Forum Hafızoğlu

Tam Versiyon: Misvak, bir Almanı nasıl Müslüman etmiş?
Şu anda tam olmayan bir versiyonun içeriğine bakıyorsunuz. Tam versiyon'a bakınız.
Motorlu vasıta icat edileliden beri, hayvan kullanımı iyiden iyiye azaldı. Artık kimse ille de at ve deve gibi hayvanlar kullanılmalı demiyor. Zaten böyle bir ısrar, düşünce eksikliği demektir.

Ama, motorlu vasıtalar geldi hayvan kullanımı kalktı diyerek, her şeyi de getirip bunun yanına koyamayız. mesela, geçen hafta bir nebzecik bahsettiğimiz “Misvak”ı...

Yani, “Artık diş fırçaları var; misvaka ne lüzum!” diyemeyiz. Çünkü misvak, sadece diş temizliğinde kullanılan ilkel bir nesne değil, sayısız faydaları bulunan harika bir maddedir.

Misvak, sadece dişleri temizleyen bir madde olsaydı, elbette onun yerine diş fırçalarını kullanmak uygun olurdu. Ve “Bugün artık diş fırçaları var; bir odun parçası olan misvakı kullanmaya ne lüzum var” diyenler haklı olurlardı...

Ama gerçek hiç öyle değil... Peki, öyle değilse nasıl ve misvakın özelliği ne?..

Bunu, okuyucularımızdan MEB emekli Başmüfettişi Sayın Ahmet Yurdakul’un “Bir Hatıra” başlıklı mektubuyla anlatmak istiyorum. Bu mektup 1 Temmuz’da gazetemizde yayınlandı.

Sayın Ahmet Yurdakul mektubunda, ismi Ahmed olan ve çok güzel Türkçe konuşan Müslüman bir Alman’ın, Türk zannedilip İzmir’de nezarethaneye atıldığını anlatıyor.
Suçu, kıyafeti: “Başında bir sarık, yere kadar bol bir elbise, bembeyaz sakal ve asa...”

“....Adının Ahmed olduğunu görünce hemen nezarete götürmüş, soyadını bile okumamışlar. Kendisinin Alman olduğunu söylemesine rağmen, inandıramamış.”

“Nezaretten ayrılmadan önce, Ahmed Schmieder onlara şöyle seslenmiş:
Beni kılık kıyafetimden dolayı tutukladınız... ...ben bu kıyafetimle, sizin atalarınız Fatih’e, Yavuz’a, Kanuni’ye benziyorum. Sizler de benim atalarım Hanslara, Schüllerlere benziyorsunuz. AB’ye giriş kılık kıyafetle olmaz. Fikirle olur, üretimle olur, medeniyet ve kültürle olur.”

Değerli okuyucular, Ahmed Yurdakul’un mektubunun buraya kadarki kısmında, ibretlik hâl–i pürmelâlimiz var. Bundan sonrasında ise, Alman Ahmed nasıl Müslüman olduğunu anlatıyor...

“Pakistan’a gitmiştim. O zamanlar ateisttim. Hiçbir din beni ilgilendirmiyordu.

Akşamdan sonra minareler ışıklandırılmış, müezzinler çeşitli ilâhiler söylüyorlardı. Uzun uzun dinledim... Bir ahenk vardı... Çoğu Arapça olduğu için anlamıyordum.
Ertesi gün Pakistan Din İşleri Bakanlığı’na gittim. “Akşamki merasiminiz ne idi?” dedim. Yetkililer bana, “Akşam İslâm Peygamberi Hz. Muhammed (sav)’in doğum günü idi. O’nu anıyorduk. Bu güzellik bunun içindir” dediler. “Öyleyse O’nun bana bir kitabını verin” dedim.
Bana bir hadis kitabı verdiler. Rastgele bir sahifesini açtım, tercüme ettirdim. ‘Dişlerinizi misvakla temizleyin’ diyordu.

Bundan sonrası, Alman Müslüman Ahmed’in, misvak hakkındaki sözleri ve tesbitleri:
“Misvakın ne olduğunu sözlükten öğrendim. Arap Yarımadası’nda yetişen lifli bir bitki olduğunu yazıyordu. Laboratuvara götürdüm. Kaynattım, inceledim:

© vitamini yüklü bir madde. Eğer kullanılırsa, dişlerde skarbüt denilen hastalığın önüne geçiyor. Suyu, midede özümlemeyi, sindirimi kolaylaştırıyor. Bağırsakların işini kolaylaştırıyor. En önemlisi de, devamlı kullananlarda basur denilen rahatsızlık olmuyor.”

Değerli okuyucular, yukarda sayılan misvaktaki faydalar diş fırçasında var mı? Yok!

Kaldı ki, misvakın daha başka faydaları da var. Ne var ki, bir Alman ancak bu kadarının farkına varabilmiş ve ona bu kadarı kafi gelmiş. Kâfi gelmiş de ne olmuş? Cevabını Alman Ahmed versin:

“İşte bir odun parçası beni hidayete eriştirdi ve Müslüman oldum.”

Sadece misvaktan bahseden hadis sebebiyle, bir insanın Müslüman olması, bir mucizedir. Demek ki, Hz. Peygamber’in mucizeleri, hadisleriyle 14 asırdır hâlâ devam ediyor.
Mûcize kelimesini kullandım. Bazıları mûcize diye bir şey kabul etmedikleri için bu kelimeye kızıyorlar. Hem Hz. Peygamber’e (sav), “Kur’an’ın anlattığı” şekilde inandıklarını söylüyorlar, hem de “Hz. Peygamber’e mucize verilmemiştir; mûcize diye bir şey yoktur” diyebiliyorlar!..

Ali Eren
10 Temmuz 2003 Perşembe