Forum Hafızoğlu

Tam Versiyon: sen yine de gel
Şu anda tam olmayan bir versiyonun içeriğine bakıyorsunuz. Tam versiyon'a bakınız.
--------------------------------------------------------------------------------

Acıtma bu sefer, tüm yalvarışlarım yalandı.. Ne acıt, ne kanat, ne de vazgeç benden. Sadece gel, o uzak iklimlerden gelen baharla beraber.. Yılkı atı misali serpildik kar örtülü çöl topraklarına. Ne derin bir sessizlik ve ne de başını alıp giden bir serseriliktir bu. Tüm dallar kurumuş, tüm kuşlar ölmüş. Gölgeler uzanmıyor ayaklarımızın dibinde. Sessiz bir tören gibi ıssız mabedlerde, öyle acımasız bir ayin gibi. Derinden ve içten söylenen bir dua... Bir yakarış gibi. Yüzümü döver gider rüzgar. Terk eder beni direnme gücüm. Yerle yeksan olmuş tüm umutlar, yakışmasa da bana bu yakarış, sen yinede gel.
Bir adım ötemde duran yalnızlığın, kulaklarımda yankılanan arzularım.. Bu gece yanımda olmak varken, sen neredesin, kim bilir. Mesafelere saklı anavatanlarda kaç kırlangıç doğasız kaldıysa, onların acıları kadar kutsal ve haklı bir sessizlik avuçlarımın içindeki var oluş. Dimdik yıkılışların tezatlığı kadar pak bir ölüm.
Gel demek olmaz belki ama ölümden de çok susadım sana Umuduna, suskunluğuna ve aşkına bu deli özlem. En çok sana !
Tüm anlamlarının ardına saklı kalmış, hiç görmediğim o çocuk halin, yeni yetme sevdalarla süslediğin rüyaların. Ne uzaktır kim bilir sana o yalnızlıklar, o sarhoş akşamlar. Sana uzak, bana çok uzak. Ben bu yorgun ve bitik halimle bir düşün, bir düşüşün kapısının önündeyim. Git buradan, beni masum gecelerimin olduğu yerde bul, orda sev beni. Ne karanlığıma dokun, ne yıkıklığıma.
Benim asırlar önceki sevdamın tut ellerinden. Öyle sessiz,öyle derinden Kanım karışırken geceye, ve kanımda ne var ne yok ise.. adam boyu korkularımı aşıp gelmek sana... Kocamman lafların ardına saklanan bu yalnızlığı bir görebilsen. Neden sana seslendiğimi, neden sana yazdığımı bir bilsen... Düşümdeki kentler birer birer yıkılıyor. Hangi yıkıntının altında kaldın bilmiyorum ki...
Özledim seni, ama bir ölüden yana ne kadar umut varsa, senden de o kadar umut kaldı geriye.Gelir, gider aklım. Doğar ve batar güneş. Düşler gerçek olur, hayatlar ölüm. Benim ardımdan sen kalırsın geriye... Bu yüzden bu sessizlik ve çaresizlik. Bitecek her şey, ölüm geçecek baş ucumuzdan. Ne bir dost kalacak, ne bir sevda, ne bir düş geriye. Ah, biliyorum sen de kalmayacaksın...
Belki yakışmaz bu sessizlik bize, ama kulağına fısıldıyorum yine de. Sen de kalmayacaksın geriye, sen de unutacaksın beni diğerleri gibi. Belki tekrar gideceksin, belki de ölümü seçeceksin. Ama sen yinede gel.Ve biliyorum, son değil bu yakarış, ama sen yine de gel...
__________________
Büyüyorum...Delirdiğime Dair Kanıtlar Bırakarak


Ölüm kokan nefesler salıyorum havaya
Boşlukta tutunmaya çalışan "aşkı bütün" aşıkları
intihara sürüklemek istercesine
Yalanlar basıyorum çevrilmekten eskimiş günlüklere
"Seri katillerin cinayet haberlerinden kestiğim kan kokuları
şehirdeki tüm evlerin odalarına sızdı"
Yakalanıyorum
hasta düşüncemin en zayıf halkasından
Kopuyorum
Koparmamışken gönül bahçemdeki zehirli sarmaşıkları
...
"Seni "ilk ışık"tan önce sevdim
Doğmamışken
Doğacak olmam bir ihtimale bakarken
Erkek çocuk sevdası dinmişken
Annem hala gençken
Babam bugünde olduğu gibi birilerine birşeylere sonsuz öfkeliyken
Ay sonları bir memur maaşının yıkıcılığında gelirken
İki göz odada bayramlık sevinçler biriktirilirken
Poşet poşet toplanan şekerlerin tadında geçerken günler sokaklarda
Kolonya kokulu mendiller saklanırken sandıklarda
Dik yokuşun başında
hanımeliyle fesleğenin sarhoş ettiği sarmaşık
siper ederken gövdesini nice yorguna
Bir çocuk İstanbul'un ayrı bir ülke olduğunu düşünürken
Ayaküstü selamlaşmalarda konuşulacak bir kaç kelime bulunurken
Komşular sağ tutarken ilişkilerini
Yokken,hep yokken,hiç yokken
Olacak olmam bir ihtimale bakarken
"İlk ışık"tan önce yani
Seviyordum ben seni
...
Ellerin yüzümdeki yüzü yırttı o gün
Sen kaldım..
Karşında aşktan yapılmış gururunu
kaldıramayan çocuk ben değildim...
Ağlayamadım
öfkenin gölgesinde kalmış kaşlarını çatma diye..
"Oyun çağını çoktan geçmiş bir çocuğun
büyüyen sadece bedenidir
ve tek oyuncağı nasıl yapıldığını çözemediği bir sevdadır"
Unutma
Anlamıyorum anlat bana
"Sayfaları koparılmaktan dağılmış aşk defterinin
hangi köşesine karaladın sen beni"
Anılar saklanmak için var biliyorum
beni en son ne zaman "an" dın
Sayıltılarım o günden kalma
Bana bakma ve hç anlama seni neden sevdiğimi
çünkü sen
"Gözlerine benim gözlerimle bakamayacaksın"
asla
...
Gerçeklik hissimi kaybettiğim anlarım var
günceme düşürdüğüm
"Kalabalıkları yararak uzayan koridorları ben inşa ettim bu şehre"
Gerçek olmadığımın ispatıdır
Tutuklayın tutulmuş dilimi
Sorguya çekemeyeceksiniz artık beni..
Aşka dair yaşanmamışlıkları döktüm yıllarca ağzımdan
Keşkelerim kursağıma dizilmiş bir yığın hasrete döndü
Kuyruğunu sıkıştırıp anıların kaçırdım en uzağıma
Kendimi unutacak kadar sensiz kaldım
Hatırımın dibine çökmüş çürümüş nice yalnızlığım var
yalın zamanlardan yürüttüğüm
Sana ihanetim ardım sıra sürüklediğim
En çok ta aşkım var büyüttüğüm
Şimdi yüzünü dön ve çarp suratıma
"seni affettim" bu doğru
ama "unutmadım ihanetini"
Sende unutma
Çıkmayacak ağzımdan
Sana ait bir sevda sözcüğü daha
...
Gündüzlerden denk düşürdüğüm
ikinci el samimiyetleri
Gecelerde işleyip aşka dönüştürüyorum
Büyücüyüm
büyüyememişken henüz
Hangi dünyada yerim yoksa yok
Aklıma bulaşan bir hastalığın sonucuyum
Verilemeyecek cezalarımı
not düşürmesinler bencilliklerine aklı bütün olanlar
Boynumda asılı kalan geçmişimde saklı tüm ipuçları
"cezai ehemmiyeti yoktur,emniyetsizdir"
Büyüyorum... delirdiğime dair kanıtlar bırakarak...
Topla tüm kanıtları birgün isteyeceğim senden
ve aklında tut
Seviyorum seni...
Allah razı olsun Meryem.
emeğine sağlık arkadaşım Smiley
Allha razı olsun kardeşim bu güzel paylaşımın için