Forum Hafızoğlu

Tam Versiyon: Hidayet Parıltısı
Şu anda tam olmayan bir versiyonun içeriğine bakıyorsunuz. Tam versiyon'a bakınız.
Hidâyet, öyle bir güneştir ki onun nüfûz edemeyeceği hiçbir dehliz ve karanlık yoktur. Ancak bu güneşin ulaşmadığı tek yer vardır ki, o da istenmediği, zifiri karanlığın iyice çöktüğü yerdir. Bununla birlikte o, kendisini her mekâna takdîm eder. Hiç şüphesiz bu mekânlar, insanların gönülleridir. Eğer gönüller, hidâyet güneşinin huzmelerini ve altın renkli akislerini farkederlerse hangi şartlar altında olurlarsa olsunlar o yüce nûra doğru koşmaya başlarlar. Çünkü artık ebedî saâdeti keşfetmişlerdir. İşte bu hakîkatin yeni yaşanmış bir tezâhürü:

Kur'ân'da Hayat Buldum
Haber maksadıyla Afganistan'a gidip orada bir şüphe üzerine yakalanarak 11 gün boyunca esir kalan ve ardından serbest bırakılan İngiliz gazeteci Ridley daha sonra İslâm'ı araştırdı ve müslüman oldu.
Ridley'in, İslâm'ı nasıl seçtiğiyle alâkalı olarak kendisiyle yapılmış olan bir röportajdan bazı iktibaslar şöyle:
Kısaca bize dînî özgeçmişinizi anlatabilir misiniz?
Protestan olarak büyüdüm. İngiltere'deki kiliselerde dînî ilâhî söyleyen korolarda yer aldım. Aynı zamanda İngiltere kuzeyinde bulunan köyümde pazar günleri öğretmenlik yaptım.

Afganistan'a gitmeden önce İslâm ile ilgili bir bilgiye sahip miydiniz?
İslâm hakkında kötü düşüncelere sahiptim. İslâm hakkında söylenen tüm yalanlara, İslâm'ın şiddet ve taassub dolu olduğuna, kadınlara zulüm yapıldığına inandırılmıştım.

İslâm dinini seçmenize ne sebep oldu?
Beni esir alanlar, bana İslâm'ı anlattılar. Ben de onlara serbest kaldıktan sonra İslâm üzerine araştırma yapacağımı, uygun bulursam kabul edeceğimi ifade ettim. Serbest bırakıldıktan sonra Kur'ân üzerine yaptığım araştırmalar beni son derece etkiledi; böylece İslâm'ı benimsedim.

İslâmda en çok ilginizi çeken bir şeyi bulmanız gerekse, bu ne olurdu?
Bana en çok tesir eden şey, Müslüman hanımlarla görüşmem oldu. İstisnâsız ben onların hepsini zekî, ileri görüşlü, hissiyât sâhibi, motivasyonları yerinde, uluslararası ve politik meselelere vâkıf buldum. Tabii ki bu da, ortalıkta az görünen ve duyulan Müslüman kadınların; utangaç, köşesine çekilen ve sıkılgan olduğuna dair hikâyeleri ortadan kaldırıyor.


Bize biraz esir olduğunuz dönemden bahsediniz?
İlk başta çok korkmuştum. Anlatılanlara göre onlar vahşi bir hayat yaşıyorlardı ve kadınlardan da nefret ediyorlardı! O gün batan güneşi hiçbir zaman görebileceğimi düşünmemiştim. Çoğu zaman kamçılanacağımı ya da idam edileceğimi düşündüm.
Kâbil hapishanesinde iken bir seferinde sinirime hakim olamadım, beni tutuklayanlara, tükürdüm ve sövmeye başladım. Ben bunun onların kinini artıracağını düşünüyordum, aksine üzüldüler. Benim misafirleri ve kardeşleri olduğumu söylediler. Tepki göstermeme rağmen onlar bana karşı saygılı ve misafirperverce davrandılar. Ben onların ülkelerine herhangi bir pasaport ya da vize almadan girdim. Tabiî olarak ben haksızdım ve kolayca suçlanıp hapise atılabilirdim.

İslâm Kadına Büyük Değer Veriyor
Batı toplumuyla karşılaştırdığınız zaman, "İslâm'da kadın hakları" hususunda ne düşünüyorsunuz?
Kur'an-ı Kerim'i okurken araştırdığım ilk şey "mülkiyet" ve "boşanma" meselesiydi. Kur'ân'a hayran kaldım. Ben bunu Hollywood boşanma avukatı tarafından yazılabileceğini düşündüm. Hakîkatte, onlar ilhamlarını buradan alıyorlardı. Kadınların "eğitim" ve "ruhânîlik" konusunda erkeklerle eşit olduğunu gördüğüm için memnun oldum. Ama Kur'ân bizim çocuk doğurmak, emzirmek ve ay hâli gibi ek yükümlülüklerimiz olduğunu tasdik eder. Bu gibi ek işlerimiz sebebiyle bizi insanların "ihtişamlı modeli" olarak görmesi hoşuma gidiyor.

İslâm âlemine söylemek istediğiniz bir mesaj var mı?
Elinizdeki İslâm nimetinin kadrini bilin, onunla gurur duyun. Kur'an size yeter. Herkesi sevgi ve saygılarla selamlıyorum.