01-12-2006, 13:05
ALLAH'TAN ÜMIDINIZI KESMEYINIZ (Hadis-i serif)
Konu ile ilgili Kur'an-i Kerim ayetleri de söyle siralanabilir:
"Yâ beniyyezhebû fetehessesû min Yûsüfe ve ehîyhi ve lâ te'yesû min revhillah, innehu la yey'esü min revhillahi illel kavmülkâfîrun."
12/Yusuf-87
- Ey ogullarim ! Gidin Yusuf u ve kardesini arayin. Allah'in rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Dogrusu kafirlerden baskasi Allah'in rahmetinden ümidini kesmez.
“velleziyne keferû biâyâtillâhi ve likaâihi ulâike yeisû min rahmetîy ve ulâike lehüm azâbün elîym”
29/Ankebut-23
- Allah'in ayetlerini ve ona kavusmayi inkar eden kafirler; iste onlar benim rahmetimden ümitlerini kesmis olanlardir. Iste elim olan azap onlar içindir.
"....Ve men yef'al zâlike yelka esâmâ. Yudâ'aflehü Tazâbü yevmelkiyâmeti ve yahlüd fiyhi mühânâ illâ men tâbe ve âmene ve amile amelen sâlihan feülaike yübed-dilullahü seyyiâtihim hasenat, ve kânallâhü gaf üren rahiymâ."
25/Furkan-68,69,70
- Kötülükleri yapan cezasini çeker. Kiyamet günü onun azabi kat kat olur. Orada daim kalir. Tevbe edip mü'min olan ve salih amel isleyen kimseler müstesnadir. Iste Allah bunlarin kötülüklerini (seyyiatlerini) iyiliklere hayirlara (hasenata) tebdil eder, degistirir. Allah Gafurdur, Rahimdir.
Büyük sahabi ibni Abbas'in bildirdigine göre bu ayet ile bundan önce yer alan iki ayet su olay üzerine nazil olmustur, inmistir : Puta tapan Mekke-lilerden bir grup Hz.Muhammed (SAV) efendimize gelerek;
Ey Muhammed. hiç kuskumuz yok ki senin davet ettigin gerçekler haktir ve çok güzeldir. Fakat bizler önceden çok kötülükler isledik. Artik bizden iyi insan olur mu? diye yakinmislardi. Bunun üzerine bu ayetler inmis ve Allah’in af ve magfiret kapisinin, günahi ne kadar büyük olursa olsun, Allah'in kendisi için tayin ettigi mürsidin önünde Tevbe eden herkese açik oldugu beyan etmislerdir. Kisiyi cehennemden kurtaran, azad eden ve cennete kavusturan bu tevbe hayatimizda ancak tek bir sefer yapilabilir. Bu tevbe Allah'u Tealâ ve Tekaddes Hz.ne ulasmak üzere yola çikanin tevbesidir ki, baska tevbelerden farklidir. Çünkü burada söz konusu olan, kisinin Allah'in emrini yerine getirmek üzere tevbe etmesidir. Allah'in emrini yerine getirmek için üç cesede verilen emirlerin yani yeminlerin hepsini yerine getirmek anlamina geliyor.
Yine Ibni Abbas'in bildirdigine göre ayni olay üzerine inen Zümer 53 üncü ayetinde :
"kul yâ ibâdiyelleziyne esrefu âlâ enfüsihim la taknetû min rahmetillâh innallahe yagfirüzzünûbe cemiy'â,innehü hüvel gafûrürrahim"
39/Zümer-53
- De ki ey kendilerine kötülük edip asin giden kullarim ! Allah'tan ümidinizi kesmeyin. Dogrusu Allah günahlarin hepsini magfiret eder. Çünkü gafurdur ve Rahimdir,
diyerek bu gerçegi pekistirmistir.
Tevbe, kainattaki gelisme ve olusmanin suuruna varmak, bu olusma ve gelismeye bir anlamda katilmaktir. Bunun içindir ki, Kur'an durumu ne olursa olsun herkesin tevbe etmesini yani ezelde bizlerden aldigi ve üzerimize farz kildigi yeminleri yerine getirmemizi istemektedir.
- Tûbû illallah! cemi'an eyyühelmü'minüne le'alleküm tüflihûn
24/Nur-31
- Ey iman edenler istisnasiz hepiniz Allah'a tevbe edin.
Kur'an-i Kerimimizde üç çesit tevbeden söz edilmektedir. Bu üç çesit tevbe de kulun Allah'a olan yaklasiminda belli kademelerde yerine getirilmektedir. Kul isledigi günahin farkina varir ve günahi kendisine isleten nefsini kinar, pisman olur ve isledigi günahtan dolayi Allah'tan af dilerse, Allah'in affi kabul etmesi halinde isledigi günahi sifirliyacak sekilde, Allah ona yardim eder. Fakat ikinci çesit tevbe, hayatimizda bir kere olup mürsid önünde yapilan bir tevbedir. Bu tevbe günahlari birinci çesit tevbe de oldugu gibi sifirlamaz, günahlarin hepsini sevaba, hayra çevirir. Üçüncü çesit tevbe de nefsini Allah'a teslim etmis, ihlasa ulasmis, nefsindeki afetlerin yerine ruhun hasletleri gelip yerlestigi ve kisinin bütün afetler açisindan faziletlerin sahibi oldugu için seher vaktinde Allah'in davetiyle olusan Tevbeyi Nasuhtur. Bu Nasuh Tevbesi birinci ve ikinci çesit tevbede oldugu gibi günahlari silmek ve sevaba kalbetmek degil, bütün gelmis ve gelecek olan günahlarin hepsini örter.
“Yâ eyyühelleziyne âmenû tûbû ilallahi tevbeten nasûhâ asa rabbüküm en yükeffire ankiim seyyiâtiküm..."
66/Tahrim-8
- Ey amenu olanlar, Allah'a nasuh tevbe ile tevbe edin. Böylece Rab-biniz kötülüklerinizi (seyyiatlerinizi) sizden gidersin, örtsün.
Tevbeyi sadece günahkârlarin yapacagini sanmak yanlistir. Günahkârlar daha çok ve daha önce tevbe etmeli, ama tevbe etmesi gerekenler yalniz onlar degildir. Tevbe etmek, insani bulundugu manevi makamin bir ilerisine götüreceginden, herkes her an tevbe eder. Bu sebeple Peygamber Efendimiz (SAV) "Ben her gün, en az yetmis defa tevbe ederim." buyurmustur. Yine bilinmelidir : "Kimi günahina, kimi gafletine, kimi ibadetine güvenmis olmasina, kimi de bizzat tevbe etmesine tevbe eder." denmistir.
Hiçbir günah, tevbe kapisini kapatacak kadar büyük olamaz. Bunu bilen tasavvuf erlerinden Hz. Mevlana: ister kafir, ister putperest, ister mecusi ol. Istersen yüz bin kere tevbeni bozmus ol. Yine gel. Bu kapi ümitsizlik kapisi degildir.
Tevbe kapisinin kapanacagini kabul etmek, Allah'in gazap ve azabinin rahmet ve merhametinden büyük oldugunu iddia etmek olur ki, buna kimsenin yetkisi yoktur. Hz. Muhammed (SAV) efendimiz söyle buyurmustur : "Allah'in rahmeti gazabini geride birakmistir. " Ayet-i kerimede aynen söyledir:
"Kaâle azâbiy usiybü bihi esa' ve rahmetiy vasiat külle sey."
7/Araf-156
-Azabimi diledigime isabet ettiririm, rahmetime gelince, o her seyi çepeçevre kusatmistir.
Kul, günahi ne kadar çok, yasi ne kadar ilerlemis olursa olsun, Persembeyi Cumaya baglayan gece Hacet namazi ile Allah'tan Mürsidini sorup, Allah'in kendisine gösterdigi kisinin önünde Furkan 70'e göre tevbe edip kurtulabilir. Ölümle yüzyüze gelmeden evvel bu tevbenin yapilmasini Zümer 54 bize açikliyor.
"...eniybû ilâ Rabbiküm ve eslimû lehü min kabli en ye'tiyekü-müT azâbü sümme la tûnsarûn"
39/zümer-54
- Basiniza kabir azabi gelmeden, yani ölüm gelmeden evvel (mürsidin önünde tevbe ederek )Allah'a dönün ve O'na teslim olun. Aksi takdirde, Allah'in yardimini alamazsiniz.
Ahiret alemiyle yüzyüze gelip dünya ile ilginin bittigini anladigimiz anda ise tevbenin zaten anlami kalmadigindan, böyle bir tevbenin geçerli olmadigini Kur'an bize bildirmistir.
"ve leyset ittevbetü lilleziyne ya'melûnes seyyiât, hattâ izâ haderâ ehade hümülmevtü kaâle inniy tübtül'âne ve lelleziyne yemûtûne ve hum küffâr, ulâike a'tednâ lehüm azâben eliyniâ."
4/Nisa-18
-Kötülükler yapip da ölüm gelip çattiginda , iste simdi tevbe ettim diyenlerin tevbesi makbul degildir. Iste isi bu noktaya getirmeden mürsidini arayip bulmali ve önünde tevbe etmelidir.
Allah'in sinirsiz rahmet ve merhametinden sürekli açik duran kapisi tevbeden yararlanmak için su noktaya da çok dikkat etmek gerekir. Insan, yaptiginin yanlis ve kendisinin hatali oldugunu bilmeli ve bunu Allah önünde itiraf etmelidir. Eger yaptiklarinin dogru, kendisinin hatasiz oldugunu iddia ediyorsa bereketinden yararlanmasi mümkün degildir. Bazi insanlar, bilgisizlik eseri olarak akillariyla fetvalar çikarir ve "su kadar yaparsam zarar etmez, mürside ne gerek var, günümüzde böyle sey olmaz" vs. gibi sözler söyleyerek hata islediklerini kabulden kaçinirlar. Böyle olanlarin yaptiklari günah degil, inkardir ve inkar, tevbe ile tem izlenemez. O halde günahi günah bilmek, yasak emirlerin lüzumlu olduklarini, fakat bizim yanilarak hata isledigimizi itiraf etmek lazimdir ki, tevbenin bir anlami olsun.
ALLAH RAZI OLSUN İNŞALLAH DEĞERLİ KARDEŞLERİM..
Konu ile ilgili Kur'an-i Kerim ayetleri de söyle siralanabilir:
"Yâ beniyyezhebû fetehessesû min Yûsüfe ve ehîyhi ve lâ te'yesû min revhillah, innehu la yey'esü min revhillahi illel kavmülkâfîrun."
12/Yusuf-87
- Ey ogullarim ! Gidin Yusuf u ve kardesini arayin. Allah'in rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Dogrusu kafirlerden baskasi Allah'in rahmetinden ümidini kesmez.
“velleziyne keferû biâyâtillâhi ve likaâihi ulâike yeisû min rahmetîy ve ulâike lehüm azâbün elîym”
29/Ankebut-23
- Allah'in ayetlerini ve ona kavusmayi inkar eden kafirler; iste onlar benim rahmetimden ümitlerini kesmis olanlardir. Iste elim olan azap onlar içindir.
"....Ve men yef'al zâlike yelka esâmâ. Yudâ'aflehü Tazâbü yevmelkiyâmeti ve yahlüd fiyhi mühânâ illâ men tâbe ve âmene ve amile amelen sâlihan feülaike yübed-dilullahü seyyiâtihim hasenat, ve kânallâhü gaf üren rahiymâ."
25/Furkan-68,69,70
- Kötülükleri yapan cezasini çeker. Kiyamet günü onun azabi kat kat olur. Orada daim kalir. Tevbe edip mü'min olan ve salih amel isleyen kimseler müstesnadir. Iste Allah bunlarin kötülüklerini (seyyiatlerini) iyiliklere hayirlara (hasenata) tebdil eder, degistirir. Allah Gafurdur, Rahimdir.
Büyük sahabi ibni Abbas'in bildirdigine göre bu ayet ile bundan önce yer alan iki ayet su olay üzerine nazil olmustur, inmistir : Puta tapan Mekke-lilerden bir grup Hz.Muhammed (SAV) efendimize gelerek;
Ey Muhammed. hiç kuskumuz yok ki senin davet ettigin gerçekler haktir ve çok güzeldir. Fakat bizler önceden çok kötülükler isledik. Artik bizden iyi insan olur mu? diye yakinmislardi. Bunun üzerine bu ayetler inmis ve Allah’in af ve magfiret kapisinin, günahi ne kadar büyük olursa olsun, Allah'in kendisi için tayin ettigi mürsidin önünde Tevbe eden herkese açik oldugu beyan etmislerdir. Kisiyi cehennemden kurtaran, azad eden ve cennete kavusturan bu tevbe hayatimizda ancak tek bir sefer yapilabilir. Bu tevbe Allah'u Tealâ ve Tekaddes Hz.ne ulasmak üzere yola çikanin tevbesidir ki, baska tevbelerden farklidir. Çünkü burada söz konusu olan, kisinin Allah'in emrini yerine getirmek üzere tevbe etmesidir. Allah'in emrini yerine getirmek için üç cesede verilen emirlerin yani yeminlerin hepsini yerine getirmek anlamina geliyor.
Yine Ibni Abbas'in bildirdigine göre ayni olay üzerine inen Zümer 53 üncü ayetinde :
"kul yâ ibâdiyelleziyne esrefu âlâ enfüsihim la taknetû min rahmetillâh innallahe yagfirüzzünûbe cemiy'â,innehü hüvel gafûrürrahim"
39/Zümer-53
- De ki ey kendilerine kötülük edip asin giden kullarim ! Allah'tan ümidinizi kesmeyin. Dogrusu Allah günahlarin hepsini magfiret eder. Çünkü gafurdur ve Rahimdir,
diyerek bu gerçegi pekistirmistir.
Tevbe, kainattaki gelisme ve olusmanin suuruna varmak, bu olusma ve gelismeye bir anlamda katilmaktir. Bunun içindir ki, Kur'an durumu ne olursa olsun herkesin tevbe etmesini yani ezelde bizlerden aldigi ve üzerimize farz kildigi yeminleri yerine getirmemizi istemektedir.
- Tûbû illallah! cemi'an eyyühelmü'minüne le'alleküm tüflihûn
24/Nur-31
- Ey iman edenler istisnasiz hepiniz Allah'a tevbe edin.
Kur'an-i Kerimimizde üç çesit tevbeden söz edilmektedir. Bu üç çesit tevbe de kulun Allah'a olan yaklasiminda belli kademelerde yerine getirilmektedir. Kul isledigi günahin farkina varir ve günahi kendisine isleten nefsini kinar, pisman olur ve isledigi günahtan dolayi Allah'tan af dilerse, Allah'in affi kabul etmesi halinde isledigi günahi sifirliyacak sekilde, Allah ona yardim eder. Fakat ikinci çesit tevbe, hayatimizda bir kere olup mürsid önünde yapilan bir tevbedir. Bu tevbe günahlari birinci çesit tevbe de oldugu gibi sifirlamaz, günahlarin hepsini sevaba, hayra çevirir. Üçüncü çesit tevbe de nefsini Allah'a teslim etmis, ihlasa ulasmis, nefsindeki afetlerin yerine ruhun hasletleri gelip yerlestigi ve kisinin bütün afetler açisindan faziletlerin sahibi oldugu için seher vaktinde Allah'in davetiyle olusan Tevbeyi Nasuhtur. Bu Nasuh Tevbesi birinci ve ikinci çesit tevbede oldugu gibi günahlari silmek ve sevaba kalbetmek degil, bütün gelmis ve gelecek olan günahlarin hepsini örter.
“Yâ eyyühelleziyne âmenû tûbû ilallahi tevbeten nasûhâ asa rabbüküm en yükeffire ankiim seyyiâtiküm..."
66/Tahrim-8
- Ey amenu olanlar, Allah'a nasuh tevbe ile tevbe edin. Böylece Rab-biniz kötülüklerinizi (seyyiatlerinizi) sizden gidersin, örtsün.
Tevbeyi sadece günahkârlarin yapacagini sanmak yanlistir. Günahkârlar daha çok ve daha önce tevbe etmeli, ama tevbe etmesi gerekenler yalniz onlar degildir. Tevbe etmek, insani bulundugu manevi makamin bir ilerisine götüreceginden, herkes her an tevbe eder. Bu sebeple Peygamber Efendimiz (SAV) "Ben her gün, en az yetmis defa tevbe ederim." buyurmustur. Yine bilinmelidir : "Kimi günahina, kimi gafletine, kimi ibadetine güvenmis olmasina, kimi de bizzat tevbe etmesine tevbe eder." denmistir.
Hiçbir günah, tevbe kapisini kapatacak kadar büyük olamaz. Bunu bilen tasavvuf erlerinden Hz. Mevlana: ister kafir, ister putperest, ister mecusi ol. Istersen yüz bin kere tevbeni bozmus ol. Yine gel. Bu kapi ümitsizlik kapisi degildir.
Tevbe kapisinin kapanacagini kabul etmek, Allah'in gazap ve azabinin rahmet ve merhametinden büyük oldugunu iddia etmek olur ki, buna kimsenin yetkisi yoktur. Hz. Muhammed (SAV) efendimiz söyle buyurmustur : "Allah'in rahmeti gazabini geride birakmistir. " Ayet-i kerimede aynen söyledir:
"Kaâle azâbiy usiybü bihi esa' ve rahmetiy vasiat külle sey."
7/Araf-156
-Azabimi diledigime isabet ettiririm, rahmetime gelince, o her seyi çepeçevre kusatmistir.
Kul, günahi ne kadar çok, yasi ne kadar ilerlemis olursa olsun, Persembeyi Cumaya baglayan gece Hacet namazi ile Allah'tan Mürsidini sorup, Allah'in kendisine gösterdigi kisinin önünde Furkan 70'e göre tevbe edip kurtulabilir. Ölümle yüzyüze gelmeden evvel bu tevbenin yapilmasini Zümer 54 bize açikliyor.
"...eniybû ilâ Rabbiküm ve eslimû lehü min kabli en ye'tiyekü-müT azâbü sümme la tûnsarûn"
39/zümer-54
- Basiniza kabir azabi gelmeden, yani ölüm gelmeden evvel (mürsidin önünde tevbe ederek )Allah'a dönün ve O'na teslim olun. Aksi takdirde, Allah'in yardimini alamazsiniz.
Ahiret alemiyle yüzyüze gelip dünya ile ilginin bittigini anladigimiz anda ise tevbenin zaten anlami kalmadigindan, böyle bir tevbenin geçerli olmadigini Kur'an bize bildirmistir.
"ve leyset ittevbetü lilleziyne ya'melûnes seyyiât, hattâ izâ haderâ ehade hümülmevtü kaâle inniy tübtül'âne ve lelleziyne yemûtûne ve hum küffâr, ulâike a'tednâ lehüm azâben eliyniâ."
4/Nisa-18
-Kötülükler yapip da ölüm gelip çattiginda , iste simdi tevbe ettim diyenlerin tevbesi makbul degildir. Iste isi bu noktaya getirmeden mürsidini arayip bulmali ve önünde tevbe etmelidir.
Allah'in sinirsiz rahmet ve merhametinden sürekli açik duran kapisi tevbeden yararlanmak için su noktaya da çok dikkat etmek gerekir. Insan, yaptiginin yanlis ve kendisinin hatali oldugunu bilmeli ve bunu Allah önünde itiraf etmelidir. Eger yaptiklarinin dogru, kendisinin hatasiz oldugunu iddia ediyorsa bereketinden yararlanmasi mümkün degildir. Bazi insanlar, bilgisizlik eseri olarak akillariyla fetvalar çikarir ve "su kadar yaparsam zarar etmez, mürside ne gerek var, günümüzde böyle sey olmaz" vs. gibi sözler söyleyerek hata islediklerini kabulden kaçinirlar. Böyle olanlarin yaptiklari günah degil, inkardir ve inkar, tevbe ile tem izlenemez. O halde günahi günah bilmek, yasak emirlerin lüzumlu olduklarini, fakat bizim yanilarak hata isledigimizi itiraf etmek lazimdir ki, tevbenin bir anlami olsun.
ALLAH RAZI OLSUN İNŞALLAH DEĞERLİ KARDEŞLERİM..