16-10-2007, 15:27
[size=2pt]BAYRAMLARIN ADABI
Sene de iki Bayram vardır. Birine ıd-i fıtr, yeni Ramazan Bayramı, diğerine de id-i Udhiye, yani Kurban Bayramı derler. Her müminin gücü yettiğince, bu Bayram gecelerini zikir fikir, tesbih, tehlil, dua, istiğfar ve diğer taatlerle geçirmesi, İslami usul ve adaptandır. Çünkü böyle yapmakla O geceleri ma’nen ihya etmiş olur. Nitekim bir hadis-i şerifte:
“Her kim iki Bayram gecesini de ihya ederse, kalplerin öleceği zaman, onun kalbi (asla) ölmez.” buyrulmuştur.
“Biri ölü iken kendisini dirilttiğimiz, ona insanların arasında yürüyecek bir nur verdiğimiz kimse, içinden çakamayacak bir halde karanlıklarda kalan kişi gibi olur mu hiç?” Araf suresinin:122. ayet-i kerimesindeki “ölü” den murad “küfür”dür; “Diri” den murad ise “iman” dır diye tefsir etmişlerdir. Bu anlama göre, Bayram gecelerini ihya eden kimselerin kalpleri ölmez demektir. Yani ölürken imanla ölüp, ahirete öyle iman üzere giderler, demektir. Çünkü gerek biraz önce zikrettiğimiz hadis ve gerekse ayet, bu anlama delalet etmekte ve bütün Müslümanlara bu müjdeyi vermektedir.
Bayram geceleri yıkanmak da Bayramın adabındandır. Yeni elbiseler giymek, tırnak kesmek, traş olmak, etek traşı olmak da Bayramın adabındandır.
Bayram eğer Ramazan Bayramı ise, Bayram namazına çıkmadan önce, bir miktar tatlı yemek; Kurban Bayramı ise, yemeği Bayram namazından sonraya bırakıp Kurbanın ciğeri ile (yani kavurma ile) iftar etmek adabdandır. Bunun hikmeti fakirlere muvafakat etmektir. Çünkü Ramazan Bayramında fakirlerin de tatlı yiyecek kadar maddi durum ve imkânları bulunması, Kurban Bayramında da kendilerine ihsan edilecek etlerden yararlanmaları imkân dâhilinde olduğu için böyle yapmak ve onlara uygun bir harekette bulunmak hiç şüphe yok ki mendubdur.
Ramazan Bayramında cami’ye sessiz çıkıp gitmek, Kurban Bayramında aşikâre tekbir getirerek gitmek ve Arasat Meydanını hatırlamak, sanki kıyamet kopmuşta herkes Arasat Meydanına çıkıyormuş gibi bir tarzda yürümek ve o düşünce içerisinde olmak da Bayram adabındandır.
Mescid’in adabı anlatılırken, izah edilen bütün adaba riayet etmek de Bayram adabındandır.
(Mefatihü’l Cinan, Halebi) [1]
“İnsanın Allah yolunda harcamaları yedi yüz misli sevaplandırılır. Anne ve babasına yaptığı harcamalar da yedi yüz misli sevaplandırılır. Kişinin ailesine eşine ve çocuklarına yaptığı harcamalar da yediyüz misli sevaplandırılır. Ramazan bayraminda kurban kesmenin de mükâfatı yedi yüz mislidir.” [2]
Hadis-i Şerif
BAYRAM İLE İLGİLİ HADİSLER
Enes ibni Malik Radiyallâhu Anh anlatıyor:
Cahiliye devrinde yılda iki gün vardı ki, halk o günlerde eğlenirdi. Resulullah Sallallâhu Aleyhi Vesellem Medine´ye gelince şöyle buyurdu:
"Sizin de eğleneceğiniz iki gününüz var. Allah, Cahiliye devrindeki o günlerin yerine size daha hayırlısını verdi. Onlar Ramazan ve Kurban Bayramı günleridir." (Nesâi, İydeyn: 1)
Enes ibni Mâlik Radiyallâhu Anhın anlattığına göre Resulullah Sallallâhu Aleyhi Vesellem, Ramazan Bayramı günü birkaç tane hurma yemeden bayram namazına çıkmazdı. (Buhari, İydeyn: 4)
Cabir ibni Abdullah Radiyallâhu Anh Resulullah Sallallâhu Aleyhi Vesellemin bayram namazını şöyle anlatıyor:
"Bayram günü Resulullah Sallallâhu Aleyhi Vesellemle birlikte namazda hazır bulundum. Hutbe okumadan önce, ezan okumadan ve kamet getirmeden namaza başladı. Sonra Bilal´e dayanarak ayakta iken Allah´a karşı takva üzere bulunulmasını tavsiye etti. Allah´a itaate teşvik ederek halka vaaz ve nasihatte bulundu. Sonra yürüdü, kadınların bulunduğu tarafa gelince onlara vaaz ve nasihatt etti." (Müslim, Salâtü´l-İydeyn: 4)
Bayram namazından sonra sadaka vermek de Resulullah Sallallâhu Aleyhi Vesellemin üzerinde önemle durduğu hususlardan biridir. Bu konudaki hadis-i şerifin meali şöyledir:
İbni Abbas Radiyallâhu Anhümâ anlatıyor:
Resulullah Sallallâhu Aleyhi Vesellem, Ebu Bekir, Ömer ve Osman ile birlikte Ramazan Bayramı namazında hazır bulundum. Bunların hepsi de namazı hutbeden önce kıldırır, sonra da hutbeyi okurlardı.
Bir defasında Resulullah Sallallâhu Aleyhi Vesellemin hutbeden sonra minberden aşağıya indiğini, cemaatin dağılmaması için eliyle "oturun" işareti yaptığını görür gibiydim.
Sonra yanında Bilâl olduğu halde, erkeklerin saflarını yara yara kadınların bulunduğu yere geldi. Resulü Ekrem:
"Ey Peygamber! İnanmış kadınlar, Allah´a hiçbir şeyi ortak koşmamak, hırsızlık yapmamak, zina etmemek, çocuklarını öldürmemek, elleriyle ayakları arasında bir iftira uydurup getirmemek, iyi işi işlemekte sana karşı gelmemek hususunda sana biat etmeye geldikleri zaman, biatlerini kabul et ve onlar için Allah´tan mağfiret dile. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir" (Mümtehine Suresi, 12) âyetini okuduktan sonra kadınlara:
"Sizler bu biat üzere sabit misiniz?" diye sordu.
İçlerinden kim olduğu bilinmeyen bir kadın:
"Evet, ey Allah´ın Resulü" dedi.
Diğerleri cevap vermedi. Bunun üzerine Resulullah Sallallâhu Aleyhi Vesellem, "Öyle ise sadaka verin" buyurdu.
Bilâl elbisesini yayarak, "Babam, annem size feda olsun! Haydi gelin atın" dedi.
Onlar da halkalarını, yüzüklerini Bilâl´in elbisesi içine atmaya başladılar." (Müslim, Salâtü´l-İydeyn: 1)
Kaynaklar:[1] Mecma’ul Adab
[2] “ Ramazan Ve Takva Eğitimi” Prof..Dr. Mahmud Es’ad Coşan
[/size]
Sene de iki Bayram vardır. Birine ıd-i fıtr, yeni Ramazan Bayramı, diğerine de id-i Udhiye, yani Kurban Bayramı derler. Her müminin gücü yettiğince, bu Bayram gecelerini zikir fikir, tesbih, tehlil, dua, istiğfar ve diğer taatlerle geçirmesi, İslami usul ve adaptandır. Çünkü böyle yapmakla O geceleri ma’nen ihya etmiş olur. Nitekim bir hadis-i şerifte:
“Her kim iki Bayram gecesini de ihya ederse, kalplerin öleceği zaman, onun kalbi (asla) ölmez.” buyrulmuştur.
“Biri ölü iken kendisini dirilttiğimiz, ona insanların arasında yürüyecek bir nur verdiğimiz kimse, içinden çakamayacak bir halde karanlıklarda kalan kişi gibi olur mu hiç?” Araf suresinin:122. ayet-i kerimesindeki “ölü” den murad “küfür”dür; “Diri” den murad ise “iman” dır diye tefsir etmişlerdir. Bu anlama göre, Bayram gecelerini ihya eden kimselerin kalpleri ölmez demektir. Yani ölürken imanla ölüp, ahirete öyle iman üzere giderler, demektir. Çünkü gerek biraz önce zikrettiğimiz hadis ve gerekse ayet, bu anlama delalet etmekte ve bütün Müslümanlara bu müjdeyi vermektedir.
Bayram geceleri yıkanmak da Bayramın adabındandır. Yeni elbiseler giymek, tırnak kesmek, traş olmak, etek traşı olmak da Bayramın adabındandır.
Bayram eğer Ramazan Bayramı ise, Bayram namazına çıkmadan önce, bir miktar tatlı yemek; Kurban Bayramı ise, yemeği Bayram namazından sonraya bırakıp Kurbanın ciğeri ile (yani kavurma ile) iftar etmek adabdandır. Bunun hikmeti fakirlere muvafakat etmektir. Çünkü Ramazan Bayramında fakirlerin de tatlı yiyecek kadar maddi durum ve imkânları bulunması, Kurban Bayramında da kendilerine ihsan edilecek etlerden yararlanmaları imkân dâhilinde olduğu için böyle yapmak ve onlara uygun bir harekette bulunmak hiç şüphe yok ki mendubdur.
Ramazan Bayramında cami’ye sessiz çıkıp gitmek, Kurban Bayramında aşikâre tekbir getirerek gitmek ve Arasat Meydanını hatırlamak, sanki kıyamet kopmuşta herkes Arasat Meydanına çıkıyormuş gibi bir tarzda yürümek ve o düşünce içerisinde olmak da Bayram adabındandır.
Mescid’in adabı anlatılırken, izah edilen bütün adaba riayet etmek de Bayram adabındandır.
(Mefatihü’l Cinan, Halebi) [1]
“İnsanın Allah yolunda harcamaları yedi yüz misli sevaplandırılır. Anne ve babasına yaptığı harcamalar da yedi yüz misli sevaplandırılır. Kişinin ailesine eşine ve çocuklarına yaptığı harcamalar da yediyüz misli sevaplandırılır. Ramazan bayraminda kurban kesmenin de mükâfatı yedi yüz mislidir.” [2]
Hadis-i Şerif
BAYRAM İLE İLGİLİ HADİSLER
Enes ibni Malik Radiyallâhu Anh anlatıyor:
Cahiliye devrinde yılda iki gün vardı ki, halk o günlerde eğlenirdi. Resulullah Sallallâhu Aleyhi Vesellem Medine´ye gelince şöyle buyurdu:
"Sizin de eğleneceğiniz iki gününüz var. Allah, Cahiliye devrindeki o günlerin yerine size daha hayırlısını verdi. Onlar Ramazan ve Kurban Bayramı günleridir." (Nesâi, İydeyn: 1)
Enes ibni Mâlik Radiyallâhu Anhın anlattığına göre Resulullah Sallallâhu Aleyhi Vesellem, Ramazan Bayramı günü birkaç tane hurma yemeden bayram namazına çıkmazdı. (Buhari, İydeyn: 4)
Cabir ibni Abdullah Radiyallâhu Anh Resulullah Sallallâhu Aleyhi Vesellemin bayram namazını şöyle anlatıyor:
"Bayram günü Resulullah Sallallâhu Aleyhi Vesellemle birlikte namazda hazır bulundum. Hutbe okumadan önce, ezan okumadan ve kamet getirmeden namaza başladı. Sonra Bilal´e dayanarak ayakta iken Allah´a karşı takva üzere bulunulmasını tavsiye etti. Allah´a itaate teşvik ederek halka vaaz ve nasihatte bulundu. Sonra yürüdü, kadınların bulunduğu tarafa gelince onlara vaaz ve nasihatt etti." (Müslim, Salâtü´l-İydeyn: 4)
Bayram namazından sonra sadaka vermek de Resulullah Sallallâhu Aleyhi Vesellemin üzerinde önemle durduğu hususlardan biridir. Bu konudaki hadis-i şerifin meali şöyledir:
İbni Abbas Radiyallâhu Anhümâ anlatıyor:
Resulullah Sallallâhu Aleyhi Vesellem, Ebu Bekir, Ömer ve Osman ile birlikte Ramazan Bayramı namazında hazır bulundum. Bunların hepsi de namazı hutbeden önce kıldırır, sonra da hutbeyi okurlardı.
Bir defasında Resulullah Sallallâhu Aleyhi Vesellemin hutbeden sonra minberden aşağıya indiğini, cemaatin dağılmaması için eliyle "oturun" işareti yaptığını görür gibiydim.
Sonra yanında Bilâl olduğu halde, erkeklerin saflarını yara yara kadınların bulunduğu yere geldi. Resulü Ekrem:
"Ey Peygamber! İnanmış kadınlar, Allah´a hiçbir şeyi ortak koşmamak, hırsızlık yapmamak, zina etmemek, çocuklarını öldürmemek, elleriyle ayakları arasında bir iftira uydurup getirmemek, iyi işi işlemekte sana karşı gelmemek hususunda sana biat etmeye geldikleri zaman, biatlerini kabul et ve onlar için Allah´tan mağfiret dile. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir" (Mümtehine Suresi, 12) âyetini okuduktan sonra kadınlara:
"Sizler bu biat üzere sabit misiniz?" diye sordu.
İçlerinden kim olduğu bilinmeyen bir kadın:
"Evet, ey Allah´ın Resulü" dedi.
Diğerleri cevap vermedi. Bunun üzerine Resulullah Sallallâhu Aleyhi Vesellem, "Öyle ise sadaka verin" buyurdu.
Bilâl elbisesini yayarak, "Babam, annem size feda olsun! Haydi gelin atın" dedi.
Onlar da halkalarını, yüzüklerini Bilâl´in elbisesi içine atmaya başladılar." (Müslim, Salâtü´l-İydeyn: 1)
Kaynaklar:[1] Mecma’ul Adab
[2] “ Ramazan Ve Takva Eğitimi” Prof..Dr. Mahmud Es’ad Coşan
[/size]