Forum Hafızoğlu

Tam Versiyon: Secdede Ayaklarin Yerden Kaldirilmasiyla Namaz Bozulur Mu Hakkinda
Şu anda tam olmayan bir versiyonun içeriğine bakıyorsunuz. Tam versiyon'a bakınız.
NAMAZ KILARKEN SECDEDE AYAKLARIN İKİSİNİN BİRDEN YERDEN KALDIRILMASIYLA NAMAZ BOZULUR MU?
Rasûlüllah'ın,
"Alın, iki el, iki diz ve iki ayak uçları olmak üzere yedi kemik üzerine secde etmekle emrolundum" (Tecrid-i Sarih Tercümesi, II, 847) hadisi gereğince sözü edilen yedi uzvun yere değmesi gerekir.
Alınla birlikte burnun da değdirilip değdirilmeyeceği konusunda tam bir görüş birliği olmamasına rağmen; hadisi rivayet eden Abdullah b. Abbâs, Hz. Peygamber'in alnını gösterirken burnunu da işaret ettiğini bildiriyor. Bir başka hadisi de Ebu Said el-Hudri rivayet ediyor: "Rasûlüllah'ın halka kıldırdığı bir namazda, alnında ve burnunda çamur eseri görüldü" (Sünen-i Ebu Davud, II, 54).



Secde etmek farzdır. Bu nedenle secdenin yapılmaması namazın sıhhatine engeldir. Secdenin en mükemmel şekli iki eli, iki dizi, iki ayağı ve alın ile birlikte burun kemiğini aşagıda sayılacak sırayla yere koymaktır.Secdeye giderken sırası ile;

a) Sağ diz, sonra sol diz, sağ el, sonra sol el, burun ve alın yere konur.

b) Ayak parmakları kıble istikâmetinde bükülür.

c) Baş iki elin arasına konur,

d) Elin parmakları bitişik tutulur,

e) Avuç içleri yere yapıştırılır. Dirsekler yere yapıştırılmaz.

Secdeye giderken, hadis-i şerif gereğince önce dizleri sonra elleri yere koymak gerekir. Rasûlüllah'ın bu konuda, ellerin dizlerden önce konulmasını emreden hadisleri varsa da, bunların daha sonra neshedildiği hakkındaki rivayetler daha güçlüdür. Ancak, İmam Malik, sözkonusu hadisler uyarınca secdeye inerken önce ellerin sonra dizlerin konması görüşündedir. Hanefi ve Şafiîler ise şu hadise göre amel ederler: "Vail b. Hucur'dan; Rasûlüllah'ı secde ederken dizlerini ellerinden önce koyduğunu, secdeden kalkarken de ellerini dizlerinden önce kaldırdığını gördüm" (Sünen-i Ebû Davud, II, 5):



Bununla beraber ayakların sadece bir parmağının yere değmesiyle farz gerçekleşir. Eğer bir kimse iki ayağınıdan hiç birini yere koymazsa secde sahih olmaz. Kadın ve erkek için aynıdır. Ayaklardan biri alınla beraber “sübhanellah” diyecek kadar yere değse daha sonra kaldırsa bile secde tamam olacağı için namaz bozulmaz.

Şayet alın secdede iken, ayaklar hemen zeminden yukarı kalkmış halde boşlukta ise secde tamam olmamaktadır. Bu namazın sahih olduğunu söylemek de mümkün değildir.

En azından, bir defa fazla (sübhane rabbiyel ala) denecek kadar ayak parmaklarının uçları, alın secdede iken zeminde dikili durması gerekmektedir ki, yapılan secde tamam sayılsın.

Secde süresince ayakların her ikisinin de yerden kesilmesi namazı bozar. Ancak bir rükün yerine getirilinceye kadar ayakların ikisi veya biri yerde olursa namaz geçerlidir. Buna göre az da olsa ayaklardan ikisi ya da biri secde anında yere değmişse namaz olur. Fakat secde boyunca ayaklardan biri bile yere hiç değmediyse namaz olmaz.

Topuklar kıyâmda, birbirinden dört parmak eni kadar uzak, rükü'da, kavmede ve secdede bitişik tutmak sünnettir.

Ayağa kalkarken, ellerle yerden kuvvet alınmaz ve ayaklar yerinden oynatılmaz. Secdeden kalkarken önce alın, sonra burun, sonra da sol el ve sağ el, sonra sol diz ve sağ diz yerden kaldırılmalıdır.
Secde tesbihini bir defa söyledikten sonra ayaklar yukarı kaldırılmışsa bu secdenin yine sahih olacağı söylenmiştir.

Secdede dikkat edilecek diğer bir konu da alnın secde yerine temasını önleyen baş giysileri.
Başa konulan takke, terlik, sarık gibi örtüler bazen alnın üzerine kadar iniyor, alnın secdede yere temasını önlüyor. Böylece zeminle alın arasında bir perde oluşturuyor.

Bu durumda alın (hakiki) olarak değil de (hükmen) zemine temas etmiş sayılıyor, secde kerahetten kurtulamıyor...


Öyle ise baştaki örtü, secdede alnın zemine temasını önlememeli, alın hep açık olarak zemine temas etmelidir. Çünkü alnın zemine teması farz, burnun teması vaciptir.
Kadınların da, namazda alnı açık olması lâzımdır. Yerin sertliğini duyacak kadar, ya'nî başını bastırınca, alnı artık gömülmiyecek kadar bastırarak, halı, hasır, sedîr, kanepe üzerinde secde etmek sahîh olur.

Secde edilecek yer ayakların bastığı yerden diz boyundan yaklaşık otuz santimetreden fazla yüksek olmamalıdır. Bundan daha azı ise namaza bir zarar vermez. Ancak cemaatle kılınan bir" namazda yerin darlığı nedeniyle secdeyi yerde yapma imkanı olmadığı durumlarda arka saftaki cemaat ön saftakilerin sırtına secde edebilir. Bu ise, secde yapanla sırtına secde yapılan kişinin aynı vaktin namazını kıldığı durumlarda geçerlidir.



Yeri gelmişken secdedeki tesbih sayılarına da bir işarette bulunayım.
Secdede, yine en az üç defa "Sübhâne rabbiyel a’lâ" dedikten sonra “Allahü ekber” diyerek ayağa kalkılır.
İmam olan zat, rüku ve secde tesbihlerinde üçü geçmemeli, cemaatin zorlanmasına sebep olmamalıdır.

Ancak tek başına kılanlar bu tesbih dualarını üç, beş, yedi kere de söyleyebilirler.

Namazın farzlarından olan görünen maddi pisliklerden temizlenmek, secde yapılacak yer için de geçerlidir; dolayısıyla temiz bir yere secde yapılır. İnsanların yoğun olarak gelip geçtikleri sokaklar, gübrelik, çöplük gibi yerlerde namaz kılınmaz. En değerli secde, alnın kuru toprağa değdiği andaki secdedir; ancak hasır, kilim, halı, elbise, çimen gibi şeylerin üzerine de yapılabilir. Özürsüz dahi olsa yere serilen herhangi temiz bir şey üzerine secde edilebilir

Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) namaz kılanın en değerli vaktinin secde anı olduğunu bildirdiği hadisinde şöyle hatırlatmada bulunmaktadır:

- Kulun Rabb'ine en yakın olduğu an, secde anıdır. O değerli anda duayı çokça ve uyanık gönülle yapın...
sağol yaprak rabbim razı olsun paylaşımın içinSmiley