Forum Hafızoğlu

Tam Versiyon: HiKmEtLi SöZlEr
Şu anda tam olmayan bir versiyonun içeriğine bakıyorsunuz. Tam versiyon'a bakınız.
Sayfa: 1 2 3 4 5
Bir söze sabredemeyen, çok söz işitir

* Güzel sözler, petekten damla damla sızan bala benzer. Bunlar, insanın ruhuna tat verir.

* Allahü teâlâya isyan etmediği bir dille dua edenin, duası kabul olur.

* Üç huy vardır ki, kimde bulunursa, onun zararınadır; Sözünde durmamak, hile yapmak ve zulmetmek.

* Hesaba çekileceğini bildiği halde, haram mal toplamaya devam eden kimseye şaşılır.

* Müslümanların hayırlısı, insanlara yardım eden ve faydalı olanıdır.

* Ehl-i sünnet alimlerinin, Allah rızası için yazdıkları kitapları okumak saadettir.

* Şükrün esası, nimetin sahibini bilmek, bunu kalb ile kabul etmek ve dil ile de söylemektir.

* İlmin evveli niyet, sonra anlamak, daha sonra yapmak, ondan sonra muhafaza, en sonra da yaymaktır.

* İlim maldan hayırlıdır. İlim seni korur, sen ise malı korursun. Malın bekçileri ölür, ilmin bekçileri ise gönüllerde yaşar.

* Herkes seni, Allah’ını sevdiğin kadar sever. Allah’tan korktuğun kadar, senden korkarlar. Allah’a itaat ettiğin kadar, sana itaat ederler. Allahü teâlâya hizmet ettiğin kadar, sana hizmet ederler. Her işin, Onun için olsun! Yoksa, hiçbir işinin faydası olmaz. Hep kendini düşünme, Ondan gayriye güvenme, çok ibadet etsen de, amelinle övünme!

* Ahirette azabın ve mükafatın devamlı olduğunu bilen, sonsuz rahata sebep olduğu için birkaç günlük bela ve sıkıntı ona rahat gelir.
* Bir söze sabredemeyen, çok söz işitir.
* İlim gıda gibidir. Ona her zaman ihtiyaç vardır. Faydası da herkesedir.

* Gözü harama bakmaktan ve başkalarının ayıplarını görmekten korumalıdır!
* İbadetin en kıymetlisi, nefse uymamaktır.

* Kıyamet gününde nereye gitmek istiyorsanız, hazırlığınızı ona göre yapınız!
* Allah korkusu, ibadetlerin süsüdür.

* Çalışmadan ele geçen şeyler, devamlı ve kalıcı olamaz.
* Vücuduna haram lokma karışmış bir kimse, namazlarından tat alamaz.

* Allahü teâlânın merhameti vardır diyerek, isyana kalkışma!
* Helal ve haramdan her bulduğunu korkusuzca yiyenlerden olma!

* Ya Rabbi! Dostlarını ve evliyanı öyle gizledin ki, onları bulan sana kavuşuyor ve sana kavuşmayan, onları tanımıyor.
Bize kalana bakın siz

* Tasavvuf, son nefeste imanla gidebilmek yani Allah diyebilmek ilmidir. * Sabrın alameti, şikayeti terk, sıkıntıları ve musibeti gizlemektir .

* Ölümü hatırlamak, Allahü teâlânın sevgisinin işaretidir.
* Edep; söz dinlemek, itiraz etmeden, yorum getirmeden peki demektir.

* İnsan çalıştırmanın temel şartı, heves kırmamaktır.

* Başarılı olmak için 4 şart vardır:
İman, Adalet, Doğruluk, Fedakârlık

* İman, mümin ile ateş arasında büyük bir perde gibidir. Mümini ateşten korur. İmanı olmayan kurumuş demektir. Kurumuş ağaç ne yapılır, kesilip yakılır. Dünyada bile yakıyorlar. Ahireti siz düşünün.

* Kadı [hakim] karşısında sultan ve çoban aynı saftadır, aynı muameleyi görür. Bu adaletin gereğidir.

* Bize kalana bakın siz. Bizde olana değil. Bize kalan Allah rızası için verdiklerimizdir.

* Sabır acıdır, fakat mutlak şifadır.
* İyilik görmenin yolu, iyilik yapmaktan geçer.
* Önce istişare sonra istihare.

* Bedbahtlığın alametleri: Halinden şikayetçi olmak, İlmiyle amel etmemek, Yaptığı amelin ihlastan mahrum olması.

* Çok sayıda iyi vardır, ama bunların en iyisi iki şeydir:
1- Doğru iman 2- İnsanlara hizmet, yardım ve şefkat.
Çok sayıda kötü vardır ama en kötüsü iki şeydir:
1- Kâfirlik 2- İnsanlara eziyet etmek.

* Peygamber efendimizin yoluna uygun olmayan her şey seraptır.

* İslam âlimlerine her gün bir Fatiha oku, hediye et. Onlar da hediyene karşılık verirler. Bu karşılık, seni dünyada ve ahirette saadete kavuşanlardan edebilir.

* Büyüklere dua eden, onların şahsında kendisine dua etmektedir.

* Öfkenin başı geçici cinnet, sonu ise ebedi pişmanlıktır.
* Firavunlar ben ben diye ömür sürmüşlerdir.
* Her kim sıkılıyorsa, dünya işleri içindir, o kişinin dünyayı sevdiğini gösterir.

* Cehennemdekilerin çoğunun zenginler ve kadınlar olduğu bildirilmiştir. Bu, hakaret değil, ikazdır. Kaldı ki, ilk mümin kadındır. (Hz. Hatice annemiz) İlk şehid de kadındır. (Hz. Sümeyye)

* İhlas Allahü teâlâyı çok sevmektir ve sevdiği her şeyi de Allah için sevmektir.

* Ehl-i sünnet âlimlerinin hayatının esası üçtür:
Öğrenmek
Öğrendiğini öğretmek
Birlik ve beraberliği sağlamak.

* İlim müminin dünyadaki feneridir. İlim için iki tane ölçü var, öğrenmek ve öğrendiğini öğretmek. Nereden öğrenecek? Ehl-i sünnet âlimlerinin kıymetli kitaplarından. Öğrendiğini öğretmek önemlidir, kendi kafasından kaynaksız konuşandan kaç.

* İslamiyet öğrenmek ve öğrendiğini öğretmektir. Öğretmek değil öğrendiğini öğretmektir. Öğrenmek ve öğretmek değildir. Çünkü kendinden söyleyen mutlaka hüsrana uğrar ve kendisi ile beraber dinleyenleri de helak eder.

* Dört türlü evliya vardır:
1- Evliya olduğunu kendi de bilir, başkaları da bilir.
2- Evliya olduğunu kendi bilir, başkaları bilmez.
3- Evliya olduğunu kendi bilmez, başkaları bilir.
4- Evliya olduğunu kendi de bilmez, başkaları da bilmez
Bu davet herkese

* Allahü teâlâ kullarını Cennetine davet ediyor. İslamiyet, Cennet davetiyesinin adıdır. Bu davet herkese var. Müslüman, bu davete icabet edene, kâfir de red edene denir.

* Asırlardır, başta Peygamber efendimiz aleyhisselam olmak üzere, bütün eshab-ı kiram, bütün ehl-i sünnet âlimleri, bütün evliyalar hep aynı şeyi söylemişler; Kendinize inanmayın, aklınıza güvenmeyin, eşinize dostunuza paranıza malınıza mülkünüze güvenmeyin. Allah’tan başkasına itimat etmeyin. Hepsi sonunda size sıkıntı verir diye bildirmişler.

* Silsile-i aliyye büyükleri, başkasına değil kendimize düşman olmayı öğretmiştir. Düşmanı dışarıda aramayın, düşman içinizdedir buyurmuşlardır.

* Hassas, nazik ruhlu kimse, fabrikadan yeni çıkmış olup, ambalajından kendisinin ayırdığı bir çocuk oturağı içine yemek koyup yiyemez. Onun benzerlerine necaset konulduğunu hatırlayarak tiksinir. Küfür alameti olan şeyleri kullanmak da böyledir. İmanı kuvvetli, dinine hassas olan, nasıl övülürse övülsün, onları kullanamaz.

* Bedenin mütehassısları olduğu gibi dinin mütehassısları da var. Doktorun tavsiyesine uymaya akıllılık diyorsun da niye din mütehassısının tavsiyesine uymayı akıllılık kabul etmiyorsun. Olmaz öyle şey. Akıllı, doktorun dediğine tâbi olandır. Hangi doktora? Hangi doktorsa. Eğer bedenin doktoruysa, bedenin doktoruna peki diyeceksin, eğer dinin doktoruysa dinin doktoruna peki diyeceksin. Dinin mütehassısları, mezhep imamlarımız ve ehl-i sünnet âlimleridir.

* Otur, talip olduğun şeyleri bir kontrol et, bir muhasebe yap. Neye göre? Sana talip olanlara göre: Ölüm sana talip, Cennet sana talip, Cehennem sana talip!

* Nefs öyle yaratılmıştır ki katiyen hayırlı hiçbir şeyi istemez. Neden? Gıdası haramdır. Yani her şeyin bir gıdası vardır, nefsin gıdası da günahlardır, haramlardır.

* Allahü teâlânın size nasıl muamele etmesini istiyorsanız, siz de Onun kullarına öyle muamele edin, eğer siz Onun kullarına iyilik yaparsanız, Cenab-ı Hakdan iyilik bulursunuz, eğer siz Onun kullarını kırar dökerseniz, Allahü teâlâ da sizi kırar döker. Af ederseniz, af edici bulursunuz.

* Şeytan ancak Rabbimizin emir ve yasaklarına uyan kişilere musallat olamaz. Olursa da Cenab-ı Hak onları korur, onun tehlikesine düşmez.

* Müslümanda 3 haslet bulunur: İhlaslı olur. Akıllı olur. İlm-i siyaseti bilir.

* Bu dünya ahiretin tarlasıdır. Burada tohumlarını ekmeyip yiyenler, böylece bir tohumdan kat kat meyve kazanmaktan mahrum kalanlar ne kadar talihsiz ve ahmaktır. Kardeşin kardeşten, ananın evladından kaçacağı o gün için hazırlanmıyorlar. Böyle kimseler dünyada da ahirette de aldanıyorlar ve sonunda pişman olacaklardır. Aklı başında olan bu dünyayı fırsat bilir.

* Dünyada en ziyade düşmanı olan Allahü teâlâdır. Bütün küffar, bütün ateistler. Sonra? Kur'andır. Kur'an-ı kerime hücum ediyorlar. Peygamber efendimizdir. Ona inanmıyorlar. Ve ondan sonra? Elbette ki Onun vârisleridir.

* Eğer dünya menfaati ile ahiret menfaati aynı anda insanın karşısına çıksa, ahiret menfaatini tercih ederse, dünyayı orda terk ederse, bu ehli dünya sayılmaz.

* Nefsi en ziyade tahrip eden şey, başkasından gelen hak söze evet demektir.

* Kalbe, ruha lezzet veren şey, nefse sıkıntı verir. Ruh lezzeti ile nefs lezzeti zıddır. Birinin zevk duyduğundan öteki elem duyar.

* Dünyada nefse en hoş gelen şey, Mümin kardeşinin gıybetini yapmaktır. Nefs bundan haz duyar. Sabahlara kadar değil kırk sene oturtur adamı, uyku bile getirtmez. O öyle zevk verir ki, onu kötülemek, ondan bahsetmek onu alt etmek, felaket bir şey.. Ruh mahvolur, perişan olur gider. Onun için aman din kardeşinizin aleyhinde konuşmayın, konuşanları dinlemeyin.

* Müslümanın ölümü hayattır, hem de sonsuz hayat.
* Bir şey muhakkaksa onu olmuş bilin. Ölüm muhakkaktır, ona göre hazırlanın.

* Dünyalığı kendinizden az ve aşağı olanlara bakın. Böyle yaparsanız, elinizdekine ve halinize şükredersiniz. Ahiret için böyle değil, bunun tersi yapılır. Ahiret için çalışıp verdiğine şükretmekle beraber daha çok isteyin. Ahireti bizden yüksek olanlara, üstün olanlara bakıp onlar gibi olmaya çalışın. Bunlar, ehl-i sünnet âlimleridir. Böyle yaparsanız, hem kendinizi bir şey zannedip kibre düşmezsiniz hem de makbul olanların yolunda olmuş olursunuz.
Bu dereceye nasıl kavuştun

Büyük zatların büyük olmalarına bazı şeyler sebep olmuştur. Dostlarının ısrarları karşısında dikkat ettikleri, prensip edindikleri hususlardan birkaçını bildirmişlerdir. Bunlardan bazılarını, kıymetli eserlerden alarak yazıyoruz:

Hz. Ebu Bekir’e sordular: Allah için söyle, bu mertebeye ne ile eriştin. Buyurdu ki:
Dinimi dünyaya tercih ettim. Ahiret için, Allah rızasını seçtim. Her zaman Allahü teâlânın hakkını üstün tuttum, her işimde sadece Allahü teâlânın rızasını gözettim ve bunun dışına asla çıkmadım.

Aynı şekilde Hz. Ömer’e sordular. Buyurdu ki:
Allahü teâlâ dilerse bir kulunu aziz eder dilerse zelil eder. Bunu hiç unutmadım.

Hz. Osman’a sordular. Buyurdu ki:
Kur'an ve Sünnete uydum. Allahü teâlânın her şeyime vakıf olduğunu hiç unutmadım.

Hz. Ali de buyurdu ki:
Cihad ile eriştim. 30 yıl mücahede kılıcı ile ve haşyet zırhıyla ve vera kalkanı ile, taat ve ibadet oku ile, gönül kapısında oturdum. Allahü teâlânın rızasından başka hiçbir şeyi, gönlüme koymadım, hatırıma getirmedim.

Hz. Lokman buyurdu ki:
Emanete riayet, doğru söylemek ve malayaniyi [faydasız sözü] terk edip, bana gerekmeyeni bırakmakla bu dereceye kavuştum.

Hz. Musa, Hz. Hızır’a, (Ledün ilmine nasıl kavuştun?) diye sordu. O da, Günah işlememeye sabretmekle dedi. Kavmi, Hz. Musa’ya, (Allahü teâlâ neden razı ise, onu yapalım) dediler. Vahiy geldi: (Benden razı olursanız, sizden razı olurum.) Allah’tan razı olan, Onun emirlerine uyar ve yasaklarından kaçarak Onun takdirine razı olur, böylece yüksek derecelere kavuşur.
İmam-ı Ebu Yusuf’un oğlu ölünce, talebesine, Defin işini siz yapın. Ben hocamın [imam-ı a’zam Ebu Hanife hazretlerinin] dersine gidiyorum dedi. Kendisini vefatından sonra rüyada Cennette muhteşem bir hayat sürerken gördüler. Bu ne ihtişam, nasıl kavuştun dediler. O da, İlme, ilim öğrenmeye ve öğretmeye olan sevgim ile buyurdu.

Hz. Musa, Peygamber efendimizin sahip olduğu makamlardan birinin nurunu görünce, bayılacak hâle geldi, Resulullahın bu dereceye nasıl yükseldiğini sordu. Hak teâlâ buyurdu ki:
(Yüksek ahlakı sayesinde bu dereceye kavuştu. Bu ahlak isardır. Ya Musa, ömründe bir kere isar edene, isar ahlakı ile bana kavuşana hesap sormaktan hayâ ederim.) [İsar, muhtaç olduğu bir şeyi kendi kullanmayıp, muhtaç olana vermektir.]

Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Kıyamette, sorgusuz sualsiz uçarak Cennete gidenlere melekler, (Bu dereceye nasıl kavuştunuz) dediler. “İki hasletimiz vardı. Yalnız iken de günah işlemeye utanırdık ve Allahü teâlânın verdiği az rızka razı olurduk” dediler.) [İbni Hibban]

Bayezid-i Bistami hazretleri de, Her yerde Allahü teâlânın gördüğünü ve bildiğini düşünüp, edebe riayet etmekle bu dereceye kavuştum buyurdu.
Hz. Musa, salih bir zata imrenip, kim olduğu sorunca, Hak teâlâ buyurdu ki:
(Bu zat, şu üç amel ile bu dereceye ulaştı: Hiç haset etmedi, ana-babasına asi olmadı ve söz taşımadı.)
Bahaeddin-i Buhari hazretlerine bu dereceye nasıl kavuştun diye sordular, Resulullah efendimize tâbi olmakla buyurdu.

Alaaddin-i Attar hazretleri de buyurdu ki:
Hocam Bahaeddin-i Buhari’nin bana tek nasihati vardı: “Alaaddin beni taklit et” buyurmuştu. Bunu yaptım. Onu taklit ettiğim her hususta onun aslına kavuştum.

Ebü'l-Abbâs-ı Mürsi hazretleri sohbetlerinde hep; "Hocam Ebül-Hasan-ı Şâzili buyurdu ki, Hocam şöyle anlattı" şeklinde söze başlar, hep hocasından nakiller yapardı. Bir gün biri; "Hep hocanızdan nakil yapıyorsunuz. Hiç kendinizden bir şey söylemiyorsunuz" demesi üzerine buyurdu ki:
Ben evden bir şey getirmedim. Ne kazanmışsam dergahta kazandım. Hocamdan öğrendiklerimi "Allahü teâlâ buyurdu ki, Resulü buyurdu ki" veya "Ben diyorum ki" diyerek pek çok şey anlatabilirim. Ama bütün bunları öğrenmeme, bu dereceye yükselmeme vesile olan hocama karşı edebe riayet ederek, hep hocamdan naklederek konuşuyorum. Uygun olan da budur. Hocasından bahsetmeyen, hep ben diye konuşan kimsede hayır yoktur. En iyi âlim, kendinden söyleyen ve kendine bağlayan değil, nakleden, vasıta olandır. Dinimiz nakil dinidir. İman ibadet bilgileri kıyamete kadar aynıdır, değişmez. Nakleden aziz, nakilsiz konuşan rezil olur.

Süfyan-ı Sevri hazretleri haramlardan ve şüpheli şeylerden kaçanların başında gelirdi. Edep ve tevazuda benzeri azdı. Dostlarından biri kendisini rüyada görüp, Cennette nurdan kanatlarla uçtuğunu gördü. "Bu dereceye nasıl kavuştun?" dedi. Dine uymakta çok hassas davranmakla buyurdu.

Seyyid Abdülkadir Geylani hazretleri, "Bu işe başladığınızda, temeli ne üzerine attınız? Hangi ameli esas aldınız da böyle yüksek dereceye ulaştınız?" diye soranlara buyurdu ki:
Temeli doğruluk üzerine attım. Hiç yalan söylemedim. İçim ile dışım bir oldu. Bunun için işlerim hep rast gitti.

Habib-i Râi hazretleri, ağaç çanağını bir taşın altına tutar, biri bal, biri süt olmak üzere iki çeşme akmaya başlardı. Oradakiler bu kerameti görünce, Bu dereceye ne ile kavuştun dediler.

Muhammed aleyhisselama uymakla buyurdu ve devam etti: Hz. Musa’nın kavmi kendisine karşı oldukları halde hâre taşı onlara su verdi. Derecesi Hz. Musa’dan yüksek olan Resulullaha uyduktan sonra taş niye süt ve bal vermesin ki?

Bişr-i Hâfi hazretleri anlatır:Rüyamda Resulullahı gördüm, bana (Allahü teâlânın seni neden üstün kıldığını biliyor musun?) buyurdu. Ben hayır deyince, (Sünnetime tâbi olman, salihlere hizmet etmen, din kardeşlerine nasihat etmen, Ehl-i beytimi ve Eshabımı sevmen sebebiyle bu dereceye kavuştun) buyurdu.

Râbia-i Adviyye hazretlerinin tevekkülü o dereceye ulaşmıştı ki; (Gök tunç olsa, yer demir kesilse, gökten bir damla yağmur düşmese, yerden bir bitki bitmese ve dünyadaki bütün insanlar benim çocuğum olsa, Allahü teâlâya yemin ederim ki onlara nasıl bakacağım düşüncesi kalbime gelmez. Çünkü, Allahü teâlâ hepsinin rızkını vereceğini bildirmiş ve üzerine almıştır) derdi. "Bu yüksek derecelere ne ile kavuştun?" dediklerinde; Beni ilgilendirmeyen her şeyi terk ve ebedi olanın yani Allahü teâlânın dostluğunu istemekle buyurdu.

Bu soruların cevabını hazırla

İmam-ı Ebu Yusuf hazretlerinin, Halife Harun Reşid’e tavsiyesi özetle şöyledir:

Bugünün işini yarına bırakma, aksi halde işleri zayi etmiş olursun. Ecel emelin önündedir. Ecele, iş ve amel ile koş. Çünkü ecel geldikten sonra artık iş ve amel yoktur. İki işten, ahiret için olanı tercih et! Çünkü ahiret baki, dünya fanidir.

Daima temkinli ol; temkinli olmak dil ile değil kalb iledir. Azabından korkarak ve rahmetini umarak Allahü teâlâya sığın, çünkü sığınmak ve korunmak korku ve ümit iledir. Kim Allah’a sığınırsa Allah onu korur. Daima iyi bir akıbet, zayi olmayacak bir iş, herkesin vardığı bir kaynak için çalış. Çünkü, eninde, sonunda varılacak yer, o kadar korkunç bir duraktır ki, orada yürekler hoplayacak, çok kimse zillet içinde olacaktır.

Kıyamette, o korkunç yeri bilip de amel etmeyen, yararlı iş yapmayan kimsenin duyacağı hasret ve pişmanlık sonsuzdur. Şu âyet-i kerimeyi düşünmelidir!

(Bugün [hak ile bâtılın, iyi ile kötünün, haklı ile haksızın ayrıldığı] bir gündür. Sizi de, sizden öncekileri de burada topladık.) [Mürselat 38]

Telafisi imkansız olan bir ayak kayması, acı bir pişmanlıktır. Bu hayat, sadece gece-gündüzün nöbet değiştirmesinden ibarettir. Zaman her yeniyi eskitir, her uzağı yakınlaştırır, vaat edilen her şeyi getirir. Herkes ne yapmışsa, mutlaka karşılığını görür.

Dünyadaki az bir zamandaki işlerin hesabını vermek çok çetindir. Dünya da, içindekiler de yok olacaktır. Ahiret ise devamlı kalma yeridir. Yarın Allah’a, âsi olarak mülaki olma! Şunu iyi bil ki Kıyamet gününün hakimi, kullarını evlerine, yerlerine ve mevkilerine göre değil ancak amellerine göre muhakeme edecektir. Allahü teâlâ ikaz ediyor, o halde dikkatli ol. Çünkü sen; abes olarak yaratılmadın, bu sebeple de başı boş bırakılmayacaksın. Şüphesiz Allahü teâlâ seni yaptıklarından ve içinde bulunduğun durumdan hesaba çekecektir. İyi düşün, nasıl cevap vereceksin? Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Kıyamette herkes, şu dört suale cevap vermedikçe hesaptan kurtulamaz: Ömrünü nasıl geçirdi, ilmi ile nasıl amel etti, malını nereden, nasıl kazandı ve nerelere harcetti, cismini, bedenini nerede yordu, hırpaladı?) [Tirmizi]

Bu soruların cevabını hazırla! Çünkü bugün dünyada yaptıklarının hesabı yarın sana sorulur. Gizli işlerin maskesinin düşeceğini de hatırla! Sana, vazifelerini Allah rızası için yapmanı tavsiye ederim. Tavsiyeme uymazsan; aslında yürünmesi kolay olan yol sana zorlaşır; gözlerin etrafı görmez, gerçekler kaybolur. O geniş yol sana daralır, orada bildiklerini tanımazsın; fakat tanımadıklarını bilirsin. Bu sebeple, nefsine karşı, muzaffer olmasını isteyen kimsenin gayreti ile, husumeti ile nefsine karşı koy!

Şükrederek nimetin çoğalmasını iste! Zira Hak teâlâ buyurdu ki:
(Şükrederseniz, nimetlerimi artırırım. Nankörlük ederseniz, azabım şiddetlidir.) [İbrahim 7]

Allah katında ıslahtan daha iyi, fesattan daha kötü bir şey yoktur. Kötülük işlemek nimetlere karşı nankörlüktür. Nankörlük edenlerin çoğu, şereflerinden mahrum olmuş ve Allahü teâlâ, onlara düşmanlarını musallat etmiştir.
Buna rağmen yiyene geçmiş olsun

* İstikametin başlangıcı gayret ve azim, ortası hidayet, sonu Cennettir.

* Başkalarını ziyaret ve onlara hediye vermek, kalblerin kilitlerini açan iki altın anahtardır.

* Birisinin ayıbını örtmek ona altın elbise giydirmekten daha hayırlıdır.

* Bir kimsenin malının olmaması önemli değildir, Allah için birkaç dostu varsa yeter.

* Kalbi gül gibi olanın sözleri ve davranışı ıtır gibi olur.

* Bir kulda dinimize ve insanlara hizmet ruhu ölünce namazını bile kılsa diri sayılmaz.

* Bolluk ve bereketi zenginler değil, yoksullar anlar.
* İzler çok, sen Allah adamının izinden git.

* Bir müslüman, diğer müslümanın da, Allahü teâlânın seçtiği kul olduğunu unutmasın.

* Dünya hayaldir. Peşinde koşma, koşan ahmak ya da gafildir.
* Dünya üzeri şekerle kaplı zehirdir. Buna rağmen yiyene, geçmiş olsun.

* Nefsini hor ve zelil gör. Büyüklerin yolundan gitmeyen nefsini hakir ve zelil göremez.

* İhlaslı ol, ihlas esastır, ihlas yoksa hiçbir şey yoktur, her şey boştur.
Bunlarla dünya ve ahiretini süsle
İmam-ı a’zam hazretlerinin bir talebesine yaptığı vasiyetlerden bazıları şöyledir:

Konuşurken yüksek sesle konuşma. Hiçbir işinde acele etme, teenni ile hareket et. Acele şeytandır.
[Hadis-i şerifte, (Teenni eden isabet eder, acele eden hata eder) buyuruldu. Teenni, acele etmemektir.]

Susmayı âdet edin.
[Hadis-i şerifte, (Susmak, hikmettir; fakat susan azdır) buyuruldu.]

Her ayda birkaç gün oruç tut.
[Hadis-i şerifte, (Her ay 3 gün oruç tutan, yılın tamamında oruç tutmuş gibi olur) buyuruldu.]

Nefsini hesaba çek, ilmi muhafaza et. Böylece amelinden iki cihanda faydalan.
[Hadis-i şerifte, (Akıllı, nefsini hesaba çeken ve ölümden sonrası için amel edendir) buyuruldu.]

Dünya nimetine ve sağlığına güvenme.
[Hadis-i şerifte, (İhtiyarlıktan önce gençliğin, hastalıktan önce sağlığın, meşguliyetten önce boş vaktin, fakirlikten önce zenginliğin, ölümden önce hayatın kıymetini bil) buyuruldu.]

Bu nimetlerin hepsinden sorguya çekileceksin.
[Hadis-i şerifte, (Kıyamette, herkes ömrünü nerede geçirdiğinden, malını nereden kazanıp, nereye harcadığından ve ilmi ile amel edip, etmediğinden sorulacaktır) buyuruldu.]

Kötü kimseyi; kötülüğü ile anma, bir iyiliğini bul, onu söyle. Eğer kötülüğü din hakkında ise, bid’at ise onu insanlara söyle ve ona uymaktan onları koru.
[Hadis-i şerifte, (Bid'atler yayılınca, ilmi olan bunu herkese bildirsin, bildirmezse, Kur'an-ı kerimi gizlemiş sayılır) buyuruldu.]

Sakın ölümü hatırından çıkarma.
[Hadis-i şerifte, (Ölümü çok hatırlayanın kalbi ihya olur, ölümü de kolaylaşır) buyuruldu.

Kur’an-ı kerim okumaya devam et.
[Hadis-i şerifte, (Kur'an okunan evin hayrı artar, melekler oraya toplanır, şeytanlar oradan uzaklaşır. Kur'an okunmayan ev, içindekilere dar gelir, sıkıntı verir, bereketsiz olur. Bu evden melekler çıkar, şeytanlar girer) buyuruldu.]

Bid’at ehlinden uzak dur.
[Hadis-i şerifte, (Bid’at ehlinin cenazelerine gitme, onlarla birlikte namaz kılma. Ben onlardan değilim) buyuruldu.]

Küfür ehli ile zaruretsiz konuşma, mümkünse onları İslam’a davet et, değilse, onlarla dost olma [diyaloga girme]. Anneni, babanı, üstadını hayır duadan unutma. Ezan okununca, hazır ol, herkesten önce mescide gel. Kabirleri ziyaret et.

Komşudan gördüğün ayıpları, emanet bil; sakla, kimsenin sırrını kimseye söyleme. Seninle istişare edene doğruyu söyle. Cimrilikten sakın. Tamahkâr olan mürüvvetsiz olur. Her işte mürüvveti gözet. İhtiyacın olsa da, kimseden bir şey isteme. Dünya ehline rağbet etme.

Yolda giderken sağına soluna bakma, önüne bak. Bahşiş verilen yerlerde herkesten daha çok ver. Bir cemaat içinde iken, onlar teklif etmeden imam olma. Kadınların, kızların, gençlerin toplandıkları yerlere gitme. Fısk, çalgı, müzik ve diğer haram bulunan eğlence yerlerine girme.

Bu nasihatimizi, canı gönülden kabul et. Bunlarla dünya ve ahiretini süsle. Zira bunlar senin ve herkesin iyiliği içindir. Bu yolda git ve herkese de tavsiye et.
Cahilin bedeni seyyar bir kabirdir

* Üç şeyden çok sakının: Nefsin arzu ve isteklerine uymaktan, kötü arkadaştan ve bir de kendini beğenmekten.

* Herkesin kalbinde, cömertlere karşı muhabbet, cimrilere karşı nefret vardır.
* Dil gönlün, gönül ruhun, ruh da insanın hakikatinin aynasıdır.

* Dünya malına sevgi, Allahü teâlâ ile aradaki perdedir.
* İğne ile dağı devirmek, kalbden kibri söküp atmaktan daha kolaydır.

* İhtiraslı kimse, bütün dünyaya sahip olsa da yine fakirdir.
* Öyle bir kimseyle arkadaşlık edin ki; onda dünya malı hırsı bulunmasın.

* İnsanlar üç sınıftır. Bunlar; idareciler, din âlimleri ve halk. İdareciler bozulunca geçim, âlimler bozulunca din, halk bozulunca ahlak bozulur.

* Bir insanın; iyiliklerini hatırlayıp, günahlarını unutması gururundandır.
* İyi kimsenin kalbinde iyi, kötü kimsenin kalbinde kötü düşünceler dolaşır.

* Ahirette rahmete kavuşmak için, ölürken iman ile gitmek lazımdır.

* Şikayetçi olup ağladığım nice günler oldu. Zaman geldi ki, ağladığım günlere ağladım.

* Bir kimse, bütün Peygamberlerin ibadetlerini yapsa, fakat üzerinde çok az bir kul hakkı bulunsa, Cennete giremez.

* Yapılan bir günah ile övünmek, o günahı yapmaktan daha kötüdür.
* Kibir bulunan kalbde, Allah korkusu bulunmaz.

* Bir kimse, bütün ilimleri kendinde toplasa da, Allahü teâlânın rızasına uygun ibadet etmedikçe, azaptan kurtulamaz.

* Yumuşaklık, öfke ateşini söndürür. Hiddet ise, öfke ateşini körükler.
* Eshab-ı kiramdan herhangi birini kötülemek, dini kötülemek olur.

* En kıymetli ibadet, Allahü teâlânın dinini, Onun kullarına yaymaktır.

* Allahü teâlâdan gelene razı olmak ve Onun kullarına acımak, Peygamberlerin ahlakındandır.

* Tevekkül; bütün işlerinde Allahü teâlâya teslim olmak, başa gelen her şeyi Ondan bilip katlanabilmektir.

* İnsanları dara düşürmek, sıkıştırmak ve incitmek haramdır.
* Sabır, en güzel huy, ilim en şerefli süs eşyasıdır.

* İnsanların şerefi ve kıymeti mal ile ölçülseydi, dünya malı çok olan kafirlerin daha kıymetli olması lazım gelirdi.

* Yoksullara hizmet eden, şu üç şeyle mükafatlandırılır: Tevazu, edep ve cömertlik.

* Akıl gibi mal, iyi huy gibi dost, edep gibi miras ve ilim gibi şeref olmaz.

* Cahilin bedeni seyyar bir kabirdir. İlim öğrenmediği müddetçe gaflet uykusu içindedir. Ölünceye kadar uyanmaz.
Cennete ancak Müslüman girer

* Kâfirler zulüm ile öldürülse de Cennete gitmez. Cennete girme şartı Müslüman olmaktır.

* İnsanı küfre götüren günahların başında kibir gelir.

* Lüzumsuz şeylerle uğraşanları Allahü teâlâ sevmez.
* Harama düşkün olmak leşe düşkün olmaktır.

* Medeniyet; fende ilerlemek değildir, fen vasıtalarını insanların hayrına kullanmaktır. Medeniyet; tamiri bilâd, terfi ibaddır.

* Sonu olan bir şeyi elde etmek için, sonsuz olanı vermek akıl işi değildir.
* Dünya, haramlar ve mekruhlardır.

* Nefes sayısı bellidir. Artmaz eksilmez. Trafik kazası, kalb krizi vesaire bunlar işin bahanesi.

* Min gayri havlin minna vela kuvveh... çok güzel bir dua, benden değil, benimle ilgisi yok, benim kudretim, emeğim dışında, demektir. Mesela, yemek yiyoruz, fasulye nerelerden, kimlerden geçerek geliyor. Ekilmesinden yetiştirilmesinden ayıklanmasından hiç haberimiz yok. Önümüze gelmiş yiyoruz. Rızk insanın, insan rızkının peşinden koşar. Birbirlerini ararlar bulurlar. [Bu duanın tam şekli, Duanın önemi ve Çeşitli dualar maddesinde, yemekten sonra nasıl dua edilir kısmında var.]

* Birinin malını parasını, gizli almaya hırsızlık, bilerek zorla almaya gasp denir. O para verilmedikçe ölünceye kadar devamlı günah yazılır. Akıl işi değil. Böyle yapıldığında, gasp, hırsızlık günahının yanında, bir de şu günah var. Eğer bu mal, para götürülmemiş olsaydı, onunla hayırlı bir hizmet yapılacak idiyse, bu hizmete mani olunduğu için hırsızlık ve gasp günahına bu vebal de eklenir. Kul hakkı çok önemlidir. Bunun için ölün fakat başkasının hakkını yemeyin.

* Suizandan sakının. Başka günahlara da sebep olur. En tehlikeli günahlardandır. Çünkü suizannın tevbesi olmaz. Yani kişi suizan ettiğini bilmediği için tevbe etmez. Tevbe edilmeyen günahın cezası Cehennem ateşidir.

* Mümin gıda gibi olmalı. Her zaman ona ihtiyaç duyulmalı.

* Size gelen nimete vesile olan kimseye teşekkür etmedikçe, o nimet için yapacağınız şükrü Allahü teâlâ kabul etmez.

* Küfürden sonra en büyük günah kalb kırmaktır. Kâfirin dahi kalbini kırmayın.
Cevap uzun olduğunda doğru gizli kalır

* Bütün afetlerin başı, doyuncaya kadar yemektir.

* Dünyada, Allahü teâlâdan en çok korkan kimse, kıyamet günü insanların en emini olur.
* Cevap çok uzun olduğu zaman doğru gizli kalır.

* Kendinde bulunduğu zaman gizli kalmasını istediğin bir şeyi, başka birinde görürsen açığa çıkarma.

* Her kime şu 5 saadet verilmiş ise, o kimse çok mesuttur: 1- Vücut sağlığı, 2- Güvenli olması, 3- Rızk genişliği, 4- Şefkatli ve vefalı eş, 5- Feragat duygusu.

* Ahirette sana lazım olacak şeye bugün öncelik ver! Ahirette sana zarar verecek şeyi de terk et!

* Annenin yavrusundan kaçacağı kıyamet günü için, hazırlık yapmayana yazıklar olsun!

* Ey insan! Bu günler mutlaka gelip geçecek, hatta birçoğu geçti. O halde hiç olmazsa geride kalanlarının kıymetini bil!

* Akıllı kişi, Allahü teâlâyı daha çok tanır. Daha çok tanıyan hedefine daha çabuk ulaşır.

* Çalışıp da tevekkül etmek, bir yere çekilip ibadet yapmaktan hayırlıdır.

* Seni Allahü teâlâya yaklaştıran şey, ihtiyacını Ondan istemendir. Halka sevdiren şey de onlardan bir şey istememendir.

* Hasetçi kimse için rahat yoktur.
* Başkalarının zarar görmesine sevinen kişi, kurtuluşa kavuşamaz.

* Allahü teâlânın emirlerini yerine getirip, yasaklarından sakınmayı ganimet bilmelidir.

* İhtiras, gafillerin kalbinde şeytanların sultanıdır.

* Dünyayı ele geçirmek için ahireti vermek ve insanlara yaranmak için Allahü teâlâyı bırakmak ahmaklıktır.

* Hanımının eziyet ve sıkıntı vermesine sabreden kimseye, Allahü teâlâ, Eyyub aleyhisselama verilen sevaptan verir.

* Kim Cennetliklerden olmayı isterse, salih kimselerle beraber olsun.

* Dünya ve ahirette elem ve kederlerden kurtulmak isteyenler, kötü ahlak sahipleriyle görüşmemelidir.

* Dargınlar barışmalıdır. Önce davranan önce Cennete girer.
* İman ve ilim, ikiz kardeş ve birbirinden ayrılmayan arkadaş gibidir.

* Haram para ile sadaka veren, cami yaptıran, hayrat yapan kimse, kirlenmiş elbiseyi idrar ile yıkayan adama benzer ki, daha çok pislenir.

* Öfke ve hırstan korunmuş olan kurtulmuştur.
* Ya göründüğün gibi ol; yahut olduğun gibi görün!

* Bir kimse Allahü teâlânın kendisini gördüğüne yakîn olarak inanırsa, azalarını ve kalbini günah işlere kaptırmaz.

* Bir müminin kalbini hoş tutmak, bana nafile hac yapmaktan iyi gelir.
Sayfa: 1 2 3 4 5