23-01-2007, 11:15
Musibete Lanet Etmeyin
Musibetler hakkında yukarıda kaydedilen esaslar çerçevesinde bir de erlendirme yapınca onlar karşısındaki tavrımızın da buna uygun olması gerekir. Bu durum, Müslümanla Müslüman olmayan insanlar arasındaki temel bir farkı ortaya koyar. (1) Musibetlerle şahsî hatalarımız arasında sıkı bir irtibatın varlı ı kabul edilince, musibetlere tânetmek de il kendimize yönelip kendimizi düzeltme gayretine düşmemiz gerekir, halbuki musibete lânet, yapıcı yönü olmayan bir rahatlamadır. Şu hadis bu bakımdan meselemizi tamamlayıcıdır:
Esyer İbnu Câbir radiyallahu anh anlatıyor: “Hz. Peygamber aleyhissalatu vesselam zamanında şiddetli bir rüzgar esmişti ki bir adam rüzgarı lanetledi. Aleyhissalatu vesselam derhal müdahale ederek: “Ona lanet okuma, zira o bir memurdur. Kim, lanete layık olmayan bir şeye lanet okursa, lânet, okuyanın üzerine döner” buyurdular”. (2)
Rüzgar için yasaklanan laneti di er tabiî afetlere de teşmil edebiliriz. Çünkü, daha önce belirtildi i üzere, İslam dini, müntesiplerine, bütün musibetlerin ilahi bir ikaz oldu u dersini vermekte, bu nahoş hadiselerin yeni bir uyanış vesilesi, kendimizi murakabeden geçirme fırsatı kılınmasını istemektedir. Halbuki lanet, kendimizi ma dur ve mazlum görüp, bütün suçu karşı tarafa yıkmayı ifade eder.
Nihaî ders: Buraya kadar kaydedip söylediklerimizden özetle şu netice çıkmaktadır: Başımıza gelen her çeşit musibetlerin temelde kayna ı, sebebi biziz: Allaha karşı olan ahdimizi yerine getirmedi imiz, içki, kumar, fuhuş gibi bir kısım haramlara, ahlaksızlıklara düştü ümüz, insanlarla münasebetlerimizde adaletten uzaklaşıp zulüm ve haksızlıklara yer verdi imiz, çevremizde işlenen kötülüklere seyirci kalıp, düzelmesi imkanımız dahilinde olan kötülüklere müdahale etmedi imiz, zâlim ve fâsık idarecilere karşı –korku, menfaat hesabı gibi sebeplerle- hakikati haykırarak uyarıda bulunmadı ımız ... için, Cenab-ı Hak bir kısım zâlimlerin eliyle bizi cezalandırmaktadır.
Bu, tarihte de hep böyle olmuştur, dolayısıyla ne ilktir, ne de son olacaktır.
Kaynaklar :
1-Evet her zaman söyledi imiz gibi, bir kere daha yeri gelmişken tekrar edelim: medeniyetler dünya görüşleriyle birbirlerinden ayrılırlar, teknikle de il.
2-Usdül-Gâbe 1, 115.
Musibetler hakkında yukarıda kaydedilen esaslar çerçevesinde bir de erlendirme yapınca onlar karşısındaki tavrımızın da buna uygun olması gerekir. Bu durum, Müslümanla Müslüman olmayan insanlar arasındaki temel bir farkı ortaya koyar. (1) Musibetlerle şahsî hatalarımız arasında sıkı bir irtibatın varlı ı kabul edilince, musibetlere tânetmek de il kendimize yönelip kendimizi düzeltme gayretine düşmemiz gerekir, halbuki musibete lânet, yapıcı yönü olmayan bir rahatlamadır. Şu hadis bu bakımdan meselemizi tamamlayıcıdır:
Esyer İbnu Câbir radiyallahu anh anlatıyor: “Hz. Peygamber aleyhissalatu vesselam zamanında şiddetli bir rüzgar esmişti ki bir adam rüzgarı lanetledi. Aleyhissalatu vesselam derhal müdahale ederek: “Ona lanet okuma, zira o bir memurdur. Kim, lanete layık olmayan bir şeye lanet okursa, lânet, okuyanın üzerine döner” buyurdular”. (2)
Rüzgar için yasaklanan laneti di er tabiî afetlere de teşmil edebiliriz. Çünkü, daha önce belirtildi i üzere, İslam dini, müntesiplerine, bütün musibetlerin ilahi bir ikaz oldu u dersini vermekte, bu nahoş hadiselerin yeni bir uyanış vesilesi, kendimizi murakabeden geçirme fırsatı kılınmasını istemektedir. Halbuki lanet, kendimizi ma dur ve mazlum görüp, bütün suçu karşı tarafa yıkmayı ifade eder.
Nihaî ders: Buraya kadar kaydedip söylediklerimizden özetle şu netice çıkmaktadır: Başımıza gelen her çeşit musibetlerin temelde kayna ı, sebebi biziz: Allaha karşı olan ahdimizi yerine getirmedi imiz, içki, kumar, fuhuş gibi bir kısım haramlara, ahlaksızlıklara düştü ümüz, insanlarla münasebetlerimizde adaletten uzaklaşıp zulüm ve haksızlıklara yer verdi imiz, çevremizde işlenen kötülüklere seyirci kalıp, düzelmesi imkanımız dahilinde olan kötülüklere müdahale etmedi imiz, zâlim ve fâsık idarecilere karşı –korku, menfaat hesabı gibi sebeplerle- hakikati haykırarak uyarıda bulunmadı ımız ... için, Cenab-ı Hak bir kısım zâlimlerin eliyle bizi cezalandırmaktadır.
Bu, tarihte de hep böyle olmuştur, dolayısıyla ne ilktir, ne de son olacaktır.
Kaynaklar :
1-Evet her zaman söyledi imiz gibi, bir kere daha yeri gelmişken tekrar edelim: medeniyetler dünya görüşleriyle birbirlerinden ayrılırlar, teknikle de il.
2-Usdül-Gâbe 1, 115.