Forum Hafızoğlu

Tam Versiyon: Çevşenin Hikayesi..
Şu anda tam olmayan bir versiyonun içeriğine bakıyorsunuz. Tam versiyon'a bakınız.
Issız bir gecenin ıslak kaldırım taşlarında iki aşık ve sonsuza kadar ayrılığın hüzünlü bir hikayesi.”
Çoçuk parkda oturmuş kız arkadaşını beklemekteydi.Kalbinde ince bir sızı ve ufak bir umutla.
Evet işte geliyordu.Elinde kocaman bir çanta vardı, kız kendine doğru yaklaştıkça sanki aşklarının ‘da sonuna yaklaştığını hissediyordu.Yağmur henüz yeni durmuştu ama hafiften çileniyordu. Her yer ıslak ve nemliydi tıpkı çoçuğun gözleri gibi.Her zamanki gibi aynı park ve aynı bankdaydı . Kız usul adımlarla yaklaşıp önüne kadar geldi ve titreyerek durdu.Çoçuğun başı öne eğik bekliyordu ve sanki o anda bir melodi ikisininde kulaklarında çınladı .Evet bu müzik ikisinin şarkısıydı .Her şey sanki bir tiyatro müsameresi kadar temiz ve berrak dı. Hiç bir şey eksik değildi, aksine her şey gerçek ve sadece gerçek di.Müzik kulaklarında çalmaya devam ederken kız “oturabilirmiyim?” dedi.Oğlan ise hiç sesini çıkarmadı ,o biliyordu ki konuşmadığı zamanlarda sorulan soruların hepsinin cevabı evetti, tıpkı eski günlerde yaşanan ve sorulan soruların cevabı gibi. Kız usulca yanına oturdu, aralarındaki mesafe sanki biraz daha uzaktı, eskisi gibi birbirilerinin kokularının hissedemiyecek kadar uzak.Aradaki 20 santim sanki 20 mil gibiydi ikisi içinde.Artık başını kaldırmanın zamanı gelmişti, konuşup bitirmeleri gerekiyordu her şeyi.Oğlan başını hafifçe sağa çevirdi nemli gözleriyle sadece baktı ve bir süre öle kaldılar ;artık sadece kaldırım taşları ve oğlanın gözleri nemli değildi ; kızında gözleri hafif hafif buğulanmış dı. Biraz daha yakınlaştılar aradaki mesafe azalmaya başladı ; tam o sırada gök öyle bir gürledi ki birden korkudan ikisi de bankın iki köşesine çekildi ve yağmur da yağmaya başlamıştı ,hem gökyüzünde hem de her ikisinin gözünde…Kız elinde tuttuğu çantayı oğlana doğru uzatıp “bunlar senin” dedi.Oğlan çantaya uzun uzun bakıp eline aldı ;hani kaçamak bakışlar vardır ya aynen öle çantanın ucundan şöyle bir baktı ve içinde anıların olduğunu fark etti, ama ses çıkarmadı.Kız ince boynuna elini atıp boynunda takılı olan kolyeyi çıkarmak için uğraşıyordu oğlan yardım etmek için elini kızın boynundaki kolyenin klipsine attı o kadar dikkatli hareket ediyordu ki ne eli nede parmak uçları sadece kolyeye deyiyordu. Sonunda kolyede çıkmıştı, oğlan kızın eline vermişti kolyeyi ,daha elini çekmemiş diki kızda ters çevirip tekrardan avucunun içine yerleştirdi. Birbirilerine tekrar baktılar.Havada iyice bozmuştu parkın ışıkları geceyi delip geçti,tam üstlerinde’de bir ışık vardı.”söyliyeceğin bir şey varmı?” dedi kız;oğlan kafasını usulca salladı ve ”hayır yok” dedi aslında çok şey vardı söyliyeceği ,çok şey vardı konuşulacak ve o kadar çok şey vardı ki haykırılması gereken ama içine gömdü her ikiside söylemediler biri birilerine .Kız “iyi o zaman,vakit baya geç oldu ayrılsak fena olmaz” dedi tam bu sözcükler bitmişti ki birden şehirdeki her yerin elektiriği kesildi her şey bir anda sustu. sanki ne varsa gece karanlığında boğuldu.Etraf da hiçbir şey yoktu,ne bir ses nede bir nefes.Oğlan biliyordu ki senelerdir tanıdığı bu kız karanlık dan çok korkuyordu.Elini tutmak istedi içinden ama olmadı,yapamadı sanki elleri taş olmuştu ,hiçbir şey söylemedi.Bir an sessizlik hakimiyetini sürdürdü ve sonra nedendir bilinmez oğlan suskunluğunu bozmuştu ,kafasını kaldırdı ve aklına ilk gelen dizelerle bir şarkı sölemeye başladı…

Sevgili olmak değildir birini canından saymak,
Onun için ağlayıp her şeyi göze almak.

Sen benim toprağa düşen cemremsin ,hayalimsin,
Dünümsün ,bügünümsün, her şeyimsin,
Gözbebeğimsin.

Ama ben senin nefesinim bunu unutma;
Her nefes alışınla hayat ver bana.

Şarkıya devam ediyordu ve sanki ağaçlar bile şarkının notalarıyla hareket ediyordu.Sonunda her güzel şey gibi şarkıda bitti ve kısık bir sesle sadece “git” dedi.Bu cümleden sonra ikisinin de buhulanmış olan gözlerinden yaşlar dökülmeye başlamıştı. Peki sebebi neydi bu ayrılığın,neden böylesine birbirini seven iki kişi ayrılmak zorundaydı,bilinmez.
Artık veda vakti gelmişti gök yine gürledi yağmur şiddetini artırdı,kız ayağa kalkmak ve kalkmamak arasında gidip geldi.Ama kalkıp gitmeliydi çünkü sevdiği öyle istiyordu.Çok yavaş bir şekilde ayağa kalktı, oğlanda ayağa kalktı ve cebinden bir kurşun çıkarıp kızın avucuna koydu “içindeki kalbi bügün öldürdün,ama bendeki kalp halen yaşıyor.Bu kurşunu kendi kalbim için ayırmıştım ;ama ben , bendeki seni öldüremedim; onun için bu kurşun senin”dedi.
Oğlan kızın kendisini halen sevdiğini bilmiyordu, kızda bunu ona söyliyemiyordu .Gurur dedikleri şey bu olsa gerekdi.Acaba kızında ona vereceği bir şey varmıydı?
Evet vardı ıslanıp tenine yapışmış kotunun cebinden bir cevşen çıkarıp “buda benden sana,ama senden son bir isteğim var, bunu benim öldüğümü duyunca aç ve sakın boynundan çıkarma ”dedi.oğlan şaşırmıştı ama dediğini yaptı ; boynuna astı cevşeni.Artık sırası gelmişti ayrılığın tamda hiç sırası değildi derken.her zaman dudakları, dudaklarına değerek ayrıldıkları bu park‘dan acaba şimdi nasıl ayrılacaklardı.Kız elini uzattı “güle güle” dedi.Oğlan ise ”ağlamaman dileğiyle” diyerek elini uzattı ve tokalaştılar o an ikisinin de ayakları sanki bir adım ileri gitmek ister gibiydi ama yapamadılar.Şehrin elektrikleri halen kesikti, kız arkasına baktı karanlık dan hiç bir şey gözükmüyordu ve o an insanoğlunun ne kadar çabuk değişebileceğini öğrenmişti .Çünkü tekrar önünü dönüp oğlanın yüzüne baktığında gözlerindeki kini görmüştü.Nasıl oluyor da birden bu kadar değişebiliyordu?ama artık bunların muhasebesini yapacak takati kalmamıştı tek istediği bir an önce evinde olmaktı ve bir hızla arkasını döndü koşmaya başladı ; arkasını bile bakmadı.Oğlanın kin dolu bakışları yavaşça donuklaşmaya başladı ve bir süre sonra öyle bir hal aldı ki ; sanki 20 yaş yaşlanmış gibi yüzü buruşmuş, ayakları tutmaz olmuş, elerlide titremeye başlamıştı.Olduğu yere çöktü.Elinde bir kutu boynunda bir cevşenle kalakaldı orada.Sabah ilk ışıklarını vermeye başladığında halen ordaydı.Ve senelerce orda öylece kaldı ,artık onu tanıyan yoktu kocaman dünyada.Tanıyan varsa da “hiç konuşmayan,sol eli boynunda sağ eli havada olan bir dilenci işte” diyorlardı.İşin garip yani bunca sene başına hiçbir bela gelmemişti aynı park,aynı bankın önünde senelerce durdu.Para veren insanlara aldırmadı.
Ve bir gün yine gece baya bozmuştu, yağmur yağmaya başlamıştı, ihtiyar adamın hafızası birden ayrıldıkları geceye gitmişti ,o günün düşünü kurmaya başlamıştı kafasında aniden şehrin tüm elektriği gitti aynı o gece gibi.Ve birden ihtiyarın boynundaki cevşen paramparça oldu içindende sadece bir kağıt çıktı.Yaşlı adam olup bitenlere bir anlam veremedi ,kağıdı açıp bir çırpıda okudu ve gözleri birden doldu çünkü kağıt da yazan satırlar aynen şöleydi

“gidişim nedesiz ve sebepsiz değildi.eğer ben gitmeseydim seni öldüreceklerdi ama ben sana kıyamam hayat boyuda unutamam.Beni affet demiyeceğim çünkü bu satırları okuduğunda ben bu dünyadan çokdan uçup gitmiş olacağım.boynundaki cevşen tılsımlı olduğu için seni bütün belalardan koruyacak ve ancak ben ölünce kendi açılıcak.Zaten öylede oldu.ben cennetin bir köşesinde seni bekliyeceğim.” Ve yaşlı ihtiyar oracık da hayatını yitirdi.Belediye görevlileri ihtiyarın mezarını parkın en güzel köşesine yapıp taşınada “Yaş 17 idi geldiğinde ,70 oldu gidiyor işte,ömür boyu sürecek bi ateşle,sevdiği kıza kavuşsa keşke”
MÜKEMMEL muhteşem süper emeğine sağlık