Forum Hafızoğlu

Tam Versiyon: Allahın Emrinden Edebin Gereğinden Kimler Sorumludur?
Şu anda tam olmayan bir versiyonun içeriğine bakıyorsunuz. Tam versiyon'a bakınız.
Kul olmak bilinci o kadar ehemmiyetlidir ki bu gerçeğe müdrik olmak ancak hidayetin tecellisi sebebiyle müminler idrak ederek mükellef olurlar.

Sinlerinde henüz rahmetin gereği olan teslimiyet ve itminanlık zafiyeti yaşayanlar, akıl ve zanlarını iblisin telakkisinde görmeleri nedeni ile dini müeyyideleri hakir görürler ve tahkir ederler.

Sebebi hikmetinden bigane olan bu yaratılanlar, beşer kimliğinin diğer safhasında tercihlerini zanlar üzerinden netice almaya çalışırlar.

Çünkü sıtkı can ile teslimiyet, duyarlılık, akidenin idraki hissiyatı bahşeden Cenabı Hakka olmadığından, zan ve şüpheyle tahakküm ederler.

Her zerreye ve arzı cihana bakış açılarında ezelin yerine Darvin teorisinin çaresizliğine bir fırsat doğsun diye ulusalcılığı ikame ettiler.

Rabbani olan her şey bunlar için bir daralma sebebi olduğu bugünün tercihi değildir.

Bu sebeple Allaha kulluk noktasında problem yaşayan hidayete ihtiyaçlı insanlar tuğyanları konusunda ısrarlarını sürdüreceklerdir.

Dünyaya teşrif eden her can üryan olarak doğarlar. Sabidir, emanettir, vesaire yani mükellef değildir henüz.

Aklın ve idrakin kabulüyle ilintili olarak ilk mürebbisi olan anne ve babasının öğretileri gereği tercihler netleşecektir.

Kabul ve ret tahkikin netleşmesiyle iradenin karar sürecini önceleyerek tercihler gerçekleşecektir.

Bu insan Ya Allaha kulluğu la şerike diyerek tercih edecek veya akıl ve zanlarından ihdas edilen pagan ve tağuti güç odaklarını tercih ederek kendini rakip yerine koyacaktır.

Kendi kutsalı adına hezeyanlarını farklı telakki ve takiyyelerle insanların önüne serecektir.

İşte bu sebeple bir kul olarak Müslüman öğretisiyle donanan canlar örtünen, setri avdeti bilen, örf ve adetlerin zenginliğine inanan kullar olarak farklı şekillerde bu gayelerine ulaşırlar.

Lakin bu hakikatlerden habersiz olanlar, edebin ve sebebin hikmetine bigane bulunanlar, kendilerine bir değer katmak kaygısıyla tahrif ve tahriklerin de ısraren devamlılığı artırırlar.

Bu insanlara acımak elbette ki yetersiz, sabır içinde cahilliklerine müdrik olarak hidayetin sebebini bilmeliyiz.

Zaman kavramının hangi zamanlardan itibaren devam ederek bu süreci hikâye ettiğini bilerek, evrensel ve mutlak olan mesajı terennüm ederek hayıflanmalıyız.

Yani hülasa edersek;

Dinimizin emri olan örtünmek, inanmayanlar tarafından en çok itiraza uğrayan hususlardan birisidir.

İtirazların hakiki sebebi, hidayetten mahrum olmalarından dolayı örtünmenin hikmet ve sebeplerini bilememeleri bilhassa kadınların, örtünüp belli nizam içinde yaşamalarının esaret, açılıp saçılmalarının ise hürriyet olduğunu zannetmeleridir.

Hâlbuki tesettür, izzet ve şeref, aksi ise hakaret ve zillet sebebidir.

Örtünmeyen, aşırı derecede açılan kadının, erkeklerin taarruzlarına maruz kalma ihtimali vardır. Bu da kadınlara büyük bir hakarettir.

İs1âmi şekilde örtünmek, garplıların dediği gibi ne sıhhati bozar, ne de asabi zaafa düşürür.

Bilakis sahibine şahsiyet, iffet, izzet ve sıhhat kazandırır. Bir takım rezaletlere mani teşkil eder. Buna manevi maniler de ilave edildiği zaman, beşeriyet büyük bir mefsedetten kurtulmuş olur.

Şurası bir hakikattir ki, kadının açılıp saçılması, erkeklere, kadının kendileri için açıldıkları hissini verir. Böylece bir takım kimselerin, o kadına satılık meta imiş gibi bakmalarına, neticede taarruzda bulunmalarına yol açar ki, bu kadına en büyük bir hakarettir.

Süslenerek sokağa çıkan kadın, kimin için süslenmektedir? Kendisi için süslendiğini iddia etse bile, bir kısım erkeklerin kendisi hakkında kötü düşünmelerine, onların nefsanî hislerinin tahrik edilmesine sebebiyet vermesine mani olabilecek midir? Cevap elbette hayır olacaktır.

Örtünmek, sahibini bu kötülüklerden koruyacağı gibi Allah’ın (c.c.) emrine uymaktan dolayı sevaba sebep olacaktır.

Semavî kitapların hepsi tesettürü emretmiştir Nitekim İncildeki bir ayette “Bir kadın başı açık bir şekilde tâatde bulunursa ve fikir beyan ederse iffetsizliği davet etmiş olur.” Buyrulmuştur.

Dinimiz ahlâki temeller üzerine kurulmuştur. İslami ahlâ¬kın temeli ise, Allah’tan melekten ve insanlardan hayâ etmektir. Açılıp saçılmak ise İslâmi ahlâka ters düşen, hayvanlara has bir durumdur.

Demek ki, örtünmenin hikmetlerinden bir diğeri ahlaki kaidelere riayettir. Dinimizin hedefi, insanları sonu hayırlı olan bir yola sevk etmek, onlara huzurlu bir dünya hayatı bahşetmek, bu huzurlu hayatı, manevi kazançlara vesile kılarak insanlara iki cihan saadeti temin etmektir.

Bu ise insanların her türlü düşmanlarından kurtulmaları ile mümkündür. Nefislerinin tasallutundan kurtulamayan ve Onun arzularına gem vuramayan insan, huzurlu olamaz.

Zira nefsanî arzuların sonu olmadığı gibi, bu arzuların tamamına, hatta birçoğuna ulaşmak mümkün de değildir.

Kadınların ve erkeklerin, avret yerlerini açmaları, süslenerek karşı Cinsi tahrik etmeleri, insanları şehvet boyunduruğunun altına sokup, bunun altında inleyen insanın evvela dünya saadetini, sonra da ahiret selâmetini kaybetmesine sebebiyet vereceğinden, Allah (c.c) insanlara örtünmeyi emreder ve insanlara bu şekilde zulüm edilmesine müsaade etmez.

Örtünmenin erkekler ve kadınlar için daha birçok faideleri bulunmaktadır.

Örtünmeyle korunmak istenen üç önemli unsur vardır:

1-Nefsin korunması

2-Neslin Korunması

3-İmanın korunması

Bir kadının örtüye bürünmesi çok büyük anlamlar taşımaktadır. Örtü bir kadının iman ve takva sahibi olduğunun göstergesidir.

Örtü onun, Allah’ın emrine baş eğmesinin, nefs ve şeytana karşı bilinçli oluşunu göstermektedir. İnanmış kadın mütesettir bir hayata alışmakla, hem ruhunun gıdasını ve hem de Yaratıcının rızasını kazanmış olur:

Burada kadını korumaktan maksat onun zayıf, kendini bilmez ve suç sayılmasından değildir. Onun korunmak istenmesi, çok değerli olmasından ve onun¬la kurulacak yuvanın sağlam ve sağlıklı olmasını temin etmek yüzündendir.

Tüm kıymetli şeyler istisnasız bir koruyucu içinde muhafaza edilir.

Kadınlar hoş gösterilecek tarzda yaratılmıştır. Bu hoş görünüşleri ile daima çekicidirler. Onların bu cazibeli hallerinden sürekli tahrik olmak, şuuraltı bunalımlara, aşırı şekilde hayvani hislerin açığa çıkmasına sebep olmaktadır.

“İnsanlar için kadınlara, evlatlara, kantar kantar altın ve gümüşlere, salma atlara, hayvanlara ve ekinlere karşı olan sevgiler hoş gösterilmiştir.”(Sure-i Ali İmran,14)

İslam, cinsi duyguların şuuraltına itilmesine mey¬dan vermemektedir. İslam dini, bu duyguları ayeti kerimede de görüldüğü gibi insan neslinin devamı için güzel göstermiştir.

Bu güzel duygunun tahrip olunmasına da, gayri meşru yollar sebep olmaktadır. Tahrip olunmaması için cinsi arzuların meşru yollardan tatmin edilmesi zorunludur.

Bu meşru yolların kullanılmasını zorunlu kılan da bir yerde kadının tesettürüdür. Toplumun sağlıklı kalabilmesi için kadının sağlıklı olması gerekmektedir. İşte örtünme kadına bu değerini sağlamaktadır.

Cinsel duyguların varlığı bir realitedir. Müslüman da bunun bir vakıa olduğunu, ilahi kanunların da bunun varlığını kabul ettiğini bildiğinden, tabi atiyle bu duygulara karşı bir nefret ve tiksinme duymamaktadır.

Erkek kadın her Müslüman bu yüzden vakti gelince evliliği tercih etmektedir. Evlilikten bu şekilde tiksinme olmayanca, cinsi isteklerin şuuraltına itilmesi de olmamaktadır.

Fakat hiçbir zaman insan bu duygulara kendisini köle yapmayacak, İnsanlıktan çıkacak derecede cinsel isteklere tabi olmasının caiz olduğunu da ortaya koyamaz.”

Kadının, yaratılışı itibariyle karşı cinsi etkileyeceği gerçeği, apaçık ortadadır. İnsanlık tarihi boyunca bu iki cins arasında çeşitli yönelimlerin sergilendiği, bir hakikattir.

İnsanın dünyadaki hayatı, kadınla erkek arasında kurulan sevgi bağları ile devam etmektedir. Bu da ancak sağlam bir nikâh akdiyle kurulan yuva ve evliliktir.

Kadını, nahoş cinsel duygulara hedef olmaktan koruyan şeylerin başında, tesettür gelmektedir. Tesettür, büyük ve güçlü bir silahtır. Bunun aksini düşünmek, hayatta ve cemiyette meydana gelen çeşitli olaylara vakıf olmamak demektir.

Tesettürü şuurlu bir şekilde uygulamak, Müslüman kadının Allah’ın emrine bağlı oluşundan kaynaklanır. Allahu Teala Nur Suresi’nin başında açıkça ifade etmektedir:

“Bu indirdiğimiz ve hükümlerini (tatbikini) farz kıldığımız bir suredir. Ondan açık açık ayetler indirdik, ta ki belleyip ibret alasınız” Sure-i Nur, 1)

Ayet-i kerimede “Bu indirdiğimiz suredir” Cümle¬sinin dikkat edilecek bir özelliği vardır. Allahu Teala’nın (biz) kelimesiyle yaptığı te’kit şunları ifade etmektedir:

a) Kadınların tesettüre kesin uymaları

b) Kadınların kocaları tarafından açılmaları konusunda zorlanmamaları

c) Örtünmeleri konusunda kadınlara yardımcı olunmalı.

Bu surenin İndiricisi hâşâ kuvvetsiz ve kudretsiz zayıf bir nasihatçi durumunda değildir. 0 nefs ve kudretlerimizi elinde tutan, aciz bırakamayacağımız, hayatta da, hayattan sonra da, sizin muhafaza etmesine mani olamayacağınız bir kimsedir.

İkinci cümlede “Hükümlerinin tatbikini farz kıldığımız” yani bu suredeki öğütler, kurallar, helal ve haram hakkındaki hükümler. Emir ve yasaklar, cezalara inanıp inanmamakta serbest olduğunuz tavsiyeler mesabesinde değildir.

Onlar, eğer gerçekten Allah’a ve ahiret gününe inanıyorsanız. Ferdi veya sosyal hayatınız¬da tatbik edeceğiniz kat’i hükümlerdendir. Bu hükümlerden de taviz vererek ‘Müslümancı yaşıyorum’ denilemez.

Üçüncü cümlede, “Ona da açık açık ayetler indir¬dik. Ta ki, iyice belleyip berat olasınız.” İndirdiğimiz sürenin hükümlerinden gizli kapalı hiçbir şey yoktur.

“Anlayamadığımız için tatbik edemedik” diye özür beyan etmenize fırsat vermeyecek şekilde apaçıktır. Bu sure toplumda önemi büyük olacak ölçüde kurallar koymuş¬tur.
Hem de konulan hükümlerin kesin ve açık olduğu¬nu ifade ederek.

Bu açıdan yukarıdaki surenin önemini düşünürsek, kadın örtünmekle, önemli bir vazifeyi yerine getirmemin yanında;

1-Allah’a olan inancını tasdik bakımından amelini de güçlendirecek

2-içindeki ve çevresindeki düşmanlarına karşı başarı kazanacak

3-“Açık olarak indirilmiş olan bu surenin hakikati açıktır, anlaşılmayan yönü yoktur” ifadesini kanıtlayacak,

4-Zinaya itilmeden, toplumu da kendisini de kurtararak,

5-Ahiret hayatını, bu dünyada edindiği mükâfat ile kazanacak

6-Kendisine kötü emeller besleyenlere karşı fırsat vermeyecek

7-Ve bu suredeki hükümlerin farziyeti kesin olduğu için uygulanmadaki hatanın affedilmeyeceğini; kişinin, bu hataya düşmemek için, kendini yetiştirmesi gerektiğinin bilincine erecektir…

Kısaca sıraladığımız bu maddeler, tesettürün kadına kazandıracağı faydalardır. Tesettürlü olma hakkı, Müslüman kadının vazgeçemeyeceği en önemli bir haktır.

Surenin birinci ayetinde, hükmün keyfiyetini bilmemek ve kendini ona göre ayarlamamak ta, bir sorumluluk içine girmektedir. Tesettür, kadının bu bilinç içinde olduğunun en belirgin göstergesi ve şuurlu oluşunun ifadesidir.

İslam’daki tesettür, aşağılık ve sapıklığı önlemek olduğu gibi emirlere riayet ve iffet ölçülerini de koru¬maktadır.

Tesettür, kadınları erkeklerin elinde oyuncak kılma ve onların çirkin heveslerine engel olmakta, bunla¬rı reddetmektedir.

Tesettür böylelikle kadını tam bir koruma altına alıp, onların nefsanî duygulara kapılarak süfli hayat yaşamalarının önünü alıyor.

Tesettür sayesinde kadın, hatalara düşmekten ve istismar edilerek saptırılmaktan kurtulur. İşte bütün toplumlarda gittikçe onursuz bir yaşamı seçerek çoğalan ve para için kendini satan zavallı kadınlar görülmektedir.

Müslüman toplumlarda ise tesettür, bu kötü hayata düşmekten kadınları korumaktadır. İslam anlayışına göre kadın kötülük için yaratılmış şeytani bir varlık değildir.

Bunun aksine o; İslam’da ilk inanan, İslam uğrunda ilk şehit olan, muhterem kılınmış bir annedir.

“Cennet annelerin ayakları altındadır” Bu hadiste kastedilen anne olabilmesi için Müslüman bir kadın, edep ve hayâ içinde mütesettir bir şekilde yaşamalı ve inancına sahip çıkmalıdır. Aksi halde böyle bir anne olabilmesi mümkün değildir.

Vücudunun güzelliği, hislerinin nezaketi, gönlü¬nün safiyeti ve samimiyeti yüzünden istismar edilmeğe, aldatılmaya ve böylece kıymet ve asaletinin elinden alınmasına çok müsaittir.

Bunun için İslam Dini tesettürü emretmekle, kadını korumayı, onun kıymetini artırmayı ve hürriyete layık bir insan olduğunu ispat etmeyi amaçlamaktadır.

Örtünmekten maksat, vücudun çirkin yerlerini örtüp güzel yerlerini açmak değildir.

Bir kadın tesettürü, bütün kural ve detayları ile uygulayıp örtünürse, ona kesinlikle şehvet nazarıyla bakılmaz.

Tesettür olsa olsa erkekte, umumi bir kadın vücudu tecessüsü mey¬dana getirir. Bu da erkek ya da kadını izdivaca sevk eder.

Açıklık saçıklık ise erkeğin tecessüsünün bizzat temaşaya dönüşmesi ve sonra bununla da yetinmeyerek çirkin temasa zorlamasıdır ki, bunun adına fuhuş denir.

Kadın örtünmekle, kendi vücudunu ve iffetini koruma altına aldığı gibi, erkeği de fuhşa itmekten alı kor.

Örtünmekten maksat avret yerlerini görünmeyecek şekilde kapamak ve erkekleri temaşa fuhşundan alıkoymaktır. Bu kapanmanın şekli, elbiselerin geniş ve ölçüye uygun olmasıdır.

Ancak bu şekilde kadın ör¬tünmüş olur ve bu örtünmesiyle gerçek saygınlığını kazanır. Kadın tesettürüne sahip olmakla imanını güçlendirmesinin yanında, toplumu gizli veya aşikâr olarak fuhuştan kurtarmış olmaktadır.

Böylelikle kadın, örtünme olmaksızın, ne kendisinin ne de toplumun sağlıklı yaşayamayacağını bilecek ve örtünmenin zorunlu olduğunu kabul edecektir.

İslam’ı anladıktan sonra, bir hanım, her konuda mutedil davranacaktır. Özellikle giyim kuşamı ve dış görünümünde aşırılığa kaçmayacaktır.

0 örtünün altında giyim ve davranışıyla mutlu bir geleceğin teminatı olacaktır. Kadın tesettürü ile hem imanını, hem de toplumun sağlığını güçlendirir.