25-04-2007, 07:13
{EDITOR=<DIV>Büyük din ve bilim adamlarından Ulu Arif Çelebi anlatıyor. <br>Vaktiyle birbirini çok seven iki kardeş varmış. Büyüğü Halil, küçüğü ise<br>İbrâhim. Halil, evli çocuklu, İbrahim ise bekârmış. Ortak bir tarlaları<br>varmış iki kardeşin. Ne mahsul çıkarsa, iki pay ederlermiş, bununla geçinip<br>giderlermiş.<br> <br>Bir yıl, yine harman yapmışlar buğdayı. İkiye ayırmışlar. İş kalmış<br>taşımaya. Halil, bir teklif yapmış :<br> <br>"İbrahim kardeşim, ben gidip çuvalları getireyim, sen buğdayı bekle."<br> <br>"Peki abi" demiş İbrahim.<br> <br>Ve Halil gitmiş çuval getirmeye. O gidince, düşünmüş İbrahim:<br> <br>"Abim evli, çocuklu. Daha çok buğday lazım onun evine."<br> <br>Böyle demiş ve kendi payından bir miktar atmış onunkine. Az sonra Halil<br>çıkagelmiş.<br> <br>"Haydi İbrahim" demiş, önce sen doldur da taşı ambara.<br> <br>"Peki abi!"<br> <br>İbrahim, kendi yığınından bir çuval doldurup düşer yola.<br> <br>O gidince, Halil düşünür bu defa, der ki:<br> <br>"Çok şükür, ben evliyim, kurulu bir düzenim de var ama kardeşim bekâr. O<br>daha çalışıp, para biriktirecek. Ev kurup evlenecek."<br> <br>Böyle düşünerek, kendi payından atar onunkine birkaç kürek.<br> <br>Velhasıl , biri gittiğinde, öbürü, kendi payından atar onunkine. Bu, böyle<br>sürüp gider ama birbirlerinden habersizdirler.<br> <br>Nihayet akşam olur karanlık basar. Görürler ki, bitmiyor buğdaylar. Hatta<br>azalmıyor bile. Hak teala bu hali çok beğenir. Buğdaylarına bir bereket<br>verir, bir bereket verir ki, günlerce taşır iki kardeş, bitiremezler.<br>Şaşarlar bu işe. Aksine çoğalır buğdayları. Dolar taşar ambarları.<br> <br>Bugün "Bereket" denilince, bu kardeşler akla gelir. Bu bereketin adı : Halil<br>İbrahim bereketidir<br> <br> <br> <br></DIV>EDITOR}