Forum Hafızoğlu

Tam Versiyon: Kader Nedir? Ne değildir??
Şu anda tam olmayan bir versiyonun içeriğine bakıyorsunuz. Tam versiyon'a bakınız.
Kader;

Soru:Madem,herşey bir kader defterinde yazılı ve herşey ona göre oluyor;o halde insanlar niçin cehenneme gidiyor?

Cevap:Evet herşey bir kader defterinde yazılı ve herşey ona göre oluyor;ama,defterde yazılı olduğu için o şey olmuyor.

Mesela;meteoroloji uzmanı,uydudan gelen fotoğraflara bakarak geleceği görebilmektedir.bir insan ne kadar yükseğe çıkarsa hem görüş alanı genişler hemde geleceği görebilir.Meteoroloji uzmanı, uydudan görüyor ki,Türkiye”nin batısından yağmur bulutları geliyor. Bulutların hızını ve yönünü hesaplıyarak,hemen defterine şunları yazıyor,”yarın Türkiye bulutlu ve yağışlı olacak”.Bulutların gelmesine bir gün var,bir gün sonra Türkiye bulutlu ve yağışlı olsa; acaba meteoroloji uzmanı bir gün önceden deftere,bu olayı yazdığı içinmi olaylar oluyor?Yoksa uzman olayları uydudan önceden gördüdemi yazdı?

Cevap;gördüde yazdı.Yazdığı için olaylar olmamakta;fakat olayın öyle olacağını önceden görüp yazmıştır.

Mesela;aklı başında bir kişiyi, siz sırtınıza alsanız,nereye gitmek istersen seni oraya götüreceğim deseniz,diyelim ki iki yol var biri,tehlikeli yol, öteki tehlikesiz yol.Siz baştan o kişiye uyarıda bulunarak her iki yolun durumunu anlatsanız buna rağmen,o kişi beni tehlikeli yoldan götür dese,o tehlikeli yolda başına bir kaza gelse ,size diyebilirmi ki,bak senin yüzünden başıma bu kaza geldi diyemez.Çünkü kendi iradesiyle tehlikeli yolu seçmiştir.götüren değil,isteyen suçludur.

Güç ve kuvvet yalnız Allah”tandır.Bunu; felçli hastalar veya eli ayağı uyuşan veya ayağına krang giren veya rüyada üzerine karabasan çöken kişiler daha iyi bilir. Götüren Allah”tır, fakat tehlikeli yolda gitmek isteyen,insan suçludur.

Hem insan başıboş bırakılmış da değildir.Her şey melekler tarafından kayıt altına alınmakta ve ahirette bir mahkeme-i kübrada, delil olarak sunulmak üzere saklanmaktadır.Ayrıca; insanın cüz-i iradesinden başka kendisine ait günahları ve borçları vardır.Sevaptaki hissesi ise pek azdır.Kötülükte ise tamamen kusur ve günah kendisine ve sebep olan iştirakçilerine aittir.

Allah;

Birzaman gayet zengin bir ressam,sadece takdir edilmek amacıyla bir sergi açmak istemiş,fakat sahnenin gerisinde durmuş, kendisini konuklara göstermemiş.Konuklara hertürlü ikramı yapmış.sergiyi gezen misafirler,harika resimlere bakmışlar,ne kadar güzel resimler diyerek aralarında konuşurlarken; birisi, ressamı göremediği için, acaba bu resimleri kim yapmıştır? diye bir soru ortaya atmış.

Bir kısım insanlar,bu resimler kendi kendine olmuştur demişler.

Bir kısım insanlar resimleri tabiiyyat kanunlarının yaptığını iddia etmişler.

Bir kısım insanlar ise resimleri,resmi meydana getiren, boya,fırça, tahta birlikte birbirleriyle anlaşarak bu resmi meydana getirmiştir demişler.

Bir kısım insanlar ise,harika resimlerin ancak bir ressam tarafından yapılabileceğini söyleyerek, kendilerine ikramda bulunan ressamı içeriden,alkışlar ile davet edip,kendisiyle tanışmış ve teşekkür etmişler.

İşte biz,kainatın tek yaratıcısı olan ;o Müsavvire, o ressama Allah diyoruz.

Ressamdan farkı, gerçek ve canlı resimler yaratmasıdır.

Resim,ressamın bir parçası olmadığı gibi; ressam da, resmin bir parçası değildir.

Soru:Peki,Allah”ı kim yaratmıştır?sorusu (şeytanın; insanları şüpheye düşürmek için sorduğu, sorudur) genellikle insanların kafasının karışmasına yol açmış,bu soruda takılıp kalmışlardır.

Cevap:Misal; farzedelim ki, bir saraya girmek için yüz kapı var,ama bir kapı kapalı ve sarayın sahibi ancak o kapıyı açabilir ve anahtarda sadece ondadır. Dışarıdan saraya girmeye çalışan biri,açık doksandokuz kapının herhangi birinden içeri girebilir.Ama inat edip, kapalı kapının önünde durmak, kapıyı açamadığı için,saray sahibini inkar etmek, açık kapılardan saraya girmemek ve bu saraya girilemez demek, akıl karı değildir.

Peki ,Allah yoksa,bu kainatı kim yaratmıştır? Yani yukarıdaki harika resimleri kim yapmıştır? Sorusunun cevabını inat edenlerin vermesi gerekir.

İlmin kapısı Hz.Ali şöyle der,”farzedelim; inanmayan inat edenlerin dediği gibi; Allah, ahiret,hesap,kitap, peygamberler,melekler, vs.yok.” Ne inanana bir şey olur,nede inanmamakta inat edene bir şey olur.
Ama, ya varsa; ”inanana yine bir şey olmaz, ama inanmamakta inat eden; işini şansa bırakmış olur ki buda akıl karı değildir.”

Tevekkül ve dua;

Dua bir silahtır.Bu silahı doğru ve dikkatli ve başkalarına ve kendinize haksız yere zarar vermeden(meşru müdafa ve savaş vb.özel haller hariç) mahlukatın hayrına kullanmak gerektir.

Bir çifçi,evvela(önşart);ürün almak için,1-toprağını nadasa koyacak,2-toprağını sürecek,tohumu dikecek,3-sulayacak.vb.fiili dua edecek.

Sonra; Allah”a ,ürün vermesi için kavli(sözlü) dua edecek.Çünkü bir afet gelir ürünü alıp götürebilir.

Mesela;Çekirge,kuraklık ve sel afeti gibi. Fiili ve kavli dualardan;yani şartlardan birinin eksik olması neticeye engeldir.

Önce devemizi sağlam bir kazığa bağlayıp fiili duamızı yaptıktan sonra; benim devem kaçmaz veya kaçamaz veya kaçırılamaz dememeli, kavli, sözlü duamızıda hiçbirzaman unutmamalıyız.Bunlara rağmen de deve kaçarsa veya kaçırılırsa da hemen devemizi aramaya çıkmalıyız.

Dua eden kişi için o istediği, kendisi hakkında hayırlı olup olmadığını dua eden bilemez.O halde duam niçin kabul edilmedi diye,üzülmemelidir.

Mesela;Bir anne ve baba;çocuğunun kötülüğünü istemediği için, terbiyeye muhtaç çocuğunun her istediğini de yapmaz .Bu imtihan dünyasında,sınırlı ve kayıtlı olduğumuz ve burası ,cennet olmadığı için her istediğimizi elde edemeyiz,her istediğimizi yapamayız.

Her şeye muhtaç olan kişinin , Samed ve Vekil olan Allah”ın kapısını çalması doğru bir şeydir.Yanlış olan, herşeye muhtaç bir kişinin, kendisini hiçbirşeye muhtaç olmadığını zannetmesi ve dua etmemesidir.

Şeytan,

Şeytan”ın aslı cin olup ateşten yaratılmıştır.İnsanın apaçık,bir düşmanıdır.Mahlukatı,Allah”a düşman etmek için fırsat kollar. Bu hayatı insanlar için cehenneme çevirmeye çalışır.

İnsan, şeytan”dan herbakımdan üstündür.Mesela;Hz.Süleyman peygamber, cinleri emri altında tutmakta ve cinlere istediğini yaptırabilmekte idi. Fakat şeytan”ıda hafife almamak gerekir.Çünkü Hz.Adem babamız ile Hz.Havva annemizin cennetten çıkmasına vesile olmuştur.Biz şeytanın inadına,bu dünyayı cennete çevirmek için çalışmalıyız.

Şeytan,Allah”ı inkar etmemektedir ama,O”na düşman olduğu,iman etmediği için ezeli ve ebedi olarak cehennemden çıkamayacaktır.

Dikkat ediniz! İnkar etmemek ayrıdır,iman etmek ayrıdır,hiç inanmamak ise,hiçmi hiç akıl karı değildir.

Sakın sizi şeytan, Allah afedicidir diye yanıltmasın. Çünkü, Allah af edicidir ama, kul hakkı hariçtir.Allah”tan korkunuz.Çünkü Allah,aynı zamanda Kahhar”dır.Nice milletler Allah”ın kahredici gücü ile tarih sahnesinden silinmişlerdir.Mesela;Hz.Nuh Peygamber zamanındaki tufanda olduğu gibi.

Ey insanlar ve cinler; şeytanın size takmış olduğu zincirleri kopararak özgürlüğünüze kavuşunuz.O sinsi ve gizli düşmanınıza karşı ittihad ediniz.

İnsanlar korku ile ümit arasında olmalı. Acaba cennetlikmiyim, yoksa cehennemlikmiyim sorusunu merak etmek yerine, en kötü ihtimali göz önüne alarak, tedbirimizi almak; daha akıllıca bir iş olsa gerektir. Son nefese kadar, kimin ne olacağı,(şeytan hariç) bizce meçhuldur.


Cennet ucuz olmadığı gibi, cehennem dahi lüzümsuz değildir.

Din,

Hayatın,hayatıdır.Medeniyetin ve insanlığın maddeten ve manen yükselmesini,daha iyiye ve ileri gitmesini savunur. İslam dini;bir lokma bir hırka felsefesine karşıdır. Yarın ölecekmiş gibi, ahirete, hiç ölmeyecekmiş gibi dünyaya teşvik eder.İki günü aynı olan ziyandadır, Komşusu aç iken, tok yatan bizden değildir.

Haksız yere bir insanı kasten öldüren, tüm insanlığı öldürmüş gibidir.Mesala;öldürülen o kişi ihtimal dahilindedir ki, insanlığı kurtaracak bir buluşa imza atabilir.Veya ; bir kişinin katli, öldürülmesi,bir dünya savaşına sebep olabilir.

Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız.Yıkıcı değil,yapıcı olunuz.Alan el değil, veren el olunuz.Cüz-i bir şer için, küll-i bir Hayrı terk etmeyiniz.Mesela; kangren olmuş bir kolu kaybetmemek için kolu kesmez iseniz, o Aziz insanıda kaybedebilirsiniz.Aynen bunun gibi; dünyadaki iyliklere vesile olup kötülüklere mani olmaz iseniz bu Aziz dünyayıda kaybedebilirsiniz.

Hayırda yarışınız.Anne ve babaya; sizleri kötülüğe zorlamadıkları sürece itaat ediniz.Yetimleri,kimsesizleri,yaşlıları, yolcuları,çocukları,hastaları, komşularınızı, zorda ve çaresiz durumdaki borçluları ve fakirleri, gözetiniz.

Tek İlah vardır. O, İlahın adı Allah”dır.

Allah”ın emir ve yasaklarına karşı gelmeyiniz.Şeytan”ın, tek bir emre karşı geldiğinden dolayı düştüğü durumdan ders çıkarınız.

Zerrece Allah”a imanı olan ve O”na düşman olmayan herkes, hesaptan sonra cennete girecektir.

İslam dininin; Peygamberi Hz.Muhammed”tir,Kitabı Kuran-ı Kerim”dir. Bir Müslüman,hem İncile,hem Hz.İsa”ya; hem,Tevrata,hem Hz.Musa”ya; hem Zebur”a, hem Hz.Davud”a; yani tüm semavi kitap ve peygamberlere zaten inandığı için, din değiştirmesi, hiçmi hiç akıl karı değildir.

Bir dini konu hakkında ihtilaf varsa önce Allah”ın kitabına müracaat edilir yoksa peygambere müracaat edilir yoksa bilginlere müracaat edilir yoksa kendi aklınıza müracaat edilir.Kesinlikle şeytana ve nefsinize müracaat etmeyiniz.

Bir kötülüğü ve haksızlığı veya bir kazayı gördüğünüzde önce yetkili mercilere bildiriniz, geçikmesinde telefisi mümkün olmayacak neticeler hasıl olacaksa, mümkünse hemen elinizle düzeltmeye çalışınız, yoksa dilinizle düzeltmeye çalışınız,yoksa en azından o zalimi Allah”a havale ediniz.

Bunuda yapmıyorsanız belaların gelmesini bekleyiniz.Bana dokunmayan yılan bin yaşasın demeyiniz.Yoksa o yılan birgün mutlaka başınıza bela olacaktır.

Ey ehl-i kitab;birbirinizle mücadele etmek yerine, insanlığın ve mahlukatın;şeytanın hile ve desiseleri ile, içine düştüğü sıkıntı ve belalardan kurtarmak için çalışmak, daha akıllıca olsa gerektir.

Namaz,

Dinin direğidir.Bir kişinin, Allah”ın benim namazıma ihtiyacı yoktur, demesi;hasta birisinin,doktara“ey doktor senin ilaca ne ihtiyacın var demesine benzer ki, Allah”ın bizim namazımıza elbetteki ihtiyacı yoktur,bizim namaza ihtiyacımız vardır.

Bedenin havaya ve suya ve gıdaya ve ısıya ihtiyacı olduğu gibi, ruhunda manevi gıdaya ihtiyacı vardır ki o gıdalardan birisi de “Hu” kelimesidir. İnsanlar her nefes verişte bilmeden,gayri ihtiyari “Hu” derler.Hu ,Allah demektir.

Aslında her şey Allah”ı anmaktadır. İnsanın bu dünyaya gönderilmesinin sebebi ve hikmeti Allah”ı tanımak, O”na dua ve ibadet etmektir.


Hayat,

Helal şekilde; Çalışınız,üretiniz,kazanınız,yiyiniz,dağıtınız.Ama israf etmeyiniz.Kara günler, yaşlılığınız ve ahiret içinde,azık ayırınız.İlmin, malın ve kuvvetin önemini fark ediniz.Bunları insanlığın hayrı için ve helal bir şekilde kullanınız.Kendinize yapılmasını arzu etmediğiniz bir şeyi ,birbaşkası içinde arzu etmeyiniz.

İnsanların; aslında Hz.Adem ve Hz.Havva”dan geldiğini düşünerek, uzaktanda olsa akraba ve kardeş olduklarını; Allah nazarında herkezin eşit olduğunu ve hiçkimseye iltimas geçilmeyeceğini,eninde sonunda; zerrece hayır işleyene mükafatının verileceğini,zerre miktar şer işleyenede cezasının verileceğini biliniz.

Dünyayı da bütün bütün terk etmeyiniz.Hiç ölmiyecekmiş gibi dünyaya,yarın ölecekmiş gibi ahirete çalışınız.

Evet tek koltukta iki karpuz gitmez ama iki koltukta iki karpuz gider.Kuş gibi uçabilmek için,çift kanatlı olunuz yani,hem maddi hemde manevi hayatınız için çalışınız.Her ikisinide birlikte orantılı şekilde götürünüz.
İfrat ve tefritten kaçınınız.Namerte muhtaç olmamak için çok çalışınız.

Yerine ve zamanına ve makamına göre akıllıca hareket ediniz;

Mesela;ileriden bir aslan geldiğini gördüğümüzde hemen tedbirimizi almalıyız.Kesinlikle, aslanı okşamaya kalkmamalıyız.

Mesela bir asker görevde ise Azametli olmalı,ama evine geldiğinde çocuğuna karşı şefkatli olmalıdır.

Her dediğiniz doğru olmalı ama her doğruyu söylemekte doğru değildir.

Karı kocanın arasını düzeltmek için,bir can kurtarmak için veya savaş halinde doğru söylenmeyebilir.

Kalem sahibi bilginlere,kılıç sahibi askerlere ve hazine sahipleri olan ululemre Haktan ve hakikattan ve adaletten ayrılmadıkları sürece hürmet ve itaat ediniz.İşinizi tam ve eksiksiz yapınız.İş veren kişide; çalıştırdığı kişinin ücretini derhal eksiksiz, hemen, teri kurumadan ve Hak ettiği ücreti vermelidir.En müzdarib kişi işsiz kişidir.Herkesin bir işi olmalıdır.Ne mutlu işveren kişiye.Ne mutlu işi olan kişiye.

Şeytanın,dünyayı fesada veren ve çoğu ihtilallerin ve devrimlerin sebebi olan ve insanlar için dünyayı cehenneme çeviren,”sen çalış ben yiyeyim ve ben tok olayım başkası açlıktan ölsün bana ne” düşüncesini ,ortadan kaldırmak ve sosyal refah ve adalet için çalışmak; insanlığa yapılacak en büyük hayırlardan biri olsa gerektir.

Eğer savaş istiyorsanız; şeytan ile,cahillik, fakirlik,acizlik ile savaşınız. Sivrisineklerle uğraşmak yerine,bataklığı kurutmaya çalışınız.Sanığı cezalandırmadan önce,suça sebeb olan nedenleri kaldırınız.Yoksa o suçlu suça devam edecektir.Önce tedbir sonra terbiye sonra ceza.Islahı gayr-i mümkünse ve cezasıda idam ise infaz etmek gerektir.Çünkü dönüşü mümkün olmayan bir yola giren suçlu için en hayırlı yol hem kendisi hemde toplum için cezanın infazıdır.

Sakın şeytanın iman edeceğini düşünmeyiniz ve ona acımayınız ve onu dost edinmeyiniz. Hz.İsmail peygamber gibi şeytanı gördüğünüz yerde taşlayınız ve öteki gözünüde siz kör ediniz.Biricik ve birtaneniz olan yavrunuzun ve sevdiklerinizin cehenneme girmesine vesile olan şeytana acımamak gerektir.

Suyun uyuduğunu,ama şeytanın uyumadığını biliniz,her zaman tedbirli olunuz.

Hayatta başarılı olmak istiyorsanız;Peygamberlere ve onların getirdiği orjinal kitaplara ve sahifelere harfiyyen uyunuz.


Soru:Dünyadaki açlıklara,savaşlara,haksızlıklara vb.kötülüklere niçin Allah mani olmuyor?

Cevap:İmtihan sırrından dolayı.Eğer her haksızlıkta Allah size bir tokat vursa idi herkez iyi olurdu.O zamanda iyiler ile kötüler,elmaslar ile kömürler,çalışkanlar ile tenbeller birbirinden nasıl ayırtedilecekti? Mesala;zeki ve çalışkan talebeler bir imtihan ile ancak belirlenebilir. Şayet öğretmen soruları,talabelere önceden dağıtsa idi,hem hayatın zevki kalmaz, hemde çalışkan talebeye haksızlık olur, terakki ve yarış olmazdı.

Mesala;silaha harcanan paranın cüz-i bir miktarı açlığa ayrılsa,dünyada yoksulluk kalkar. Herkez hakkına razı olsa;dünyada davalar,kavgalar, savaşlar olmaz.Herkez evinin önünü süpürse,ortada çöp kalmaz idi. Cimriliği,haksızlığı yapan sen,çöpü atan sen,çalışmayan ve üretmeyen sen,Allah”ın emir ve yasaklarına uymayan sen, sonrada sorumluluktan ve cezadan kurtulmak için suçu kadere ve Allah”a yıkmak isteyen sen!

Ey insanlar ;eceli ile vefat etmiş küçük çocuklarınız size ahirette şefaatçi olacaklardır.O halde sabrediniz. Çocuklarınızı ve rahimlerdeki ceninleri de rızk endişesi ile öldürmeyiniz.

Ey masumlar,bicareler, mahsunlar,garipler,fakirler ve hakkı gasp edilenler; sizlerin hakkınız zayi edilmeyecek,bir mahkeme-i kübrada, eninde sonunda Müntakim ve Kahhar ve Adil olan Allah; sizin hakkınızı zalimden alıp size geri verecektir.Ahirette;mal, mülk, para, iltimas, kariyer,rütbe, ünvan soy,sop vb.geçmediği için;ya zalimin sevapları size verilecek veya sizin günahlarınız zalime yüklenecektir.


İlim,

Bir zaman iki ayna var imiş,her iki aynada yüzlerini gökteki güneşe çevirmiş.Aynalarda akseden,tecelli eden güneşi, her iki aynada insanlara çevirdiğinde; insanların gözlerini kamaştırmışlar. Aynalardan biri;ben insanların gözlerini kamaştırdım diye kibirlenmiş ve kendisinde bir şeyler olduğunu, tevehhüm, zan etmiş.

Diğer ayna ise mütevazı birşekilde,aslında kendisinde bizatihi bir şey olmadığını,gökteki güneş olmasa bir hiç olduğunu, önceki aynaya söylemiş. İşte gururlu ayna, sihir,fal ve büyü gibi menfi ve zararlı ilimler ile ilgilenip insanlara zarar veren ve insanları kendisinin etkilediğini ve her şeyi bildiğini zanneden şeytan gibidir.

Ama mütevazı ayna ise mücize ve kerametin asıl sahibinin Allah olduğunu bilen, dünyevi,fenni,müsbet ve uhrevi faydalı ilimler ile ilgilenip insanlara faydalı olan bilge kişidir.Mesala;Hz.Musa”nın asası ile denizi ikiye ayırması ,Hz.İsa”nın ölüleri diriltmesi,Hz.Muhammed”in bir işareti ile, gökteki ayın ikiye bölünmesi hadiseleri birer mucize olup, bunlar Allah”ın iradesi ve kudreti ile olmuş.Hiçbirzaman,hiçbir peygamber; gösterdiği ve mahzar olduğu mücize ile övünmemiş, sadece insanlara ve cinlere; peygamber olduklarını kanıtlamak için mucize göstermek zorunda kalmışlardır.

Gıbta edilecek kişi gökteki güneşin ısı ve ışığına mazhar olan kendisini güneş zannetmeyen ama güneşi gösteren,bir ayna olduğunu unutmayan kişidir.Bu aynaların en güzelleri peygamberlere aittir.En kötüleri ise şeytan ve şeytan gibilere aittir. Şeytan ve şeytan gibi kötü kişilerin şerrinden Allah”a sığınmak gerektir.Çünkü insanları ve insanlığı tesirleri altına almakta ve aldatmakta, insanlığın ve medeniyetin mahvına sebep olmakta; bu nedenle de şeytanın maskarası ve aleti durumuna düşmektedirler.

Soru:Allah bize çok yakın, ama biz ona çok uzağız.Bu nasıl olur?

Cevap:Mesela;Güneş bize ışık ve ısısı ile bize çok yakındır,biz ise güneşe çok uzağız.Ama ayna vasıtasıyla,biraz güneşin özelliklerini anlayabiliriz. Bir uzay aracı ile de; güneşin hakiki nuruna ve ısısına yaklaşabilir onu yakından görebiliriz.

Aynen misaldeki gibi;Mirac hadisesinde, bizzat Hz.Muhammed, refref’e binerek; tayy-ı mekan, bast-ı zaman ve nuraniyet sırrıyle, çok kısa bir zaman zarfında; geçmişi, geleceği,cenneti, cehennemi ve kainatın yaratıcısını görmüş. Gidipte görenmi var? veya gidipte dönenmi var? Sorularını da;cevapsız bırakmamıştır.

Soru: Bu kadar kısa zamanda bu kadar çok iş nasıl yapılır,bu kadar hız nasıl olur?Bast-ı zaman nedir?

Cevap:Mesela;bir elektronik saat düşünelim.Bir saat zarfında;saati gösteren rakam bir defa atarsa,dakikayı gösteren rakam 60 defa atar,saniyeyi gösteren 3600 defa atar.Bir mekanik saatte ise; bir saat zarfında yelkovanın aldığı mesafe; akrebin aldığı mesafenin 12 katıdır. Hız arttıkça;aynı zaman biriminde, daha çok hareket yapılmaktadır. Bunu kronometrede daha bariz bir şekilde görebiliriz. Beyin hızı ile sizin bir ömürde ancak çözebileceğiniz bir problemi,bir başkası kısa bir sürede çözebilir.

Mesela; koca bir kütlesi olan dünyamızı,vasıtasız ve çok süratli birşekilde götüren ve döndüren, bir insanı elbette ve evleviyetle daha hızlı ve kısa bir sürede götürmeye ve geri getirmeye muktedirdir ve aynen öylede olmuştur.

Mesela;bazen 10 dakikalık bir rüyada; bir günde yapamayacağınız çok işleri kısa bir sürede; rüyada yapmanız gibi.

Soru:Azrail; aynı anda ,birçok yerde nasıl birçok insanların ve cinlerin ve hayvanların ruhları kabzedebilmektedir?Tayy-ı mekan,nuraniyet sırrı nedemektir?

Cevap; Azrail aynı anda tayy-ı mekan,bast-ı zaman ve nuraniyet sırrıyle, birçok yerde, birçok ruhları kabzedebilmektedir.Mesela;birçok aynayı,birçok yere koyup yüzlerini tek bir güneşe çevirdiğimiz zaman,her bir aynada güneşin aynı timsalini görebiliriz.Güneş bir iken birçokyerde ayna vasıtasıyle ve nuraniyet sırrıyle ve timsali ile; hazır ve nazırdır.

Mesela; herbir televizyondan,aynı anda,birçok yerden aynı görüntünün, herkez tarafından izlenebilmesi gibi. Fakat bugün ses ve resim nakledilebilmekte isede gelecekte, maddeninde nakli imkan dahilindedir.

Mesela;Hz.Süleyman peygamber zamanındaki bir tahtın, ilim sahibi birisi tarafından, çok uzak bir diyardan, bir anda, hazır ve nazır ve nakl edilmesi; maddenin naklinin mümkün ve imkan dahilinde olduğunun ve Azrail”in aynı anda,birçok yerde,birçok insanının ruhlarını kabzetmesi de bunun bir kanıtıdır.

İnsanlığa faydalı bilgileri, başkaları ile de paylaşınız, yayınız.Teorik bilgilerinizi,pratiğe dökünüz.Mümkünse insanlık ve medeniyet için yeni icadlar yapınız.

Ben bu bilgileri bilmiyordum,bana kimse öğretmedi diyen kişinin hesabı; bilenden, bildiği halde susandan ve hak ve hakikatı, doğruyu ve gerçeği söylemeyen ve yaymayandan sorulacaktır.Sizde; önceden bildiğiniz, şimdi öğrendiğiniz faydalı bilgileri,sevdikleriniz ve herkes ile paylaşınız ki; sizde sorumlu olmayasınız.

Malın zekatı olduğu gibi,ilminde zekatı ve kuvvetinde bir zekatı vardır.Bilen ile bilmeyen bir değildir.İlim mümin”in yitiğidir, nerede olursa alır.İlim Çin”de de olsa alınız.Hayatta,en hakiki murşit ilimdir. Faydalı tüm ilimlerden istifade ediniz,ettiriniz. Beşikten mezara kadar ilim öğreniniz. Okuyunuz,okutunuz.Ne demiş Yunus Emre,’İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir,sen kendini bilmez isen ilim nice okumaktır.’

Ruh nedir;

Ruh insanın aslıdır,kendisidir.Mahiyeti;can”ı, şekli, aklı ve duyguları olan bir kanundur.Mesela;Yerçekimi kanunu gibi.

Ruh”un; dünyadaki işleri yapabilmesi için; elbisesi,evi,sarayı,bineği mahiyetinde olan bedene ihtiyacı vardır.Ruh; beden sarayının efendisidir. Nefs ise bu sarayın bekçisidir,hizmetçisidir.Bedendeki kuvve-i şehvet ve gadabiyet merkezidir.

Mesela;iç alemde;kandaki alyuvarlar vucuda gelen besinleri alır, akyuvarlar ise zararlı mikropları öldürür.Dış alemde ise insanın ağzı besinleri alır,kolu bacağı kendisine saldıran düşmanı def eder.

Aynen bu misallerdede görüleceği üzere sarayın bekçisi olan nefsin vazifesi; bedeni korumak ve bedenin levazımatını tedarik etmek ve efendisi olan Ruh”a hizmet etmektir.Nefse fazla ganimet vermemek gerektir.Yoksa azabilir ve kendisini efendi zannedip, Ruh”a darbe yapıp, yönetimi ele alma olasılığıda vardır.

Nefsi; kullanmak,korumak,dizginlemek, terbiye etmek gerektir.Yoksa öldürmek akıl karı değildir.

Akıl ise; Ruh”un müsteşarıdır.Ruh”a yol gösteren bir Nur”dur.

Ruh ise; beden gemisinin bir dümencisidir.

Mesela bir ülke düşünelim.Ruh o ülkenin reisi, akıl veziri,nefs ise kuvve-i gadabiye olan ordusu ve kuvve-i şeheviyesi olan hazinesidir. Bir ülke; hazinesi dolu,ordusu güçlü ve yöneticeleri akıllı ise; ilelebed payidar kalabilir.Bir insan da ne kadar zeki,güçlü ve zengin ise hem hayatını güzel bir biçimde idame ettirebilir hemde başkalarına yardım edebilir.

Ruh katiyen Bakidir,yani ölümsüzdür.

Ey insanlar ve cinler; baki bir aleme gideceksiniz, o halde hazırlıklı olun.Ölüm,ruhun bedenden ayrılması; daha önce vefat etmiş olan sevgili anne ve babanızın ve çocuklarınızın ve sevgilinizin ve sevdiklerinizin yanına gitmektir.

Mesela ;bir şoför nasıl aracından inince araba hiçbir işe yaramaz ise,ruh”ta beden aracından inince, beden hiçbir işe yaramaz.Kabre konan bedendir.Siz ise; ruhsunuz.Mesala;rüyada o korkuyu veya o sevinci hisseden çok şeyleri gören sizsiniz.Şayet siz beden; olsa idiniz gözleriniz uykuda kapalı hiçbirşey görememeniz ve yeriniz sabit olduğundan, hiçbirşey yapamamanız gerekirdi.

Ruh bedenden ayrılınca; berzah alemine gitmektedir. Ölüm yokluk ve hiçlik değildir.Kim yok olmak ister ki,Ezeli ve Ebedi, bir ve tek olan Allah”ın sevgili mahlukatı da ebedi olmalıdır.Fakat mahlukatın ebediliği bizatihi değil, Allah”ın dilemesiyledir.

Ey Aziz insan;bir peygamber soyundan geldiğini hiçbirzaman unutma.

Ey insanlar ve cinler; ezeli ve ebedi yaşamak, baki bir cennete girmek,
Ve güzeller güzeli,kusursuz ve tek olan Allah’ı görmek istemezmisiniz!

Ey sevgili ruh,bunun için Allah’a şükretmeli ve iman etmeli ve hak sahibine veya mirascısına hakkını vermeli ve tövbe etmeli değilmisin!

HULASA :
Allah, birdir, hiçbirşeye ihtiyacı yoktur.Ne birbaşkası Allah’ı yaratmıştır , nede Allah’ın bir çocuğu vardır.Allah’ın, eşi ve benzeri yoktur.
Çok ilgi çekici bir konuya deginmişsin insan soruları bazen kedıne soruyor ama cevabını bulmak zor oluyor mantık insanı hep zorluyor sağol yazıyı okudum teşekkürler arkadaşım
Çok önemlive ince bir konuya değinmişsiniz Allah razı olsun...

herkesin kesinlikleokuması gereken konulardan biri bu....
İnşallah çogunluk okur...
ALLAH RAZI OLSUN KARDEŞİM ÇOK GÜZEL ANLATTINIZ KADER İNCE BİR KONU VE DETAYLARI BARİZ BİR ŞEKİLDE ELE ALIP HERKESİN ANLAYACAĞI DİLDE ANLATTINIZ SELAMETLE KALIN
Teşekkür ettim saol arkadaşım...
Kader;

Soru:Madem,herşey bir kader defterinde yazılı ve herşey ona göre oluyor;o halde insanlar niçin cehenneme gidiyor? O halde ey Hakim;ben kader kurbanıyım,beni niçin cezalandırıp, hapse yolluyorsun?

Cevap:Evet herşey bir kader defterinde yazılı ve herşey ona göre oluyor;ama,kader defterinde yazılı olduğu için o şey olmuyor.

Mesela;meteoroloji uzmanı,uydudan gelen fotoğraflara bakarak geleceği görebilir.Bir insan ne kadar yükseğe çıkarsa hem görüş alanı genişler hemde geleceği görebilir.

Mesela;Meteoroloji uzmanı, uydudan gelen fotoğraflara ve filimlere bakarak, görüyor ki,Türkiye”nin batısından yağmur bulutları geliyor. Bulutların hızını ve yönünü hesaplıyarak,hemen yanındaki defterine şunları yazıyor ”yarın Türkiye bulutlu ve yağışlı olacak”.

Bulutların gelmesine daha bir gün var,bir gün sonra Türkiye bulutlu ve yağışlı olsa;

Soru: Acaba meteoroloji uzmanı bir gün önceden deftere,bu olayı yazdığı içinmi olaylar oluyor?

Yoksa uzman olayları uydudan önceden gördüdemi yazdı?

Cevap;gördüde yazdı.Yazdığı için olaylar olmamakta;fakat olayın öyle olacağını önceden görüp, yazmıştır.

Mesela;aklı başında bir kişiyi, siz sırtınıza alsanız,nereye gitmek istersen seni oraya götüreceğim deseniz,diyelim ki iki yol var biri,tehlikeli yol, öteki tehlikesiz yol.Siz baştan o kişiye aklı olduğu halde, uyarıda bulunarak her iki yolun durumunu anlatsanız buna rağmen,o kişi beni tehlikeli yoldan götür dese,o tehlikeli yolda başına bir kaza gelse ,size diyebilirmiki,bak senin yüzünden başıma bu kaza geldi diyemez.Çünkü kendi hür ve özgür iradesiyle tehlikeli yolu seçmiştir.

Götüren değil,isteyen suçludur.

Mesela; küçükler akıl baliğ olunca yani farık ve mümeyyiz olunca, amel defterleri açılır veya aklı olmayan mecnunlardan hesap sorulmaz.Zorla, cebren imzalatılan senet hukukende geçerli değildir.

Mesela;mahkeme ilamı ile idamı gerçekleştiren cellatın görevini yerine getirmesi suç değildir.Suç;haksız bir yere kundaktaki bir masum çocuğa kurşun sıkıp öldüren, katilin;kendi iradesi ile yani bu fiili bilerek ve istiyerek işlemesi, Allah”ın “haksız yere kasten adam öldürmeyiniz” emrine karşı gelmesidir.Dolayısıyla bir katilin, Hakime; “ben kader kurbanıyım” diyerek kendini savunması yersiz olup,kendisini cezadan kurtarmaz.

Güç ve kuvvet yalnız Allah”tandır.Bunu; felçli hastalar veya eli ayağı uyuşan veya ayağına krank giren veya rüyada üzerine karabasan çöken kişiler daha iyi bilir. Götüren Allah”tır, fakat tehlikeli yolda gitmek isteyen,insan suçludur.

Ayrıca; insanın cüz-i iradesinden başka kendisine ait günahları ve borçları vardır.Sevaptaki hissesi ise pek azdır.Kötülükte ise tamamen kusur ve günah kendisine ve sebep olan iştirakçilerine aittir.

Ey geminin üstündeki yolcu, elindeki torbayı gemiye bırak,çünkü elde taşıman ve kendine yük etmen akıl karı değildir. Bu kainatın da bir Sultanı olduğunu,sahibsiz olmadığını unutma.Tedbirini aldıktan sonra;Erzurum”lu İbrahim Hakkı gibi “görelim Mevla neyler,neylerse güzel eyler” de.

Güzel gören; güzel düşünür,güzel düşünende; hayatından lezzet alır.

Fakat; tedbirini aldıktan sonrada; benim gemimi hiçbir güç batırılamaz veya benim gemim batmaz diyip,gururlanıp, Gayretullaha toslama.

Mesela;bir vakit bir gemi yapılmış ve iddia edilmiş ki bu gemiyi Allah bile batıramaz.O gemi daha ilk seferinde Allah”ın bir aysbergine toslamış ve batmıştır.

Allah;

Birzaman gayet zengin bir ressam,sadece takdir edilmek amacıyla bir sergi açmak istemiş,fakat sahnenin gerisinde durmuş, kendisini konuklara göstermemiş.Konuklara hertürlü ikramı yapmış.sergiyi gezen misafirler,harika resimlere bakmışlar,ne kadar güzel resimler diyerek aralarında konuşurlarken; birisi, ressamı göremediği için, acaba bu resimleri kim yapmıştır? diye bir soru ortaya atmış.

Bir kısım insanlar;bu resimler kendi kendine olmuştur demişler.

Bir kısım insanlar; resimleri tabiiyyat kanunlarının yaptığını iddia etmişler.

Bir kısım insanlar ise; resimleri,resmi meydana getiren, boya,fırça, tablo birlikte birbirleriyle anlaşarak bu resmi meydana getirmiştir demişler.

Bir kısım insanlar ise;harika resimlerin ancak bir ressam tarafından yapılabileceğini söyleyerek, kendilerine ikramda bulunan ressamı içeriden,alkışlar ile davet edip,kendisiyle tanışmış ve teşekkür etmişler.

Bir esere bakıldığı zaman; eser sahibi hatırlanmalı.Eserden,eser sahibine gidilmeli.Mana-i harfi ile o esere bakılmalıdır.Ne güzel bir şey demek yerine, Maşaallah,Allah ne güzel şeyler yaratıyor demeli,o şeye nazar değmemelidir.

İşte biz,kainatın tek yaratıcısı olan ;o Müsavvire, o ressama Allah diyoruz.

Ressamdan farkı, gerçek ve canlı resimler yaratmasıdır.

Resim,ressamın bir parçası olmadığı gibi; ressam da, resmin bir parçası değildir.Yani mahlukat, Allah”ın bir parçası değil, eseridir.

Soru:Peki, o halde Allah”ı kim yaratmıştır?sorusunu soran şeytana cevabımız.

Cevap:Misal; farzedelim ki, bir saraya girmek için yüz kapı var,ama bir kapı kapalı ve sarayın sahibi ancak o kapıyı açabilir ve anahtarda sadece ondadır. Dışarıdan saraya girmeye çalışan biri,açık doksandokuz kapının herhangi birinden içeri girebilir.Ama inat edip, kapalı kapının önünde durmak, kapıyı açamadığı için,saray sahibini inkar etmek, açık kapılardan saraya girmemek ve bu saraya girilemez demek, akıl karı değildir.

Allah”ı hiç kimse ve hiçbirşey yaratmamıştır ve yaratamaz da,çünkü yaratılan bir şey; mantıken yaratıcı da olamaz.Eşi,benzeri ve dengi de yoktur.

Allah;Rahman ve Rahim olmalı,mahlukatın meşru ihtiyaçlarını gidermeli,onları tehlikelerden ve düşmanlarından korumalıdır.

Allah; Ferd olmalı yani,tek olmalıdır. Nasılki; bir köyde bir muhtar,bir şehirde bir vali,bir ülkede bir devlet başkanı olur.Öylede;bu kainatın Sultanı da bir ve tek olmalıdır.

Allah; Hay ve Kayyum olmalı yani hayatın kaynağı O olmalı ve varlığı başka bir varlığa dayanmamalı,bizatihi olmalıdır.

Allah;Hakem ve Adil olmalı,yani mahlukatı arasında hakkaniyetle ve adaletle hükmetmeli hiç kimse hükmüne karşı gelmemelidir.

Allah;Kuddüs olmalı, yani hertürlü eksiklikten ve kusurdan münezzeh olmalı ve mahlukatta; olması gerektiği gibi olmalıdır.

Evet;Allah;Rahman,Rahim,Ferd,Hay,Kayyum,Hakem,Adl veKüddüs”tür.

Peki ,Allah yoksa,bu kainatı kim yaratmıştır? Yani yukarıdaki harika resimleri kim yapmıştır? Sorusunun cevabını; inat edenlerin vermesi gerekir.

İlmin kapısı Hz.Ali şöyle der,”farzedelim; inanmayan inat edenlerin dediği gibi; Allah, ahiret,hesap,kitap, peygamberler,melekler,kader defteri vs.yok.” Ne inanana bir şey olur,nede inanmamakta inat edene bir şey olur.

Ama, ya varsa; ”inanana yine bir şey olmaz, ama inanmamakta inat eden; işini şansa bırakmış olur ki buda akıl karı değildir.”

Soru:Allah”ın bir sureti varmıdır?

Cevap:Allah”ın bizim anladığımız tasavvur ettiğimiz bir şekilde, bir sureti yoktur.Çünkü;Suret ve şekil sınırlı şeyler için söz konusu olabilir.Yani başlangıcı ve sonu olan şeylerin sureti ve şekli olur.Allah ise Evvel ve Ahir”dir,Ezeli ve Ebedi”dir, yani başlangıcı ve sonu yoktur.

Mesela;belirli iki nokta arasına çizilen bir çizgiden, bir doğru oluşur.Üç doğrunun başlangıç ve bitim noktalarının, açı yaparak birleşmesinden de üçgen oluşur.Eğer üçgenin kenarını meydana getiren doğruların başlangıç ve bitim noktaları yok ise yani sınırsız ise;baştan bir doğruyu çizemezsiniz.Dolayısıyla da üçgeni çizemezsiniz.Çizemediğiniz içinde o şeye şekil ve suret veremezsiniz.

Allah”a zerrece imanı olan herkes cennette Allah”ı görecektir. İslam peygamberi Hz.Muhammed Miraç’da kainatın tek yaratıcısı olan Allah”ı; Nur olarak gördüğünü beyan etmiştir.

Tevekkül ve dua;

Dua manevi bir silahtır.Bu silahı doğru ve dikkatli ve başkalarına ve kendinize haksız yere zarar vermeden mahlukatın hayrına kullanmak gerektir.

Evvela; bir çifçi, ürün almak için; toprağını nadasa koyacak,toprağını sürecek,tohumu dikecek,sulayacak.vb.cüz-i iradesini kullanarak,fiili dua edecek.

Sonra; küll-i irade sahibi olan, Allah”a ,ürün vermesi için kavli,sözlü dua edecek.Çünkü bir afet gelir ürünü alıp götürebilir.

Mesela;Çekirge,kuraklık ve sel afeti gibi. Fiili ve kavli dualardan;yani şartlardan birinin eksik olması neticeye engeldir.

Önce devemizi sağlam bir kazığa bağlayıp fiili duamızı yaptıktan sonra; benim devem kaçmaz veya kaçamaz veya kaçırılamaz dememeli, kavli, sözlü duamızıda hiçbirzaman unutmamalıyız.

Devenin dizgini her zaman elinizde olmalı,gerektiğinde o dizgini gevşetmeli,gerektiğinde çekmeli;ama hiçbirzaman dizgini elden bırakılmamalı.Saldım çayıra Mevlam kayıra dememeli.Herzaman sürünün başında bir çoban olmalıdır.

Siz yaprak değilsinizki ,rüzgar nereye savurursa oraya gidesiniz.Ey insan;sen bu kainatın Halifesi ve Sultanısın.O halde bir köle gibi değil, bir Sultan gibi emir ve hüküm ve sorumluluk sahibi olup sana emanet olarak Allah tarafından verilen mülkü koru ve emanete hiyanetlik etme.

Dua eden kişi için o istediği, kendisi hakkında hayırlı olup olmadığını dua eden bilemez.O halde duam niçin kabul edilmedi diye,üzülmemelidir.

Mesela;Bir anne ve baba;çocuğunun kötülüğünü istemediği için, terbiyeye muhtaç çocuğunun her istediğini de yapmaz .Bu imtihan dünyasında,sınırlı ve kayıtlı olduğumuz için her istediğimizi elde edemeyiz,her istediğimizi yapamayız.

İnsanlar korku ile ümit arasında olmalı. Acaba cennetlikmiyim, yoksa cehennemlikmiyim sorusunu merak etmek yerine, en kötü ihtimali göz önüne alarak, tedbirimizi almak; daha akıllıca bir iş olsa gerektir. Son nefese kadar, kimin ne olacağı,(şeytan hariç) bizce meçhuldur.

Cennet ucuz olmadığı gibi, cehennem dahi lüzümsuz değildir.

Her şeye muhtaç olan birisinin,Samed olan Allah”ın kapısını çalması doğru şeydir.Yanlış olan; kişinin kendisini hiçbirşeye muhtaç olmadığını zannetmesi ve dua etmemesidir.

Din,

Hayatın,hayatıdır.Medeniyetin ve insanlığın maddeten ve manen yükselmesini,daha iyiye ve ileri gitmesini savunur. İslam dini;bir lokma bir hırka felsefesine karşıdır. Yarın ölecekmiş gibi, ahirete, hiç ölmeyecekmiş gibi dünyaya teşvik eder.İki günü aynı olan ziyandadır, Komşusu aç iken, tok yatan bizden değildir.

Haksız yere bir insanı kasten öldüren, tüm insanlığı öldürmüş gibidir. Mesala;öldürülen o kişi ihtimal dahilindedir ki, insanlığı kurtaracak bir buluşa imza atabilir.Veya ; bir kişinin katli, öldürülmesi, bir dünya savaşına sebep olabilir.

Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız.Yıkıcı değil,yapıcı olunuz.Alan el değil, veren el olunuz.Cüz-i bir şer için, küll-i bir Hayrı terk etmeyiniz.Mesela; kangren olmuş bir kolu kaybetmemek için kolu kesmez iseniz, o Aziz insanıda kaybedebilirsiniz.Aynen bunun gibi; dünyadaki iyliklere vesile olup kötülüklere mani olmaz iseniz bu Aziz dünyayıda kaybedebilirsiniz.

Hayırda yarışınız.Anne ve babaya; sizleri kötülüğe zorlamadıkları sürece itaat ediniz.Yakınlarınızı,yetimleri,kimsesizleri,yaşlıları,yolcuları, hastaları, komşularınızı,küçükleri, zorda ve çaresiz durumdaki borçluları ,işsiz ve fakirleri, gözetiniz.

Tek İlah vardır. O, İlahın adı Allah”dır.

Allah”ın emir ve yasaklarına karşı gelmeyiniz.Şeytan”ın, tek bir emre karşı geldiğinden dolayı düştüğü durumdan ders çıkarınız.

Zerrece Allah”a imanı olan ve O”na düşman olmayan herkes, hesaptan sonra cennete girecektir.

İslam dininin; Peygamberi Hz.Muhammed”tir,Kitabı Kuran-ı Kerim”dir. Bir Müslüman,hem İncile,hem Hz.İsa”ya; hem,Tevrata,hem Hz.Musa”ya; hem Zebur”a, hem Hz.Davud”a; yani tüm semavi kitap ve peygamberlere zaten inandığı için, din değiştirmesi, hiçmi hiç akıl karı değildir.

İslamiyet; Tenasüh inanışına karşıdır.Yani ölen bir kişi, başka bir şeyin suretine girerek hayatını devam ettirmez.Ölen kişinin ruhu berzah elemine gider.

Mesela;insanlık tarihi yedibin yıl olduğunu ve ortalama bir ömründe yüz sene olduğunu farz etsek, yetmiş defa bu dünyaya gelip gitmemiz gerekirken; değil yetmişini,birini bile hatırlayamamamız bizim çok unutkan veya akılsız olduğumuzun değil, tenasüh fikrinin doğru olmadığını gösterir.Ölen bir kişinin ruhu;ahirete yani, baki sonsuz ebedi bir aleme, gitmektedir.Delil ise;Miraç hadisesi ile ahirete gidip, orayı görüp, gelen Hz.Muhammed peygamberin şahit beyanı ile kendisine indirilen Allah”ın kitabı;Kuran-ı Kerim”in ayetleri olan kesin delillerdir.

Bir dini konu hakkında ihtilaf varsa önce Allah”ın kitabı olan Kuran-ı Kerim”e müracaat edilir yoksa son peygamberleri olan Hz.Muhammed”e ve sünnetlerine müracaat edilir yoksa bilginlere ve yaptıkları ictihatlara müracaat edilir yoksa kendi aklınıza müracaat ediniz.Kesinlikle şeytana ve nefsinize müracaat etmeyiniz.

Bir kötülüğü ve haksızlığı veya bir kazayı gördüğünüzde önce yetkili mercilere bildiriniz, gecikmesinde telafisi mümkün olmayacak neticeler hasıl olacaksa, mümkünse hemen elinizle düzeltmeye çalışınız, yoksa dilinizle düzeltmeye çalışınız,yoksa en azından o zalimi Allah”a havale ediniz.

Bunuda yapmıyorsanız belaların gelmesini bekleyiniz.Bana dokunmayan yılan bin yaşasın demeyiniz.Yoksa o yılan birgün mutlaka başınıza bela olacaktır.

Ey ehl-i kitab;birbirinizle mücadele etmek yerine, insanlığın ve mahlukatın;şeytanın hile ve desiseleri ile, içine düştüğü sıkıntı ve belalardan kurtulması için çalışmak, daha akıllıca olsa gerektir.

Namaz,

Dinin direğidir.Bir kişinin, Allah”ın benim namazıma ihtiyacı yoktur, demesi;hasta birisinin,doktara“ey doktor senin ilaca ne ihtiyacın var demesine benzer ki, Allah”ın bizim beş vakit namazımıza elbetteki ihtiyacı yoktur,bizim namaza evleviyetle ihtiyacımız vardır.

Bedenin havaya ve suya ve gıdaya ve ısıya ihtiyacı olduğu gibi, ruhunda manevi gıdaya ihtiyacı vardır ki o gıdalardan birisi de muhabbetullaha vesile olan, kelime-i Tevhidtir. Yani;” Lailaheillallah” diyerek Allah”ın tek olduğunu ilan etmek, Allah”ın Kitabı olan Kuran”ı dikkatli okumak ve anlamak ve amel etmek ve huşu içinde namaz kılarak huzur ve emniyet bulmak,dünyanın ağır yükünü her beş vakitte yere koyup, güzel bir nefes almaktır.

İnsanlar her nefes verişte bilmeden,gayri ihtiyari “Hu” derler.Hu ,Allah demektir.

Aslında her şey Allah”ı anmaktadır. İnsanın bu dünyaya gönderilmesinin sebebi ve hikmeti Allah”ı tanımak, O”na dua ve ibadet etmektir.

Şeytan,

Şeytan”ın aslı cin olup ateşten yaratılmıştır.İnsanın apaçık, bir düşmanıdır. Mahlukatı,Allah”a düşman etmek için fırsat kollar. Bu hayatı insanlar için cehenneme çevirmeye çalışır.

İnsan, şeytan”dan herbakımdan üstündür.Mesela;Hz.Süleyman peygamber, cinleri emri altında tutmakta ve cinlere istediğini yaptırabilmekte idi. Fakat şeytan”ıda hafife almamak gerekir.Çünkü Hz.Adem babamız ile Hz.Havva annemizin cennetten çıkmasına vesile olmuştur.Biz şeytanın inadına,bu dünyayı cennete çevirmek için çalışmalıyız.

Şeytan,Allah”ı inkar etmemektedir. Allah’a düşman olduğu,iman etmediği için ezeli ve ebedi olarak cehennemden çıkamayacaktır.

Dikkat ediniz! İnkar etmemek ve düşman olmak ayrıdır,iman etmek ayrıdır.İnkar etmek ise;hiçmi hiç akıl karı değildir.

Sakın sizi şeytan, Allah afedicidir diye yanıltmasın. Çünkü, Allah af edicidir ama, kul hakkı hariçtir.Allah”tan korkunuz.Çünkü Allah,aynı zamanda Kahhar”dır.Nice milletler Allah”ın kahredici gücü ile tarih sahnesinden silinmişlerdir.Mesela;Hz.Nuh Peygamber zamanındaki tufanda olduğu gibi.

Şeytanın,dünyayı fesada veren ve çoğu ihtilallerin ve devrimlerin sebebi olan ve insanlar için dünyayı cehenneme çeviren,”sen çalış ben yiyeyim ve ben tok olayım başkası açlıktan ölsün bana ne” düşüncesini ,ortadan kaldırmak ve sosyal; refah ve adalet ve huzur için çalışmak, insanlığa yapılacak en büyük hayırlardan biri olsa gerektir.

Eğer savaş istiyorsanız; şeytan ile,cahillik, fakirlik,acizlik ile savaşınız. Sivrisineklerle uğraşmak yerine,bataklığı kurutmaya çalışınız.Sanığı cezalandırmadan önce,suça sebep olan nedenleri kaldırarak suçu önleyici tedbirler alınız.Yoksa o suçlu; suçu tekrar işlemeye devam edecektir.

Önce tedbir sonra terbiye sonra ceza. Islahı gayr-i mümkünse ve cezasıda idam ise infaz etmek gerektir.Çünkü dönüşü mümkün olmayan bir yola giren suçlu için en hayırlı yol hem kendisi,hem ailesi, hemde toplum için cezanın infazıdır.


Sakın şeytanın iman edeceğini düşünmeyiniz ve ona acımayınız ve onu dost edinmeyiniz. Hz.İsmail peygamber gibi şeytanı gördüğünüz yerde ve Hac”ta da olduğu gibi,taşlayınız, yani savaşınız.Çünkü;kendinizin,biricik ve birtaneniz olan yavrunuzun ve sevdiklerinizin ebedi cehenneme girmesine vesile olan şeytana hiç acımamak gerektir.Şeytana acımak, sevdiklerinize ve kendinize acımamak demektir.

Suyun uyuduğunu,ama şeytanın uyumadığını biliniz,her zaman tedbirli olunuz.

İnsanın düşmanları çok, kuvveti yok, borcu çok, malı mülkü yok, dolayısıyla bu dünyanın derdi ve tasası çok.Eğer güveneceği,tevekkül edeceği, meded umacağı, dua edeceği, dayanacağı,teselli olabileceği,bir Allah”ıda yoksa; ve dostuda şeytan ise; kendi aklıda kendisine bela olup, sıkıntılarını unutmak ve aklını iptal etmek için, kendisini ya eğlenceye veya uyuşturucuya veya alkole verecek.Sonu ya tımarhane, ya meyhane veya hapishane veya hastahane veya batakhane olacaktır.Hem kendisine, hem ailesine ve hemde topluma zararı dokunacaktır.

Ey insanlar ve cinler; sizin maddeten ve manen yükselmenize mani olan şeytanın; size takmış olduğu zincirleri kopararak ve manileride ortadan kaldırarak, özgürlüğünüze kavuşunuz.O sinsi ve gizli düşmanınıza karşı ittihad ediniz.

Hayat,

Helal şekilde; Çalışınız,üretiniz,kazanınız,yiyiniz,dağıtınız.Ama israf etmeyiniz.Kara günler, yaşlılığınız ve ahiret içinde,azık ayırınız.İlmin, malın ve kuvvetin önemini fark ediniz.Bunları insanlığın hayrı için ve helal bir şekilde kullanınız.Kendinize yapılmasını arzu etmediğiniz bir şeyi ,birbaşkası içinde arzu etmeyiniz.

İnsanların; aslında Hz.Adem ve Hz.Havva”dan geldiğini düşünerek, uzaktanda olsa akraba ve kardeş olduklarını; Allah nazarında herkezin eşit olduğunu ve hiçkimseye iltimas geçilmeyeceğini,eninde sonunda; zerrece hayır işleyene mükafatının verileceğini,zerre miktar şer işleyenede cezasının verileceğini biliniz.

Dünyayı da bütün bütün terk etmeyiniz.Hiç ölmiyecekmiş gibi dünyaya,yarın ölecekmiş gibi ahirete çalışınız.

Evet tek koltukta iki karpuz gitmez ama iki koltukta iki karpuz gider.Kuş gibi uçabilmek için,çift kanatlı olunuz yani,hem maddi hemde manevi hayatınız için çalışınız.Her ikisinide birlikte orantılı şekilde götürünüz.
İfrat ve tefritten kaçınınız.Namerte muhtaç olmamak için çok çalışınız,

Yerine ve zamanına ve makamına göre akıllıca hareket ediniz;

Mesela;ileriden bir aslan geldiğini gördüğünüzde hemen tedbirinizi alınız.Aslan bana bir şey yapamaz, oda Allah”ın bir mahluku,her şey Allah”ın tasarrufunda, Allah istemese hiçbirşey olmaz diyip, okşamaya kalkmayınız.Çünkü sizde olan bu imanı; aklı ve temyiz kudreti olmayan Aslan”dan beklemek hiç akıl karı değildir. Aslana et,ata ot vermek gerek. Aslanın kafesine bile; tedbirli yaklaşmak gerektir.

Mesela; bir asker görevde ve savaşta, bir aslan gibi; Azametli,heybetli, cesur,otoriter,hışmından korkulan, Celal sahibi olmalı. Ama evine geldiğinde ise; Cemal sahibi olmalı, çocuğuna karşı şefkatli, ve eşine karşıda nazik ve hürmetli olmalıdır.

Mesela;her dediğiniz doğru olmalı ama her doğruyu söylemekte doğru değildir.Karı kocanın arasını düzeltmek için,bir can kurtarmak için veya savaş halinde doğru söylenmeyebilir.Yalana hiçbirzaman,cevaz yoktur.
Mesala; bu gibi özel durumlarda susabilirsiniz.

Bindiğiniz dalı kesmeyiniz, bindiğiniz gemiyi batırmaya çalışmayınız, ekmeğini yediğiniz yere hainlik etmeyiniz.Ey;bu dünya gemisinde misafir ve yolcu olan insanlar ve cinler;dünyanın kıyametine çalışmayınız. Daha iyi ve daha güzel bir hayat için çalışınız.

Mütevazi olmak;dilencilik yapmak veya kendini hakir göstermek veya işini bırakıp daha kötü bir duruma düşürmek değildir.

Kalem sahibi bilginlere,kılıç sahibi askerlere ve ululemre; Haktan ve hakikattan ve adaletten ayrılmadıkları sürece hürmet ve itaat ediniz.
İşinizi ehil kişilere yaptırınız.Yöneticilerinizi ehil kişilerden seçiniz. İşinizi tam ve eksiksiz yapınız.İş veren kişide; çalıştırdığı kişinin ücretini derhal eksiksiz, hemen, teri kurumadan ve Hak ettiği ücreti vermelidir.

Emek; gücü temsil etmektedir.Sermaye ise malı temsil etmektedir.Emek ve sermaye; aralarına uzlaştırıcı, aklı da yanlarına alarak, sulh içinde ve refah içinde yaşamalı,suiniyet ve angarya olmamalıdır. En müzdarib kişi işsiz kişidir.Herkesin bir işi olmalıdır. Ne mutlu işveren kişiye.Ne mutlu işi olan kişiye.

Su akarken barajınızı doldurup,Allah”a Şükrediniz.Su kesildiğinde ise barajdaki suyu idareli kullanınız.Kıtlık halinde,yağmur duasına çıkınız.
Mesela;Hz.Yusuf peygamber zamanındaki kıtlık gibi.

Ey gençler kendinize uygun bir iş ve eş bulmak için çalışınız.Yoksa oruç tutunuz.Oruç ve evlilik nefsi dizginlediği gibi, şehveti söndürür. Batakhanelerin kapısına kepenk vurur. Zina hoş görülemez.Hiçbir ehl-i namus hatta en serseri bir kişide eşinin zina yapmasına razı olmaz olamaz.Bataklığı kurutmaz iseniz,illaki sivrisinekler insanları ısıracaktır.

Ey bataklığa düşmüş ve düşürülmüş Aziz insan, elbet birgün senin feryadını işiten bir civanmert bir yiğit, çıkacak seni ve tüm insanlığı içine düştüğü ve şeytan tarafından düşürüldüğü o bataklıktan kurtaracaktır.

Mesela;İslam peygamberi,Hz.Muhammed ; diri diri mezara gömülen kız çocuklarını gömülmekten ve bir mal gibi alınıp satılan kadınların içine düştüğü ve düşürüldüğü kötü durumdan kurtarmış,faizin her çeşidinide kaldırmıştır.

Mesela;bugün bile kredi faizi yüzünden çok aileler,toplumlar hatta devletler perişan olmakta,yuvalar yıkılmaktadır.Çare;zaruri ihtiyaçlar için harcama yapmak,çok çalışmak,çok üretmek ve borçları bitirip, hazineyi doldurmak ve bir daha faize tövbe diyip tefecinin tuzağına düşmemek gerektir.

Elbette ve herhalde ve illaki, Ey Aziz insan; senin haykırışlarını ve yalvarışlarını bilen ve duyan Kahhar ve Müntakim olan Allah senin intikamını mutlaka sebep olan herkezden ve herşeyden alacaktır.

Sofradan istekli kalkınız.Yani doymadan kalkınız.Haddinden fazla yemek, hem sıhhati bozar hemde yattığınızda karabasana davetiye çıkarırsınız.Tıbbın piri, İbn-i Sina “sıhhat az yemektir” demiştir.

Her irade ve akıl sahibinin başına her şeyden önemli olan, imanı kazanmak veya kaybetmek davası açılmıştır.Bu davayı kesinlikle kazanmak gerektir.

Hayatta başarılı olmak istiyorsanız;Peygamberlere ve onların getirdiği orjinal kitaplara ve sahifelere harfiyyen uyunuz.


Soru:Hadsiz kötülüklere, günahlara, cinayetlere, niçin Allah mani olmuyor, niçin Allah”ın sesi çıkmıyor, bu nasıl Allah, uyuyormu?

Cevap:Şu an imtihan vakti olduğundan;imtihanın huzur ve sukununu bozmuyor.İmtihan sırrından ve sonsuz şefkatinden dolayı cezayı erteliyor ve mahlukatına son nefesine kadar süre veriyor.Olaki yanlış yoldan döneler,olaki hidayete ereler. Eğer her haksızlıkta Allah size bir tokat vursa idi herkes iyi olurdu. Hem vurmadığını nerden biliyorsun. Hem sana, adam öldüren katili mahkemede yargılayıp,cezalandırma mı diyor.Hem Kuran-ı Kerim ile bizlere her zaman seslenmektedir,hem uyuduğunu nerden çıkarıyorsun.Hem insan başıboş bırakılmış da değildir.Her şey melekler tarafından kayıt altına alınmakta ve ahirette bir mahkeme-i kübrada, delil olarak saklanmakta,

Şayet imtihan olmasa idi; Elmas ruhlu iyiler ile kömür ruhlu kötüler ve çalışkanlar ile tenbeller birbirinden nasıl ayırt edilecekti? Mesela;zeki ve çalışkan talebeler bir imtihan ile ancak belirlenebilir. Şayet öğretmen soruları,talabelere önceden dağıtsa idi, hem imtihan sırrı bozulur,hem hayatın zevki kalmaz, hemde çalışkan talebeye ve çalışana ve emek harcayana, haksızlık olur, terakki ve yarış olmazdı.

Mesala;silaha harcanan paranın cüz-i bir miktarı açlığa ayrılsa,dünyada yoksulluk kalkar. Herkez hakkına razı olsa;dünyada davalar,kavgalar, savaşlar olmaz.Herkez evinin önünü süpürse,ortada çöp kalmaz idi.

Allah”ın emir ve yasaklarına uymayan sen,yakıp yıkan sen,kadınları tuzağına düşüren sen,insanları zehirleyen sen,kundakdaki masuma kurşun sıkan sen,Allah ile dalga geçen ve kafa tutan sen,haksızlıklara ses çıkarmayan sen; sonrada sorumluluktan ve cezadan kurtulmak için suçu kadere ve Allah”a yıkmak isteyen sen!

Cehennemin hocaları olan Zebaniler; sana ve kendisine çok güvendiğin şeytana merak ettiğiniz tüm soruların cevablarını ve yaptığınız tüm haksızlık ve kötülüklerin cezasını, vermek için sabır ile beklemektedirler.

Ey insanlar ;eceli ile vefat etmiş küçük çocuklarınız size ahirette şefaatçi olacaklardır.O halde sabrediniz. Çocuklarınızı ve rahimlerdeki ceninleri de rızk endişesi ile öldürmeyiniz.

Ey masumlar,bicareler, mahsunlar,garipler,fakirler ve hakkı gasp edilenler; sakın zalim izzetiyle,masum ise zilletiyle bu dünyadan göçüp gitti diye üzülmeyiniz ve isyan etmeyiniz.Sizlerin hakkınız zayi edilmeyecek,bir mahkeme-i kübrada, eninde sonunda Müntakim ve Kahhar ve Adil olan Allah; sizin hakkınızı zalimden alıp size geri verecektir.Ahirette;mal, mülk, para, iltimas, kariyer,rütbe, ünvan soy,sop vb.geçmediği için;ya zalimin sevapları size verilecek veya sizin günahlarınız zalime yüklenecektir.

İlim,

Bir zaman iki ayna var imiş,her iki aynada yüzlerini gökteki güneşe çevirmiş.Aynalarda akseden,tecelli eden güneşi, her iki aynada insanlara çevirdiğinde; insanların gözlerini kamaştırmışlar. Aynalardan biri;ben insanların gözlerini kamaştırdım diye kibirlenmiş ve kendisinde bir şeyler olduğunu, tevehhüm, zan etmiş.

Diğer ayna ise mütevazı birşekilde,aslında kendisinde bizatihi bir şey olmadığını,gökteki güneş olmasa bir hiç olduğunu, önceki aynaya söylemiş. İşte gururlu ayna, sihir,fal ve büyü gibi menfi ve zararlı ilimler ile ilgilenip insanlara zarar veren ve insanları kendisinin etkilediğini ve her şeyi bildiğini zanneden şeytan gibidir.

Ama mütevazı ayna ise mücize ve kerametin asıl sahibinin Allah olduğunu bilen, dünyevi,fenni,müsbet ve uhrevi faydalı ilimler ile ilgilenip insanlara faydalı olan bilge kişidir.Mesala;Hz.Musa”nın asası ile denizi ikiye ayırması ,Hz.İsa”nın ölüleri diriltmesi,Hz.Muhammed”in bir işareti ile, gökteki ayın ikiye bölünmesi hadiseleri birer mucize olup, bunlar Allah”ın iradesi ve kudreti ile olmuş.Hiçbirzaman,hiçbir peygamber; gösterdiği ve mahzar olduğu mücize ile övünmemiş, sadece insanlara ve cinlere; peygamber olduklarını kanıtlamak için mucize göstermek zorunda kalmışlardır.

Gıbta edilecek kişi gökteki güneşin ısı ve ışığına mazhar olan kendisini güneş zannetmeyen ama güneşi gösteren,bir ayna olduğunu unutmayan kişidir.Bu aynaların en güzelleri peygamberlere aittir.En kötüleri ise şeytan ve şeytan gibilere aittir. Şeytan ve şeytan gibi kötü kişilerin şerrinden Allah”a sığınmak gerektir.Çünkü insanları ve insanlığı tesirleri altına almakta ve aldatmakta, insanlığın ve medeniyetin mahvına sebep olmakta; bu nedenle de şeytanın maskarası ve aleti durumuna düşmektedirler.

Soru:Allah bize çok yakın, ama biz ona çok uzağız.Bu nasıl olur?

Cevap:Mesela;Güneş bize ışık ve ısısı ile bize çok yakındır,biz ise güneşe çok uzağız.Ama ayna vasıtasıyla,biraz güneşin özelliklerini anlayabiliriz. Bir uzay aracı ile de; güneşin hakiki nuruna ve ısısına yaklaşabilir onu yakından görebiliriz.

Aynen misaldeki gibi;Mirac hadisesinde, bizzat Hz.Muhammed, refref’e binerek; tayy-ı mekan, bast-ı zaman ve nuraniyet sırrıyle, çok kısa bir zaman zarfında; geçmişi, geleceği,cenneti, cehennemi ve kainatın yaratıcısını görmüş. Gidipte görenmi var? veya gidipte dönenmi var? Sorularını da;cevapsız bırakmamıştır.

Soru: Bu kadar kısa zamanda bu kadar çok iş nasıl yapılır,bu kadar hız nasıl olur?Bast-ı zaman, ne demektir?

Cevap:Mesela;bir elektronik saat düşünelim.Bir saat zarfında;saati gösteren rakam bir defa atarsa,dakikayı gösteren rakam 60 defa atar,saniyeyi gösteren 3600 defa atar.Bir mekanik saatte ise; bir saat zarfında yelkovanın aldığı mesafe; akrebin aldığı mesafenin 12 katıdır. Hız arttıkça;aynı zaman biriminde, daha çok hareket yapılmaktadır. Bunu kronometrede daha bariz bir şekilde görebiliriz. Beyin hızı ile sizin bir ömürde ancak çözebileceğiniz bir problemi,bir başkası kısa bir sürede çözebilir.

Mesela; koca bir kütlesi olan dünyamızı,vasıtasız ve çok süratli birşekilde götüren ve döndüren, Habibi olan,Hz.Muhammed peygamberini elbette ve evleviyetle daha hızlı ve kısa bir sürede götürmeye ve geri getirmeye Muktedirdir ve aynen öylede olmuştur.

Mesela;bazen 10 dakikalık bir rüyada; bir günde yapamayacağınız çok işleri kısa bir sürede; rüyada yapmanız gibi.

Soru:Tayy-ı mekan ve nuraniyet sırrı nedemektir?

Cevap: Mesela;birçok aynayı,birçok yere koyup yüzlerini tek bir güneşe çevirdiğimiz zaman,her bir aynada güneşin aynı timsalini görebiliriz. Güneş bir iken birçokyerde ayna vasıtasıyle ve nuraniyet sırrıyle ve timsali ile; hazır ve nazırdır.

Mesela; herbir televizyondan,aynı anda,birçok yerden aynı görüntünün, herkez tarafından izlenebilmesi gibi. Fakat bugün ses ve resim nakledilebilmekte isede gelecekte, maddeninde nakli imkan dahilindedir.

Mesela;Hz.Süleyman peygamber zamanındaki bir tahtın, ilim sahibi birisi tarafından, çok uzak bir diyardan, bir anda, hazır ve nazır ve nakl edilmesi; maddenin naklinin mümkün ve imkan dahilinde olduğunun ve Azrail”in aynı anda,birçok yerde,birçok insanın ruhlarını kabzetmesi de bunun bir kanıtıdır.

İnsanlığa faydalı bilgileri, başkaları ile de paylaşınız, yayınız.Teorik bilgilerinizi,pratiğe dökünüz.Mümkünse insanlık ve medeniyet için yeni icatlar, keşifler yapınız,olduğunuz yerde saymayınız.Sizden sonraki nesil için faydalı bir şeyler yapıp güzel bir miras bırakınız.Aldığınız maaşı Hak edip afiyetle yiyiniz.Ahirette seni kurtaracak bir eserin olmadan, ahirete göçmeyiniz.

Ben bu bilgileri bilmiyordum,bana kimse öğretmedi diyen kişinin hesabı; bilenden, bildiği halde susandan ve hak ve hakikatı, doğruyu ve gerçeği söylemeyen ve yaymayandan sorulacaktır.Sizde;önceden bildiğiniz, şimdi öğrendiğiniz faydalı bilgileri,sevdikleriniz ve herkes ile paylaşınız ki; sizde sorumlu olmayasınız.

Malın; kırkta bir zekatı olduğu ve buda fakirlerin hakkı olduğu gibi, ilminde bir zekatı ve kuvvetinde bir zekatı vardır.Bilen ile bilmeyen bir değildir.İlim mümin”in yitiğidir, nerede olursa alır.İlim Çin”de de olsa alınız. Hayatta, en hakiki murşit ilimdir. Faydalı tüm ilimlerden istifade ediniz, ettiriniz. Beşikten mezara kadar ilim öğreniniz.

Okuyunuz,okutunuz.Ne demiş Yunus Emre,’İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir,sen kendini bilmez isen ilim nice okumaktır.’

Ruh nedir;

Ruh insanın aslıdır,kendisidir.Mahiyeti ve aslı;can”ı, şekli, aklı ve duyguları ve iradesi olan,farık ve mümeyyiz, yani iyiyi kötüden ayırabilen;sorumluluk sahibi bir kanundur. Mesela;Yerçekimi kanunu gibi.Ama yerçekimi kanununun yukarda belirtilen vasıfları yoktur.

Ruh”un; dünyadaki işleri yapabilmesi için; elbisesi,evi,sarayı,bineği mahiyetinde olan bedene ihtiyacı vardır.Ruh; beden sarayının efendisidir. Nefs ise bu sarayın bekçisidir,hizmetçisidir.Bedendeki kuvve-i şehvet ve gadabiyet merkezidir.

Mesela;iç alemde;kandaki alyuvarlar vucuda gelen besinleri alır, akyuvarlar ise zararlı mikropları öldürür.Dış alemde ise insanın ağzı besinleri alır,kolu bacağı kendisine saldıran düşmanı def eder.

Aynen bu misallerdede görüleceği üzere sarayın bekçisi olan nefsin vazifesi; bedeni korumak ve bedenin levazımatını tedarik etmek ve efendisi olan Ruh”a hizmet etmektir.Nefse helal rızk veriniz.

Mesela; arabanız benzinli ise deponuza; mazot alırsanız yolda kalır motoru bozarsınız,şayet jet benzini alırsanızda sizi uçurur ve kazaya sebeb olabilirsiniz.Helal rızk keyfe kafidir.Arabanın fabrikasyon ayarlarını, yani Allah”ın yarattığı bedenin sıhhatini ve ruhun saflığını bozmamak elzem ve gereklidir.

Mesela;Vucuda;İçki ve uyuşturucu madde almak gibi.Bu hem aklı iptal eder,hemde sizi sorumluluktan kurtarmaz ve hemde işlediğiniz suçtan dolayı da aynı cezayı alırsınız ve indirim sebebi olmadığı gibi, verdiğiniz maddi ve manevi zararlarda sizden tazmin edilir.

Nefsi; kullanmak,korumak,dizginlemek, terbiye etmek gerektir.Yoksa bineğiniz olan nefsi öldürmek hem akıl karı değildir.Hemde intihar demek olur ki, kesinlikle yasaktır.Nefsin dizginleri,daima ruhun elinde olmalı,gerektiğinde çekmeli,gerektiğinde gevşetmeli,ama hiçbir zaman dizgini bırakmamalı ve nefsin eline dümeni ve dizgini vermemelidir.

Akıl ise; Ruh”un müsteşarı yani akıl hocası,yol gösteren bir deniz feneridir.Ruh”a yol gösteren bir Nur”dur.Kuran-ı Kerim ise, gökteki güneş gibidir.Ey deniz feneri hükmünde olan aklına ve mercimek büyüklüğündeki hafızasına güvenen ve iki hücreden yaratılmış insan;haddini ve güneşin kadrini bil,Allah”ına şükret.

Ruh ise; beden gemisinin bir dümencisi olan, kaptanıdır.

Mesela bir ülke düşünelim.Ruh o ülkenin reisi, akıl veziri,nefs ise kuvve-i gadabiye olan ordusu ve kuvve-i şeheviyesi olan hazinesidir. Bir ülke; hazinesi dolu,ordusu güçlü ve yöneticeleri akıllı ise; ilelebed payidar kalabilir.Bir insan da ne kadar zeki,güçlü ve zengin ise hem hayatını güzel bir biçimde idame ettirebilir hemde başkalarına yardım edebilir.

Ruh katiyen Bakidir,yani ölümsüzdür.

Ey insanlar ve cinler; baki bir aleme gideceksiniz, o halde hazırlıklı olun.Ölüm,ruhun bedenden ayrılması; daha önce vefat etmiş olan sevgili anne ve babanızın ve çocuklarınızın ve sevgilinizin ve sevdiklerinizin yanına gitmektir.

Mesela ;bir şoför nasıl aracından inince araba hiçbir işe yaramaz ise,ruh”ta beden aracından inince, beden hiçbir işe yaramaz.Kabre konan bedendir.

Siz ise; ruhsunuz.

Mesala;rüyada o korkuyu veya o sevinci hisseden,kalp gözünüz ile çok şeyleri gören sizsiniz.Şayet siz beden; olsa idiniz gözleriniz uykuda kapalı hiçbir şey görememeniz ve yeriniz sabit olduğundan, hiçbir şey yapamamanız ve hiçbir yere gidememeniz gerekirdi.

Ruh bedenden ayrılınca; berzah alemine gitmektedir. Ölüm yokluk ve hiçlik değildir.Kim yok olmak ister ki,Ezeli ve Ebedi, bir ve tek olan Allah”ın sevgili mahlukatı da ebedi olmalıdır.Fakat mahlukatın ebediliği bizatihi değil, Allah”ın dilemesiyledir.

Ey Aziz insan;bir peygamber soyundan geldiğini hiçbir zaman unutma.

Ey insanlar ve cinler; ezeli ve ebedi yaşamak, baki bir cennete girmek,
Ve güzeller güzeli,kusursuz ve tek olan Allah’ı görmek istemezmisiniz!

Ey sevgili ruh,bunun için Allah’a şükretmeli ve iman etmeli ve Hak sahibine veya mirascısına hakkını vermeli ve tövbe etmeli değilmisin!

HULASA :
Allah, birdir, hiçbirşeye ihtiyacı yoktur.Ne birbaşkası Allah’ı yaratmıştır , nede Allah’ın bir çocuğu vardır.Allah’ın, eşi ve benzeri yoktur.