Forum Hafızoğlu

Tam Versiyon: AB'yi Asıl Korkutan Muhammed İsmi!
Şu anda tam olmayan bir versiyonun içeriğine bakıyorsunuz. Tam versiyon'a bakınız.
AB'yi Asıl Korkutan Muhammed İsmi!


İngiltere'de bugüne kadar en çok tercih edilen isim George'du... Ama şimdi...


Danimarka'da Hz. Peygamberin çirkin karikatürlerinin yayınlanmasından sonra, bir anda patlayan Kuran-ı kerim satışları ile şimdide İngilizler arasında moda olan ve yüzlerce senedir kullanılan George adının önüne geçen müslüman ismi AB'yi ister istemez korkutuyor ve müslümanlara karşı bir takım yerleri tahrik ederek bunu önlemeye çalışıyorlar.

İngiltere'de en popüler çocuk isimlerinden biri bugüne kadar George'du. Ancak ülkedeki dini ve etnik yapının değişmesi ile bu isim alt sıralara düştü. Onun yerini ise Muhammed ismi aldı.

Haberi The Daily Telegraph gazetesi verdi. "Muhammed" ismi değişik şekillerde yazıldığı için en çok konulan adlar sıralamasında iki ayrı yerde bulunuyor.

İngiltere'deki en yaygın yazılış şekli olan Mohammed, en çok konulan isimler listesinde 22. sırada... Bu sıralama ile en çok tercih edilen George ismini geride bırakmış durumda.

Listede, diğer yazılış şekli ile "Muhammed" adı da 44. sıraya yerleşti. 2006 yılında 1422 çocuğa Muhammad verildi.

Muhammed isminin iki ayrı yazılışının da İngiltere’de popüler isimler listesinde yer alması önemli bir kültürel değişimin habercisi olarak değerlendirildi.
teşekkürler...
YARIM KALAN ASK


Resim, bir aksam okuldan donduğu vakit, kendi ismine gelmiş bir zarf buldu. İçinde, çiçekli bir kağıt üstüne, su satırlar yazılıydı:
"Resim Bey, Ben sizi uzaktan uzağa seven bir genç kızım. Çok güzel olduğumu korkmadan söyleyebilirim. Dünyada en büyük emelim sizin tarafınızdan sevilmek ve sizin kariniz olmaktır. Fakat yaslarımız çok küçük olduğu için zannederim ki birkaç sene beklemek gerekecek. Şimdilik kendimi size tanıtmayacağım. Mektuplarınızı ..... adresine taahhütlü olarak gönderiniz. Benim çok mutaassıp bir bey babam vardır ki, çok az sokağa çıkmama müsaade eder. Bununla birlikte belki bir gün ayaküstü görüşebiliriz. Kendimi şimdiden sevgiliniz ve nisanlınız saydığım için sizinle görüşmeyi fena ve ayıp bir şey saymıyorum. Evde yalnızlıktan çok canim sikiliyor. Mektuplarınız benim için bir teselli olacaktır."
On altı yasına gelmiş her okul çocuğu gibi, Resim için de hayatta sevilip sevmekten daha önemli bir şey yoktu. Bu mektubu okur okumaz yüreğine bir ateş duştu. Tanımadığı bu kızı deli gibi sevmeye başladı. O gece sinemaya gidecekti, vazgeçti, erkenden odasına çekilerek kendisini seven bu genç kıza uzun bir mektup yazdı. Mektubu posta kutusuna attığı zaman birdenbire on yas büyümüş gibi gurur duyuyordu. İsminin Bedir olduğunu söyleyen bu genç kız, Resim’in mektuplarına düzenli olarak cevap veriyor, eğer bir iki gün geciktirecek olursa kıyametleri koparıyordu.
"Sizi ne kadar sevdiğini ve sizin mektuplarınızdan başka tesellisi olmadığını söyleyen bir zavallı kızın gözlerini yollarda bırakmak doğru olur mu? Hem mektuplarınızı çok kısa yazıyorsunuz. Bir rica daha: mektuplarınızı biraz okunaklı yazıyla yazamaz misiniz?"
genç okullu, aksamları erkenden odasına kapanıyor, sevgilisine kendini beğendirmek için saatlerce müsveddeler yaparak, kitaplar gibi uzun mektuplar yazıyordu. Bedir ayni zamanda meraklı bir kızdı. Bazen söyle sorular sorduğu da oluyordu:
"Evlendiğimiz zaman balayımızı geçirmek için acaba İtalya’ya mi gidelim, İsveç’e mi? Bu iki memleket acaba nasıldır?
Halkı nasıl yasar ne is görür? Oralara gitmek için hangi denizlerden hangi memleketlerden gecikir?" Yahut da "Sen Abdulhak Hamit Bey'in Esber'ini okudun mu? Nerelerini en çok begendiysen yaz da ben de okuyayım..."
genç okullu, nisanlısına karsı küçük düşmemek için, coğrafya ve edebiyat kitapları karıştırıyor, onun istediği bilgiyi toplamak için günlerce çırpınıyordu. Bedir bir mektubunda ona söyle darıldı:
"Sizinle muhakkak görüşmeye karar vermiştim. Dun okul dönüsünde yolunuzu bekledim. Fakat bir genç kızın sevgilisi olduğunuzu hatırlamamış, çok fena giyinmiştiniz. Ustunuz basınız, ayakkabınız çamur içindeydi. Çocuk gibi arkadaşlarınızla mi boğuştunuz acaba? Bunu görünce sizi mahcup etmekten korkarak yanınıza gelemedim."
Resim fena halde utandı ve üzüldü. O günden
sonra olağanüstü dikkat ve özenle giyinmeye başladı. Bedir bir kere de onun okuldan çıkar çıkmaz eve gitmemesinden, geceye kadar sokakta dolaşmasından şikayet etmişti. Acaba kendisi evde onun için ağlarken, o, başka kızların pesinde mi geziyordu? Resim dünyada Bedia'sından başka hiçbir kızı sevemeyeceğini yeminlerle yazdı ve sokakta dolaşmaya, tesadüf ettiği kızlara göz ucuyla bile bakmaya cesaret edemez oldu.
Bir aksam, Resim’in annesi Nedime Hanim kocası Ahmet Beyi matemli bir cehre ile karşıladı, ağlamaklı bir tavırla :
"Ah Bey, basımıza gelenleri sorma. Oğlumuza Bedir isminde bir kız musallat olmuş. Buğun Resim’in odasını düzeltirken mektuplarını buldum. Evladımız elden gidiyor. Bir çare bul."
Ahmet Bey'de hiçbir meraklanma işareti görünmüyor, tersine kıs kıs gülüyordu. Sesini alçaltarak :
"Korkma Hanim," dedi, "oğlana aşk mektuplarını yazan kız benim! Oğlandaki haylazlık arttıkça artıyordu. Ne okuldaki öğretmenler, ne ben, bütün gayretimize rağmen, ona doğru dürüst yazmayı bile öğretemiyorduk. Nihayet düşüne düşüne bu çareyi buldum. Resim’in kıza yazdığı mektuplar sayesinde yeni yazıyı mutlaka öğreneceğinden ve bu sene sınıfı gereceğinden eminim. Doğrusunu istersen, ben de eski yazıyı bir zamanlar sana mektup yaza yaza öğrenmiştim."