Forum Hafızoğlu

Tam Versiyon: Ermelerin Yaptıkları Katliamlar
Şu anda tam olmayan bir versiyonun içeriğine bakıyorsunuz. Tam versiyon'a bakınız.
GAZİLER VE GÖRGÜ TANIKLARI ANLATIYOR



[Resim: load7735.gif]

AYŞE SEVİMLİ
Baba Adı: Derviş
Anne Adı: Hayriye
Doğum Yeri: Van-Zeve (Zaviye)
Doğum Tarihi: 1897

Köylüler Ermenilerin geleceğini duyunca, ellerinden geldiği kadar tedbir aldılar. Tepelere hep mevziler kazdılar. Hükümet de silah verdi. Yedi köyün ahalisi bizim köye doldu. Köyde insandan, arabadan adım atacak yer kalmamıştı. Bir sabah Ermenilerin gelmekte olduklarını haber verdiler. Erkekler mevzilere koştu. Savaşmaya başladılar. Bizimkilere ne cephane ne silah yardımı yok. Nihayet Ermeniler köye girdiler.

Mevzilerde sehid olanlar oldu. Diğerlerini evlere doldurup gazyağı döküp ateşe verdiler. Aşağılarda bir samanlık vardı. Biz oraya saklandık. Ben bir sepetin altına girdim. Ermeniler buldukları herkesi öldürdüler. Samanlığa da ateş ettiler, annemin leçeğine geldi, yaktı, kendisine bir şey olmadı. Pek kurtulan olmadı. İki kadın daha kurtuldu.Bizden önce Bardakçı'ya gitmişler. Biz gece yarısı dışarıya çıktık, ya Rabbi kimseye gösterme, kan, ateş, inlemeler, feryatlar göğe yükseliyordu. Birisinin yanlarında budlarına cepler açıp nişanlar çizdiklerini söyleyip eziyet ettiklerini gördüm. Bu Seyyad Onbaşı idi. Bardakçı'ya yaklaştığımızda, derenin öbür tarafında Mehmetgilin evin orada yeşilliğin üzerinde beş erkeği kollarından birbirlerine bağlamış, kurşun sıkıyorlardı. Onlar yere yıkılınca defalarca süngüleyerek öldürdüler. (Allahım sen gösterme bir daha).

Annem para-ziynet eşyası nesi var, nesi yoksa onlara verdi. Bize bir şey yapmamaları için. Sonra bizi Van'a getirdiler. O arada ellerindeki esirlere akla gelmeyen işkenceler ettiler. Dört ay bir kışlada kaldık. Sonra muhacir olduk. 1918 Nisan'ına kadar muhacir kaldık.




düzenleme sebebi...

1. ermeni katliamları biz katletmişiz gibi bir anlam veriyor(üniversite hocalardan öğrendik)
2. yazı boyutu çok büyük bu kadar büyük boyut kullanmayalım okunurlugu düşürüyor
3.ortalanmadan daha rahat okunuyorSmiley (26)
[Resim: load7737.gif]

MUHAMMED REŞİD GÜLEŞER
Baba Adı: Abdullah
Anne Adı: Babibe
Doğum Yeri: Van
Doğum Tarihi: 1900

Ermeni mezalimi sırasında 15-16 yaşlarında Darü'l-Muallimin öğrencisi olan bir gençtim. Bu sebeple olayları gayet iyi hatırlıyorum. Birinci Cihan Harbi öncelerinde nüfusları 17.000 kişi olduğu söylenen Ermenilerle birlikte gayet iyi yaşıyor, komşuluk ediyorduk. Biz onlara çok iyi muamele ediyorduk.

Meşrutiyet'in ilânıyla hürriyet, eşitlik ve adalet prensiplerini, kendi lehlerine istedikleri gibi değerlendirerek şımarmaya başladılar. Van'daki liderleri Aram Paşa adında birisi idi ki, Sultan Hamid'in tahttan indirildiğini kendisine tebliğ eden heyet içerisinde de bulunmuştu; Van'da yeraltı teşkilatı kurmuşlardı. Şimdi Büyük Camii'nin yanı başında bir mahzenden başlayarak, ta kale dibindeki eski şehire kadar uzanan tüneller yapmışlardır. Öyle ki, bu tünellerden atlı olarak geçmek bile mümkündü.

Bir gün bir tünelin, üstünün çökmesi üzerine bir nöbetçi tarafından tesadüfen bulundu. Hatta Ermenilerden birisinin ihbarı üzerine, Aram Paşa'yı, Büyük Camii civarında bir mahzende yakaladılar ise de, o günkü politikalar sebebiyle kendisine hiçbir şey yapılmadı, salıverildi.

Kısaca Ermeniler adam akıllı teşkilatlandırılmışlardı. Zaten ticaret hayatını ellerinde tutan Ermeniler iktisadi bakımdan da gayet iyi durumda idiler. Ermeni ve Yahudilere, orduya silahlı olarak katılmak izni verildikten sonra Van fırkası giderken Ermeni çeteciler orduya kendi silahlarıyla birlikte katılmışlardı. Bizim askerlerimizin elinde ham demirden Alman yapımı iptidai tüfekler vardı, dört mermi attın mı, beşincisi önüne düşerdi. Daha sonra Van'a dönen Hacı Latif Bey ve başkalarından duyduğumuza göre, Van fırkasında bulunan Ermeniler askerlerimizi arkadan vuruyorlarmış. Hatta Doğu Cephesi'nden gelen ve Van'daki hastanelerde yatmakta olan yaralı Türk askerleri de Ermeni hemşire ve doktorlar tarafından zehirlenmek suretiyle öldürülüyorlarmış.

Van'daki duruma gelince: Ruslar bu sırada Muradiye, Özalp ve Başkale'den olmak üzere üç koldan harekete geçmişlerdi. Şehirde ise Ermeniler isyan etmiş, 29 gündür Müslüman ahaliye karşı harp ediyorlardı. Hatta bizim üç kışlamız vardı (Hacı Bekir, Aziziye, Toprakkale). Onar kişiden, yani birer manga asker nöbet tutardı. Bu kışlalara da baskınlar yaparak askerlerimizi koyun gibi boğazladılar, kapı komşumuzun amcası Ali Çavuş da orada şehit olmuştu.

Bizim zaten çok zayıf olan milis güçlerimiz mazgallar kazmak suretiyle savaşmaya çalışırken onlar makinalarla duvarlarda gedikler açıp her tarafı yaylım ateşine tutuyor; gazyağı tenekelerini döküp ateşe veriyor, kendileri yer altındaki mahzenlere iniyorlardı. 29 gün boyunca bu zalim saldırılar devam etti. Nihayet Müslüman ahalinin daha fazla kırılmaması için hicret emri verildi. Vasıtaları olanlar vasıtalarıyla, olmayanlar büyük bir perişanlık içerisinde yollara düştük. İnsanlar yollarda çocuklarını bıraktı, açlıktan, salgın hastalıktan kırıldı.

Burada şunu hatırlatmak gerekir ki, Ermeniler yalnızca Van'da değil köylerde de büyük zulüm yapmışlardı. Tımar'ın, Başkale'nin, Özalp'ın köylerinden Müslüman halkın evlerini ot tıkayıp ateşe veriyor, dışarı kaçmak isteyenleri de kurşunla, süngüyle öldürüyorlardı. Zeve'de birkaç köyün halkı Ermenilere karşı birleşerek savaşmış; ancak mağlup olan yedi köyün halkı birkaç kişi dışında, burada toptan yok edilmiştir. Şimdi anıt da dikilmiş olan bu köyde hâlâ, toplu halde katledilmiş insanların cesetleri çıkmaktadır.

Sonra buradan hicret eden insanlar için oniki gemi tahsis edilmişti. Dört tanesinde Van'da görevli memur ve aileleri vardı. Tabii gemiciler de hep Ermeni'ydiler. Dört gemi dolusu insanı bu gemicilerin yardımıyla adaya (Adır) çıkaran Ermeni fedailer bu insanların hepsini katlettiler. Diğer sekiz geminin ahalisi de Tatvan yakınındaki bir adada tahassun etmiş olan Ermeniler tarafından yok edilmek istendi ise de onların silahları bulunduğundan savaşarak az bir kayıpla kurtulmayı başarmışlardır.

Van'dan göç ettiğimizde önce Bitlis'e, oradan Diyarbakır'a gittik. Yol boyunca Ermeni zulmünün izlerini gördük. Nihayet Van'a döndükten sonra, gördüklerimizi, duyduklarımızı anlatacağım. İnsanlara her türlü işkenceyi yapmışlar. Allah rahmet etsin. Yüz küsur yaşlarında İsa Hoca adında bir zat vardı. Eşeğe binip gezmişler, Evlere baskınlar yaparak talan etmişler; kadınları kızları toplayarak Ziya Bey'in evine doldurmuşlar, hepsinin namuslarını defalarca kirletmişler. Öldürdükleri insanları kuyulara atmışlar; hatta bizim camiin kuyusunu bile cesetlerle doldurmuşlar.

Cevdet Paşa birinci defa Van'a girdiğinde, kocası harpte olup hayvanı olmadığı için gidememiş ve esir düşmüş bu kadınlardan 130.unu jandarmalara teslim ederek Diyarbakır'a gönderdi. Hatta bunlardan otuz kadarı da bizim evde kalırlardı. Kirman eğirmek suretiyle geçimlerini sağlarlardı. Onlara tayın de verilirdi. Onların anlattıklarına göre Ermeni çetelerinden gördükleri zulüm ve işkencenin haddi hesabı yoktu. Erkeklerin derilerini yüzmek, uzuvlarını kesmek; kadınların da namuslarını kirletmek, kazığa oturtmak gibi zulümlere maruz bırakıyorlardı.

Biz Van'a dört sene sonra döndük. Evvela iki sene kaldık: Van'a geri geldik: Ancak Rusların şehre girmesi üzerine yeniden göç etmek zorunda kaldık. Bu defa Siirt'e kadar gittik. Döndüğümüzde 200-250 kadar Ermeni hanesi Çarpanak Adasında tahassun etmişlerdi. Türkler nasıl olsa gider, biz yine Van'a yerleşiriz diye umuyorlardı. Bunların çoğu da sanatkardı ancak bir süre sonra çıkarılan kanunla koruma altında, hükümet tarafından Revan'a gönderildiler.

Ancak yedi defa düşmanın girip çıktığı Van , Ermeni mahalleleri dışında tamamen harap olmuştu. Van'ı yeniden imar ettik.
[Resim: load7739.jpg]


ŞEYH CEMAL TALAY
Baba Adı : Cimşid
Ana Adı : Fatma
Doğum Yeri : Van
Doğum Tarihi : 1901


Ermeniler, Ruslar'dan silah yardımı görüyorlardı. Van'da konsoloslukları bulunan İngiltere, Fransa ve Amerika'nın teşvikleriyle Ruslar tarafından silahlandırmakta olan Ermeniler, 1915 yılı başlarında taşkınlıklarını artırmışlardı. Ben o sıralarda 13 yaşında idim.

Ruslar silah yardımını gizli yollardan yapıyorlardı. Rusya'dan Trabzon limanına gönderilen ve oradan deve kervanlarıyla Van'a ulaşan şeker ve gazyağı yükleri içerisinde gönderilen yeni model silahlarla donatılıyorlardı. Hangevenk'de (eski şehir meydanı) kervan mallarının dağıtımı yapılırdı;gazyağı tenekeleri içerisinde getirilen silahlar da gizlice Ermeni milislere verilirdi. Ermeni isyancıların Van'daki lideri Aram paşa idi; ancak Taşnak komitesi reisinin adını hatırlamıyorum. Hepsi de Van merkez olmak üzere toprak iddialarında bulunuyorlardı. XI. Fırka Van'da görev yapıyordu. Seferberlik dolayısıyla bu Askeri kuvvetimiz Erzurum'a gitti. Bundan cesaret bulan Ermeni çeteciler faaliyetlerini artırarak Müslüman ahaliye zulmetmeye başladılar.Fedailer, Müslüman köylere ve mahallelere baskınlar düzenliyorlardı. Onlara karşı yalnızca, Diyarbakırlı İmam Osman Hoca önderliğinde, şehirde cephe dışında kalmış olan yaşlı ve askerlik çağından küçük gençlerden mürekkep milis kuvvetlerimiz vardı. Şimdi o olaylardan hatırladığım bir tanesini anlatayım. Biz Ermenilerle aynı okullara giderdik. Ermeni komitacılarından olan bazı öğrenciler Rüştü adlı bir arkadaşımızı ders çalışmak bahanesiyle kandırıp evinden alıyorlar. Okul, hükümet konağının yanında. Onlar delikanlıyı Sanayi Çarşısı'nın olduğu yerdeki Isıtma köprüsüne getiriyorlar. Irzına geçip,türlü hakaretlere uğrattıktan sonra öldürüyorlar. Ailesi ertesi gün cesedi buldular. Onun için bir de türkü yaktılar.Arabaya bindim belim büküldü,Zalim atlı vurdu, kanım döküldü.Aradım, bulamadım derdime derman, aman başıma Ferman.Aman Mahmud Emmi kaldırın beni.Aradım bulamadım derdime derman, aman başıma Ferman,Kanımı kurtarmak için başıma çare.Bizim milis kuvvetlerimiz, şimdi Van Devlet Hastanesi'nin karşısında bulunan Mahmut Ağa kışlasında bulunuyorlardı. Ermeniler ile harp etmeden bir gün önce milislerimiz nöbetteydiler. Fakat Ermeniler geceden hazırlık görmüşler, Hükümet Konağı'nın duvarlarını delip mevzilenmişler. Milislerimiz sabah namazı için kışlanın yanında akmakta olan bir akarsuda (Kara Mehmet) abdest alırlarken kurşun yağmuruna tutulmuşlar.

Bir çok milisimiz orada şehit oldu. Artık Müslüman ahali ile Ermeniler arasında çatışmalar başlamıştı. Herkes sokaklara döküldü. Bir kargaşadır aldı yürüdü. Biz de kalktık okula gittik. İki öğretmenimiz vardı; biri Selanikli, diğeri Edirneli. Bize hadi yavrular, okul tatil oldu, helalleşelim, belki bir daha kavuşmak mümkün olmaz" dediler ve Ermeni kurşunlarına hedef olmamamız için ara yollardan gitmemizi tembihlediler.

Okuldan ayrıldık, fakat biz birkaç arkadaşımızla yine eski yolumuzdan gidiyorduk. Baktık Tebrizkapı'nın orada silah, mühimmat deposunu açmışlar, silah dağıtıyorlar, Ermeni çetelere karşı Müslüman ahaliye. O sırada baktık birkaç Ermeni arka taraftan kaleye çıkıyor. Silah dağıtan adama haber verdik. Elindeki cephane sandığını yere atıp Analıkız'ın olduğu yerden onlara ateş açtı. Ermeniler kaçtılar. 2-3 Nisan 1331 tarihinde harp başladı. Ruslar da 1330 (1914-15)'da henüz cepheyi yaramamışlar. Fakat Çaldıran- Bahçesaray'dan geçip askerimizi arkadan sarmışlardı. Molla Hasan köyünde karargah kurdular. Hatta buradan askerimize cephane silah gönderilmek istendi ise de; malzemeyi götürmekte olan genç öğrenci ve yaşlılar soğuk sebebiyle ilerleyemediler. Onlardan birçoğu kötü hava şartları yüzünden şehit oldular.Biz de hiçbir yere hareket edemedik. Fakat baharda Ermeniler iyice azıtmışlar; 10 Mayıs 1331 (1915) 'de Ruslar da Van'a doğru hareket etmişlerdi. Bunun üzerine Vali Cevdet Bey'in emriyle biz de Van'dan muhacir olduk. Harp sırasında ne alınabilirse onları alarak yollara düştük. Ermeni zulmü öyle bir noktaya gelmişti ki, yaşlı, hasta, esir, kadın, çocuk hiç kimse kurtulamıyordu. Mezalim o derecede ki, baş destekçileri olan Ruslar bile, Ermenileri bu tür hareketlerden men etmeye uğraşıyorlardı.Benim anneannem, adı Mihri idi, dayımın birisinin belden aşağı felçli olması dolayısıyla, bizimle birlikte muhacir olamamıştı. Bu olaylar sırasında dili tutulan anneannem daha sonra işaretlerle anlatmıştı. Dayımın bıyıklarını etleriyle birlikte kesmişler. Hacı Ziya Bey'in esirhane haline getirilen evine götürmüşler. Oradaki esirlere envai çeşit eziyet etmişler; tâ ki Ruslar gelene kadar. Alemiz muhacirliğe 23 kişilik bir kafile halinde çıktık. Bitlis, Urfa yollarında ailemizin çoğunluğunu kaybettik. Van'a ancak iki kişi olarak döndük. Muhaceratta ilk durağımız Bitlis idi; 11 günde vardık oraya. Sonra Siirt'te gittik, orada akrabalarımız vardı, bir-iki ay kaldık. Rus'un yaklaşması haberi üzerine tekrar yola koyulduk. Diyarbakır'a gidiyorduk. 250 kişilik kafile idik. Yollarda susuzluktan, açlıktan perişan olduk. Oradan Kurtalan'a vardık. Diyarbakır'a gittik. Kebir köyüne indik. Fakat sıcaktan dolayı fazla kalamadık. Tekrar Van'a dönmek üzere yola çıktık.

Zoh (Kurtalan)'a geldiğimizde; Rus'un tekrar Van'a girdiğini öğrenince Siirt'e gittik. 1332 baharında da Bağdat'a gittik. İngilizlerin oralarda ilerlemesi üzerine Mardin'e geldik. 1333'te Urfa'ya geldik. Urfa'ya giren Fransızlar Halep Ermenilerini şehre getirerek Müslümanlara eziyetlere başladılar. 22 gün harp ettik.Sonuç malum yenildiler. Nihayet 20 Mayıs 1331'de ayrıldığımız Van'a, Ekim 1337'de 23 kişilik aileden ayakta kalabilen iki kardeş dönebildik. Van tamamıyla harabe olmuştu. Ermeniler her tarafı yakıp yıkmışlardı. Yalnızca Ermenilere ait olan evler yerinde duruyordu. Hatta Türk ordusunun Van'a girmesi üzerine Türk Halkına reva gördükleri zulme misilleme yapılacağını düşünen 2.000 kadar zanaatkar Ermeni Adır adasına sığınmışlardı. Türk Hükümeti onların güvenlik içerisinde Revan'a gitmelerini sağlamıştı.
[Resim: load7740.gif]

SALİH TAŞÇI
Baba Adı : Mirza
Ana Adı : Hane
Doğum Yeri : Van
Doğum Tarihi : 1883

Rusların yardımlarıyla ayaklanan Ermeniler, yıllarca birlikte yaşadıkları Müslümanlara karşı harp etmeye başladılar. Maksatları bizden toprak koparmak, devlet kurmaktı. Yer altında mahzende tahkimat yapan Ermeniler, cinayetlerini işledikten sonra rahatça buralarda barınıyorlardı.

Van'ın içinde, kalede, köylerde büyük zulümler yaptılar. Başlarında Aram Paşa adlı birisi vardı. Silah ve cephane bakımından çok zengin olan Ermeniler karşısında yenik düştük. Bunun üzerine daha fazla kayıp vermemek için hicrete karar verildi.

Halkın bir kısmı Bitlis'e doğru kara yolundan, bir kısmı deniz yolundan gittiler; gidemeyenler toptan katledildiler. Vanlı muhacirler Türkiye'nin her yanına dağıldılar. Bitlis'e, Diyarbakır'a, Elazığ'a, Nazilli'ye, Burdur'a gittiler. Fakat bundan daha büyük mezalim Van'ın köylerinde yapılmıştı. Köylerde Ermenilerle Ruslar yolları tuttular. Erkekleri katledip, tertemiz kadınları kirlettiler. Köylerdeki Ermeni eşkıyalar bundan sonra Van'da toplanıp cürümlerine burada devam ettiler. Kısaca tam felaket olmuştu. Van gölünde eskiden yelkenli gemiler vardı. O kadar çok zulmettiler ki, gemilere doldurdukları insanları, öldürmekten bıktıkları insanları, diri diri suya attılar. Ermeniler o ihtiyar insanlarımızı alınlarından, ellerinden duvarlara çivilediler. Bizde gücümüzün yettiği kadar direndik, savaştık. Tabii savaş gerektiriyorsa yaptık. Fakat savaş dışında hiçbir Ermeni, hele kadın ve çocuklara dokunulmadı.

Ama Ermeni Ermeniliğini yaptı. Ben 6-7 sene sonra (İran cephesinden) askerden döndüğümde (1921), Van'ı tam bir virane olarak gördüm. Türk mahalleleri Ermeni ve Ruslar tarafından ateşe verilmiş, Müslüman halkın malları yağma edilmişti. Ermeni mahallelerinde ise tek bir yıkık ev yoktu. Van bomboştu. Tek-tük Müslümanlar gelmeye başladılar. Herkes yeniden evini barkını yaptı, şehri yeniden kurduk.[/size][/color][/align]
[Resim: load7742.gif]


BEKİR YÖRÜK
Baba Adı : Yusuf
Doğum Yeri : Van
Doğum Tarihi : 1900


Ermenilerle aynı mahallelerde otururduk. Biz de Norşin mahallesinde onlarla oturur, iyi de geçinirdik. Ta ki Ruslar müdahale edene kadar. O günlerde Ermeni gençler (tığalar) Ruslar'ın teşvikiyle komiteler kurdular ve taşkınlıklar yapmaya başladılar. Komiser Nuri Efendi'yi öldürüp çarşıda arkın içerisine attılar. Haşbağ'nda pota memurunu öldürdüler, telefonu göğsüne bıraktılar. Bugün, yerinde hamam yapılmış olan bir binayı bombaladılar, enkazın altında kalan 20 kişi şehit oldu.

Meşrutiyet ilan edilmiş, müftü ile keşiş el sıkışarak sözde Müslümanlarla Hıristiyanların kardeşliğini ilan etmişlerdi. O zaman Van Valisi Tahsin Bey'di. Müftü ağlayarak el sıkışmak zorunda kaldı. Ancak hadiseler aleyhimize gelişti. Komitacılar giderek azıttılar, isyan başladı. Ermenilerle 29 gün Haşbağı'nda harp ettik. Silahımız yoktu. Tümen Erzurum'a gidince tamamen korumasız kalmıştık.

Meşrutiyet'ten sonra orduya alınan Ermeniler de bizim silahımızla bizi vurdular. Orduda kalanlar da askerimizi arkadan vurdular. Müslüman mahallelerde kalan yaşlı ve yeni yetme gençler sabaha kadar devriye geziyorduk. Bu arada kışlayı bombaladılar. Ruslar yardım için tenekelerle altınlar gönderdiler. Bu mücadele 29 gün sürdü. Rusların gelişine kadar devam etti. Yaşlı Ermeniler bu kavgayı istemiyorlardı. Çünkü Van'ın zengini, en iyi hayat süren Ermenilerdi. Eski Van şehrinde çok sayıda Avrupa kumaş satan mağazaları, 1.000 kadar dükkanları vardı. Tüccar ve servet sahibi idiler. Bu olaylar çıkınca civar köy ve kasabaların ahalisi hep Van'a döküldü. Bu dükkanlar iki gün içinde yok olup gittiler.
Sonra 50 gemi dolusu insan Van'dan hicret ettik, gemilerin üçünde yaralı askerler vardı. Cevdet Paşa halkı iskeleden gemilere bindirdi. Adaya gittik (Adır Adası). Burada Ermeni tığalar yer altında talim görüyorlardı. Adada 9 gün kaldık. Tahta yelkenli gemilerin bir kısmını dalgalar parçaladı. Adada kuyular vardı. İki fırın vardı. Buradan (Van'dan) kimse bir şey alıp gitmedi. Aç kaldık, perişan olduk.

Ağabeyim de subaydı, Erzurum'dan yaralı olarak gelmişti. Başlarında bir yüzbaşı vardı. Ermenilerin bizi keseceğini düşünen ağabeyim, onu ikna etti. 10 gemi oradan ayrıldık. Çok da fazla gidemedik. Ahlat'tan bu yana kıyıda kaldık. Zor şartlarda ertesi gün ancak Tatvan'a vardık. Biz ayrıldığımız gün Ermeniler her tarafı yangın yerine çevirdiler. Van'da Türkiye'nin her yanından gelen yaralı askerler vardı. Ermeniler onların yatmakta oldukları kiralık evlerden yapılma hastaneleri ateşe verdiler. O yüzden burada 67 vilayetin şehidi yatmaktadır, buralar mukaddes topraklardır. Amcam çok yaşlı idi, adı Teren ağa idi. Van'dan ayrılırken onu götürememiştik. Kendisi, karısı, kızı, iki torunu (kızının kocası da çayda boğulmuştu. Kaynatası, gelinini bırakmamıştı). Ermeni tığaları amcamı, o çocukları baltayla parçalayıp öldürmüş. Kızı, burada Amerikan okulu vardı. (Van'da ecnebilerin konsoloslukları vardı. Olaylar çok şiddetlenince terk edip gitmişlerdi), kız oraya sığınıyor. Ermeniler onu da binanın ikinci katından atıp şehid etmişler.Tatvan'dan Bitlis'e geçtik. İki aya yakın bir zaman da orada kaldık. Ruslar gelince yeniden yollara düştük. Hizan'a, oradan Diyarbakır'a gittik. Biz buradan gittikten sonra Jandarma Kumandanı, Vali Vekili olan amcam, Ömer Bey'e rapor gelirdi. Mansur Çavuş adlı birisi vardı. Ömer Bey'e rapor getirdiğinde hüngür hüngür Sebebi sorulduğunda şunları anlattı.

Van'ın boşaltılmasından üç gün sonra şehidleri toplamaya gittik. Yüzlerce yaşlı kadını, kazığa oturtmuşlar. Başlarında örtüleri, adeta oturuyormuş gibilerdi. Yakına, yanlarına gidince kazığa oturtulmak suretiyle şehid edilmiş olduklarını gördük. Akla sığmayacak binlerce vahşet örneği bu olayları gören Müslüman şahitler ağlayarak Ömer Bey'e rapor eder. O da M. Kemal'e bildirirdi. Nihayet Ruslar geldi. Van'ın neredeyse beşte dördünün yok edildiği bu vahşete onlar bile razı olmadılar.Ermenilerin katlettiklerinden başka, birçok insan da muhacerette öldü. Çoğu açlık ve hastalıktan yollarda kırıldı. Van'dan giderken hiç kimse bir şey alamadı ki yanına. Üç yıl sonra hicretten döndüğümüzde Van'da Müslüman mahallelerini yerle bir edilmiş olarak bulduk. Ama Ermenilere ait yerler sapasağlam ayakta idi. Döndüğümüzde Van'da 2000 kadar da Ermeni yaşıyordu. Türkler dönmeye başlayınca adaya kaçtılar. Daha sonra (2 sene) hükümet onları Revan'a gönderdi.
paylaşım için tşkler şuan okumadım ama kesin okuyacagım...

mesajları düzenledim sebebi ilk mesajda yazıyo..