03-12-2007, 23:33
"Mü'min erkeklere söyle; gözlerini (harama bakmaktan) sakınsınlar ve
ırzlarını korusunlar. (Bakılması helal olmayan yerlerini kapatmakla
korunsunlar.) Bu (örtünme) kendileri için çok temiz(bir hareket)dir.
Şübhesiz ki Allah (kullarının ne) yapacaklarından hakkıyla
haberdardır. Mü'min kadınlara da söyle; gözlerini (harama bakmaktan)
sakınsınlar, ırzlarını (gözlerini avret mahallinden kapatmak
suretiyle ve bedenlerini bakmaktan örtünmek suretiyle) korusunlar.
Ziynetlerini (yani baş, kulak, boyun, göğüs, pazı, kol ve yakalarını)
açmasınlar. Bunlardan görünen kısmı (yüzünün bir kısmı ve el avucu)
müstesna. Başörtülerini, yakalarının üstünü (kapayacak surette)
koysunlar. Ziynet(yer)lerini kendi kocalarından yahud kendi
babalarından yahud kocalarının babalarından yahud kendi oğullarından
yahud kocalarının oğullarından yahud kendi biraderlerinden yahud
kendi biraderlerinin oğullarından yahud kız kardeşlerinin
oğullarından yahud kendi kadınlarından yahud kendi ellerindeki
memlükelerden yahud erkeklerden yana ihtiyacı olmayan (yani
erkeklikten kalmış bulunan) hizmetçilerinden yahud henüz kadınların
gizli yerlerine muttali olmayan çocuklardan başkasına göstermesinler.
Gizleyecekleri ziynetleri bilinsin diye ayaklarını da vurmasınlar.
Hepiniz Allah'a tevbe edin ey mü'minler. Ta ki korktuğunuzdan emin,
umduğunuza nail olasınız." [En-Nur 30-31]
İzahı: Allah Teala mü'minlere, gözlerini harama bakmaktan
sakındırmalarını emrediyor. Ta ki helaldan başka bir tarafa
bakmasınlar. Zira bedenin sultanı kalb iken, kalbi bozan da gözlerin
harama bakmalarıdır. Hatta göz görmezse, kulak işitmezse ve dil
söylemezse, kalb ve dimağ, zina gibi kötülükleri asla tasavvur
edemez. Bunun için yukardaki En-Nur suresinin 30. ayetinde bedenin
sultanı olan kalbin temizlenmesi emrolunmadı. Ancak kalbin
temizlenmesi için gözleri harama bakmaktan sakındırmaları emrolundu.
Demek gözü harama bakanın, kalbi temiz değildir. Eğer temiz olsaydı
göz kapanırdı. Nitekim daha evvel zikredilen hadîs-i şerîfte, gözün
kalbe getireceği manevi necasetin, domuzun maddî necasetinden daha
beter olduğu beyan edilmiştir.
Cerir adlı sahabî: Ben Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem'e: "Ansızın harama baktığım zaman ne buyurursunuz?
dedim. "Hemen gözünü çevir." buyurdu. Yani önüne yahud da harama
bakmayacağın tarafa bak demektir.
"Ey Ali, birinci kere gördüğünde, ikinci kere bakma. İlk kere
gördüğün lehinde ise de, ikinci kere bakman aleyhindedir."
"Altı şeyde Bana kefil olun, Ben de cennete girmeniz için kefil
olayım: Konuştuğun zaman yalandan sakın. Emanet sana teslim olduğu
zaman hıyanet etme. Bir söz verdiğin zaman sözünden cayma.
Gözlerinizi (harama bakmaktan) kapatın. Ellerinizi (haramı çalmaktan)
men edin. Irzınızı muhafaza edin."
İşte bakmak, gözden kalbe giren zehirli ok olduğu için Allah
Teala: "Mü'minlere söyle gözlerini (harama bakmaktan) sakınsınlar ve
ırzlarını korusunlar." diye emretmiştir.
"Herhangi bir mü'min, bir kadının güzelliğini görür, sonra başını
çevirir veya gözünü kapatırsa, şübhesiz ona Allah bir ibadeti nasib
eder ki, o da ibadetinin lezzetini tadar."
Bir hadîs-i kudsî: "Muhakkak harama bakmak, şeytanın zehirli
oklarındandır. Kim Ben'den korktuğu için bakmayı terk ederse,
bakmasını (bakmaktan gelen şehvetinin kuvvetini) imana tebdil ederim.
O da imanının lezzetini tadar."
"Allah Adem oğulları için (insanın hissi itibarıyla, irade ve
hareketiyle) zinadan bir pay yazmıştır (hükmetmiştir). Şübhesiz ona
ulaşır. Binaenaleyh gözlerin zinası harama bakmak, kulağın zinası
haramı işitmek, dilin zinası yalan söylemek, elin zinası haramı
tumak, ayakların zinası harama adım atmaktır. Halbuki kalb bunlardan
dolayı iştiyak eder, umar ve temenni eder. Alet de bazan kalbi tasdik
eder, bazan da (zinayı terk etmekle) yalanlar."
Demek ki kalbi aşk-ı İlahî'den çevirecek, dış azaların hareketi ve
nefsin meyletmesidir. Bu hadîs-i şerîf, tamamen kadın ve erkeklerin
bir araya gelmelerinin ve bakmalarının zararlarını açıkça beyan eder.
Bir gün Rasul-u Muhterem sallallahu aleyhi ve sellem, Ümmü Seleme ve
Meymüne'nin yanlarında bulunduğu halde, aniden İbnu Ümmi Mektum a'ma
eve girmiştir. Bu Hadise, örtünme ayetinin nuzülünden sonra olmuş ve
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem onlara: "Abdullah adlı İbnu Üm
mi Mektum'dan örtünün." buyurmuştur. Meymune: "Ya Rasulallah, o bizi
göremez ve tanıyamaz; neden biz ondan örtünelim?" deyince, Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem onlara cevaben şöyle buyurmuştur: "Ya siz
de mi körsünüz, göremiyor musunuz?"
Bu hadîse binaen ulemanın çoğu, mutlak bakmayı haram etmiştir. Ancak
helal olana bakmak müstesnadır. Hanefî mezhebindeki ulema, bu ve
benzer hadislere dayanarak: "Kadın, yüzünün bir kısmı ve elinin avuç
içinden başkasın) açamaz." demişlerdir. Nitekim Esma'nın hadîsinde bu
hüküm beyan olunmuştur. En-Nür suresinin 31. ayet-i kerîmesinde de,
kadın kısmının evin içinde kime yüzünü göstereceği beyan olunmuştur.
Hazreti Ayşe validemiz radıyallahu anha şöyle rivayet eder: Ensar
hanımlarından daha üstün itikadlı bulamadım; Allah onlardan razı
olsun. Çünkü En-Nur suresindeki:
"Başörtülerini yakalarının üstünü kapayacak surette koysunlar."
mealindeki ayet-i kerîmeyi erkekleri onlara okudukları zaman, hemen
ensar hanımları tatbik etmeye başladılar.
Ensardan her bir er, En-Nur suresinin 31. ayetini okuyunca, o erin
hanımı, kızı, kardeşi ve yakınlarından her biri, murtlerini (yani
başörtüsünün üzerinde giyilen üstlüklerini) giydiler. Kimisi de, En-
Nur süresindeki "humur" kelimesini, yaka paçayı kapayacak baş örtüsü
olarak tarif etmiştir. EI-Ahzab süresindeki "cilbab" kelimesi ise
örtünmeyi; çarşaf, aba, hülasa tepeden topuklara kadar kapayacak bir
tek geniş ve uzun üstlük diye tefsir etmiştir. Bu takdirde En-Nür
süresindeki örtünme emri, evin içinde; EI-Ahzab suresinin 59.
ayetindeki örtünme emri ise, evin dışındaki örtünme emridir.
İktibas: Sohbet ve Tesettürde ADAB Dilara yayınları
[/color]