Forum Hafızoğlu

Tam Versiyon: Bir başka açıdan "Bir gün Peygamber kapın ızı çalsa.."
Şu anda tam olmayan bir versiyonun içeriğine bakıyorsunuz. Tam versiyon'a bakınız.
Bir gün Peygamber kapınızı çalsa...




Yıllardır internette dolaşan, kimi meclislerde sık dile getirilen bir metin var; şiir gibi etkileyici bir metin...



Metnin yazarının kim olduğunu ne ben çözebildim bugüne kadar ne de başkası. Özgün halinin İngilizce olduğu rivayet ediliyor.



"Hz. Peygamber size gelse" başlığı taşıyor bu metin. Görünürde bir merakı dile getiriyor, bir merakı sorguluyor.



Ve şöyle başlıyor...



"Bir gün Peygamber ziyaretinize gelse,

Yalnızca birkaç günlüğüne çalsa kapınızı,



Merak ediyorum neler yapacağınızı..."



Bunu okuduğunuz anda, inancı sıkı veya gevşek nasıl biri olursanız olun hafiften sarsılıyorsunuz.



Gerçekten de ne yaparız Peygamber kapımızı çalıverse! Hele O'nu dilinden düşürmeyen ama bir yandan da hayatın harala gürelesi içine "düşen"ler nasıl bir telaşa kapılırlar acaba?



Ancak bu şiirimsi metni yazan aslında neler yapacağımızdan emin. Diyor ki...



"Biliyorum



Böylesine şerefli bir konuğa en güzel odanızı açacağınızı,



Ona sunacağınız yemeklerin en iyisi olacağını,



Ve inandırmaya çalışacağınızı,



Onu evinizde görüyor olmaktan mutluluk duyacağınızı;



Fakat söyleyin bana,



Evinize doğru gelirken gördüğünüzde,



O'nu hemen kapıda mı karşılayacaksınız?



Yoksa içeri almadan önce, aceleyle,



Bazı dergileri, gazeteleri çarçabuk saklayıp



Yerine Kur'an'ı mı koyacaksınız? "



Diyor ki...



"Peki ya dünyalık müziğinizi, kasetlerinizi de saklayacak mısınız?



Ve bunun yerine ortalığa,



Kitaplığınızın raflarında tozlanmış,



Hadis kitapları mı çıkaracaksınız?



Hemence içeriye girmesine izin verecek misiniz?



Yoksa telaşla ne yapayım diyerek,



Sağa sola mı koşturacaksınız?"



Diyor ki...



"Tanıştırmaktan onur duyacak mısınız en yakın arkadaşınızı onunla?



Yoksa hiç karşılaşmamalarını mı umardınız,



Peygamberin ziyareti bitene dek birbirleriyle?



Şimdi söyleyin açık yüreklilikle,



Onun kalmasını ister misiniz sizinle?



Sonsuza dek, hep birlikte...



Yoksa rahat bir nefes mi alacaksınız,



Ziyareti bitip gittiğinde?"

***



Kabul edelim ki çok etkileyici bir sorgulama bu!



İnananların kendilerini hep eksik, hep kusurlu görme (ama alttan alta da kendilerini değil de çağı suçlu çıkarma) eğilimini destekleyici mahiyette bir etkisi var.



Ve adım gibi eminim ki, bu metin şimdi Mevlit Kandili ve Kutlu Doğum Haftası nedeniyle yine internette sık sık karşımıza çıkacak, e-mektup yoluyla ondan ona dolaşacaktır.



Yalnız namazında niyazında olanlara değil, belki daha çok da benim çevremden insanlara; yani az çok bu manevi iklimi soluyan ama kafası hep bulanık kalanlara ulaşacaktır.



O yüzden, belki "senin üzerine vazife değil ki" diyeceksiniz bana ama konuyla ilgili bir iki satır not düşmek istiyorum şu köşeye...



Çünkü bu gönül çalan, inananları hemen etkileyen metnin ciddi sorunları var.

***



Asrı Saadet, bazılarının uzaktan uzağa sandığının aksine aynı bugün gibi insani ve toplumsal eksikler, kusurlar, hınçlar, nefretler, düşmanlıklar, ayrılıklar, açgözlülükler ve yalan imanların iktidarıyla doluydu.



Merak eden açar kitapları okur, okuyunca da şaşkınlıktan küçük dilini yutar.



O çağı "saadetli" kılan O'nun varlığıydı.



O'nun yaşadığı bir dönemde yaşamak, aynı vakti ve atmosferi solumaktı saadet...



"Peygamber ziyaretimize gelse ne yapardık?" diye dövünmeye kalkışmadan önce bunu bilmek gerekir. O, içerisinde hangi rüzgarlar esiyor olursa olsun, ziyaretinin değerini bilen her evin değerini vermişti!



O'nu yakından tanıyanların deyişiyle "umanı umutsuzluğa düşürmeyen, güleryüzlü, yumuşak huylu, asla bağırıp çağırmayan" Peygamber'in ziyaret ettiği bir eve "bakalım içeride ne kusurlar ne sapkınlıklar göreceğim" fikri ve duygusuyla gireceğini hayal etmek ve ettirmek yanlıştır.



Ziyaret edilenler açısından da asıl olan O'na gönüllerini açmalarıdır. Yoksa yalancıktan çeki düzen verilmiş evlerini değil...



Korkuya, telaşa ne gerek var?



Huysuzluğa, karamsarlığa ne gerek var?



Gelen Peygamber...

***



"Bir an önce gitmesini isteme" konusuna gelince...



Kimsenin bu konuda başkası yerine konuşma, bu soruyu siyasal-toplumsal bir sorgulama haline getirme hakkı yok.



Çünkü...



Gelen "sevgili"yse eğer, kim gitmesini ister?

"Yüreğin yüreğimi sürüklemişken ve ben seni, O'ndan ötürü sevmeyi öğrenmişken , bu kalbi içime verenden ve senin sevgini içime serenden senli cennetleri istiyorum."

Cok tesekkur ederim... cok guzel bir anlatim olmus ozellikle Asri saadeti anlatan kisim... Hep bunun bilinciyle ISLAMIYETIN degerini tasidik..tasimiya çalisiyoruz..

Bu olasiligi hiç dusunmemistim,ve dogrusu aklima dahi gertirmek istemiyorum.Cunki buna hazir olmadigim gibi,hazir olacagimida dusunmuyorum,sadece dua etmekten yetiniyorum.....

Bir gun bir kitapcikta bir dua okudum :"ALLAHIM BENI PEYGAMBER EFENDIMIZIN AHLAKI ILE AHLAKLANDIR,SEFAATINE NAIL EYLE"diye bir duaydi.Ve yine Peygamber efendimizle ilgi yazilar okurken,onunda ne kadar dua ettigini okudum,kendisi bir hadisi serifinde"BENI RABBIM TERBIYE ETTI,TERBIYEMI GUZELLESTIRDI."buyuruyor.Ve kendisinin yaptigi bir dua da soyledir:"ALLAHIM AHLAK VE YARATILISIMI GUZELLESTIR ! ALLAHIM BENI KOTU HUYLARDAN UZAKLASTIR ! diye talepte bulunurmus..

Peygamber Efendimiz,bizler gibi bir kuldu fakat onun gorevi bizimkilerden baskaydi,Hz Allah tarafindan bizlere ornek bir kul olarak gonderildi,ISTE BENIM SEVGILIM,SIZDE BOYLE OLUN DERCESINE bir mesajidir bizlere.
Elbet ki kusurlarimiz olucak.. elbet ki yanlislar isliyoruz..çunki biz insaniz
hata isleme sifatina sahibiz..bu dava, bu peygamber, bu kitap bizlere ornek
insan olma sifatini kazandirmak için var..

Bugun Peygamber efendimiz kapima gelse,ve boyle bir telasa kapildigimi hissetse,galiba uzgun degil memnun olurdu,diye dusunuyorum....Ne mutlu ki bizler onu gormeden asik olan ummetlerindeniz....Kiymetli peygamber efendimizin bizlere ayri bir sevgisi oldugunu soyle bir hadisinde belli etmistir:"UMMETIMIN HAYIRLISI EVVELKILERI VE SONUNCULARIDIR.ORTASINDA BULANIKLIK VARDIR."buyurmus.

Ben sadece sunu diyebilirim ki, peygamber efendimiz geliyor diye degil,sadece kendimizi dusunsek, Hz Allahin bizlere verecegi odulu dusunerek,odul degilse,cezasini dusunerek,iyi bir kul olabilsek, basta Hz Allah olmakla, peygember efendimiz ve bu davaya canini kanini dokenler memnun olur. Su sozu de soylemeden geçemiyecegim....

"NASIL YASARSAN OYLE OLURSUN......
"NASIL OLURSEN OYLE DIRILIRSIN...

Tesekkurler..
tşkler emeğine sağlık sado iyi paylaşım olmuş Smiley (26)