumuz gibi görünmek.
yumuşacık kalbimizin fark edilmesi,
naif yönlerimizin keşfedilmesi,
cesaretsizliğimizin anlaşılması,
korkularımızın paylaşılması
sanki zarar göreceğimizin en büyük işareti.
kabuklarımızın altında
kendimizi saklamakta ne kadar da ustayız.
ve ne kadar güçlü korunuyoruz, kalkanlarımızın ardında.
hissedilmeden, el değmeden, sevgimizi göstermeden.
istiridyeler, deniz minareleri, midyeler.
kirpiler ve kaplumbağalar gibi.
sahi koruyor mu bizi bu çatlamamış sert kabuk?
kimse incitemiyor mu duygularımızı, inançlarımızı, benliğimizi?
yoksa zarar mi veriyor bu ürkeklik, bu kabuk bize.?
hissettiklerimizi gölgeliyor, yansıtmıyor mu gerçek kimliğimizi?
duygularımızı bastırıyor, el ele tutuşmamızı engelliyor mu?
eğer bir yıldız gibi ışıl ışılsam ve bir yıldız kadar
parlak.
ne çıkar ateşböceği sansalar beni.?
belki en hoyrat yürek bile ateşböceğinin
o uçucu, masum, sevimli çocuksuluguna el kaldırmaya kıyamaz?
güçlü kapıların arkasına kilitlemesem kendimi, korkaklığımı,
sevgi isteğimi
en insani yönlerimi kayıtsızca sunabilsem
bu sert kabuğun ağırlığından kurtulup
bir kus gibi uçacağım özgürce.
anlaşılacağım ve bir ayna gibi yansıyacağım
karsımdakine.
o da çözülecek belki.
samimi ve güvenliksiz, silahsız biriyle göz göze gelince.
oysa bir görebilsek bunu.
kalmadı böyle insanlar demesek.
güven duygusuna bu kadar muhtaç olmasak.
kırılmaktan korkmasak.
incinsek, yaralansak.
ne olur bir darbe daha alsak.
yeniden açsak kendimizi, atabilsek o kabuğu.
denesek.
risk alsak.
yanılsak.
fark etmez.
tekrar, tekrar bıkmadan denesek.
ve kucaklaşsak yeniden.
tıpkı eskisi gibi.
ne oldugunu anlayamadığımız o on beş yıldan öncesi gibi.
o zaman fark edeceğiz.
ne kadar özlediğimizi birbirimizi.
neler biriktirdiğimizi,
kaybolan değerlerimizi ne kadar özlediğimizi.
beraber geldik beraber gidiyoruz oysa.
vakit az, paylaşmak, sarılmak için.
yasadığımız coğrafya zor, şartları ağır.
yüreği daha fazla küstürmemek lazim.
sırtımızda ağır küfeler, her gün katlanan.
ve koşullar bir türlü düzelmeyen.
sevgiye çok ihtiyacımız var.
ufukta kara bir kıs görünüyor.
ancak birbirimize sokulursak atlatırız o günleri.
kirin o sert, o ağır kabuklarınızı.
kurtulun bu yükten.
korumuyor o kabuklar, aksine zarar veriyor bize.
yalnızlığa mahkum ediyor bizleri.
hem hepimiz bir yıldızız.
ne çıkar ateşböceği sansalar bizi. "