07-02-2007, 23:58
Biz bir vadide, Kur’an bir vadide olmamalı!
>MUSTAFA AYDINKur’an-ı Kerim ayda, hiç olmazsa yılda en az bir defa
>hatmedilmelidir. Eğer yılda bir defa olsun hatmedilemiyorsa,
>büyüğüklerimizin ifadesiyle Kur’an “metruk/terk edilmiş” sayılabilir.
>Kur’an’ı anlamak için bir o kadar da Efendimiz’in sünnetinin, hayat
>düsturlarının bilinmesi lazımdır. Yoksa Muhammed İkbal’in ifadesiyle, çok
>defa “kalpler mü’min, kafalar da gayri mü’min” olur. Sünnet, Kurân’ın
>tertibi ve hayata geçirilişini ifade eder. Bu yüzden o bilinmezse, Kur’an
>kültürü anlaşılmaz. Anlaşılmadığı için de hayata geçirilemez.
>
>Efendimiz, “Onlar bir vadide, Kur’an ayrı bir vadidedir.” buyurarak,
>ümmetine âit olumsuz görüntülerden birini tablolaştırır. Bu hadisten bizim
>anladığımız, ümmetin Kur’an kültüründen uzaklaşacağı şeklindedir ki; en az
>beş asırdır Müslümanlar böyle bir mahrumiyetin cenderesi içindedirler. Bu
>meyanda kimse “O kadar yoğun işin arasında vakit bulamıyoruz, gece geç
>vakitlerde eve yorgun olarak geliyoruz” vs. türünden mazeretler
>uydurmamalıdır. Böyle mazeretlerin arkasına sığınanlar, dönüp günlük
>hayatlarına baksalar, bir hiç uğruna ne kıymetli zamanlarını harcadıklarını
>göreceklerdir. Bazen bir bardak çay için saatler harcanır, bazen de en
>hayatî işler için vakit bulunamaz.
>
>Evet, günlük hayatımızı gözden geçirdiğimizde buna benzer bir hayli örnekle
>karşılaşabiliriz. Boş ve abes şeylerle zayi ettiğimiz dünya kadar zamanımız
>olduğunu söylemeye gerek yok. Mısır’a giden dostlarımız orada
>taksicisinden, esnafına kadar herkesin fırsat bulduğu her zaman diliminde
>Kur’an okuduğunu, küçük mushafını cebinde sürekli taşıdıklarını hayretle
>anlatırlar. Bizler niçin Mısırlı kardeşlerimiz gibi olmayalım? Netice
>itibarıyla; mutlaka herkesin Kur’an-ı Kerim’e ve Allah’ı anmaya ayıracağı
>bir zamanı olmalı ve bu konuda hiçbir mazeret ileri sürülmemelidir. Kur’an,
>Rabbimiz’le irtibat noktamızdır. İrtibatı koparmayalım.(alıntıdır)
>MUSTAFA AYDINKur’an-ı Kerim ayda, hiç olmazsa yılda en az bir defa
>hatmedilmelidir. Eğer yılda bir defa olsun hatmedilemiyorsa,
>büyüğüklerimizin ifadesiyle Kur’an “metruk/terk edilmiş” sayılabilir.
>Kur’an’ı anlamak için bir o kadar da Efendimiz’in sünnetinin, hayat
>düsturlarının bilinmesi lazımdır. Yoksa Muhammed İkbal’in ifadesiyle, çok
>defa “kalpler mü’min, kafalar da gayri mü’min” olur. Sünnet, Kurân’ın
>tertibi ve hayata geçirilişini ifade eder. Bu yüzden o bilinmezse, Kur’an
>kültürü anlaşılmaz. Anlaşılmadığı için de hayata geçirilemez.
>
>Efendimiz, “Onlar bir vadide, Kur’an ayrı bir vadidedir.” buyurarak,
>ümmetine âit olumsuz görüntülerden birini tablolaştırır. Bu hadisten bizim
>anladığımız, ümmetin Kur’an kültüründen uzaklaşacağı şeklindedir ki; en az
>beş asırdır Müslümanlar böyle bir mahrumiyetin cenderesi içindedirler. Bu
>meyanda kimse “O kadar yoğun işin arasında vakit bulamıyoruz, gece geç
>vakitlerde eve yorgun olarak geliyoruz” vs. türünden mazeretler
>uydurmamalıdır. Böyle mazeretlerin arkasına sığınanlar, dönüp günlük
>hayatlarına baksalar, bir hiç uğruna ne kıymetli zamanlarını harcadıklarını
>göreceklerdir. Bazen bir bardak çay için saatler harcanır, bazen de en
>hayatî işler için vakit bulunamaz.
>
>Evet, günlük hayatımızı gözden geçirdiğimizde buna benzer bir hayli örnekle
>karşılaşabiliriz. Boş ve abes şeylerle zayi ettiğimiz dünya kadar zamanımız
>olduğunu söylemeye gerek yok. Mısır’a giden dostlarımız orada
>taksicisinden, esnafına kadar herkesin fırsat bulduğu her zaman diliminde
>Kur’an okuduğunu, küçük mushafını cebinde sürekli taşıdıklarını hayretle
>anlatırlar. Bizler niçin Mısırlı kardeşlerimiz gibi olmayalım? Netice
>itibarıyla; mutlaka herkesin Kur’an-ı Kerim’e ve Allah’ı anmaya ayıracağı
>bir zamanı olmalı ve bu konuda hiçbir mazeret ileri sürülmemelidir. Kur’an,
>Rabbimiz’le irtibat noktamızdır. İrtibatı koparmayalım.(alıntıdır)