Forum Hafızoğlu

Tam Versiyon: Kendime
Şu anda tam olmayan bir versiyonun içeriğine bakıyorsunuz. Tam versiyon'a bakınız.
Kanayan açık bir yaraydım, birbiri ardına sıralanmış, zaman zaman yıkık, zaman zaman karanlık duvarların en sonuncusu. Kimsenin yetişemediği, kimsenin göremediği, bir yüzünün boyası dökülmüş, diğer yüzüne korkuların sindiği, penceresi olmayan, içerisinde tüm yaşamların hapis olduğu, bakıldığında görülmeyen, üzerinde yüzyıllardan kalma hayal kırıklıklarının kokusunun sindiği, en zehirli yılanların yuvalandığı, çıkmaz sokakların çıkmazı olan, gökyüzüne bakmaktan korkan, etrafını sessizliğin ve kimsesizliğin sardığı, yıkmak için parmakların kanayana kadar kazıdığın çatlamış bir duvar…


Sessiz yolların çağırdığı, sensiz sokaklara arkamı dönüp çıktığımda geri çağıran küçük çocuk sesiydin. Sevgi arsızıydım; Her işi ters giden, koca şehre sığamamış, sevgiye muhtaç, sevgiden korkan, küçük ellerinin yüzümü avuçladığında gözlerine bakamayan umutsuz, ürkek, yüreği ancak ayakkabısı kadar temiz çocuktum. Saçlarını her gece rüyasında gören, ne kadar yetişemeyeceğini bilse de umutsuzca sana koşan, düşen, dizleri kanayan, düşleri kırılan, ama vazgeçmeyen, vazgeçen, geçen, kalan, giden, gitmeyen, gidemeyen, boyama kitaplarını yakan, yıldızların arkasına saklanmış meleklere küsen, deniz kızlarına hala inanan, tanrılarla savaşacak gücü kalmayan, soğuk yorganının altında hayal kurmadan uyuyan, bir daha uyanmak istemeyen, ayrılıkların da artık eskisi gibi kısa olmadığını bilen, uzak zamanlara bakan, uzak zamanları yakınlaştıramayan, yağmurun yağışını, güneşin doğuşunu bir kez daha görmek isteyen, artık birisinin çıkıp da “şakaydı be çocuk, hepsi şaka” demesini bekleyen çocuktum…