28-02-2007, 09:26
{EDITOR=<p>Lûgat mânâsiyle “<span style="font-weight: bold;">bid‘at</span>”,ibda‘ masdarından meydana gelmiş bir isimdir. Sanat ifade eden birşeyi, geçmiş bir örneği esas almaksızın ilk olarak yapmak, îcat etmekmânâsına gelir. Bu mânâda Cenâb-ı Hak, Kur’ân-ı Kerim’de zâtını, <span style="font-weight: bold;">“Bedîu’s-semâvâti ve’l-ard</span>”(1), yani “<span style="font-weight: bold;">gökleri ve yeri ilk îcad eden, yaratan</span>” olarak vasfediyor.</p><p>Fıkıh lisânında “<span style="font-weight: bold;">bid‘at</span>”;Resûlüllah Efendimiz’in sözü, fiili ve takrîri olarak anlatılan sünnetezıt, sahâbenin söz ve fiiline aykırı olan haller mânâsında kullanılır.Diğer bir ifadeyle, dinde sahâbeden sonra ortaya çıkan amel veinançlardaki eksiltme veya fazlalaştırmalara, ahlâkî sapmalara bid‘atdenilir. </p><p>Bu târiflerden de anlaşılacağı üzere, dinî bir tâbir olarak bid‘at,aklın ve adâletin yani günlük hayatı tanzim eden davranışların dışındave sırf Allâh’a yaklaşmak için ibâdet maksadıyla yapılan fiiller vekabulleniş biçimleriyle alâkalıdır. Yoksa lûgat mânâsıyla sonradanortaya çıkan her şey demek değildir. <span style="font-weight: bold;">“Siz, benim ve râşit halîfelerimin sünnetine sarılın”</span> hadîs-i şerifi bunu anlatır. Bu sebeple bid‘atin güzeli olmaz. </p><p>Bid‘ati dar mânâda sünnetin, geniş mânâda dinin zıddı olarak tesbitettikten sonra, dinde yerilen ve kaldırılması için mücâdele edilmesiistenen bir şey olduğu kendiliğinden ortaya çıkar. <span style="font-weight: bold;">“İşte benim dosdoğru olarak yolum budur, ona uyun. Diğer yollara uymayın ki, bu sizi onun yolundan ayırmasın”(2)</span> âyet-i kerimesinde geçen <span style="font-weight: bold;">“diğer yollar”, </span>tefsirlerde <span style="font-weight: bold;">bid‘atler </span>olarak açıklanmıştır. Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz buyururlar ki: </p><p><span style="font-weight: bold;">“Şu yolumuzda, onda olmayan bir şeyihdâs eden olursa, bu reddolunur.” “Kim, yolumuza uymayan bir işyaparsa, o makbul değildir.”(3) “Sözlerin en iyisi Allâh’ın Kitâbı,yolların en iyisi Muhammed’in yolu, işlerin en kötüsü de (dinde)sonradan ortaya çıkarılanlardır ve her bid‘at sapıklıktır.”(4) “Allah,her bid‘atçıya, bid‘atini terk edinceye kadar tevbe kapısınıkapatmıştır.”(5) “Allah Teâlâ, bid‘at sahibinin orucunu, namazını,sadakasını, haccını-ömresini, cihâdını, (kötülüklerden) sarf-ı nazaretmesini ve adâletini kabul etmez. Hamurdan kıl çeker gibi İslâm’ınkemâl sâhasından çıkar.”(6) “Allah, bid‘at sahibinin amelini, bid‘atiniterk edinceye kadar kabul etmeye râzi olmadı.”(7)</span> </p><p>Sahâbe-i kiramdan Abdullah b. Mes‘ûd (r.a.) demiştir ki: </p><p><span style="font-weight: bold;">“Sünnette orta hallilik, bid‘atte yorulmaktan iyidir.”</span> </p><p>Bid‘at inançta, ibâdette, âdet ve an’ânelerde olur. İnançlardakibid‘atlerin bir kısmı, sahibini dinden bile çıkarır; bir kısmı isedalâlet ehlinin arasına sokar. Bunun içindir ki <span style="font-weight: bold;">Ehl-iSünnet âlimleri, imam amelî bakımdan fâcir yani günahkâr dahi olsa onauyulabilir, arkasında namaz kılınabilir. Ancak fücûru inançla alâkalıise câiz olmaz,</span> demişlerdir. </p><p>İnançla ilgili bid‘atlerden kurtulmak için, Ehl-i Sünnet’in itikatesasları dışındaki inançlardan uzak durmak, bu çerçevenin dışınataşmamak lâzım. </p><p>İbâdet ve âdetler yönünden oluşabilecek bid‘atlerden kurtulmak içinde, Peygamberimiz’in (s.a.v.) sünnetlerine sımsıkı sarılıp, onlara sonderece riâyetkâr davranmak gerekiyor. Ölçü onun sözleri, fiilleri vetasvipleri, hulefâ-i râşidînin tatbikatı, hakikat âlimleriningösterdikleri yol olması icap ediyor. </p><p>... Ve unutmamak gerekir ki; Müslüman bir topluluk, bir bid‘atortaya koyduklarında yani İslâm’da mevcut olmayan bir şeyuydurduklarında, sünnetten onun misli kadar bir şey mutlakakaldırılır.(8) Kısacası, bid‘atin zulmeti geldiğinde, sünnetin nûruorayı terk eder.</p><p><span style="font-weight: bold;">HURÂFE</span></p><p>“<span style="font-weight: bold;">Hurâfe</span>” lûgatte; inanılmaz, uydurma, aslı esâsı olmayan, yalan hikâye ve rivâyetler, saçma sapan sözler, efsâneler demektir. Cem‘îsi, <span style="font-weight: bold;">hurâfât</span> olarak gelir. </p><p>Dinî ıstılâhımızda ise<span style="font-weight: bold;"> "hurâfe”; </span>İslâm’ınaslında bulunmadığı halde, sonradan uydurulan, yaygınlaştırılan vedinin aslındanmış gibi gösterilen her çeşit bâtıl inanış ve âdetlermânâsında kullanılır.</p><p>Bir başka ifadeyle hurâfe, dinimizle alâkalı bazı hususların,bilerek veya bilmeyerek yanlış anlaşılması veya “yorumlanması”neticesi, başka bâtıl inanış ve mahallî âdetlere de karışarak ortayaçıkan şeylerdir. Bu nevi asılsız inanç ve davranışlar, daha çok eskibâtıl din ve inanışlardan gelen kalıntılar olarak ortaya çıkmaktadır. </p><p>Müslüman’ın inanç ve ibâdetinde, ahlâk ve amelinde hurâfelere yeryoktur. Onun hayatında ölçü; Allâh’ın Kitâbı, Resûlü’nün sünneti,ashâbının gittiği yol, Ehl-i Sünnet âlimlerinin çizdikleriistikamettir. </p><p>O bakımdan <span style="font-weight: bold;">mü’min</span>; </p><p><span style="font-weight: bold;">- Ölen kardeşinin arkasından nealkış tutar, ne de ona çiçek ve çelenk gönderir. Zira bunların ölenefayda vermeyeceğini, öbür âlemde geçer akçe değil, birer hurâfedenibâret âdetler olduğunu bilir.</span> </p><p>Peki ya ne gönderir? </p><p><span style="font-weight: bold;">- Onun rûhunu şâd edecek, ona faydaverecek Fâtihalar, duâlar, hayır ve hasenâtlar gönderir. Kabirziyaretlerinde sünnete uygun hareket eder. Velîleri, Allah dostlarınıvesîle edinerek duâlar edip, dünyevî-uhrevî meşru‘ isteklerininkabûlünü Cenâb-ı Hak’tan bekler. Evliyâullâh’ın, Allah Teâlâ’yayakınlıkta birer vâsıta olduklarına inanır. Türbelere bezler-paçavralarbağlamaz. Kestiği kurbanları Allah için kesip, sevâbını o zâtın rûhunahediye eder. Etini de fakir fukaraya dağıtır. Allah için kesilmeyenkurbanların murdar olduğunu ve etinin yenmeyeceğini bilir. </span> </p><p>Kezâ <span style="font-weight: bold;">mü’min</span>; </p><p>- Hâl ve hareketini, işini-gücünü falcılara-medyumlara göre değil, kendi inanç esaslarına göre düzenler. </p><p>- Sözde modern yemek târiflerine göre yemek yapacağım diye, yiyecek ve içeceklerine alkollü madde karıştırmaz. </p><p>- Görgü kuralları(!)na uyacağım diye, sol eliyle yemek yemez, su içmez. </p><p>- Giyim-kuşamında, “modadır” diye tesettürü ihmâl etmez; isrâfameyledip gardrobunu elbise, eşarp, ayakkabı koleksiyonu hâline getirmez.<br>***<br>Hâsılı mü’min; </p><p>Gerek ferdî ve gerekse ictimaî hayatında İslâmî usûl ve esaslarıkendisine düstur edinir. Gücünün yettiğince dinini yaşamaya, bid‘at vehurâfelerden ise uzak kalmaya gayret eder. </p><p><span style="text-decoration: underline;"><span style="font-weight: bold;">DİPNOTLAR</span></span><br>(1) Kur’ân-ı Kerim, Bakara sûresi, 2/117.<br>(2) Kur’ân-ı Kerim, En‘âm sûresi, 6/153.<br>(3) el-Münâvî, Muhammed Abdürraûf, Feyzu’l-Kadir, Câmiu’s-Sağîr Şerhi, Mısır, 1938, 6, 36.<br>(4) İbn Mâce, Sünen, 1, 17.<br>(5) Ebû Saîd, Muhammed b. Mustafa el-Hâdimî, el-Berîkatü’l-Mahmudiye (Tarîkat-ı Muhammediye Şerhi), 1, 118.<br>(6) İbn Mâce, a.g.e., 1, 19.<br>(7) İbn Mâce, a.g.e., 1, 19.<br>(8) Hadîs-i Şerif, Münâvî, Muhammed Abdürraûf, Feyzu’l-Kadir, Câmiu’s-Sağîr Şerhi, Mısır, 1938, 6, 237.</p>EDITOR}