Forum Hafızoğlu

Tam Versiyon: Hesap Vermeye...
Şu anda tam olmayan bir versiyonun içeriğine bakıyorsunuz. Tam versiyon'a bakınız.
Hesap Vermeye...

Adam, gangster çetesinin reisidir. Yıllar öncesinin sonu kanlı biten bir vak’ası sebebiyle ve intikam için adamın çocuğu kaçırılır. Hem de goril gibi iki muhafızın ve bir bakıcının gözleri önünde. Adam, çocuğunu kurtarmak için her yolu meşru görür. Hakkı tabii. Adamın işlediği bir suçun; ne çocuğa ne başkalarına fatura edilmesi mümkün değildir! Yani kurşunla doldurulacak çok beyin ve akması gereken şişe şişe kan vardır. O da gerekeni yapar...

Bir başka hikâyede ise; hain soyguncular masum bir polisi de öldürerek yüklü bir malı kaldırırlar. Polisin, vefakar, cefakar bilmem daha ne sıfatlı arkadaşları, soyguncuların peşine düşer ve tabi ki filmin sonunda adalet tecelli eder.

Uzatalım hikayeleri: Bilim adamı dünya için çok önemli bir çalışma yapar ve bütün insanlığı öldürebilecek kuvvette bir bombanın mucidi olur. İşe bakın ki bu Moskof kafalı bilim adamı, yaptığı işin vahametini nice sonra kavrar. Bu keşfini Ruslara vermektense -Ki Ruslar bu bombayı imal ederek bütün dünya ülkelerine bir tehdit ve menfaat unsuru olarak kullanacaklardır- hoşgörülü, anlayışlı ve insanlığın yararına çalışan Batılılara -Amerikalılara- vermek ve iltica etmek temayülündedir. FBI, CIA veya Interpol vs. gibi teşkilatlar devreye girerek Rusların eline geçmesi muhtemel bu keşfi ve Bilim Adamını Tayy-i Mekan eylerler. Filmin sonunda mutlu son gerçekleşir. Eh, başrolde Cüneyt Arkın olmasa da onunla eşdeğerde bir yığın kahraman bulunmaktadır . Bunlar, her akşam, evimizin baş köşesinde misafir ettiğimiz televizyondaki mevzulardan bir kaçı. (Aslında misafir kelimesi yerine, evin asıl sahibi demek lazım gelirdi.) İzleyici açısından TRT’ye fark atan -bir zamanlar kartaldı. Şimdi marketlerin buzdolabındaki piliç gibi- bir çok özel televizyon istasyonunun programları(!) arasında ise şiddetin ve manevi yıkıntıya sebeb olacak ahlaksızlığın yanı sıra imanı da tehlikeye sokacak yayınlar, özellikle yapılmaktadır: Musevi inancına göre Tanrı’nın öç alıcılığı, Kıyamet için 7 işaret, içki içmenin helallığı, yarım kalmış bir hesabı halletmek için cennetten (!) arza kadem basarak bakiyeyi tamamlamak ve cennete yeniden dönmek vs. vs. vs ...

Saf ve tertemiz dimağları bu tahrip makinalarından kurtarmak gibi problemleri olanlar yok mu? Meselenin vahameti karşısında aptal değilsek bu kadar bilinçsiz olamayız. Akıllı isek bu aksülamel yeteneğimizin işlemeyişine hainlik denir. İnsanoğlu nasıl olurda kendi kendini imha edebilmekte, kendi neslinin mahvını, alelade bir lig maçı izlermiş gibi kayıtsızlıkla karşılayabilmektedir?

Neredesiniz, kendilerinin babalarına gösterdikleri saygıyı, çocuklarından bekleyen, uman babalar? Babanızın ölümü ile birlikte o zorlanışlar ve kalıplık davranışlarda mı öldü? Hani siz babanızın yanında ayaklarınızı uzatarak oturamazdınız? Hani siz doğru da olsa bir çift söz edemezdiniz yanlarında? Çocuğunuzla aranız nasıl?

Siz de mi kızınızla, iki yetişkin gibi oturup son flörtünü konuşuyorsunuz? Delikanlı nasılmış bari, elinden iş gelir miymiş, peder beyler, valide sultanlar nasılmış? Oğlunuz henüz bulamamış mı birini? Vah, vah!..

Anneciğim, babacığım yerine “moruk” mu diyorlar yoksa? “Aaa, sahi köpeği gördüm de aklıma geldi, baban nasıl?” şeklinde mi konuşuyorlar? Kızıyor musunuz? Kızın, kızın. Kızmadığımızdan, her şeyi anlayışla-ne anlayışıysa - karşıladığımızdan oluyor bütün bunlar. Siz kızın ki hoşnud olmadığımız çıksın meydana.

Haydi, bir suçlu arayalım hesap sormak için. Yakasına yapışalım ve dejenere edilmiş bir neslin yargısını yapalım. Gerekirse Amerika’ya savaş açalım. Ve yerli ! bush'lardan (yandaşlarından) hesap soralım. Bizi siz mahvettiniz diyelim. Çocuklarını niye askere göndermediklerini, niçin ülkesine değil de yabancı ülkelere yatırım yaptıklarını, altı defa gidip yedi defa gelmeleriyle nasıl övünebildiklerini,hanedanlıklarını,güdümlendikleri yerleri, Irak’a hâlâ niçin ambargo uyguladığımızı, Bosna’da çevirilen komedinin maşalığına nasıl getirildiğimizi ve aldatılışımızın masalını soralım.

Niçin, niçin, niçin??? Yok, yok. En iyisi kendi ellerimizle, kendi yakamıza yapışalım. Önce hesabı kendimiz verelim. Gerisi nasıl olsa kendiliğinden gelecektir...
Haydi, hesap vermeye...