30-11-2006, 22:43
Istanbul Hukumeti'nin Harbiye Naziri Ziya Pasa her zamanki yumusakligiyla, "Beyler..." dedi. "...Ingilizlere kafa tutamayiz. Adamlarin hic sakasi yok. Daha gecen gun, bir bahane icat
ederek Izmit'i tekrar isgal ediverdiler."
Sari atlas doseli buyuk oda, nezaretin ileri gelen subaylari ile doluydu. Hurriyet ve Itilaf Partisi yanlisi olan birkac gerici subay disinda hepsi, Anadolu'ya gecmeye coktan hazir, Ankara'nin Istanbul'da kalmalari gerekli gordugu namuslu askerlerdi. Kapi acildi, kapinin boslugu icinde
yaver gorundu:
"Emrettiginiz yuzbasi geldi efendim."
"Iceri al."
Nazir subaylara bilgi verdi: "Az once sozunu ettigim talihsiz olayin faili." Yuzbasi bekletmeden iceri girdi, kaygili bakislarla kendisini izleyen subaylarin arasindan hizla ilerleyerek nazirin masasi onunde durdu, selam verdi:
"Yuzbasi Faruk, Istanbul. Beni emretmissiniz."
Uzun boylu, kumral, yakisikli, biraz bickin havali bir yuzbasiydi. Nazir onundeki bir yaziya bakarak, yumusak bir sesle, "Oglum.." dedi, "..dun aksam Beyoglu'nda, Ingiliz Inzibat Subayi Tegmen Miller'i, emre ragmen selamlamamissin. Dogru mu?" "Evet efendim, dogru." Nazir, durust
subaya babacanca yol gosterdi:
"Herhalde gormedigin icin selamlamadin, degil mi cocugum?"
"Hayir efendim, gordum."
Nazirin cani sikildi:
"Niye selamlamadin oyleyse? Selamlamaniz icin emir verilmisti."
"Rutbesi benden kucuk oldugu icin selamlamadim Pasam. Askerlik toresince, once onun beni selamlamasi gerekmez miydi?"
Ziya Pasa derin bir kederle ellerini acti:
"Askerlik toresi mi kaldi a yavrum? Adamlar galibiyet haklarini kullaniyorlar. Ingiliz Komutanligi
bu sabah olayi protesto etti. Mesele cikarilacak zaman degil. Hemen su muzevir tegmeni bul da ozur dile. Olayi kapatalim."
Basiyla cikmasi icin izin verdi. Ama yuzbasi yerinden kipirdamadi:
"Pasam bir de beni dinlemenizi rica ediyorum."
Nazir bikkinlikla, "Soyle bakalim" dedi.
"Balkan Savasi'nda tegmendim, Canakkale'de ustegmen, Suriye cephesinde yuzbasi oldum. Ben bu rutbeleri tek basima savasarak almadim. Her rutbemde binlerce sehidin ve gazinin hakki var. Onlarin hakkini korumak namus borcumdur. Beni affedin, ozur dileyemem."
Harbiye Naziri bozuldu: "Anlamadin galiba. Harbiye Naziri olarak emrediyorum."
Yuzbasi sukunetle, "Anladim efendim" dedi, apoletlerini bir hamlede sokup nazirin masasina birakti:
"Artik emrinizi dinlemek zorunda degilim!"
Selam vermeden kapiya yurudu. Oturan subaylarin, Istanbul'u tutan birkaci disinda, hepsi saygiyla ayaga firladi. Hepsinin rutbesi yuzbasidan daha buyuktu. Gozleri dolarak yuzbasiya selam durdular...