30-09-2007, 11:49
Allah indinde en kıymetli amel, sevdiklerini sırf Allah rızası için sevmek, düşmanlık ettiklerine de sırf Allah rızası için düşmanlık etmektir. Allah dostlarını sevmenin ve düşmanlarına buğzetmenin önemi büyüktür. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Üç şey imanın lezzetini artırır: Allah ve Resulünü her şeyden çok sevmek, kendisini sevmeyen müslümanı Allah rızası için sevmek ve Allah’ın düşmanlarını sevmemek.) [Taberani]
(Kişi, dünyada kimi severse, ahirette onun yanında olur.) [Buhari]
İmam-ı Rabbani hazretleri buyurdu ki:
Sevgi, sevgilinin dostlarını sevmeyi, düşmanlarına düşmanlık etmeyi gerektirir. Bu sevgi ve düşmanlık, aşıkların elinde ve iradesinde değildir. Seviyorum diyen bir kimse, sevgilisinin düşmanlarından uzaklaşmadıkça sözünün eri sayılmaz. Buna yalancı denir. Sevgi, sevgilinin her şeyini sevmeyi gerektirir. Büyükler, (Sevdiğin zatı inciten kimseye gücenmez isen, köpek senden daha iyidir) demişlerdir. Allahü teâlânın düşmanlarını sevmek, insanı Allahü teâlâdan uzaklaştırır. Onun düşmanlarından uzaklaşmadıkça, sevgiliye dost olunmaz.
Muhammed aleyhisselama uymak için, Onu tam ve kusursuz sevmek gerekir. Tam ve olgun sevginin alameti de, onun düşmanlarını düşman bilip sevmemektir. Sevgiye gevşeklik sığmaz. İki zıt şeyin sevgisi bir kalbde, bir arada yerleşemez. Cem-i zıddeyn muhaldir. Yani iki zıddan birini sevmek, diğerine düşmanlığı gerektirir. (m. 165)
Doğru imanın alameti, kâfirleri düşman bilip, onlara mahsus olan ve kâfirlik alameti olan şeyleri yapmamaktır. Çünkü İslam ile küfür, birbirinin aksidir. Bunlardan birisine kıymet vermek, diğerine hakaret ve kötülemek olur. Allahü teâlâ, habibi olan Muhammed aleyhisselama, İslam düşmanları ile savaşmayı ve onlara sertlik göstermeyi emrediyor. Allahü teâlâ, kâfirlerin, kendi düşmanı ve Peygamberinin düşmanı olduklarını bildiriyor. Allah’ın düşmanlarını sevmek ve onlarla kaynaşmak, insanı Allah’a düşman olmaya sürükler. Bir kimse, kendini müslüman zanneder. Kelime-i tevhidi söyleyip, inanıyorum der. Namaz kılar ve ibadet yapar. Halbuki, bilmez ki, böyle, [Allah’ın dostlarını sevmemek veya Allah’ın düşmanlarını “şu iyilikleri de var” diye sevmek] gibi çirkin hareketleri, onun imanını temelinden götürür. (m. 163)
Muhammed Masum hazretleri de, (Kâfirleri sevmemek Kur'an-ı kerimde açıkça emredilmiştir. Kur'an-ı kerime uymamız farzdır) buyurdu. Kâfirleri sevmeyi haram eden âyet-i kerimelerden birkaçının meali şöyledir:
(Allah’a ve kıyamet gününe iman edenler; babaları, kardeşleri ve akrabası olsa da, Allah’ın ve Resulünün düşmanlarını sevmez.) [Mücadele 22]
(Kâfirleri dost edinen, Allah’ın dostluğunu bırakmış olur.) [Al-i İmran 28]
(Yahudileri ve Hıristiyanları dost edinmeyin, sevmeyin!) [Maide 51]
(Kâfirlerle, münafıklarla cihad et! Onlara sert davran, düşmanlık yap!) [Tevbe 73]
Allahü teâlâ, eshab-ı kiramı, (Kâfirlere gadab ederler, birbirlerine merhametlidirler) diye övmektedir (Feth 29)
Hadis-i şeriflerde de buyuruluyor ki:
(Allahü teâlâyı sevmeyen ve Onun düşmanlarını düşman bilmeyen, hakiki iman etmiş olmaz. Müminleri Allah için seven ve kâfirleri düşman bilen, Allah’ın sevgisine kavuşur.) [İ.Ahmed]
(Allah’ın dostunu seven, düşmanına buğzedenin imanı kâmildir.) [Ebu Davud]
(İsyan edenlere düşmanlık ederek, Allah’a yaklaşın!) [Deylemi]
(Bir kavmi sevip de onlarla dostluk kuran, kıyamette onlarla haşrolur.) [Taberani]
(Kâfirlere karşı malınızla, canınızla ve dilinizle cihad edin!) [Redd-ül-muhtar]
Halife Ömer’e, (Hire’li bir hıristiyan var. Çok zeki, yazısı da çok güzel, bunu kendine katip yap) dediler. Kabul etmedi. Aşağıdaki âyet-i kerimeyi okuyup, (Mümin olmayan birini dost edinemem) dedi
Ebu Musel Eşari hazretleri anlatır: Halife Ömer’e dedim ki:
- Hıristiyan katibim çok işe yarıyor.
- Niçin, bir müslüman katip kullanmıyorsun? (Ey müminler! Yahudi ve hıristiyanları sevmeyin) âyetini işitmedin mi?
- Dini onun, katipliği benim.
- Allahü teâlânın hakir ettiğine ikram etme! Onun zelil ettiğini aziz eyleme! Allah’ın uzaklaştırdığına yaklaşma!
- Basra’yı onunla idare edebiliyorum.
- Hıristiyan ölürse ne yapacaksan, şimdi onu yap! Hemen onu değiştir!
Huzur için
Seven, ancak sevdiği ile huzura kavuşur. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruyor ki:
(İman edenlerin kalbleri Allah’ı anmakla itminana [huzura] kavuşur. Dikkat edin kalbler ancak Allah’ı anmakla huzura kavuşur.) [Rad 28]
Seven, sevdiğinin sözlerinden, ondan bahsedilmesinden usanmaz. Sevenin her düşüncesi sevdiği ile olur. Yani mümin her zaman Allahü teâlâyı hatırlar. Böylece huzura kavuşur. Allah’ı unuttukça sıkıntılar başlar. Yahya bin Muaz hazretleri buyuruyor ki:
(Üç haslet kendisinde bulunmayan gerçek aşık değildir. Allah’ın kelamını başka sözlere, Allah’a kavuşmayı başka şeylere kavuşmaya ve Allah’a ibadeti fanilere hizmete tercih etmeyen sevgisinde samimi değildir.)
Allah’ın kulunu sevmesi
Allahü teâlâ, salih kullarını sever. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Allah iyilik edenleri sever.) [Maide 13]
(Allah tevbe edenleri, temizlenenleri sever.) [Bekara 222]
Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Allahü teâlâ bir kulunu sevdiği vakit, günah o kula zarar vermez.) [Deylemi]
[Yani Allahü teâlâ, o kuluna günah işletmez demektir. Peygamber efendimizin (Ya Rabbi, bugünden sonra Osman’a günah yazma!) buyurması da böyledir. Bu hadis-i şerif, Hazret-i Osman’ın günah işlemeyeceğini gösterir.]
Bir kulu Allahü teâlânın sevip sevmemesi nasıl belli olur? Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Allahü teâlâ bir kulunu severse, onu çeşitli dertlere maruz bırakır.) [Taberani]
(Allahü teâlâ, bir kulu sevdiği vakit, onu dertlere müptela kılar. Kul sabrederse, ondan razı olur.) [Deylemi]
(Allahü teâlâ bir kulunu sevdiği vakit, o kulun kalbinde, iyiye yönlendirici, kötülüklerden uzaklaştırıcı bir kuvvet verir.) [Deylemi]
(Allahü teâlâ, kuluna hayır murad ettiği vakit, kusurlarını ona gösterir.) [Deylemi]
Kim, Allah’ı seviyorsa, bilsin ki Allahü teâlâ da onu seviyor.
(Üç şey imanın lezzetini artırır: Allah ve Resulünü her şeyden çok sevmek, kendisini sevmeyen müslümanı Allah rızası için sevmek ve Allah’ın düşmanlarını sevmemek.) [Taberani]
(Kişi, dünyada kimi severse, ahirette onun yanında olur.) [Buhari]
İmam-ı Rabbani hazretleri buyurdu ki:
Sevgi, sevgilinin dostlarını sevmeyi, düşmanlarına düşmanlık etmeyi gerektirir. Bu sevgi ve düşmanlık, aşıkların elinde ve iradesinde değildir. Seviyorum diyen bir kimse, sevgilisinin düşmanlarından uzaklaşmadıkça sözünün eri sayılmaz. Buna yalancı denir. Sevgi, sevgilinin her şeyini sevmeyi gerektirir. Büyükler, (Sevdiğin zatı inciten kimseye gücenmez isen, köpek senden daha iyidir) demişlerdir. Allahü teâlânın düşmanlarını sevmek, insanı Allahü teâlâdan uzaklaştırır. Onun düşmanlarından uzaklaşmadıkça, sevgiliye dost olunmaz.
Muhammed aleyhisselama uymak için, Onu tam ve kusursuz sevmek gerekir. Tam ve olgun sevginin alameti de, onun düşmanlarını düşman bilip sevmemektir. Sevgiye gevşeklik sığmaz. İki zıt şeyin sevgisi bir kalbde, bir arada yerleşemez. Cem-i zıddeyn muhaldir. Yani iki zıddan birini sevmek, diğerine düşmanlığı gerektirir. (m. 165)
Doğru imanın alameti, kâfirleri düşman bilip, onlara mahsus olan ve kâfirlik alameti olan şeyleri yapmamaktır. Çünkü İslam ile küfür, birbirinin aksidir. Bunlardan birisine kıymet vermek, diğerine hakaret ve kötülemek olur. Allahü teâlâ, habibi olan Muhammed aleyhisselama, İslam düşmanları ile savaşmayı ve onlara sertlik göstermeyi emrediyor. Allahü teâlâ, kâfirlerin, kendi düşmanı ve Peygamberinin düşmanı olduklarını bildiriyor. Allah’ın düşmanlarını sevmek ve onlarla kaynaşmak, insanı Allah’a düşman olmaya sürükler. Bir kimse, kendini müslüman zanneder. Kelime-i tevhidi söyleyip, inanıyorum der. Namaz kılar ve ibadet yapar. Halbuki, bilmez ki, böyle, [Allah’ın dostlarını sevmemek veya Allah’ın düşmanlarını “şu iyilikleri de var” diye sevmek] gibi çirkin hareketleri, onun imanını temelinden götürür. (m. 163)
Muhammed Masum hazretleri de, (Kâfirleri sevmemek Kur'an-ı kerimde açıkça emredilmiştir. Kur'an-ı kerime uymamız farzdır) buyurdu. Kâfirleri sevmeyi haram eden âyet-i kerimelerden birkaçının meali şöyledir:
(Allah’a ve kıyamet gününe iman edenler; babaları, kardeşleri ve akrabası olsa da, Allah’ın ve Resulünün düşmanlarını sevmez.) [Mücadele 22]
(Kâfirleri dost edinen, Allah’ın dostluğunu bırakmış olur.) [Al-i İmran 28]
(Yahudileri ve Hıristiyanları dost edinmeyin, sevmeyin!) [Maide 51]
(Kâfirlerle, münafıklarla cihad et! Onlara sert davran, düşmanlık yap!) [Tevbe 73]
Allahü teâlâ, eshab-ı kiramı, (Kâfirlere gadab ederler, birbirlerine merhametlidirler) diye övmektedir (Feth 29)
Hadis-i şeriflerde de buyuruluyor ki:
(Allahü teâlâyı sevmeyen ve Onun düşmanlarını düşman bilmeyen, hakiki iman etmiş olmaz. Müminleri Allah için seven ve kâfirleri düşman bilen, Allah’ın sevgisine kavuşur.) [İ.Ahmed]
(Allah’ın dostunu seven, düşmanına buğzedenin imanı kâmildir.) [Ebu Davud]
(İsyan edenlere düşmanlık ederek, Allah’a yaklaşın!) [Deylemi]
(Bir kavmi sevip de onlarla dostluk kuran, kıyamette onlarla haşrolur.) [Taberani]
(Kâfirlere karşı malınızla, canınızla ve dilinizle cihad edin!) [Redd-ül-muhtar]
Halife Ömer’e, (Hire’li bir hıristiyan var. Çok zeki, yazısı da çok güzel, bunu kendine katip yap) dediler. Kabul etmedi. Aşağıdaki âyet-i kerimeyi okuyup, (Mümin olmayan birini dost edinemem) dedi
Ebu Musel Eşari hazretleri anlatır: Halife Ömer’e dedim ki:
- Hıristiyan katibim çok işe yarıyor.
- Niçin, bir müslüman katip kullanmıyorsun? (Ey müminler! Yahudi ve hıristiyanları sevmeyin) âyetini işitmedin mi?
- Dini onun, katipliği benim.
- Allahü teâlânın hakir ettiğine ikram etme! Onun zelil ettiğini aziz eyleme! Allah’ın uzaklaştırdığına yaklaşma!
- Basra’yı onunla idare edebiliyorum.
- Hıristiyan ölürse ne yapacaksan, şimdi onu yap! Hemen onu değiştir!
Huzur için
Seven, ancak sevdiği ile huzura kavuşur. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruyor ki:
(İman edenlerin kalbleri Allah’ı anmakla itminana [huzura] kavuşur. Dikkat edin kalbler ancak Allah’ı anmakla huzura kavuşur.) [Rad 28]
Seven, sevdiğinin sözlerinden, ondan bahsedilmesinden usanmaz. Sevenin her düşüncesi sevdiği ile olur. Yani mümin her zaman Allahü teâlâyı hatırlar. Böylece huzura kavuşur. Allah’ı unuttukça sıkıntılar başlar. Yahya bin Muaz hazretleri buyuruyor ki:
(Üç haslet kendisinde bulunmayan gerçek aşık değildir. Allah’ın kelamını başka sözlere, Allah’a kavuşmayı başka şeylere kavuşmaya ve Allah’a ibadeti fanilere hizmete tercih etmeyen sevgisinde samimi değildir.)
Allah’ın kulunu sevmesi
Allahü teâlâ, salih kullarını sever. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Allah iyilik edenleri sever.) [Maide 13]
(Allah tevbe edenleri, temizlenenleri sever.) [Bekara 222]
Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Allahü teâlâ bir kulunu sevdiği vakit, günah o kula zarar vermez.) [Deylemi]
[Yani Allahü teâlâ, o kuluna günah işletmez demektir. Peygamber efendimizin (Ya Rabbi, bugünden sonra Osman’a günah yazma!) buyurması da böyledir. Bu hadis-i şerif, Hazret-i Osman’ın günah işlemeyeceğini gösterir.]
Bir kulu Allahü teâlânın sevip sevmemesi nasıl belli olur? Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Allahü teâlâ bir kulunu severse, onu çeşitli dertlere maruz bırakır.) [Taberani]
(Allahü teâlâ, bir kulu sevdiği vakit, onu dertlere müptela kılar. Kul sabrederse, ondan razı olur.) [Deylemi]
(Allahü teâlâ bir kulunu sevdiği vakit, o kulun kalbinde, iyiye yönlendirici, kötülüklerden uzaklaştırıcı bir kuvvet verir.) [Deylemi]
(Allahü teâlâ, kuluna hayır murad ettiği vakit, kusurlarını ona gösterir.) [Deylemi]
Kim, Allah’ı seviyorsa, bilsin ki Allahü teâlâ da onu seviyor.